Geri

   

 

 

 

İleri

 

36- İnsanlar İçin Dilenmenin Çirkinliği Bâbı

2443- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdül'a'lâ b. Abdü'a'lâ, Ma'mer'den, o da Zührî'nin kardeşi Abdullah b. Müslim'den, o da Hamzatü'bnu Abdillâh'dan, o da babasından nak len rivâyet etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)--

«Dilencilik bâzınızın başı ile beraber gidecek hattâ huzûr-u ilâhiye üzünde bir parça et kalmaksızın çıkacaktır.» buyurmuşlar.

2444- Bana Amru'n-Nâkıd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana İsmail b. İbrahim rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ma'mer, Zührî'nin kardeşlerinden bu isnâdla bu hadîsin mislini haber verdi. Yalnız «parça»'yı zikretmedi.

2445- Bana Ebû't-Tâhir rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdullah b. Vehb haber verdi.

(Dedi ki): Bana Leys, Ubeydullar b. Ebî Ca'fer'den, o da Hamzatü'bnü Abdillâh b. Ömer'den naklen haber verdi. Hamza, babasını şöyle derken işitmiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)

«Bâzı kimseler taa kıyâmet günü yüzünde bir parça et kalmaksızın (huzûr-u İlâhîye) gelinceye kadar âlemden dilenmeye devam edeceklerdir.

Bu hadîsi Buhârî ile Nesâî «Zekât» bahsinde tahrîc etmişlerdir.

Müz'a: Parça, demektir. Bu kelimeyi Bazıları «Mez'a», Bazıları da «Miz'a» şeklinde rivâyet etmişlerdir.

Görülüyor ki: Ömrünü dilenmekle geçiren kimseleri Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz yermiş, kıyâmet gününde böylelerin yüzünde et kalmıyacağım beyân buyurmuştur.

Hattâbi diyor ki: «îhtimâl bu hadîsten murâd: Dilencinin mevki ve itibaren sakıt olarak gelmesidir. Yahut yüzü âzab görecek de etleri dökülecektir. Bu şekilde azâb ona verilecek cezanın âmeli cinsinden olması içindir. Çünkü dilenci âleme el açmakla dünyâda yüzünü zelil ve rezil etmişti. Yahut kıyâmette dilencinin yüzü kamilen kemikten ibaret olacak, bu hâl onu başkalarından ayıracak, dilenci olduğu onunla bilinecektir.

İbn Ebi Cemre: -Bu hadîsin mânâsı: Kıyâmet gününde dilencinin yüzünde güzellikten eser bulunmıyacaktır, demektir. Çünkü yüzün güzelliği, üzerindeki etle kâimdir.» demiştir.

Ancak Nevevî'nin beyânına göre bu çirkin hâl zaruret olmaksızın dilenenlere mahsûstur. Nitekim hadîsin bir rivâyetinde; «Bir kimse malını çoğaltmak için dilenirse...» kaydı vardır.

2446- Bize Ebû Küreyb ile Vâsıl b. Abdil’a’lâ rivâyet ettiler. (Dediler ki):: Bize İbni Fudayl, Umâratü'bnü Ka'kaa'dan, o da Ebû Zür'a'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Her kim malını çoğaltmak için, nisanlardan mallarını isterse; o ancak ve ancak ateş parçası ister. Artık bunun İster azını ister çoğunu dilesin.» buyurdular.

Kâdi İyâz'a göre bu hadîsin mânâsı: Dilencinin ateşle azâb olunmasıdır. Maamâfih zahiri mânâsı kastedilmiş de olabilir. Bu takdirde dilecinin topladığı mallar ateş parçası olarak vücûdu onlarla dağlanacaktır. Nitekim zekât vermeyenlerin de ayni âkibete dûçâr olacakları âyet-i kerime ile beyân buyurulmuştur.

2447- Bana Hennâd b. Seriyy rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû'l - Ahvas, Ebû Bişr Beyân'dan, o da Kays b. Ebî Hâzîm'den o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i şöyle buyururken işittim:

«Sizden birinizin sabahleyin (ormana) giderek sırtı ile odun getirmesi onu (n parasını) tasadduk ederek âleme el açmaktan müstağni kalması, versin vermesin birinden dilenmesinden kendisi için daha hayırlıdır. Çünkü yüksek el alçak eiden efdaldır. Sen (sadakaya) nafakasını verdiğin kimselerden başta.»

