24- Temettü’ Yapan- Kimseye Kurban Vacib Olması, Bulamayana Üç Gün Haccda, Yadi Gün de Âilesi Nezdine Döndüğü Vakit Oruç Tutmak Lazım Geleceği Bâbı 3041- Bize Abdülmelik b. Şuayb b. Leys rivâyet etti. (Dedi ki): Bana babam, dedemden rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Ukayl b. Hâlid, İbn Şihâb'dan, o da Salim b. Abdillâh'dan naklen rivâyet etti ki, Abdullah b. Ömer Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Veda' haccında ömre ile hacca temettü’ yaptı ve hedy kurbanı kestik Hedyi Zülhuleyfe'den beraberinde götürdü. İşe Umreden başlayarak (evvelâ) ömreye, sonra da hacca tel-biye getirdi. Halk da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikde ömre ile hacca temettü' yaptılar. Halkdan banları hedy kurbanı almış; ve göndermiş; bâzdan da almamıştı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'ye varınca halka (hitaben): «Sizden her kim hedy kurbanı getirdi ise o kimse haccını edâ edinceye kadar kendisine haram olan hiç bir şeyden hılle çıkamaz. Sizden kim hedy getirmedi ise hemen Beyti ve Safa ve Merve'yi tavaf etsin? ve saçını kısaltarak ihramdan çıksın! Bilâhare» hacca telbiye getirerek kurban kessin! Hedy kurbanı bulamayan, hacc esnasında üç, ailesi nezdine döndüğü zaman da yedi gün oruç tutsun» buyurdu . Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'ye vardığında tavaf yaptı; ve ilk işi rüknü istilam oldu. Sonra yedi tavafın üçünde ramel ile, dördünü ise (âdi yürüyüşle) yürüdü. Badehu Beyti tavafını bitirince Makaam-ı İbrahim (aleyhisselâm)’in yanında iki rek'at namaz kıldı. Sonra selâm vererek namazdan çıktı ve Safâ'ya giderek Safa ile Merve arasında yedi tavaf yaptı. Sonra kendisine haram olan hiç bir şeyden haccını bitirinceye kadar hılle çıkmadı. Bayram günü hedyini boğazladı; ve ifânisini yaptı. Beyti iavâf etti. Ondan sonra, kendisine haram olan her şeyden hılle çıktı. Halkdan hedy götürenler de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yaptığı gibi yaptılar.» Bu hadîsi Buhârî, Ebû Davut ve Nesâî hacc bahsinde tahric etmişlerdir el Muhellebin beyanına göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in temettuundan murâd onu emir buyurmasıdır. Ömreden başlaması dahi aynî mânâyadır. Yani ashabına evvelâ ömre yapmalarını sonra hacca niyetletmelerini emir buyurmuştur. El Mühelleb bu te'vil'in lâbud olduğunu söylemiştir. Bazıları mezkûr te'vili pek uzak görmüşlerdir. Kâdı îyâz temettü kelimesinin lügat mânâsına hamledildiğini söylemişdir. Bu takdirde temettuğ netice itibarı ile kıran olur yani Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) evvelâ hacc-ı ifrada niyet etmiş, sonra ömre için ihrama girerek hacc-ı kıran yapmıştır. Kıran ile temettuğ lügat itibarı ile aynı mânâya gelirler. Fakat Ayni bu te'villeri beğenmemiş, en güzel te'vili Nevevî'nin yaptığını söylemişdir. Onun te'viline göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in temettuunun mânâsı evvelâ hacc-ı ifrada niyet edip, sonra Ömre için ihrama girmesinden ibarettir. İhlalden murâd ihrama girerken telbiye getirmektir. Bunu evvelâ ömre, sonra da hacc için ayrı ayrı ihrama girdi mânâsına almamalıdır. Zira sair rivâyetlere muhalif düşer. «Halk da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte temettü' yaptılar.» cümlesi bu te'vîli te'yîd eder. Çünkü Ashâb-ı kirâm evvelâ hacc-ı ifrada niyet etmişlerdi. Sonra bu haccı, Ömreye tebdil ettiler. Ve bu suretle temettü' yapmış oldular. Gerçi Beyhakî, bu hadîsi «Sünen-i Kübrâ»sında tahric etmiş, sonra: «Bize Âişe ile İbn Ömer (radıyallahü anh)'dan buna muânc bir hadîs rivâyet olundu. O