21- Vakfe ile Teâlâ Hazretlerinin: Sonra Siz de Başkalarının Akın Ettiği Yerden Akın Edin; Âyet-i Kerimesi Hakkında Bir Bab 3013- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Muâviye, Hişâm b. Urve'den, o da babasın dan, o da Âişe (radıyallahü anha)’âtm naklen haber verdi. Âişe şöyle dedi: «Kureyş İle onlann dîninde bulunanlar Müzdelife'de vakfe yaparlardı. Kendilerine Hums denilirdi. Sâir arap kabileleri ise Arafât'fa vakfe yaparlardı. İslâm gelice Allah (azze ve celle), Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e Arafâta giderek orada vakfe yapmasını, sonra oradan akın etmesini emîr buyurdu. Bu da Teâlâ Hazretlerinin: "Sonra sîz de başka insanların akın ettiği yerden âkın edin" Sûre-i Bakara âyet 199 âyet-i kerimesidir.» 3014- Bize Ebû Küreyb rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Üsâ-me rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Hişâm, babasından rivâyet etti. (Dedi ki): Humus müstesna, bütün Araplar Beyti çıplak olarak tavaf ederlerdi. Humus, Kureyş kabilesiyle unların çocuklarıdır. Arap kabileleri çıplak tavaf ederlerdi. Meğer ki, Humus onlara elbise vermiş olsun. Er-kekler, erkeklere; kadınlar da kadınlara elbise verirlerdi. Humus kabilesi Müzdelife'den çıkmazlardı. Şâir insanların hepsi Arafat'a ulaşırlardı. Hişâm Dedi ki: Baha, babam, Âişe (radıyallahü anha)'dan rivâyet etti ki, şunu söylemiş: «Humus kabilesi, haklarında Allah (azze ve celle)’nin sonra sîz de başka İnsanların akın ettiği yerden akın edin!» âyet-i kerîmesini indirdiği kimselerdir. Başka insanlar Arafat'tan, Humus ise Müzdelife'den akın ederler: — Biz ancak Harem'den akın ederiz! derlerdi, (siz de başka insanların akın ettiği yerden akın edin!) âyet-i kerîmesi inince Arafat'a döndüler.» . Bu hadîsi Buhârî «Hacc» bahsinde tahrîc etmiştir. İfâza: Suyu taşa taşa dökmek, mânâsına gelir. Hacıların Arafat'tan sökülerek, yolları doldurmaları: Dereleri doldurup taşıran sellere benzediği için Kur'ân-ı Kerîm'de bu bâbda ifâza tâbiri nâzil olmuştur. Arafat ismi marifetle ilgilidir. Bir ihtimâle göre bu yer İbrahim (aleyhisselâm)’a tarif edilmiş ve gördüğü vakit orayı tanımış olduğu için verilmiş; başka bir ihtimâle göre de Hazret-i Âdem ile Havva (aleyhisselâm) orada buluşup tanıştıkları için verilmiştir. Muhtelif hacıların orada tanıştıkları yahut Hazret-i İbrâhîm'in gördüğü rüyanın hakikat olduğunu orada bildiği için verilmiş olması da. muhtemeldir. Daha başka ihtimâller ortaya atanlar da vardır. Hadîs-i Şerîf'de zikredilen âyet-i kerîme'nin. tefsirinde ihtilâf edilmiştir. Dahhâk'e göre âyet-i kerîme'deki «başka insanlar» dan murâd: İbrahim (aleyhisselâm)'dır. Tirmizî'nin rivâyet ettiği bir hadîs de bu mânâyı te'yid etmektedir. Mezkûr hadîsde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in.; «Meşairinizde bulunun! Çünkü siz İbrahim (aleyhisselâm)'dan kalma bir miras üzerindesiniz.» buyurduğu nakledilmiştir. Tirmizî , bu hadîsin hasen sahîh olduğunu söylemiştir. Meşâirden murâd: Hacc ibâdetlerinin yapıldığı yerlerdir. Yine Dahhâk'den bir rivâyete göre âyet-i kerîme'deki insanlardan murâd: İmâm yani haccın emîridir. Ulemâdan Bazıları bundan muradın Âdem (aleyhisselâm) olduğunu söylemişlerdir. Bir takımlarına göre de zahiri mânâ murâddır.. Yani «Siz de başka insanların akın ettiği yerden yola çekilin» demektir. İbn Tîn: «Sahîh olan budur.» demiştir. 