2448- Bana Muhammed b. Hatim rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yahya b. Saîd İsmail'den rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Kays b. Ebî Hâzim rivâyet etti;

(Dedi ki): Ebû Hüreyre'ye geldik de şunları söyledi:

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):.

«Vallahi birinizin sabahleyin (ormana) giderek sırtı ile odun getirmesi; sonra onu satması... Birine el açmaktan kendisi için daha hayırlıdır...» buyurdular.

Râvî hadîsi beyân hadisi gibi rivâyette bulunmuştur.

2449- Bana Ebû't-Tâhir ile Yûnus b. Abdil'a'lâ rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn Vehb rivâyet etti.

(Dedi ki) -. Bana Amr b. Haris, İbn Şihâb'dan, o da Abdurrahmân b. Avf'ın azatlısı Ebû Ubeyd'den naklen haber verdi. Ebû Ubeyd, Ebû Hüreyre'yi şunları söylerken işitmiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Sizden birinizin bir sırt odun toplaması ve onu sırtına yüklenerek satması, kendisi için versin vermesin, bir adama el açmaktan daha hayırlıdır.» buyurdular.

Bu hadîsi Buhârî «Zekât» bahsinin bir iki yerinde ve «Kitâbü'l-Buyû'»'da, Nesâî «Zekât»'da tahrîc etmişlerdir.

Hadîs-i şerif: Çalışıp kazanmaya iktidarı olan bir kimsenin mutlaka helâlından kazanarak yemesi gerektiğini bildiriyor. Görülüyor ki, sırtla odun taşıyarak yahut hammallık ederek geçim te'mîn etmek ne ayıptır, ne günah!.. Ayıp hattâ haram olan meslek, el ayak tutarken dilencilik etmektir. Dilencilik bir kazanç te'mîn etse de etmese de çirkin bir iştir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «verse de vermese de...» buyurmakla buna işaret etmiştir. Zira dilecinin istediği verilirse kendisi minnet ve dilenme zilleti altında kaldığı gibi, verilmediği takdirde dahi haybet ve husrân zilletine ma'rûz kalır. Bundan dolayıdır ki, Ashâb-ı kirâm' dan birinin yere kamçısı düşse onu kimseden istemezlermiş. Nitekim bundan sonraki ha-disde görülecektir.

Dilenciliğin kötülüğü hakkında Ashâb-ı Kiram' dan: Atıyyetü's-Sa'dî, İbn Mes'ûd, Abdullah b. Amr, Hubeyş b. Cünâde, Ebû Hüreyre, Kabîsatü'bnü Muhârik, Enes b. Mâlik, Abdurrahmân b. Ebî Bekr, İmrân b. Husayn, Sevbân, Mes'ûd b. Imrân, Câbir, isimleri verilmeyen iki zât, Ebû Saîd-i Hudri, Sehl b. Hanzele, Beni Esed'den bir zât, Müzeyne'den bir zât, Ali b. Ebi Tâlib, İbn Abbâs, Muâviye, Semûratü Benû Cündeb, Ebû Ümame, Ebû Zerr, Adiyy-i Cüzâmî, Firâsî ve Aziz b. Amr (radıyallahü anhüm) hazerâtından hadîsler rivâyet olunmuştur. Bu hadîsleri Aynî, Buhârî şerhinde şöyle sıralamıştır:

1- Atıyye hadîsini İbn Abdilberr rivâyet etmiştir. Mezkûr hadîste Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)

«Allah sen! muhtaç etmedikçe âlemden bir şey isteme! Zîrâ yüksek el veren, alçak el da atan eldir.» buyurmuşlardır.

2- İbn Mes'ûd (radıyallahü anh) hadîsini Tirmizî ve diğer «sahih» sahipleri, Hâkim ve İbn Ebi'd-Dünyâ rivâyet etmişlerdir. Tirmizî onun hakkında: «Bu hadis hasendir» demiştir. Hadîsin meali şudur: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)

«Geçinecek kadar malı varken dilenen bir kimse kıyâmet günü yüzünde tırnak izleri ve bereler olduğu halde gelecektir. Buyurdu.

Ashâb: Yâ Resûlallah! onu geçindirecek miktar nedir? diye sordular: «elli dirhem gümüş yahut o miktar altındır. Buyurdular.»

