19- Aşure Günü Orucu Bâbı 2693- Bize Züheyr b. Harb rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Cerr, Hişâm b. Urve'dne, o da babasından, o da Âişe (radıyallahü anha)'dan naklen rivâyet etti. Âişe şöyle dedi: «Cahiliyet devrinde Kureyş Aşure günü oruç tutarlardı. Ona Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de tutardı. Medine'ye hicret edince bu orucu yine tuttu ve tutulmasını emir buyurdu. Ramazan ayı (nda oruç) farz kılınınca: — Aşura orucunu isteyen tutar, isteyen ter keder, buyurdular.» » buyurdular. 2694- Bize Ebû Bekir b. Ebi Şey be ile Ebû Küreyb rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn Nümeyr, Hişâm'dan bu isnâdla rivâyette bulundu. Yalnız hadîsin başında: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de onu tutardı.» cümlesini zikretmemiş. Hadîsin sonunda: «Aşûrâyı terk etti. Onu isteyen tuttu, isteyen bıraktı.» demiş, bu cümleyi Cerîr'in rivâyetinde olduğu gibi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sözü olarak rivâyet etmemiştir. 2695- Bana Amru'n-Nâkıd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Süfyân, Zührî'den, o da Urve'den o da Âişe (radıyallahü anha)’den naklen rivâyet eyledi ki, câhiliyet devrinde aşura günü oruç tutulurmuş. İslâmiyet gelince onu isteyen tutmuş isteyen terketmiş. 2696- Bize Harmeletti'bnü Yahya rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Vehb haber verdi. (Dedi ki): Bana Yûnus, İbn Şihâb'dan naklen haber verdi. (Dedi ki): Bana Urvetü'bnü'z-Zübeyr haber verdi ki Âişe şunu söylemiş: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ramazan orucu farz kılınmazdan Önce aşura orucunu emrederdi. Ramazan orucu farz kılınınca artık aşura günü isteyen oruç tutar isteyen tutmaz oldu.» 2697- Bize Kuteybetü'bnü Saîd ile Muhammed b. Rumh hep birden Leys b. Sa'd'den rivâyet ettiler. İbn Rumh (Dedi ki): Bize Leys, Yezîd b. Ebî Habîb'den naklen haber verdi. Ona da Irak haber vermiş, ona da Urve haber vermiş, Urveye de Âişe haber vermiş ki, Kureyş câhiliyet devrinde Aşûra orucunu tutarmış, Sonra o günün orucu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e de emrohinmuş. Nihayet ramazan orucu farz kılınmış, bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Dileyen aşura orucunu tutsun, dileyen tutmasın.» buyurmuşlar. Bu hadîsi Buhari «Kitâbu's-Savm» da, Nesâî «Kitâbu'l -Hacc» ile «Kitabu't-Tefsir» de tahric etmişlerdir. Aşure orucu hakkında bir çok ashabı kirâm'dan hadîsler rivâyet olunmuştur. Ezcümle: Tahavî, Habîb b. Hind b. Esma ile Abdurrahmân b. Selemete'l-Huzâi'den, Abdullah b. Ahmed Hazret-i Ali (radıyallahü anh)'dan, İbn Mâce Muhammed b. Sayfî (radiyallahü anh)'dan, Buhârî, Selemetü'bnü Ekvâ' ile İbn Abbâs ve Rubeyyi' binti Muavviz (radıyallahü anh) dan, İmâm Ahmed, Bezzâr ve Taberânî, Abdullah b. Zübeyr (radıyallahü anh)'dan, Bezzâr, Âişe (radıyallahü anha)'dan, Taberâni, Hazret-i Ebû Mûsa (radıyallahü anh) dan, Yine Taberâni, Saidü'bnü'l -Müseyyeb tarikiyle Muâviye (radıyallahü anh)'dan, İmâm Ahmed b. Hanbel, Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) dan, Yine İmâm Ahmed ile Taberâni, Câbir (radıyallahü anh) dan, Taberâni, Hazret-i Ebû Saîd ile Ubâdetü'bnü's-Sâmit, Habbâb b. Erat ve Mâbe <'~i Kureşi'dan, Bezzâr ile Taberâni Miezee tü'bnü Zahir'den, İmâm Ahmed, Bezzâr ve Taberâni, Abdullah b. Bedir'den, Buhârî, Ruzeyne (radıyallahü anh)'dan, Müslim Bâbımızda görüleceği vecihle Abdullah b. Ömer, Abdurrahman b. Yezîd, Kays b. Seken, Câbir b. Semûra, Muâviyetü'bnü Ebî Süfyan, İbn Abbâs ve Ebû Mûsa (radıyallahü anhûm) hazerâtından hadîsler rivâyet etmişlerdir. Bu hadîslerin umumundan anlaşıldığına göre câhiliyet devrinde kureyş kabilesi Aşûra orucunu tutmuş, İslâmiyetin ilk zamanlarında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile müslümanlar da tutmuşlardır. Hicretin 2. yılında