Geri

   

 

 

 

İleri

 

1- Hacc veya Ömre İçin İhrama Giren Kimseye Mubah Olup Olmayan Şeylerle Koku Sürünmesinin Haram Kılındığı Beyan Bâbı

2848- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti.

(Dedi ki): Mâlik'e, Nâfi'den dinlediğim, onun da İbn Ömer (radıyallahü anhüma)'dan naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: Bir adam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e ihramlının ne gibi elbise giyebileceğini sormuş da, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Gömlek, sarık, don, bornoz, mest giymeyin. Ancak biriniz ayakkabı bulamazsa o zaman mest giysin. Ama mestleri topuktan aşağısından kessin. Safran veya alaçehre çiçeği ile boyanmış hiç bir elbise giymeyin.» buyurmuşlar.

2849- Bize Yahya b. Yahya ile Amru'n-Nâkıd ve Züheyr b. Harb hep birden İbn Uyeyne'den rivâyet ettiler. Yahya

(Dedi ki): Bize Süfyân b. Uyeyne Zührî'den, o da Sâlim'den, o da babası (radıyallahü anh) dan naklen haber verdi. Babası Şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e:

— «İhramlı ne giyecek?» diye soruldu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«İhramlı: Gömlek, kavuk, bornoz, don, alaçehre yahut safranla boyanmış elbise ve mest giyemez. Ancak ayakkabı bulamazsa, o başka. O zaman mestleri topuklarından aşağı düşecek şekilde kessin.» buyurdular.

2850- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti.

(Dedi ki): Mâlik'e Abdullah b. Dinar'dan dinlediğim, onun da İbn'Ömer (radıyallahü anhüma)'dan naklettiği şu hadîsi okudum: İbn Ömer Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ihramlının safran veya alaçehre çiçeği ile boyanmış elbise giymesini yasak etti ve

«— Kim ayakkabı bulamazsa mest giysin. Ama onları topuklardan aşağı kessin,» buyurdular.

Bu hadîsi Buhârî «Hacc» bahsinde bir-iki yerinde ve -Kitâbul-Libâs» ile «Kitâbu's-Salât-da, Ebû Davû'd, Nesâî ve İbn Mâce «Hacc» bahsinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir.

Ulemânın beyânına göre Hadîs-i Şerif, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bedi' ve vecîz sözlerinden biridir. Çünkü kendisine hacca niyet eden bir kimsenin neler giyebileceği sorulmuş, cevaben filân ve filân şeyleri giymeyiniz, buyurmuştur. Bu suretle cevâptan, hadîsde zikri geçen şeylerin giyilmiyeceği, onlardan maada her şeyin giyilebileceği anlaşılmıştır.

Giyilemiyecek şeylerin tasrih buyurulması evlâdır. Çünkü bunlar mahduttur. Giyilecek şeyler ise çok olup, münhazır değildir.

Nevevî diyor ki: «Ulemâ bu hadîsde zikri geçen şeylerin ihram halinde giyilemiyeceğine ittifak etmişlerdir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gömlek ve don ile o mânâda olan dikişli ve bedeni sımsıkı saran her şeyin giyilemiyeceğine işaret buyurduğu gibi kavuk ve bornoz ile dikişli veya dikişsiz başı örten her şeye hattâ sargıya tenbih buyurmuştur. Sargıya ihtiyâcı olan hacı, onu sarar, fakat fidye vermesi îcab eder.

Mestlerle, ayaklan örten her şeyin ihram halinde giyilmesi yasak olduğunu ifade buyurmuştur. Bütün bunlar erkeklere mahsûstur.

Kadına gelince: Dikişli veya dikişsiz her şeyle, yüzünden maada bütün bedenini örtmesi mubahdır. Fakat ne ile olursa olsun yüzünü örtmesi haramdır.

Ellerini eldivenle örtmesi ulemâ arasında ihtilaflıdır. Şafiî'nin bu hususta iki kavli vardır. Esah kavline göre ihrâmlı bir kadının eldiven giymesi haramdır.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) alaçehre ve safranı zikretmekle bu mânâdaki şeylere yani güzel koku sürünmeye işaret buyurmuştur. İhram hâlinde erkek ve kadın bütün hacılara her nev'i koku sürünmek haramdır. Lâkin meyve ve çiçek gibi şeyleri koklamak haram değildir. Zira bu gibi'şeyler kokulanmak maksadıyla kullanılmazlar.