3- Hubeyş bin Cunâde hadîsini yalnız Tirmizî ile Ebû Dâvûd rivâyet etmişlerdir. Tirmizî bu hadîs için dahi «Hasen bir hadîstir» demiştir. Mezkûr hadîste:

«Zenginin sadaka alması helâl değildir.» buyurulmuştur.

4- Hubeye bin Cunâde hadîsini Tirmizî rivâyet etmiştir. Hazret-i Hubeyş: «Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i Hacc Ebû’l - Vedâ'da Arafat'ta ayağa kalkmış hutbe okurken dinledim...» demiştir. Bu hadîste Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şunu da söylemiştir:

«Bir kimse malını çoğaltmak için âleme el açarsa kıyâmet günü yüzünde tırnak izleri ve cehennemde kızdırılmış taşlar olacak; Bu taşlar onun yüzünü yiyeceklerdir. Artık (buna göre) dileyen az, dileyen çok istesin.»

5- Ebû Hüreyre hadîsini Nesâî ile İbn Mâce, Abullah b. Âmir hadîsi tarzında rivâyet etmişlerdir.

6- Kabisatü'bnü Muhârik hadîsini Müslim, Ebû Dâvûd ve Nesâî rivâyet etmişlerdir. Kitabımızda bir hadis sonra görülecektir.

7- Enes hadîsi Ebû Dâvûd ile İbn Mâce rivâyet etmişlerdir. Bu hadîsde:

«Dilenmek yalnız üç sınıf insana yaraşır: Son derece fakire, ödeyecek bir şeyi bulunmayan borçluya ve pek ziyâde elemi olan hastaya.» Buyrulmuştur.

8- Abdurrahmân b. Ebi Bekir hadîsini Bezzâr ile Taberâni, Abdullah b. Âmir hadisi gibi rivâyet etmişlerdir.

9- îmrân b. Husayn hadîsini İmâm Ahmed b. Hanbel ile Bezzâr rivâyet etmişlerdir. Bu hariîsde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Zenginin dilenmesi kıyâmet günü yüzünde bir leke olacaktır.»

buyurmuştur.

10- Sevbân hadîsini İmâm Ahmed ile Bezzar ve Taberâni rivâyet etmişlerdir. İsnadı sahihtir. Mezkûr hadîsde:

Bir kimse ihtiyâcı yokken dilenirse, dilenerek aldığı şey kıyâmet günü yüzünde bir leke olacaktır.» buyrulmuştur.

11- Mes'ûd b. Amir hadîsini Bezzâr ile Taberânî rivâyet etmişlerdir. Hadis şudur-.

«Bir kul ihtiyâcı yokken dilenir durursa nihayet yüzü dümdüz olur da Allah İndînde hiç yüzü kalmaz.»

12- Câbir hadîsini Taberâni «El - Evsât» adlı eserinde İbn Mes'ûd hadisi gibi rivâyet etmiştir.

13- İsimleri verilmeyen iki zât hadîsini Sahiheyn râvîleri nak-letmişlerdir. Mezkûr hadîsde iki zâtın Haccatü’l-Vedâ' da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) sadaka taksîm ederken onun yanına gelerek sadaka istedikleri, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onları tepeden tırnağa süzdükten sonra kendilerini güçlü kuvvetli bulduğu ve:

«İsterseniz size sadaka veririm ama bu sadaka zenginin ve kazanmaya kudreti olanın nasibi yoktur.» Buyurduğu bildirilmektedir.

14- Ebû Said-i Hudrî hadisini Ebû Dâvûd, Nesâî ve İbn Hibbân tahric etmişlerdir. Bu hadîsde Ebû Said Şöyle deditir: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)

«Bir kimse bir okiyye kıymetinde mala sahip olur da yine dilenirse dilencilikte ısrar etmiş olur. Buyurdular. Bunun üzerine ben: Benim Yakute ismindeki devem bir okiyyeden fazla eder. —Bir rivâyette kırk dirhemden fazla eder— diyerek döndüm ve ondan bir şey istemedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında bir okiyye kırk dirhem ederdi.»

15- Sehl bin Hanzaliye hadîsini Ebû Davûd ile İbn Hibban rivâyet etmişlerdir. Sehl (radıyallahü anh) Şöyle dedi: «Uyeynetü'bnü Huşayn ile Akra' b. Habis Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek bir şey istediler. O da istediklerini verdi... Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Her kim geçineceği kadar malı varken dilencilik ederse ancak ve ancak ateşini çoğaltmış olur. buyurdu. Ashâb: Ya Resûlallah geçineceği şeyden murâd nedir? diye sordular. Resûlü Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) sabah ve akşam yiyeceği kadar malı olmaktır. Buyurdular.»