3015- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Amru'n-Nâkıd hep birden İbn Uyeyne'den rivâyet ettiler. Amr (Dedi ki): Bize Süfyân b. Uyeyne, Amr'dan rivâyet etti. O da Muhammed b. Cübeyr b. Mut'im'i babası Cübeyr b. Mut'im'den naklen rivâyet ederken dinlemiş. Cübeyr Şöyle dedi: Bir devemi kaybettim de Arafe günü onu aramağa gittim ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i halkla birlikte Arafat'ta vakfe hâlinde gördüm. Bunun üzerine; — «Vallahi bu, Hums'tandır; onun burada ne işi var?» dedim. Kureyş, Hums'tan sayılırdı. Bu hadîsi Buhârî «Hacc» bahsinde tahrîc etmiştir. Hazret-i Cübeyr'in: «Vallahi bu, Hums'tandır. Onun burada ne işi var?» diye işaret ettiği zât Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’dir. Hums: Ahmes'in cem'idir. Ahmes: Sert yer mânâsına gelir. Kureyş, Kinâne ve onlara tâbi olan bâzı kabileler dînlerinde salâbet'gösterdikleri yahut «Hamsâ»ya (yani Kabe'ye) sığındıkları için kendilerine Hums lâkabı verilmiştir. Hamaset: Her şeyde şiddet göstermektir. Câhiliyet devrinde Kureyş, Kinâne ve Cedîle gibi kabileler bir yabancıya kız verirlerse doğacak çocuğun kendi dînlerinde olmasını şart koşarlarmış. İbn İshâk diyor ki: «Bilemiyorum! Fil vak'asından önce mi, sonra mı Kureyş kabilesi Hums mes'elesini kendi fikirleriyle ortaya atmış ve Arafat'ta vakfeyle oradan ifâzayı terketmişlerdir. Hâlbuki bunun meşâirden ve haccdan olduğunu bilir, ikrar ederlerdi. Bununla beraber: Biz, harem ehliyiz; Hums biziz. Hums, Harem halkıdır. Hums'a ihram halindeyken kurutulmuş Süt ve yağ yemek, kıldan yapma çadırlara girmek, deriden başka çadırların gölgesinde gölgelenmek gibi şeyler memnudur. Mikaat dışında yaşıyanların, hacc veya Ömre için Hareme getirdikleri yiyecekleri yemeleri caiz değildir. Beyt-i Şçrîfe geldikleri vakit ilk tavafı da ancak Hums elbisesi içinde yaparlar... derlermiş.» Süheylî bunların Rahbâniyyet mezhebini tuttuklarını, kadınlarının yün ve yapağı gibi şeyleri dokumadıklarını söylüyor. İbrâhim-i Harbî dahi: «Kureyş hacc veya ömreye niyet ettiler mi et yemezler; Mekke'ye geldikleri vakit üzerlerindeki elbiseyi çıkarırlardı.» diyor. Kabe'ye: «Hamsa» adını vermeleri: Taşlarının siyaha çalar beyaz olmasındandır. Hazret-i Cübeyr'in: «Onun burada ne işi var?» sözü, teaccüb ve inkârının ifadesidir. Kâdi İyâz'in beyânına göre Cübeyr (radıyallahü anh)’ın devesini kaybetmesi hicretten önceki haccındadır. O zaman henüz müslüman olmamıştı. Müslümanlığı kabulü ya Mekke'nin fethinde yahut Hayber gazâsındadır. Kirmânî bu hususta şunları söylemiştir: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Arafat'taki vakfesi hicretin 10 uncu yılındaydı. Cübeyr b. Mutim o zaman müslümanlığı kabul etmiş bulunuyordu. Çünkü Cübeyr, Mekke'nin fethinde hattâ daha evvel Hayber vak'asında müslüman olmuştu. Şu hâlde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i görünce inkâr ve taaccüb yoluyla sorduğu bu suâlin hikmeti nedir?» Bu suâle yine kendisi cevap vermiş ve: «İhtimâl ki o zaman Hazret-i Cübeyr, Teâlâ Hazretlerinin: (Sonra sizde başkalarının akın ettiği yerden akın edinl) âyet-i kerîmesini henüz duymamıştır. Yahut suâli inkâr ve teaccüb için değil, Kureyş'e gösterdiği muhalefetin hikmetini anlamak içindir. Ve ihtimâl ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Arafat'taki vakfesi hicretten öncedir.»' demiştir.' Aynî, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in nübüvvetten evvel ve sonra birçok defalar haccettiğini, hicretten sonra ise yalnız bir defa hacca gittiğini kaydettikten sonra . İbn Huzeyme ile İshâk b. Râhuye'nin rivâyet ettikleri Cübeyr hadîsini naklediyor. Bu hadîste: «Vaktiyle Kureyş yalnız Müzdelife'den dönerler ve: «.— Biz, Humsuz. Binâenaleyh Haremden çıkamayız! derlerdi. Arafâtta vakfeyi terk etmişlerdi. Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i câhiliyet devrinde halkla birlikte Arafatta devesinin üzerinde vakfe yaparken görmüşümdür. Sonra kavmi ile birlik Müzdelife'de sabahlar, onlarla beraber vakfe yapar, onlar döndüğü vakit o da dönerdi.» denilmektedir, İshâk'in rivâyetinde Hazret-i Cübeyr'in: «Ben, câhiliyet devrinde eşeğimi kaybettim de Arafat'ta buldum. Ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı Arafât'ta şâir insanlarla birlikte vakfe yaparken gördüm. Müslüman olduğum zaman anladım ki Allah, onu, bu işe tevfik buyurmuş.» dediği bildiriliyor. |