Ulemânın beyânına göre hacca niyet eden kimseye zikri geçen şeylerin haram kılınması onu refah halinden uzaklaştırmak huşu' ve mezellet sıfatıyla vasıflandırmak içindir.

Hacı, bütün hacc müddetince ihramlı olduğunu hatırlayacak, bu suretle daha ziyâde zikir ve ibâdetle meşgul olacak, kendini murakabe edecek, ibâdetini koruyacak, haram olan şeylerden sakınacak, ihram elbisesiyle ölümü, kefeni ve kıyâmet gününde insanların yalınayak baş açık huzûr-u ilâhiye çıkacaklarını hatırlayacaktır.

Koku sürünmenin ve kadınlara yaklaşmanın haram kılınmasındaki hikmet, dünya ziynetleriyle, dünya lezzetlerinden ve refahtan uzak kalarak bütün düşüncesini uhrevî maksatlara tahsis etmektir.»

Vers: Yalnız Yemen'de yetişen sarı bir çiçektir. Elbise boyamakta kullanılır.

Safran dahi sarı bir çiçektir. Arap memleketlerinde yetişmez cümlesindeki «lâ» kelimesi nâfiye ve nahiye olabilir. Nâfiye olduğu takdirde dâhil olduğu fi'li muzâri' merfû, nahiye olduğuna göre meczûm okunur.

Hadîsin son cümlesinde «giymeyiniz» fiilinin muhataplarında kadınlar da dâhildir. Bu cümleden önce giyilmesi yasak edilen şeyler erkeklere mahsûstur.

2851- Bize Yahya b. Yahya ile Ebû'r-Rabî' Ez-Zehrâni ve Ku-teybetü'bnü Said hep birden Hammad'dan rivâyet ettiler. Yahya dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd, Amr'dan, o da Câbir b. Zeyd'den, o da İbn Abbâs (radıyallahü anhüma)'dan naklen haber verdi. İbn Abbâs şöyle dedi: Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittim, hutbe okurken, ihramlıyı kastederek:

«Don giymek, gömlek bulamıyana, mest giymek de ayakkabı bulamı-yana, caizdir.» buyuruyordu.

2852- Bize Muhammed b. Beşşâr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muhammedi yani İbn Ca'fer rivâyet etti. H.

Bana Ebû Gassân Er-Râzi de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Behz rivâyet etti. Bu râvilerin ikisi de dediler ki: Bize, Şu'be, Amr b. Dinar'dan bu isnadla rivâyet etti ki Amr, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i Arafat'da hutbe okurken dinlemiş ve bu hadîsi anlatmış.

2853- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süfyân b. Uyeyne rivâyet etti. H. Bize Yahya b. Yahya da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hüseyin haber verdi. H.

Bize Ebû Küreyb dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Veki', Süfyân’dan rivâyet etti. H.

Bize Aliyyü'bnü Haşrem de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İsa b. Yûnus, İbn Cüreyc'den rivâyet etti. H.

Bana Aliyyü'bnü Hucr dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İsmail, Eyyûb'dan rivâyet etti.

Bu'râvilerin hepsi Amr b. Dinar'dan bu isnadla rivâyette bulunmuşlardır. Şu'be'den maada hiç biri «Arafât'da hutbe okurken» kaydını zikretmemişlerdir.

Bu hadîsi Buhârî «Kİtâbu’l-Hacc- ile «Kitâbu'l-Libâs«da, Tirmizl, Nesâî ve İbn Mâce «Kitâbu'l-Hac»da muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir.

Ayakkabı bulamayan için mest giymenin caiz olduğu burada mutlak olarak zikredilmişse de bu mutlak yukardaki mukayyed hadîse ham-ledilmiştir. Yani «Ayakkabı bulamayan kesik konçlu mest giysin.» demektir.

Nevevî diyor ki: «Ulemâ bu iki hadîs hakkında ihtilâf etmişlerdir, İmâm Ahmed'e göre mestleri konçlarını kesmeden giymek caizdir. Delili bu hadîsle bundan sonra gelen Câbir hadîsidir.

Hanbeliyye ulemâsı İbn Abbâs hadîsinin — yukardaki— İbn Ömer hadîsini neshettiğini söyler ve mestleri kesmenin mal israfı olacağını iddia ederlermiş.