16- Benî Esed kabilesinden ismi verilmeyen zât'ın hadisini Ebû Dâvûd rivâyet etmiştir. Bu hadis biraz lafız farkı ile Ebû Said hadisi gibidir.

17- Müzeyne kabilesinden olup ismi verilmeyen zât'ın hadisini İmâm Ahmed b. Hanbel rivâyet etmiştir. Hadisin râvîleri mutemed zevatıdır. Hadisi şerîfde şöyle denilmektedir: «Müzeyne'li zât'a annesi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gitsende âlemin istediği gibi sende birşeyler istesen olmaz mı? demiş. O zât bundan sonrasını şöyle anlatmış. Ben de birşeyler istemek maksadıyla gittim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i ayakta hudbe okurken buldum. Şunları söylüyordu: Bir kimse iffetli olmak isterse Allah onu iffetli kılar; zengin olmak isterse, zengin eder. Beş okiyye değerinde malı olan bir kimse âleme el açarsa İsrarla dilenmiş olur... Bunun üzerine kendi kendime: Bizim bir devemiz beş okiyyeden fazla eder... Diyerek geri döndüm. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den birşey istemedim.»

b. Ahmed, bir kısmını da Ebû Dâvûd rivâyet etti

18- Hazret-i Ali Hadîsini Taberâni, Abdullah mistir. Bu hadîs takriben Hubeyş b. Cunâde hadîsi gibidir.

19- İbn Abbâs hadisini Taberâni, Kaabüs'tan naklen rivâyet etmiştir. Ancak Ebû Hatim: «Ben Kaabüs'la ihticac etmem.» demiş. İbn Hibbân dahi: «Onun belleyişi sağlam değildir.» mütaalâsında bulunmuştur, İbn Abbâs şöyle deditir: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)

«Dilenen kimse dilencilikten ne kazandığını bilse, dilenmezdi. Buyurdular.»

Yine İbn Abbâs (radıyallahü anh)'da,n Taberâni il Bezzâr şu hadîsi rivâyet etmişlerdir:

«Misvakın dişlerden çıkardığı ekmek kırıntısı kadar olsun mâle sahip bulunursanız âleme el açmaktan müstağni kalın.» Bu hadîsin râvîleri mutemetdirler.

20- Muâviye hadisini Müslim rivâyet etmiştir. Hadîsi Şerif «Dilenmekten nehi bâbı»nda geçmiştir.

21- SemûratÜ'bnü Cündeb hadîsini Tirmizî rivâyet etmiş ve: «Bu hadîs Hasen sahihtir» demiştir. Mezkûr hadisde Resûlluah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Şüphesiz ki dilenmek bir meşakkattir. Onunla sahibinin yüzü azap olunur. Meğer ki bir kimse sultandan yahut zarurî bir hâl karşısında birinden bir şey İstememiş olsun.» buyurmuşlardır.

22- Ebû Zerr (radıyallahü anh) hadisim İmâm Ahmed b. Hanbel rivâyet etmiştir. Hazret-i Ebû Zerr Şöyle deditir:

«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana hiç bir kimseye el açmamamı şart koştu. Ben: Evet kimseye el açmam dedim: Elinden kır-baan düşse onu bile istemeyecek, hayvanından İnip kendin alacaksın.» buyurdular. Bu hadîsin râvîleri mutemet zevâtdır.

23- Ebû Ümame hadîsini Taberânî rivâyet etmiştir. Hazret-i Ebû Ümame şöyle deditir: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana kim bey'at edecek diye sordu. Sevbân: Hepimiz bey'ad ettik ya Resûlüllah dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ama başkalarına el açıp hiç bir şey istemeyeceğinize bey'ad edeceksiniz. Buyurdu. Sevbân:

— Böyle bir kimseye verilecek olan nedir Yâ Resûlallah? diye sordu. Peygamber Efendimiz:

(Cennettir.) buyurdular. Bunun üzerine ona Sevbân da bey'ad etti.»