Ramazan orucu farz kılınınca mezkûr orucun hükmü neshedilmiştir. Ulemâ aşûra orucu hakkında bir çok yönlerden söz etmişlerdir. Şöyle ki: 1- Aşûra «On» manasına gelen «aşır» dan alınmıştır. Kurtubî onun (aşire)’den mübalağa ve ta'zim için ma'dulen alma bir kelime olduğunu, aslında (aşire) kelimesinin «El-Leyletü’l-Aşîratü» şeklinde gecenin sıfatı olduğunu, sonra udul suretiyle sıfatdan isme tahvil edildiğini, bu suretle mevsufa ihtiyacı kalmadığı için sadece «Aşûra» şeklinde kullanıldığını söyler. Mezkûr kelimenin daha başka bir asıldan alındığını söy-liyeoler de vardır. Ebû Amr-ı Şeybâni'den rivâyet olunduğuna göre kelime "Aşura» şeklinde kısa okunur. İmâm Sibeveyhi'nin kısa. ve uzun okunabileceğini söylediği rivâyet olunur. «Hadîs İmâmları onu kısa okumuşlardır.» demiştir. İmâm Halil b. Ahmed'e göre bu kelimenin aslı «İbrani» dir. «Cemhere» de ise İslâmi bir isim olduğu, câhiliyet devrinde bilinmediği zikredilmişse de bu mütâlâa kabul edilmemiş: «Onu bizzaât Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile ashabı zikretmiş, câhiliyet devrinde de bu isimle maruf olduğunu bildirmişlerdir.» denilmiştir. 2- Aşûra orucunun hangi gün tutulacağı ihtilaflıdır. İmâm Halil b. Ahmed'e göre Muharrem ayının 10. günü tutulur. Zira kelimenin iştikaakı bunu gösterir. Sahabe ve Tabiîn'in cumhûru ile -onlardan sonra gelen bir çok ulemânın mezhepleri budur. Sahabe meyanında Hazret-i Âişe (radıyallahü anha) da bulunduğu gibi Tabiîn'den Saîd b. El-Müseyyeb ile Hasan-i Basrî ve mezheb İmâmlarından Mâlik, Şafiî, Ahmed b. Hanbel, İshâk ve bu mezheplerin sair İmâmları da vardır. İbn Abbâs (radıyallahü anh) ya göre aşura Maharrem'-in 9. günüdür. Dahhâk'in «El-Mûsannef» inde: «Aşûra Muharrem'in 9. günüdür.» denilmiş, İbn Bezîze'nin «El-Ahkâm» nâm eserinde ashâb-ı kirâm aşûranın 9. gün mü yoksa 10. veya 11. gün mü olduğunda ihtilâf etmişlerdir.» mütalaası ileri sürülmüştür. Ebû Leys-i Semerkandî ile Taberî Aşura-nın 11. gün olduğuna kat'iyyetle hükmetmişlerdir. Bazıları 10 ve 11. günlerin ikisinde birden oruç tutulmasını müstehab görmüşlerdir. Hazret-i Ebû Hüreyre'den hadîs rivâyet eden Ebû Rafi' ile İbn Sîrin, İmâm Şafiî, İmâm Ahmed ve İshâk'in kavilleri budur. Hazret-i İbn Abbâs’ın Aşûra gününü kaçırırım endişesi ile 10. ve 11. günleri seferde bile olsa oruçla geçirdiği rivâyet olunur. İbn Şihâb-ı Zührî'nin adeti de buymuş. Ebû İshâk, Muharrem'in 9, 10 ve 11. günleri olmak üzere üç gün Aşûra orucu tutar: «Ben aşûra gününü kaçırmamak için ondan bir gün evvel ve bir gün sonra da oruç tutarım.» demiş. İbn Abbâs (radıyallahü anh) nın dani: «Aşûra gününden bir gün evvel ve bir gün sonra oruç tutun da yahû-dilere muhalefette bulunun.» dediği rivâyet olunur. Hanefîiler'in «El-Muhit» nâm eserinde: «Yalnız aşûra günü oruç tutmak Yahûdilere benzemek olacağı İçin kerih görülmüştür.» deniliyor. El-Bedâyi' da ise: «Yalnız o gün oruç tutmayı ulemâdan Bazıları kerih görmüş, ekseriyeti kerih görmüşlerdir.- Çünkü aşûra faziletli günlerdendir.» denilmiştir. 3- Yukarda da beyân olunduğu vecihle ulemâdan Bazıları: «Aşûra gününe bu ismin verilmesi: Muharrem ayının 10. nuna tesadüf ettiği içindir.» demişlerdir. Bu ta'lil zahirdir. Fakat bir takımları daha başka ta'liller yapmış, ezcümle: «Bu ismin verilmesi, o günde Allahü teâlâ Hazretleri ön tane Peygamberine on keramet ihsan ettiği içindir.» mütâlâasında bulunmuşlardır. Şöyle ki: a) Teâla Hazretleri, Mûsa (aleyhisselâm)'a aşûra gününde mucize ihsan etmiş, denizi yararak Fir'avun ile askerlerini sulara gark etmiştir. b) Nuh (aleyhisselâm)’in gemisi Cûdi dağının üzerine Aşûra gününde demirlemiştir. c) Yûnus (aleyhisselâm) balığın karnından Aşûra günü kurtulmuştur. d) Hazret-i Âdem'in tevbesi Aşûra günü kabul buyurulmuştur. e) Hazret-i Yûsuf (aleyhisselâm) kuyudan Aşûra günü çıkarılmıştır. g) îsa (aleyhisselâm) o gün doğmuş ve o gün göklere kaldırılmıştır. ğ) Dâvud (aleyhisselâm)'ın tevbesi o gün kabul buyurulmuştur. h) İbrahim (aleyhisselâm) o günde doğmuştur. i) Yâkub (aleyhisselâm)’in gözleri o gün görmeye başlamıştır. j) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in gelmiş geçmiş mütesav-ver olan bütün günahları o gün affolunmuştur. Aynî diyor ki: «Bazıları bu on Peygamberin içinde İdrîs, Eyyûb ve Süleyman (Aleyhimüsselâm)'ı da zikretmişlerdir. Çünkü îdrîs (aleyhisselâm) semaya o gün kaldırılmış, Cenâb-ı Hak, Eyyûb (aleyhisselâm)’ın hastalığına o gün şifa vermiş, Süleyman (aleyhisselâm)'a da o gün mülk ihsan buyurmuştur.» 4- Ulemâ aşûra orucunun, vâcib değil, sünnet olduğuna ittifak etmişlerdir İslâmiyetin ilk zamanlarında bu orucun hükmüne olduğu ihtilaflıdır. İmâm A'zam'a göre farzdı. Safi Mer'den bu babda iki kavil naklolunur. Meşhur olan kavle göre Aşûra orucu ilk meşru olduğu zaman sünriet idi. Ve hâlada sünnettir. Mezkûr oruç hiç bir zaman farz kılınmamıştır: Yalnız islâmın ilk devirlerinde kuvvetle müstehab idi." Ramazan orucu farz kılınınca eskisinden daha hafif olmak üzere müstehab olarak kaldı. İkinci kavle göre bu mes'elede Şâfiîler de İmâm A'zam gibi farziyete kaaildirler. Kâdî İyaz, Seleften bâzılarının bu orucun farz olduğuna kaa-il olduklarını, onlarca farziyetine kaail olanlardan bu gün kimse kalmadığını, binâenaleyh farz olmadığına icmâ' husul bulduğunu, mezkûr orucun bu gün müstehab olduğunu söylemiştir. 5- Aşûra orucunun fazileti hakkında hadîsler vârid olmuştur. Müslim, Tirmizî ve İbn Mâce'nin Ebû Katâde'den rivâyet ettikleri bir hadîsde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Aşura günü tutulan orucun Allah ındinde o günden önce bir senenin günahlarına keffâret olacağını hesaba katarım.» buyurmuştur. İbn Ebî Şeybe'nin güzel bir senedle Hazret-i Ebû Hüreyre'den merfû olarak rivâyet ettiği bir hadîsde: «Asûra günü Peygamberler (Aleyhimüs Selâm) oruç tutmuşlardır Binaenaleyh onu siz de tutun.» buyurulmuştur. Yine Tirmizî'nin Hazret-i , Ali (radıyallahü anh)'dan rivâyet ettiği bir hadîsde: «Bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e: — Ramazandan sonra bana ne zaman oruç tutmamı emredersin? diye sordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): — Muharem ayında oruç tut, çünkü o, Alah'ın ayıdır. Onda öyle bir gün vardır ki Teâla Hazretleri o günde bir cemâatin tövbelerini kabul etmiş, başka bir kavmin de tövbelerini kabul edecektir, buyurdu.» denilmiştir. Tirmizî bu hadîs için: «Hasen gariptir, demiştir. Daha başka hadîs ve eserler de vardır. 6- Aşûrâ gecesi ile aşûra günü namaz kılmanın ve o g'ün sürme çekmenin faziletleri hakkında vârid olan hadîsler sahih değildirler. Bu bâbda İbn Abbâs (radıyallahü anh)'dan merfû olarak «Her kim aşûra günü sürme taşı ile sürme çekinirse ebediyen göz ağrısı görmez.» hadîsi rivâyet olunmuşsa da, bu hadîs uydurmadır, onu Hazret-i Hüseyin (radıyallahü anh)’in kaatilleri uydurmuşlardır. İmâm Ahmed b. Hanbel: «Aşûra günü sürme çekinme hususunda Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den bid'attır.» demiştir. «Et-Tevdih» nâm eserde: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den rivâyet olunan en garîp şey göçeğen kuşu hakkında (Aşûra orucunu ilk tutan bu kuşdur.) buyurmuş olmasıdır. Bu rivâyet anlayışsızlıktan neş'et etmiştir. Zîra kuş oruç tutmakla vasıflanamaz. Hâkim bu hadîsi Hazret-i Hüseyin'in kaatillerinin uydurduğunu söylemiştir.» deniliyor. Aynî (762-855) bu hadîs hakkında şu mütâlâayı dermeyan etmiştir: «Kuşa oruç tutmak şer'i oruç kastıyla ıtlak edilmemiştir ki, kaailine anlayışsızlık nisbet edilebilsin. Onun maksadı aşûra'yi ta'zim için kuşun da yiyip içmekten kesildiğini anlatmaktır. Bu, Allahü teâlâ'nın ilhamı ile olur ve o günün faziletine bu yoldan delâlet eder. 