İmâm Mâlik, Ebû Hanîfe, Şafiî ve Cumhûru ulemâ'ya göre konçlarını kesmeden mest giymek caiz değildir.

Delilleri bundan evvelki İbn Ömer (radıyallahü anh) hadîsidir. Onlara göre İbn Abbâs ile Câbir hadisleri mutlaktırlar. Binâenaleyh onlan koncu kesik mest mânâsına hamletmek îcab eder. Zira mutlak mukayyede hamledilir.

Mevsuk olan râvinin ziyâdesi makbuldür. .

Hanbeliyye ulemâsının (Mal israfıdır.) iddiaları doğru değildir. Çünkü mal israfı memnu husûsatta olur. Şerîatın emrettiği şey, israf olamaz.

Ayakkabı bulamadığı için mest giyen hacıya fidye lâzım gelip gel-miyeceği mes'elesi de ihtilaflıdır.

İmâm Mâlik, İmâm Şafiî ve onlara muvafakat eden diğer ulemâya göre fidye lâzım değildir. Zira lâzım olsa Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onu bildirirdi.

İmâm A'zam ile diğer Hanefîiyye ulemâsına göre fidye lâzımdır. Nitekim başını traş ettirmeye muztar kalan hacı traş olur, fidye de verir.

Cumhûr-u ulemâ'ya göre ihramlı bir kimse gömlek bulamadığı zaman yalnız don giyebilir.

İmâm Mâlik bunu tecviz etmemiştir. Çünkü İbn Ömer hadîsinde bu mes'ele zikredilmemiştir.

Nevevî diyor ki: «Doğrusu mubah olmasıdır. İbn Ömer hadîsinde buna dair hüccet yoktur. Çünkü o hadîsde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gömleğin bulunduğu hali zikretmiş, İbn Abbâs ile Câbir (radıyallahü anh). hadîslerinde ise bulunmadığı hâli beyân buyurmuştur.

Câbir hadîsi şudur:

2854- Bize Ahmed b. Abdillah b. Yûnus rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Züheyr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû’l-Zübeyr, Câbir (radıyallahü anh)'dan naklen rivâyet etti. Câbir Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Her kim ayakkabı bulamazsa iki mest giyiversin. Gömlek bulamayan da don giysin.» buyurdular.

2855- Bize Şeybân b. Ferrûh rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hemmâm rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ata' b. Ebî Rabah, Safvân b. Ya'la b. Ümeyye'den, o da babası (radıyallahü anh)'dan naklen rivâyet etti. Babası Şöyle dedi:

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Ci'râme'deyken yanına cübbe giymiş bir adam geldi. Cübbenin Üzerinde halûk denilen esans kokusu yahut sarılık eseri vardı. Bu zât:

— «ömremi yaparken ne şekilde hareket etmemi emredersin?» diye sordu. (O sırada) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e vahiy indirildi de üzerine bir elbise örttüler.

Yâ'lâ: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i kendisine vahiy nâzil olduğu vakit görmeyi pek arzu ederdim.» dedi. Bunun üzerine (Hazret-i Ömer) «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i vahiy indirildiği zaman görmek mi arzu ediyorsun?» diyerek elbisenin kenarım kaldırdı. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’i gördüm, bir horultusu vardı. —Râvi diyor ki: Zannederim Yâ'lâ — genç deve horultusu gibi dedi.

Yâlâ

Dedi ki: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) açıldığı zaman:

— ömreyi soran zât nerede kaldı ? diye sordu. Ve ona:

— Elbisenden sarılığın eserini - Yahut halûkun eserini - yıka. Cübbemî çıkar, haccında ne yaptınsa ömren de de onu yap, buyurdular.»

2856- Bize İbn Ebi Ömer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süfyân, Amr'dan, o da Atâ'dan, o da Safvân b. Ya'la'dan, o da babasından naklen rivâyet etti. Babası Şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Ci'râme'deyken yanına bir adam geldi, ben de Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanında bulunuyordum. Adamın üzerinde mukattaat denilen biçilmiş bir cübbe vardı. Adam halûka bulanmış idi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e:

— «Ben ömreye niyet ettim, üzerimde bu cübbe var. Halûka bulanmış haldeyim.» dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona:

— «Haccetmiş olsan ne yapardın ?» diye sordu, o zât:

— «Üzerimden bu elbiseyi çıkarır ve bu halûku bedenimden yıkardım.» dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

— «Haccetmiş olsan ne yaparsan. Ömrende de onu yap.» buyurdular.

