13- Aile Efradına ve Memlüklere Nafaka Vermenin Fazileti; Onları Perişan Edenin Yahut Nafakalarını Vermeyenin Günahı Bâbı 2357- Bize Ebû'r-Rabî' Ez-Zehrânî ile Kuteybetü'bnu Saîd ikisi birden Hammâd b. Zeyd'den rivâyet ettiler. Ebû'r-Rabî' dedi ki: Bize Hammâd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Eyyüb, Ebû Kılâbe'den, o da Ebû Esma'dan, o da Sevbân'dan naklen rivâyet etti. Sevbân Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Bir kimsenin infâk edeceği en faziletli dînâr, çoluğuna çocuğuna infâk ettiği dinar ile Allah yolunda hayvanına infâk ettiği dînâr bir de yine Allah yolunda arkadaşlarına sarfettiği dinardır.» buyurdular. Ebû Kılâbe: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (infâk işine) çoluk çocuktan başlamıştır.» demiş, sonra sözüne şöyle devam etmiştir: «Küçük çocuklarının namuslu yetişmesini sağlayan yahut onları Allah'ın menfaatlendirip, kendisi ile zengin kılacağı nafakayı çoluğuna çocuğuna infâk eden bir adamdan daha sevaplı kim olabilir.?» 2358- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Züheyr b. Harb ve Ebû Küreyb rivâyet ettiler. Lâfız Ebû Küreyb'indir. Dediler ki: Bize Vekî’ Süfyân'dan, o da Müzâhim b. Züfer'den, o da Mücâhid'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Allah yolunda infâk ettiğin bir dînâr, köle azadı için infâk ettiğin bir dinâr, bir fakire sadaka olarak verdiğin bir dînâr, ailene sarfettiğin bir dînâr vardır. Bunların sevabı İtibârı ile en büyüğü: ailene sarfettiğindir.» buyurdular. 2359- Bize Saîd b. Muhammed El-Cermî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdurrahmân b. Abdilmelik b. Ebcer El-Kinâni, babasından, o da Tâlhatü'bnu Mûsarrif'den, o da Hayseme'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Abdullah b. Amr ile birlikte oturuyorduk. Anîden ona bir vekîl-i harcı gelerek içeri girdi, Abdullah ona: — «Kölelerin yiyeceklerini verdin mi?» diye sordu. Vekil: — «Hayır.» cevâbını verdi. Abdullah: — Öyle ise git de onlara yiyeceklerini ver; (zîrâ) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) «Bir kimseye günah nâmına sahibi bulunduğu kimselerin yiyeceğini vermemesi yeter.» buyurdular dedi. Birinci hadîs-i şerîfde zikri geçen Allah yolundan murâd: Cihad'dır. Iyal: Bir kimsenin nafakaları kendine ait olan çoluk, çocuğu annesi, babası, karısı ve hizmetçisidir. Kahraman: Bir kimsenin işlerine bakan vekil-i harcı, demektir. Kelime fârisiden alınmadır. Nevevî diyor ki: «Bu bâbdan murâd: Çoluk çocuğun ve diğer aile efradının nafakalarını vermeye teşvik ile bu husustaki sevabın büyüklüğünü beyândır. Çünkü aile efradından bazılarının nafakasını vermek karabet dolayısiyle vâsip, bâzılarının nafakası da men-dûbdur. Böylelerine nafaka vermek sadaka ve sile olur. Bâzılarının nafakası da nikâh yahut milk-i yemin sebebiyle vâcib olur. Bunların hepsi faziletli ve şeriat tarafından teşvik edilen şeylerdir. Aile efradına nafaka vermek nafile sadakadan efdaldır. Onun için İbn Ebî Şeybe' nin rivâyetinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)' «Sevap İttibârı ile bunların en büyüğü ailene sarfettiğindir.» buyurmuştur. Hâlbuki bâımızın birinci hadisinde Allah yolunda ve köle azadı hakkında sarfedilen dinarın faziletini beyân buyurmuştu. Arzettiğimiz sebepten dolayı aile efradına verilen nafakayı bunların hepsine tercih buyurmuş, son hadisde: «Bir kimseye, Mâlik olduğu kölelerinin nafakasını vermemek günah nâmına yeter.» diyerek bu ciheti bir daha te'kid eylemiştir.» Kâdı îyâz’ın beyânına göre bu nafaka vâcib olduğu için başkalarından efdaldır. Çünkü vacibin sevabı, nafilenin sevabından çok olur. Müslim sarihlerinden El-Übbi burada şunları söylemiştir: «Hadîs-i şerif nafakadan muradın zaruriyyât olduğunu gösteriyor. Zira verilmesi farz olan nafaka zarurî ihtiyâçlara aittir. Aile efradının ihtiyâçları yokken onlara nafaka vermek, farz değil; men-dûbdur. Anlaşılan şudur ki: Sadaka vermek ihtiyâcı olmayan âile efrâdına nafaka vermekten efdaldır. Meselâ bir adamın elinde iki dinar parası olup bunlardan biri aile efradının zarurî ihtiyâçlarına kâfi gelse, diğerini sadaka olarak başkalarına vermesi efdal olur. Nafaka hususunda çoluk çocuğun küçük olmaları şart değildir. Ebû Kılâbe' nin: Küçük çocuklar, tâbirini kullanması, bir kayd-ı ihtirâzi değil, ekseriyetle vâki olanı beyândır. Çünkü ekseriya nafakaya muhtaç olanlar küçük çocuklardır. Eyyûb-u Sahtiyanı' nin arkadaşlarından biri şunları söylemiş: Eyyûb'la birlikte filân dağın üzerinde idik; Susamıştım. Ona susuzluğumdan şikâyet ettim: — Beni giydirirsen seni sularım, dedi. — Giydiririm, dedim; — Yemin etmedikçe inanmam, dedi. Ben de yemîn ettim. Bunun üzerine Eyyûb ayağı ile bir kayanın üzerine vurdu. Ve: — Ey kaya! Allah'ın izni ile bizi sula, dedi. Arkacığından kayadan bir kaynak fışkırdı. Ben, Eyyüb'un pek büyük ibâdet yaptığını bilmiyordum. Yalnız çoluğunım çocuğunun nafakasını güzelce verirdi.» |