2698- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdullah b. Nümeyr rivâyet eyledi. H. Bize İbn Nümeyr de rivâyet etti. Lafız onundur. (Dedi ki): Bize babam rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ubeydullah, NIH'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Bana Abdullah b. Ömer (radıyallahü anhûma) haber verdi ki, câmliyet devri halkı aşûra günü oruç tutarların!?. Onu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile müslümanlar da Ramazan orucu farz kılınmazdan imce tutmuşlar. Ramazan orucu fanı kılınınca Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Şüphesiz ki aşûra, Allah'ın günlerinden bir gündür. Artık o gün dileyen oruç tutar, dileyen tutmaz.» buyurmuşlar. 2699- Bize, bu hadîsi Muhammedü'bnü'l Müsenna ile Züheyr b. Harb de rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Yahya yani Kattan rivâyet etti. H. Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Üsame rivâyet eyledi. Her iki râvi Ubeydullah'dan bu isnadla bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir. 2700- Bize Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Leys rivâyet eyledi. H. Bize İbn Rumh dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Leys. Nafi'den, o da İbn Ömer (radıyallahü anhüma)'dan naklen haber verdi ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanında aşûra günü zikredilmiş de: «O, Câhiliyet devri halkının oruç tuttuğu bir gündü. Artık sizden onu kim tutmak isterse tutsun, kim istemezse bırakım.» buyurmuşlar. 2701- Bize Ebû Küreyb rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Üsâ-me, Velîd yani İbn Kesîr'den naklen rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Nâfi' rivâyet etti. Ona da Abdullah b. Ömer (radıyallahü anhûma) rivâyet eyle-miş ki, kendisi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i bir aşûra günü şöyle buyururken işitmiş: «Şüphesiz ki bu gün, câhiliyet devri halkının oruç tuttuğu bir gündür. Artık kim o gün oruç tutmak isterse tutsun, kim tutmamak isterse tutmasın.» Abdullah (radıyallahü anh) o gün oruç tutmazmış, Ancak İtiyat edindiği oruca tesâadüf ederse tutarmış. 2702- Bana Muhammed b. Ahmed b. Ebî Halef rivâyet etti (Dedi ki): Bize Ravh rivâyet etti. (Efeçlûki)’: Bize Ebû Mâlik Ubeydullah b. Ahnes rivâyet eyledi. (Dedi ki): Bana Nâfi', Abdullah bi. Ömer'dan naklen haber verdi. Abdullah: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanında aşûra günü oruç tutmanın lafı edildi. » diyerek tamâmiyle Leys b. Sa'd hadîsi gibi rivâyette bulunmuş. 2703- Bize Ahmed b. Osman en-Nevfelî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Âsim rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ömer b. Muhammed b. Zeyde El-Askalani rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Salim b. Abdillah rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Abdullah b. Ömer (radıyallahü anhüma) rivâyet eyledi. (Dedi ki): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanında aşûra gününün lâfı oldu da: — «O, öyle bir gündür ki, câhiliyet devri halkı onda oruç tutarlardı. Artık isteyen o gün oruç tutar, isteyen tutmaz.» buyurdular. Bu hadîsi Buhârî «Kitâmu's-Savm» ve «Kitâbu't-Tefsir» de tahrîc etmiştir. Buhârî'nin bütün rivâyetlerinde hadîsin sonunda muhtasaran «Dileyen oruç tutar.» buyuruüriuştur. Tah'avî'nin yine İbn Ömer (radıyallahü anh)'dan tahrîc ettiği rivâyette: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): — Sizden kim aşûra günü oruç tutmak isterse tutsun, oruç tutmak istemiyen ondan vazgeçsin, buyurdu.» denilmiştir. . Bu hadîsi Dârimi (281-255) dahi «Sünen» inde Müslim'in rivâyeti gibi tahrîc etmiştir. Bütün bu rivâyetler o gün oruç tutup tutmamanın ihtiyari bir iş olduğuna delâlet etmektedirler. Bu ve bundan sonraki rivâyetler aşure orucunun farziyeti nes-hedilerek nâüle kabilinden meşru kaldığına