2857- Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İsmail b. İbrahim rivâyet etti. H.

Bize Abd b. Humeyd de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muhammed b. Bekir haber verdi, İsmâil ile Muhammed: Bize İbn Cüreyc haber verdi, demişlerdir. H.

Bize Aliyyu'bnü Haşrem dahi rivâyet etti. Bu lâfız onundur.

(Dedi ki): Bize îsa, İbn Cüreyc'den naklen haber verdi.

(Dedi ki): Bana Ata' haber verdi, ona da Safvan b. Yâ'lâ b. Ümeyye haber vermiş k: Yâ'lâ, Ömerübnü Hattâb (radıyallahü anh)'a:

— «Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i kendisine vahiy indirilirken bir görsem.» diyormuş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Ci'râne'de bulunduğu sırada üzerine bir elbise ile gölge yapılmış. Yanında ashabından bazı kimseler bulunuyormuş. İçlerinde Ömer de varmış. Derken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına yünden bir cübbe giymiş ve kokuya bulanmış bir adam gelerek:

— «Ya Resûlallah, kokuya bulandiktan sonra bir cübbe içinde Ömreye niyet eden bir adam hakkında ne buyurursun?» demiş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir müddet ona baktıktan sonra sükût etmiş. Müteakiben kendisine vahiy gelmiş. Ömer eliyle Yâ'lâ b. Ümeyye'ye:

«Gel!» diye işaret etmiş. Yâ'lâ gelmiş. Başını örtünün altına sokmuş. Bir de bakmış ki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in (mübarek) yüzü kıpkırmızı olmuş. Bir müddettir horluyor, sonra açılmış ve:

— «Demin bana ömreyi soran zât nerede kaldı ?» demiş. O zât aranarak getirilmiş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

— «Üzerindeki kokuyu üç defa yıka, cübbeye gelince onu çıkar, sonra haccederken ne yaparsan, ömrende de onu yap.» buyurmuşlar.

2858- Bize Ukbetü'bnü Mükrem El-Ammi ile Muhammed b. Râfi' rivâyet ettiler. Lâfız İbn Râfi'indir. (Dediler ki): Bize Vehb b. Cerir b. Hâlim rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize babam rivâyet etti.

(Dedi ki): Saf-Hâzim rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize babam rivâyet etti,

(Dedi ki): Kays, Atâ'dan, o da Safvân b. Yâ'lâ b. Ümeyye'den, o da babası (radıyallahü anh) dan naklen rivâyet ederken dinledim. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Ci'rane'deyken yanına bir adam geldi, bu zât ömreye niyet etmişti. Saçını sakalını sarıya boyamış ve bir cübbe giymişti.

— «Ya Resûlallah! Ben, ömreye niyet ettim. Hâlim gördüğün gibidir.» dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): dir.» dedi. Bunun Üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Üzerinden cübbeyi çıkar, sarı boyayı da yıka. Haccetmiş olsan ne yapacaksaydın, Ömrende de onu yap.» buyurdular.

2859- Bana İshak b. Mansûr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Ali Ubeydullah b. Abdilmecîd haber verdi.

(Dedi ki): Bize Rabâh b. Ebî Maruf rivâyet etti.

(Dedi ki): Atâ'yı şunu söylerken işittim: Bana Safvân b. Yâ'lâ, babası (radıyallahü anh)'dan naklen haber verdi. Babası Şöyle dedi:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in maiyyetinde bulunuyorduk, yanına cübbe giymiş bir adam geldi, Cübbenin üzerinde halûk (denilen esans) eseri vardı. Bu zât:

— «Ya Resûlüllah! Ben, ömreye niyet ettim. Ne yapmalıyım?» diye sordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sükût buyurdu, ona cevap vermedi. Kendisine vahiy indirildiği zaman Ömer onu örter, gölgelendirirdi. Ömer (radıyallahü anh)'a dedim ki:

— «Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e vahiy indirildiği vakit başımı onunla beraber elbisenin altına sokmak isterim.»

