35- Kabristana Giderken Okunacak Şeyler ve Orada Yatanlara Dua Bâbı 2299- Bize Yahya b. Yahya Et - Temimi ile Yahya b. Eyyûb ve Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet ettiler. Yahya b. Yahya: (Bize haber verdi.) tâbirini kullandı. Ötekiler: Bize İsmail b. Ca'fer, Şerîk'den, —ki İbn Ebî Nemir'dir.— o da Ata b. Yesâr'dan, o da Âişe'den naklen rivâyet etti ki, şunları söylemiş: dediler: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Âişe'nin nevbeti olan her gece, gecenin sonunda (Medine'nin kabristanı) Bakî'a çıkar ve: «Selâm size ey Mü'minler diyarı! Size yârın verileceği vaad olunan şey verilmiştir. Sizler bekletilmedesiniz. İnşaallah biz de size katılacağız. Allah' im! Bakî'-ı Garkat'da yatanlara mağfiret buyur.» derdi. Râvî Kuteybe: «Size gelmiştir.» sözünü söylememişdir. 2300- Bana Hârûn b. Saîd El-Eylî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdullah b. Vehb rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Cüreyc, Abdullah b. Kesir b. Muttalib'den naklen haber verdi. O da Muhammed b. Kays'ı şöyle derken işitmiş: Âişe'yi şunları rivâyet ederken dinledim; Dedi ki: «Size, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den ve kendimden bir şeyler söyliyeyim mi?» Biz: — «Hay hay» dedik. H. 2301- Bana, Haccâc-ı A'ver'den dinleyen biri rivâyet etti. Lâfız onundur. (Dedi ki): Bize Haccâcu'bnü Muhammed rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Cüreyc rivâyet etti. (Dedi ki): Bana, Abdullah (Kureys'den bir zât), Muhammed b. Kays b. Mahreme b. Muttalip'den naklen haber verdi ki, bir gün şunları söylemiş: — Size kendimden ve annem'den bir şeyler anlatayım mı? Biz kendisini doğuran annesini murâd ediyor sandık. Sözüne devamla (Dedi ki): Âişe şunları söyledi: — «Size kendimden ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ den bir şeyler anlatayım mı?» Biz: — «Hay hay..!» dedik. — «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanımda bulunduğu nevbetim gecesi gelince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) değişti. Cübbesini yere koydu, ayakkaplarını çıkarıp; ayaklarının yanına koydu. Kaftanının bir tarafını döşeğinin üzerine yayarak, uzandı. Çok geçmeden benim uyuduğumu zannederek yavaşça cübbesini aldı; yavaşça ayakkaplarını giydi ve kapıyı açarak çıktı. Sonra yavaşça kapıyı kapadı. Ben, hemen entarimi başıma geçirdim, baş bezimi sarındım, çarşafıma burundum. Sonra onun peşinden yola düştüm. Bakî'a varınca durdu, hem de epeyi durdu. Sonra üç def'â ellerini kaldırdı, sonra geri döndü. Ben de döndüm. O sür'atle yürüdü, ben de sür'atle yürüdüm; o eşkin gitti, ben de eşkin gittim; o koştu, ben de koştum. Neticede onu geçerek eve girdim. Ben yatar yatmaz o da girdi ve: — Sana ne oluyor yâ Âişe? Heyecanlanmışsın... buyurdu. Ben: — Bir şey yok; dedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'- — Ya söylersin yahut latif u Habîr olan Allah bana mutlaka haber verir; dedi. Ben: — Ya Resûlallah! Annem babam sana feda olsun, dedim ve macerayı kendisine haber verdim. — Ya, önümde gördüğüm karaltı sen miydin? dedi; — Evet! cevâbını verdim. Bunun üzerine beni göğüsümden öyle bir itti ki, canımı yaktı. Sonra şunları söyledi: — (Allah ve Resûlü sana zülüm mü edecekler sandın?) İnsanlar neyi gizlerse gizlesin, Allah onu bilir. Evet, Resûlüllah (sözüne devamla): — Senin gördüğün zaman bana Cibrîl geldi de, nida etti. Ama nidasını senden gizledi. Ben, kendisine cevap verdim fakat ben de cevâbınıı senden gizledim. Sen soyunmuş bir vaziyette iken yanına girecek değildi ya. Ben, senin uyuduğunu zannettim de, uyandırmak istemedim. Korkacağından da şüphe ettim. Cibrîl şunları söyledi: (Rabbin, Bakî'de yatanların yanına giderek onlar için istiğfarda bulunmanı sana emrediyor.) Ben: — Onlara ne diyeyim ya Resûlallah? dedim; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)- — Selâm mü'min ve Müslümanlardan bu diyarda yatanlara!... Allah, bizim geçmişlerimize de, geleceklerimize de rahmet eylesin. Bizler de in-şaallah sizlere katılacağız; de buyurdular.» cümlesinde «Dara» kelimesi münâdâ olmak üzere mansûp okunur. Cümlede muzâf hafzedilmiş, muzâfun ileyh onun yerine geçirilmiştir. Terkîb: «Yâ ehle dârin» takdirindedir. Bazıları bu kelimenin ihtisas üzere mansûp olduğunu söylemişlerdir. «Aleyküm» zamirinden bedel olmak üzere mecrûr okunmasını caiz görenler de olmuştur. Hattâbi diyor ki: «Hadis-i şerif, kabristana (Dâr) denilebileceğini gösteriyor ki, doğrudur. Zira lûgatta meskûn olan yere de, harâbezâra da (Dâr) denilir.» Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kabristanda yatanlara selâm verdikten sonra «inşallah» tâbirini kullanarak: «Biz de size katılacağız.» demesi teberrük ve emr-i ilâhiyye imtisal içindir. Çünkü Kur'ân-ı Kerim'de: «Sakın (inşaallah'ı söylemek sizin bir şey için (Ben, bunu yârın yaparım.) deme...) buyurularak her yapacağı iş için (inşaallah) tâbirini kullanması kendisine emrolunmuştur. Bazıları, buradaki «inşaallah» ile aynen o kabristan kastedildiğini söylemişlerdir. Baki': Medîne-i Münevvere' nin meşhur kabristanıdır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in ona «Bakî'-i Garkad» namını vermesi: Vaktiyle içinde büyük bir diken ağacı bulunduğundandır. Hadisin ikinci rivâyeti hakkında Ebû Alî El-Gassânî şunları söylemiştir: «Bu hadîs «Sahîh-i Müslim»'deki maktu' hadislerden biridir. Ayni zamanda râvîleri hakkında vehmolunmuştur. Zira ayni hadîsi Abdurrazzâk «Mûsannaf»'ında İbn Cüreyc'den tahric etmiştir. İbn Cüreyc: «Bana Muhammed b. Kays b. Mahreme haber verdi ki. Âişe'yi şöyle derken işitmiş; demiştir...» Kâdı îyâz hadisin maktu olduğunu kabul etmemiş: «Bü'akis, hadîs müsneddir. Yalnız râvilerinin ismi verilmemişti. Bu ise munkatı' değil, meçhul bâbındandır. Çünkü munkatı'; Tabiî'nden önce, senedinden bir râvisi düşen hadistir. Bu hadîsin senedinde bir işkâl daha vardır ki, şudur: Müslim (Bana Haccâc-ı Â'ver'i dinleyen biri rivâyet etti. Lâfız onundur; dedi ki: Bize Haccâcü'bnü Muhammed rivâyet etti.) demiştir. Bu söz, Haccâc-ı Â'ver’in bu hadîsini Haccâcü'bnü Muhammed ismini taşıyan başka bir râviden naklettiği zannını veriyor. Hâlbuki hakikat öyle değildir. Haccâcü'bnü Muhammed hiç şüphesiz Haccac-ü A’ver' kendisidir. Müslim'in sözü şöyle takdir edilir: Bana Haccâc-ı A'ver'den dinleyen biri rivâyet etti. Bu zât dedi ki: Bana Haccâcü'bnü Muhammed rivâyet etti. Yani Müslim muhaddisin sözünü hikâye etmiş demektir.» demiştir. Fakat Nevevl, Kâdı' nın sözüne de İtiraz etmiş, İmâm Müslim'in senedinde meçhul bir kimse bulunan bu hadisi buraya dercetmesinin mutemet bir rivâyet olmak üzere değil, mütâbaat tarîki ile olduğunu binâenaleyh asıl itimât edilecek rivâyeti sahih isnâdla bundan önce zikrettiği için ikinci rivâyetin zikri hadîse zarar vermiyeceğini söylemiştir. «Yâ Âişe! » sözü: Murahham bir münâdâdır. Böyle yerlerde iki vecih caiz olduğu için ayni kelimeyi «Yâ Âişu» okumak da caizdir. 2302- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Muhammed b. Abdillâh El -Esedî, Süfyân'dan, o da Âlkametü'bnü Mersed'den, o da Süleyman b. Büreyde' den, o da babasından naklen rivâyet etti. Babası Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), kabristana çıktığımız vakit ne söyliyeceğimizi bize öğretirdi. İçimizden birimiz (Ebû Bekir'in rivâyetinde): «Bu diyardakilere selâm» (Züheyr'in rivâyetinde ise): «Selâm size ey bu diyarın mü'min ve müslim olan halkı! Bizler de inşaallah (Size) katılacağız. Allah'dan bize ve size afiyet dilerim.» derdi. Bu ve yukarki rivâyetler Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile ashâb-ı kirâmın kabir ziyaretine gittiklerini ve kabirde yatanlara selâm verip, duâ ettiklerini bildirmektedirler. Binâenaleyh mezkûr rivâyetlerden şu hükümler çıkarılmıştır: 1- Kabirleri ziyaret ederek, orada yatanlara duâ etmek müs-tehabdır. Medîne-i Münevver e' de ayrıca «Baki’» denilen kabristanı ziyaret etmek bir fazilettir. 2- Bir yerde bulunanlara, ölü olsun diri olsun, o yerin ehli veya ahâlisi denilebilir. 3- Duayı uzatmak ve tekrarlamak, duâ ederken el kaldırmak müstehabdır. 4- Kabristanda ayakta duâ etmek, oturarak duâ etmekten efdaldır. 5- Kendisine nida edilen kimsenin gücüne gitmemek şartıyla ismini terhîm ile söylemek caizdir. 6- Kabir ziyaretçisinin, orada yatanlara duâ ederken «Allah, sizin ve bizim gelmiş ve geçmişlerimize rahmet buyursun; inşaallah biz de size katılacağız.» demesi müstehabdır. 7- Mü'min ve müslim kelimeleri ayni mânâyadırlar. Birbirleri üzerine atfedilmeleri, lâfızları değişik oldukları içindir. Zira bu hadis-deki müslim kelimesinden ancak mü'min kastedilebilir. Mü'min, münafık olduğu takdirde kendisine selâm vermek caiz değildir. 8- «Bu hadîs, kadınlara kabir ziyaretini caiz görenlerin delîlle-rindendir. Mes'ele ulemâ arasında ihtilaflıdır. |