delildirler. Usul-i fıkıh ulemâsı bir ibâdetin farziyeti neshedildikten sonra o ibaretin mubah olarak meşru kalıp kalmıyacağı mes'elesinde ihtilâf etmişlerdir. Hazret-i Abdullah b. Ömer'in aşûra günü oruç tutmaması, o günü islâmda da câhiliyet devrinde olduğu kadar ta'zim etmiş olmamak içindir. Onun mezkûr günde oruç tutmaması, o gün oruç tutula-mıyacağına delâlet etmez. Zîra o gün ehl-i şirkin hatırasını ihya için değil de sevap kasdıyla oruç tutana Allah ındinde büyük sevap vardır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in aşûra günü niçin oruç tuttuğu ihtilaflı bir mes'eledir. Bazıları onu câhiliyyet devrinden beri tuttuğunu söyler. Buhârî ile Müslim'in İbn Abbâs (radıyallahü anh) dan tahric ettikleri bir rivâyete göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'ye gelince Yahûdilerin aşûra günü aruç tuttuklarını görmüş, onu Mûsa (aleyhisselâm)'ın dahi tuttuğu söylenince: «Biz Hazret-i Mûsa'ya uymaya sizden daha lâyıkız.» buyurarak, bu orucu tutmuştur. Caiz ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu orucu Kureyş ile birlikte islâmiyetten evvel tutmuş, Medine'ye hicret edince Mûsa (aleyhisselâm)’in şeriatında da bulunduğunu öğrenerek- onu hem kendisi tutmuş hem de ashabına emir buyurmuştur. Ramazan orucu farz kılınınca İse bu işi ashabının ihtiyarına bırakmıştır. 2704- Bize Ebû Bekir b. Ebû Şeybe ile Ebû Küreyb hep birden Ebû Muâviye'den rivâyet ettiler. Ebû Bekir (Dedi ki): Bize Ebû Muâviye, A'meş'den, o da Umara'dan, o da Abdurrahman b. Yezîd'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Eş'as b. Kays, Abdullah'ın yanına girdi, Abdullah yemek yiyiyordu. Eş'as'a: — «Yâ Ebâ Muhammed, Yemeğe yaklaş.» dedi. Eş'as: — «Bu gün aşûra günü değil midir?» dedi. Abdullah: — «Sen aşûra gününün ne olduğunu bilir misin?» diye sordu. Eş'as: — «Neymiş o?» dedi. Abdullah: — «O, ancak Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Ramazan orucu inmezden önce oruç tuttuğu bir gündür. Ramazan orucu inince bırakıldı.» cevâbını verdi. Ebû Küreyb: «Onu bıraktı.» dedi. 2705- Bize Züheyr b. Harb ile Osman b. Ebi Şeybe rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Cerîr, A'meş'den bu isnâdla rivâyette bulundu. Ve yine Züheyr ile Osman: «Ramazan (orucu) inince onu terketti.» dediler. 2706- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Veki' ile Yahya b. Saîd El-Kattân Süfyan'dan rivâyet ettiler. H. Bana Muhammed b. Hatim dahi rivâyet etti. Bu lafız onundur. (Dedi ki): Bize Yahya b. Saîd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Süfyan rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Zübeyd-i Yâmi, Umaratü'tmü Umeyr'den o da Kays b. Seken'den naklen rivâyet etti ki, Eş'as b. Kays aşûra günü Abdullah (İbn Mes'ud)’in yanına girmiş. Abdullah yemek yeyiyormuş. Eş'as'a: — «Yâ Ebâ Muhammed, Yaklaş da yemek ye,» demiş. Eş'as: — «Ben oruçluyum.» mukâabeleşinde bulunmuş. Abdullah: — «Biz vaktiyle bu orucu tutardık, sonra terk olundu.» demiş. 2707- Bana Muhammed b. Hatim rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İshâk b. Mahsur rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İsrail, Mansûr'dan, o da Ib-râhim'dan, o da Alkâme'den naklen rivâyet eyledi. Alkâme şöyle dedi: Eş'as b. Kays, İbn Mes'ûd'un yanına girdi, İbn Mes'ûd Aşûra günü yemek yeyiyordu. Eş'as: — «Yâ Ebâ Abdirrahman, Şüphesiz ki bu gün aşûra günüdür.» dedi. İbn Mes'ûd: — «Filhakika Ramazan (Orucu) inmezden önce, bu günde oruç tutulurdu. Ramazan orucu inince bırakıldı. Eğer oruçlu değilsen yemek ye.» dedi. Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu't-Tefsîr» de tahric etmiştir. Hazret-i Eş'as b. Kays, Kinde kafilesine mensûbdur. O kabîlerin reisi imiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına Kinde'lilerden 60 kişilik bir heyet ile gelerek müslüman olmuştur. Câhiliyet devrinde kavminin itaatim celbetmiş bir reis olduğu gibi islâmiyet devrinde dahi kavmi arasında muhterem bir zât imiş. Ancak Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in vefatından sonra bir müddet irtidad etmişse de, sonra Hazret-i Ebû Bekir'in hilâfeti zamanında tekrar müslüman olmuştur. Eş'as (radıyallahü anh) Kûfe'de Hazret-i Ali’nin şahadetinden kırk gün sonra vefat etmiştir. Hadîs-i şerif hüküm itibârı ile bundan önceki İbn Ömer hadisi gibidir. 2708- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ubeydullah b. Mûsa rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şeybân, Eş'as b. Ebi’s Şa'sa’dan, o da Ca'fer b. Ebî Sevr'den, o da Câbir b. Semûra (radıyallahü anh)'dan naklen haber verdi. Câbir Şöyle dedi: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) aşûra günü oruç tutmanızı bize emreder, bizi buna teşvikde bulunur, o gün bizim hâlimizi tefriş eylerdi. Ramazan orucu farz kılınınca bir daha bize ne emir buyurdu ne de nehiy. O gün gelince bizi teftiş de etmez oldu.» Bu rivâyetlerde geçen «Ramazan ayı inmezden Önce» ve «Ramazan farz kılındı.» gibi tâbirlerden murad: Ramazan orucudur. Bu rivâyet aşûra orucu hakkında ki emirin vücûb ifâde ettiğine kâail olanlar aleyhine delildir. 2709- Bana Harmeletü'bnü Yahya rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Vehb haber verdi. (Dedi ki): Bana Yunus, İbn Şihab'dan naklen haber verdi. (Dedi ki): Bana Humeyd b. Abdirrahman haber verdi ki, kehrisi Muâviyetü'bnÜ Ebî Safyan'ın Medine'de yani Medine'ye bir gelişinde hutbe okurken dinlemiş. Muâviye, Medine'lilere aşûra gününde hutbe îrad ederek: «Ulemânız nerede ey Medineliler? Ben bu gün için Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işittim: — «Bu gün aşura günüdür. Allah, bu günün orucunu size farz kılmamıştır. Ama ben oruçluyum. İmdi sizden kim oruç tutmak isterse tusun, kim tutmak istemezse o da tutmasın.» 2710- Bana Ebû't-Tâhir rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdullah b. Vehb rivâyet etti, (Dedi ki): Bana Mâlik b. Enes, İbn Şihab'dan bu isnadla bu hadîsin mislini haber verdi. 2711- Bize İbn Ebî Ömer rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Süfyan b. Uyeyne, Zührî'den bu isnadla rivâyette bulundu. Muâviye, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i böyle bir günde: «Ben, oruçluyum. İmdi kim oruç tutmak İsterse tutsun,» buyururken işitmiş. Râvi, Mâlik ile Yûnus rivâyetlerinin geri kalan kısımlarını zikrememiş. Bu hadîsi Buhârî ile Nesâî «Kitâbu's-Savm» da tahric etmişlerdir. Buhârî'nin rivâyetinde «Hacc ettiği sene.» kaydı da vardır. Taberî: «Muâviye halîfe olduktan sonra ilk haccını (44), son hac-cım da (575) yılında yapmıştır.» diyor. Bazıları buradaki haccından murâd: Onun son haccı olduğunu söylemişlerdir. Maamafih hadisde buna bir delil yoktur. Nevevî diyor ki: «Muâviye'nin (Ulemânız nerede?) demesine sebep bâzılarının aşûra orucu için: Vâcibdir, dediklerini, bir takımlarının onu haram, daha başkalarının da mekruh saydıklarını işitmiş olmasıdır. Bu sözü ile mezkûr orucun farz, haram ve mekruh olmadığını bildirmek istemiştir.» İbn Tîn'e göre ulemânın muvâfakatlarmı almak için söylemiş olması ihtimâli vardır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: «Ama ben oruçluyum, buyurması aşûra orucunun faziletine delildir. Zira bu oruç faziletli olmasa Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) o gün oruç tutmazdı. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ümmeti için bir numûne-i imtisâldir. 2712- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Hüşeym, Ebû Bişr'dan, o da Saîd b. Cübeyr'den o da İbn Abbâs (radıyallahü ahhûma)’dan. naklen haber verdi. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'ye geldi de, Yahûdileri aşûra günü oruç tutarken buldu. Kendilerine bunun sebebi soruldukta: «Bu gün Allah'ın, Mûsa ile Ben: İsrail'i Fir'avuna karşı muzaffer kıldığı gündür. İşte biz onu ta'zim için oruç tutuyoruz.» dediler. . Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): «Biz, Hazret-i Mûsa'ya sizden daha evlâyız.» buyurdu ve o gün oruç tutulmasını emreyledi. 2713- Bize, bu hadîsi İbn Beşşâr ile Ebû Bekir b. Nâfi' hep birden Muhammed b. Cafer'den, o da şu'be'den, o da Ebû Bişr'dari bu isnâdla rivâyet ettiler. Yalnız burada râvi: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Yahûdilere bunun sebebini sordu.» demiş. 2714- Bana İbn Ömer rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Süfyân Eyyûb'dan o da Abdullah b. Said b. Cübeyr'den oda babasından, o da İbn Abbâs (radıyallahü anhûma)'dan naklen rivâyet etti ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'ye gelmiş de Yahûdileri aşûra günü oruç tutarlarken bulmuş Bunun üzerine onlara: — «Oruç tuttuğunuz bu gün nedir? diye sormuş. Yahûdiler: — «Bu çok büyük bir gündür. Bu günde Allah, Mûsa ile kavmini kurtardı da Fir'avun ile kavmini (suda) gark etti. Mûsa da buna şükür İçin oruç tuttu. İşte biz de bu günün orucunu tutuyoruz.» demişler. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): — «Öyle ise biz Mûsa'ya sizden daha yakın ve daha evlâyız.» buyurmuş, ondalı sonra o gün Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hem kendisi oruç tutmuş hem de tutulmasını emir buyurmuşta 2715- Bize İshak b. İbrahim rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdurrazzâk haber verdi. (Dedi ki): Bize Ma'mer, Eyyûb'dan bu isnadla rivâyette bulundu. Şu kadar var ki o: «Said b. Cübeyr'in oğlundan» demiş, adını söylememiştir. Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu's-Savm» ile «Ehâdîs'l-Enbiyâ» da, Ebû Dâvud, Nesâî ve İbn Mâce «Kitâbus'—Savm» da muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. Rivâyetler arasında az çok lâfız farkları vardır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Yahûdiler'in cevâbından sonra oruç tutması ve ashabına oruç tutmalarını emir buyurması bu oruca o günden sonra başlamış mânasına alınmamalıdır. Maksad: Öteden beri tutmakda olduğu oruca devam etti demektir. Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in onu Medîne'ye gelmezden önce tutar -dığı başka rivâyetlerden anlaşılmıştır. Burada şöyle bir suâl hatıra gelebilir: Hadîsin zahiri, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Medine'ye geldiğinde Yahûdileri oruçlu bulduğunu gösteriyor. Halbuki onun Medine'ye gelişi Rebîulevvel ayındadır. Aşura ise muharremdir. Cevap şudur: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Yahûdiler'in Aşûra günü oruç tuttuklarını Medine'ye geldiği gün işitmiş sı sormuştur. Bazıları bu sözde mahzuf bulunduğunu söylemişlerdir. Onlara göre «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'ye geldi de aşura gününe kadar orada kaldı, ve Yahûdilerin o gün oruç tuttuklarını gördü» takdirindedir. Gerçi Yahûdilerin habürine i'timad edilemezse de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu orucu vahi tarîki ile haber alması kuvvetle muhtemel olduğundan orucunu onların verdiği habere itimaden tutması lâzim gelmez. Bazıları Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'n bu orucun kendi içtihadı ile devam ettiğini söylerler. Bir takını ulemâ da bunu ona müslümanlığı kabul eden Yahûdiler'in söylemiş olması, yahut haberi veren Yahûdiler'in adetçe tevatür derecesine varmaları ihtimali üzerinde durmuşlardır. Bittabi tevâtüde islâmiyyet şart değildir. Bu hususda Kâdî Iyaz şunları söylemiştir: « Kureyg'ini Aşûra orucunu tuttukları, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem). dahi bu orucu tutardığı sabit olmuştur. Medîne'ye geldiği zaman dahi aynı orucu tutmuştur. Binaenaleyh Yahûdiler'in orucu ona yeni bir hüküm isabet etmiş değildir ki üzerinde lâf etmeye hacet kalsın. Bu ancak bir hâlin tavsifi ile bir sualin cevabından ibarettir...» 