hadîsde hacc-ı ifrâd yapıldığı bildiriliyor. Bu da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in temettü' yapmadığını gösterir.» demişse de bu söz Küfe fukahâsının kavlini reddedemez. Çünkü onlara göre temettü' yapan bir kimse kurban götürürse haccını bitirmedikçe ihramdan çıkamaz. Sadedinde bulunduğumuz hadîs dahi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hacc-ı ifrâd yapmadığını göstermektedir. Çünkü kurban götürmek, hacc-ı ifrâd yapanın İhramdan çıkmasına mâni değildir. Binâenaleyh hadîs, Beyhakî'nin aleyhine hüccettir. Nevevî diyor ki: «Bizce Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kıran temettu'undan başka suretle haccetmiş olması doğru değildir. Zîrâ Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in umresinden, hille çıkmayıp; kurbanı sebebiyle ihramda kaldığı hususunda ulemâ arasında hilaf yoktur. Hacc-ı kıran yapanın hükmü de budur.» Ebû'l-Hasen El-îşbîlî «Muvatta'» şerhinde şunları söyleniniştir: «Bence Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in temettu'u, Temettu'-u kırandan başka bir şey olamaz. Çünkü ömresinden, hılle çıkmadığında hilaf yoktur. Hattâ ashabına hille çıkmalarım ve hacclarını, Ömreye tebdil etmelerini emir buyurmuştur. Haccı feshedip ömre yapmak ashâb-ı Resûlüllah'a mahsûstur. Sahâbe ile diğer ulemânın ekserisine göre bugün bu caiz değildir. Çünkü Teâlâ Hazretleri hacca niyet edenlerin, onu tamamlamalarını emir buyurmuştur. Sahâbe'den İbn Abbâs'dan başka buna cevaz veren bilmiyorum.» İmâm Ahmed ile Dâvûd-u Zahirî bu bâbda İşbîlî'ye tabî olmuşlardır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in üç gün oruçtan muradı Zi’l-Hicce'nin 7., 8. ve 9. günleridir. Bu orucu tutanlar memleketlerine döndükleri vakit yedi gün oruç daha tutarak on günü tamamlayacaklardır. İmâm Şafiî, hadîsin zahirî ile amel ederek, orucun hakikaten memlekete döndükten sonra tutulacağına kaail olmuştur. Hanefiîler'e göre dönmekten murâd: Hacc fiillerini bitirmektir. Zîrâ onları bitirmek memlekete dönmeye sebeptir. Cümlede müsebbibi zikir, sebebi irâde kabilinden mecaz vardır. Binâenaleyh yedi gün orucu Mekke'de tutmak dahi caizdir. İmâm Şâfiî'ye göre Mekke'de ikaamete niyet etmedikçe, bu caiz değildir. Üç gün orucu bayram gününe kadar tutmayanların mutlaka kurban kesmeleri îcâb eder, zîrâ bayramdan sonra bu orucu tutamazlar. İmâm Şafiî'ye göre bayrama kadar üç gün orucu tutamayanlar onu teşrîk günlerinden sonra tutarlar. İmâm Mâlik teşrîk günlerinde tutulabileceğine kaail olmuştur. Bu hususta başka kaviller de vardır. Rüknü istilâmdan murâd: Hacer-i Esved'ı öpmek veya ona dokunarak, dokunduğu şeyi öpmektir. 3042- Bana, bu hadîsi Abdülmelik b. Şuayb da rivâyet etti. (Dedi ki): Bana babam, dedemden rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Ukayl, İbn Şihâb'dan, o da Urvetü'bnü Zübeyir'den naklen rivâyet etti. Urve'ye de Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcesi Âişe, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen, onun hacc ile ömreye temettü yaptığını, onunla birlikte halkın da temettü' yaptıklarını bana Salim b. Abdillâh'ın, Abdullah (radıyallahü anh)'dan, onun da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen haber verdiği şekilde ihbarda bulunmuş. Bu hadîsi Buhârî «Hacc» bahsinde tahrîc etmiştir. - «Bana, Salim b. Abdi İlâh'in... haber verdiği şekilde ihbarda bulunmuş.» sözü İbn Şihâb'indir. Bu rivâyette Urve'nin Hazret-i Âişe'den nakli fahiş bir hatâ sayıl-'mıştır. Hatânın, hadîsi yazan nâsıh tarafından yapıldığı anlaşılıyor. Ebû Nuaym dahi «El-Müstahrec»inde bu şekilde rivâyet etmiştir. |