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e vahiy nâzil olunca Ömer (radıyallahü anh) onu elbiseyle örttü. Ben de yanına gelerek başını onunla birlikte elbisenin altına soktum. Ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e baktım. Açıldığı vakit:

— «Demin ömreyi soran zât nerede kaldı?» diye sordu. O zât kalkarak Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına geldi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

— «Sırtından cübbeni çıkar, özerinde bulunan halûk eserini de yıka, Haccetmiş olsan ne yapacaksan ömrende de onu yap. buyurdular.

Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu’l-Hacc» ile «Kitâbu Fedâiü’l-Kur'ân»ın bir-iki yerinde ve «Kitâbü'l-Meğazi»de, Ebû Dâvud, Tirmizî ve Nesâî «Kitâbu’l-Hacc »da ayrıca Nesâî «Kitâbu Fedâili'l-Kur'ân»da muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir.

Cî'rane: Tâif'le Mekke arasında bir yerdir. Mekke'ye daha yakındır. Bu kelimeyi «Ciirrane» şeklinde okuyanlar da olmuştur.

Fakat birinci kiraatı daha fasih ve meşhurdur.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelen zatın ismi malum değildir. Buhârî'nin bir rivâyetinde bir bedevi olduğu kaydedilmiştir.

Bazıları Tartuşi tefsirinden bu zâtın Atâ' b. Ümeyye olduğunu nakletmişlerdir. Bu takdirde hadîsi rivâyet eden Hazret-i Yâ'lâ b. Ümeyye'nin kardeşi demek olur.

«Tevdih» sahibi: «Bu zâtın Amr b. Sevvâd olması caizdir. Çünkü Kâdı îyâz'ın (Kitâbu'ş-Şifâ) adlı eserinde Hazret-i Amr 'dan rivâyet ettiği bir hadîste Amr (radıyallahü anh):

Ben, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına halûk sürünerek geldim de:

— «Alaçehre alaçehre, kokuyorsun, at bunu at, buyurdu. Elindeki bir kamışla karnımı dürttü. Canımı acıttı... ilâh...» demektedir. Lâkin bu Amr mezkûr kıssaya yetişmiş olamaz. Çünkü kendisi İbn Vehb'in arkadaşıdır.» diyor.

Fakat «Tevdîh» sahibinin bu tahmininin doğru olmadığı anlaşılmıştır. Zîra şifâ hadîsindeki râvînin ismi Amr b. Sevvâd değil, Sevvâd b. Amr'dır.

Halûk: Safran vb. den mürekkep bir nev'i esansdır.

Ömre: Küçük hacc demektir ki, tavafla saiden ibarettir. Senenin her mevsiminde yapılabilir. Yalnız Arafe ile onu takib eden dört gün zarfında ömre yapmak mekruhtur. Çünkü o günler hacc günleridir.

Mukattaat: Biçilmiş kaftan ve cübbe demektir. Bedene göre biçilmiş olması kelimenin mânâsında dâhildir.

Gelen zâtın kokuya bulanmış olması, elbisesiyle bedenine şâmildir. Bulanmak tâbirinden de anlaşılıyor'ki, süründüğü koku çokmuş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in:

«Haccetmiş olsan ne yapacaksan, örn rende de onu yap.» buyurması, ashâb-ı kirâm'in hacc fiillerini daha evvelden bildiklerini gösterir.

İbn'l-Arabî diyor ki: «Galiba Araplar câhîliyet devrinde haccettikleri vakit elbiselerini çıkarır, ihram halinde koku sürünmekten kaçınırlar, fakat ömre yaparken bu hususta daha müsamahalı davramr-larmış.

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hacc'la ömrenin bu babda bir olduklarını haber vermiştir.

İbn Battal'e göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Haccederken ne gibi dualar okur, zikirler yaparsan, Umrede de ayni şekilde hareket et. Zîra bu hususta hacc ile ömre müşterektir.» demek istemiştir. Nevevî'nin kanaati da budur.

Hazret-i Ya’lâ'nin Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i vahiy halinde görmek isteyerek başını onun örtüsünün altına sokması ve Hazret-i Ömer'in buna müsaade etmesi, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu gibi şeylere müsaade buyurduğunu bildiklerine hamlolunur. Zira vahiy halini müşahade eden kimsenin imanı artar.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in vahiy halinde kızarması ve horuldaması, vahiyin şiddet ve sıkletinden dir. Hattâ vahyin şiddetinden bazen avazının çıktığı kadar seslendiği rivâyet olunmuştur.