5- Telbiyeye Hayvanın Kalktığı Yerden Başlamanın Lüzumu Bâbı 2875- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. (Dedi ki): Malik'e, Saîd b. Ebû Saîd El-Makbûri'den dinlediğim, onun da Ubeyd b. Cürey'den naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: Ubey Abdullah b. Ömer (radıyallahü anhüma)'ya: — «Ya Eba Abdirrahman! Görüyorum ki, sen arkadaşlarının yapmadığı dört şeyi yapıyorsun.» demiş, İbn Ömer (radıyallahü anhüma): — «Ne onlar ya İbn Cüreyc?» demiş. Übeyd: — «Senin Kabe rükünlerinden yalnız iki rüknü yemâniye dokunduğunu gördüm ve gördüm ki, septiyye denilen ayakkabıları giyiyorsun. Ve yine gördüm ki, sarıya boyam yorsun. Bir de Mekke'ye vardığında başkaları hilâli gördükleri vakit telbiyede bulunurken senin terviye gününe kadar telbiye getirmediğini gördüm.» cevâbını vermiş. Bunun üzerine Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh) şunları söylemiş: «Rükünlere gelince; Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i iki rüknü yemâniden başkasına dokunurken görmedim, Septiyye denilen ayakkabılarını giymemin sebebi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i kılsız ayakkabı giyerken görmüş olmamdır. Onlarla ab dest alırdı. Binaenaleyh ben de öyle ayakkabı giymek isterim. Sarı boyaya gelince: Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i sarı boyalı elbise giyerken gördüm. Bu sebeple ben de sarı boyalı elbiseyi giymeyi severim. Telbiye mes'elesinde dahi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hayvan, kendisini kaldırıp doğrultuncaya kadar telbiye ederken görmedim.» 2876- Bana Harun b. Saîd El-Eylî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Vehb rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Ebû Sahr, İbn Kuseyt’den, o da Ubeyd b. Cüreyc'den naklen rivâyet etti. Ubeyd Şöyle dedi: «Abdullah b. Ömer b. Hattâb (radıyallahü anhüma) ile birlikte bâzısı hacc, bâzısı Ömre olmak üzere oniki defa haccettim. (Kendisine) dedim ki: — Yâ Ebâ Abdirrahman! Gerçekten sende dört haslet müşâhade ettim...» Râvi hadîsi bu mânâda rivâyet etmiş, yalnız telbiye rivâyetinde Makbûri'ye muhalefette - bulunmuş ve telbiyeyi zikretmeksizin hadîsi yukarki hadîs mânâsında rivâyet etmiştir. 2877- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Aliyyü'bnü Müshir, Ubeydullah'dan, o da Nâfi'den, o da İbn Ömer (radıyallahü anhüma) dan naklen rivâyet etti. İbn Ömer Şöyle dedi: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ayağını üzengiye koyup, hayvanı kendisini kaldırdığı,vakit Zü’l-Huleyfe'de telbiye getirirdi.» 2878- Bana Hârun b. Abdüllâh rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Haccâc b. Muhammed rivâyet etti. (Dedi ki): İbn Cüreyc şunu söyledi: Bana Salih b. Keysân, Nâfi'den, o da İbn Ömer (radıyallahü anhüma)’dan naklen haber verdi, İbn Ömer ona Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hayvanı, kendisini kaldırarak doğrulttuğu vakit telbiye ederdiğini haber vermiş. , 2879- Bana Harmeletü'bnü Yahya rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Vehb haber verdi. (Dedi ki): Bana Yûnus, İbn Şihâb'dan naklen haber verdi. Ona da Salim b. Abdillah, Salim'e de Abdullah b. Ömer (radıyallahu anhüma) haber vermiş. Dedi ki: «Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i Zü’l-Huleyfe'de hayvanına binerken gördüm. S«nr« hayvanı kendisini kaldırarak doğrulttuğu vakit telbiye getirdi.» Bu Hadisi Buhârî «Kitâbul-Vudu'» ve « Kitâbu’l-Libas »da, Ebû Dâvud «Kitabu'l-Hacc»da, Tirmizî «Şemail» de, Nesâî «Kitâbul-Tahâra»da muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. Rüknü Yemâni:Kabe'nin köşelerinden Hacer-i Esvea'in bulunduğu köşedir. Bu köşe Irak tarafına baktığı için ona «RÜkn-ü Irâki» dahi derler. Bâzılarına göre Rüknü Yemânı, Hacer-i Esved'in bulunduğu köşeden evvelki köşedir. Yemen tarafına baktığı için ona «Rükn-ü Yemâni» denilmiştir. Bu iki köşeye Yemâniyyan» derler. Geri kalan iki köşeye de «Şamiyyan» denilmiştir. Ulemânın beyanına göre «Yemâni» denilen köşeler Hazret-i İbrâhim (aleyhisselâm)’ın attığı temel üzerinde kalmışlardır. Sami denilenlerin yeri değiştirilmiştir. Bundan dolayıdır ki, «Rükn-ü Şâmi» denilen iki köşeye- istilâm yapılmaz. İstilâm Yemâni denilen köşelere yapılır. İstilâm: Hacer-i Esved'e elle dokunmak yahut öpmekdir. Bunları yapamayanlar sopa gibi bir şeyle dokunarak, dokundukları şeyi öperler. Septiyye denilen ayakkabılarından murâd: Tabanlanmış sığır derisinden yapılan ayakkabıdır. Bâzılarına göre septiyye: Derisi üzerinde kıl bulunmayan ayakkabıdır. Arapların âdeti deriyi tabaklamadan kılları ile ayakkabı yapmakmış. Tabaklanmış deriler Tâif gibi yerlerde yapılır, bunlardan yapılan ayakkabıları zenginler giyermiş. Hadîs-i Şerîf'deki sarıya boyanma tâbiri ile elbisenin boyanması ifâde olunmuştur. Ayakkabılarıyla abdest almakdan murâd: Abdest aldıktan sonra onları yaş ayakla giymektir. Terviye: Zi’l- Hicce'nin 8. günüdür. Bu güne ne için «Terviye» denildiği ihtilaflıdır. Bâzılarına göre Mina ile Araf at'da su bulunmadığından o gün insanlar zemzemden kana kana su içtikleri ve su tedarik ettikleri için bu isim verilmiştir. İkinci bir kavle göre: Âdem (aleyhisselâm), Hazret-i Havva'yı o gün gördüğü için, başka bir kavle göre Cibrîl (aleyhisselâm) hacc ibâdetlerinin nasıl yapılacağını Hazret-i İbrahim'eo gün gösterdiği için terbiye denilmiştir. İbn Abbâs (radıyallahü anh)'dan rivâyet olunan bir hadîse göre İbrahim (aleyhisselâm)'a oğlunu kesmesi iğin uyku hâlinde iken vahy gelmiş, ertesi gün bu rüyanın şeytânı mi, yoksa rahmanı mi olduğunu düşündüğü için o güne terviye denilmiştir. Hazret-i İbrahim ertesi akşam rûyâyı tekrar görünce rahmânî olduğunu anlamış, bu sebeple ertesi güne de «Arafe» denilmiştir. İbn Abbâs (radıyallahü anh) hadîsini Beyhakî «Fedail-i Evkaat» bahsinde rivâyet etmiştir. |