2716- Bize Ebû Bekir b. Ebi Şeybe ile İbnü Nümeyr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Üsâme, Ebû Umeys'den, o da Kays b. Müslim'den, o da Tarık b. Şihât'dan, o da Ebû Mûsa (radıyallahü anh)'dan naklen rivâyet eyledi. Ebû Mûsa şöyle dedi: «Aşûra günü, Yahûdilerin ta'zim ve bayram ettikleri bir gün idi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) dahi: «Siz o gün oruç tutun» buyurdular. 2717- Bize bu hadisi Ahmed b. Münzir de rivâyet etti. (Dedi ki):Bize Hammâd b. Üsâme rivayet etti. (Dedi ki): Bana Kays haber verdi, ve bu isnâdin bu hadisin mislini rivâyet etti. O: «Ebû Üsame dedi ki: Bana da Sadahatü'bnü Ebî Imran Kays b. Müslim'den o da Tarık b. Şihâb'dan, o da Ebû Mûsa (radıyallahü anh)'dan naklen rivâyet etti. Ebû Mûsa şöyle demiş: Hayberliler Aşûra günü oruç tutar, o günü bayram ittihâz ederler, o gün kadınlarına ziynetlerini ve güzel elbiselerini giydirirlerdi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): O gün sîz de oruç tutun, buyurdular.» ifadesini ziyade etti. Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu's-Savm» ile «ttyânü'l - Yahid» de, Nesâî «Kitabu's-Savm» da tahric etmişlerdir. Sara: Güzel elbise, demektir. Bazıları «güzel kılık kıyafet» mânasına geldiğini söylemişlerse de, Aynî burada onu bu mânâya almanın çirkin bir hatâ olduuğnu söylemiştir. Zira hadîsde Yahûdiler'in Sarayı kadınlarına giydirdikleri bildirilmektedir. Hadîsin bazı rivâyetlerinde Yahûdiler'in Aşûra günü bayram yaptıkları, bu rivâyette ise hem oruç tuttukları hem de bayram yaptıkları bildiriliyor. Gerçi bayram günü oruç tutmak memnu ise de bu bizim şeriatımıza göredir. Onların şeriatına göre baayram günü oruç tutmak caiz olabilir. Bir de Yahûdiler'in bayram yapmasından o günü hakikaten bayram olması icab etmez. 2718- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Amru'n-Nâkıd hep birden Süfyan'dan rivâyet ettiler. Ebû Bekir (Dedi ki):Bize İbn Uyeyne Ubeydullah b. Ebi Yezid'den rivâyet etti. O da İbn Abbâs'dan dinlemiş İbn Abbâs (radıyallahü anhûma)'ya aşûra günü oruç tutmanın hükmü sorulmuşda: — «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu günden başka sair günler üzerine faziletini dileyerek oruç tuttuğu bir gün ve bu aydan ynai ramazandan maada faziletini dileyerek oruç tuttuğu bir ay bilmiyorum.» demiş. 2719- Bana Muhammed b. Rafi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdur-razâk rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Cüneyc haber verdi. (De,di ki): Bana Ubeydullah b. Ebî Yezîd bu isnâdda bu hadisin mislini haber verdi. Bu hadîsi Buhârî ve Nesâî «Kitâbu's-Savm» da tahric etmişlerdir. Kirmanı diyor ki: Ulemâ Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Aşûra ile Ramazan oruçlarına hasseten ehemmiyet vermesi Ramazan oruç farz olduğu içindir, tik zamanlarda aş»ra oruca dahi farzdı, demişlerdir. Burada şöyle bir sual hatıra gelebilir: «Bâzı hadîslerde günlerin en faziletlisi Arefe olduğu bildirilmiştir. Bu hadîsten isen en faziletli günün Aşûra olduğu anlaşılıyor. Bunların arası nasıl bulur?» Kirmani bu suâle şöyle cevap vermiştir: «Aşûra'nın efdal olması, o gün oruç tutulduğu içindir. Arefe'nin efdal olması başka cihettendir.»: Bâzılarına göro Kamlıan orucu farz Aşûra orucu mendûb olduğu halde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Vn sevap hususunda müşterek oldukları içindir . Fakat Aynî bu mütalaanın söz görtürdüğü söylemiştir. Çünkü sevap hususunda müşterek olmak yalnız bu iki oruca mahsus değildir. Hâsılı Bâbımız hadisleri Aşûra orucunun câhiliyet devrinde Araplarla Yahûdilerin tuttuğu bir oruç ojduüjunu. Islâmiyetin ilk zamanlarında onun müslümanlara da far Ulnıdıgını sonra Ramazan orucu ile neshedilerek mendûb hükmünde kaldığını bildirmektedir. |