24- Adiyy-i Cüzâmi hadîsini Taberânî rivâyet etmiştir. Bu hadîste Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Odun demeti satmak suretiyle oslun iffetinizi muhafaza edin tebliğ ettim mi?» buyurmuşlardır.

25- Firasi hadisini Ebû Dâvûd ile Nesâî rivâyet etmişlerdir. Firasi (radıyallahü anh) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e:

«Başkalarından birşey isteyeyim mi? diye sormuş Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)

— Hayır, mutlaka istemen lazımsa sâlih kimselerden iste. buyurmuşlardır.

26- Aynî, Aiz b. Amir hadisini kimin rivâyet ettiğini bildirmemiştir. Hazret-i Aiz'in beyânına göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)' bir adam gelmiş Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona birşeyler vermiş. Tam dönüp gitmek üzere ayağını kapının eşiğine bastığı zaman Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)

«Şu dilenmekte neler olduğunu bilseniz hiç bir kimse başkasından birşey istemeye gitmezdi.» buyurmuşlar.

2450- Bana Abdullah b. Abdirrahmân Ed-Dârimî ile Se-lemetü'bnü Şebîb rivâyet ettiler. Seleme (haddesenâ) ta'birini kullandı. Dârimî ise (Ahberanâ) sîygasıyla rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Mervân yani İbn Muhammed Ed-Dimeşkî haber verdi.

(Dedi ki): Bize Said yani İbn Abdilaziz, Rabiatü'bnü Yezîd'den o da Ebû İdrîs-i Havlânî'den o da Ebû Müslim-i Havlâni'den naklen rivâyet etti.

Ebû Müslim Şöyle dedi bana Emin dostum Avf. Mâlik-i Eşcaî rivâyet etti. Avf benim dostumdur. Benim indimde kendini emîn bir zâttır.

(Dedi ki): Dokuz veya sekiz veya yedi arkadaş Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanında idik. (Bize):

— «Allah'ın Resûlüne bey'at etmez misiniz?» buyurdular. Biz:

— «Sana bizler (çoktan) bey'at ettik Ya Resûlallah!» dedik. Sonra (yine):

— «Allah'ın Resûlüne bey'at etmez misiniz?» dedi. Bunun üzerine biz ellerimizi açarak:

— «Biz sana bey'at ettik Ya Resûlallah! (daha) neye bey'at edeceğiz» diye sorduk.

— «Allah'a ibâdet edeceğinize, ona hiç bir şeyi şerik koşmayacağınıza, beş vakit namazı kılacağınıza, itaat edeceğinize —ve işitmediğimiz bir kelime söyledikten sonra —başkalarından bir şey istemeyeceğinize bey'at edeceksiniz.» buyurdular.

Vallahi sonraları bu arkadaşlardan bâzılarını gördüm. Birinin kamçısı yere düşse hiç bir kimseden şunu bana veriver diye istemezdi.

Bey'at: Müslümanların her işini tedvir için hükümdara selâhiyet vererek niza götürmez bir şekilde ona teslim olmaktır. Bu kelime alış veriş mânâsına gelen «Bey'»'dan alınmıştır. Ashâb-ı kirâm alış verişde olduğu gibi halifeye tabi olduklarına dair söz verirken alış verişe benzeterek onun elinden tutarlardı. Ancak kadınlar Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e bey'at ederken onun elinden tutmamışlardır. Kadınların müteaddid defalar bey'at ettikleri sabit olmuş fakat hiç birinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in elini tuttukları rivâyet edilmemiştir. Ulemâ kadınların tekrar tekrar bey'atlarınm zaman ve hâle göre olduğunu beyân ederler.

Übbî diyor ki: « Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in gizli söylediği kelime, teklife âit olacaktır. Yani, gizlice söylediği o kelime meşakkatli ve ifâsı Müslümanlara güç gelecek bir şey hakkındadır. Onun için de açık söylemekten çekinmiştir. Onu beyân için memur da değildir. Zîra;memûr olsa tebliği icâp ederdi.

Hadis-i şerif umûmatin delil olduğuna işaret etmektedir. Çünkü: Ashâb-ı kirâm'a dilenmek umûmî şekilde emir buyu-rulmuş, onlar da hadîsi bu mânâya alarak başkalarından hiç bir şey hattâ yere düşen kamçılarını bile istemez olmuşlardır.

Yine bu hadîs az bile olsa dilenme sayılabilecek her şeyden nezih davranmaya teşvik etmektedir.