12- Cenazeyi Yıkama Hakkında Bir Bab 2211- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Yezîd b. Zürey', Eyyûb'dan, o da Muhammedü'bnü Sirîn'den, o da Ümmü Atıyye'den naklen haber verdi. Ümmü Atıyye şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yanımıza girdi; biz kızını yıkıyorduk. (Bunu görünce) şöyle buyurdular: «Onu su ve sidrle üç def'â yahut beş def'â hattâ lüzum görürseniz daha fazla yıkayın. Sonuncuda kâfur yahut bir parça kâfur da katın. Yıkamayı bitirdiğiniz vakit bana haber verin.» Yıkama İşini bitirdiğimiz vakit kendisine haber verdik. Bize gömleğini uzattı ve: «Bunu kızıma iç gömleği yapın.» buyurdu. 2212- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Yezid b. Zürey', Eyyûb'dan, o da Muhammedü'bnü Sîrin'den, o da Hafsa binti Şirinden, o da Ümmü Atıyye'den naklen haber verdi. Ümmû Atıyye: — «Biz, onun saçlarını tarayarak üç pelik yaptık.» demiş. 2213- Bize Kuteybetü'bnü Saîd, Mâlik b. Enes'den naklen rivâyet etti. H. Bize Ebü'r-Rabî' Ez-Zehrânî ile Kuteybetü'bnü Saîd de rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Hammâd rivâyet etti. H. Bize Yahya b. Eyyûb dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Uleyye rivâyet etti. Bu râvîlerin hepsi Eyyûb'dan, o da Muhammed'den, o da Ümmü Atıyye'den naklen rivâyet ettiler. Ümmü Atıyye: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in kızlarından biri vefat etti.» demiş, İbn Uleyye hadisinde ise: -Bize Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi; biz onun (vefat eden) kızını yıkıyorduk.» de-miş; Mâlikîn hadîsinde de: «Kızı vefat ettiği zaman Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanımıza girdi...» dediği nakledilmiş; hadisi Yezîd b. Zürey'in, Eyyûb'dan, onun da Muhammed'den, onun da Ümmü Atıyye'den naklen rivâyet ettiği hadis gibi rivâyet etmişlerdir. 2214- Bize Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Hammâd, Eyyûb'dan, o da Hafsa'dan, o da Ümmü Atıyye'den yukarki hadîs gibi rivâyette bulundu. Şu kadar var ki o: «Üç yahut beş veya yedi yahut lüzum görürseniz bundan daha fazla (yıkayın; buyurdu)» demiştir. Hafsa da Ümmü Atıyye'den rivâyetinde: «Başına üç pelik yaptık.» demiştir. 2215- Bize Yahya b. Eyyûb rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Uleyye rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Eyyûb dahi haber verdi. (Dedi ki): Hafsa da Ümmü Atıyye'den naklen şunları söyledi: «Ümmü Atıyye, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in onu tek yıkayın; üç veya beş yahut yedi def'â (buyurduğunu) söyledi. Ümmü Atıyye biz, onun saçlarını tarayıp üç pelik yaptık» dedi. 2216- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Amru'n-Nâkıd hep birden Ebû Muâviye'den rivâyet ettiler. Amr dedi ki: Bize Ebû Muâviye Muhammed b. Hâzim rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Âsim-ı Ahvel, Hafsa binti Sîrin'den, o da Ümmü Atıyye'den naklen rivâyet etti; Ümmü Atıyye şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kızı Zeyneb vefat ettiği vakit Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), bize: «Onu tek Yıkayın; üç veya beş def'â. Beşincide (suya) kâfur yahut bir parça kâfur koyun. Yıkadınız mı hemen bana bildirin.» buyurdular. Biz de kendisine bildirdik. Bunun üzerine bize gömleğini verdi ve: «Bunu, ona iç gömleği yapın.» dedi. 2217- Bize Amru'n-Nâkıd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ye-zîdü'bnü Hârûn rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Hişâmü'bnü Hassan, Hafsa binti Sîrîn'den, o da Ümmü Atıyye'den naklen haber verdi. Ümmü Atıyye şöyle dedi: «Biz, kızlarından birini (in cenazesini) yıkarken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanımıza geldi. Ve: — «Onu, tek aded yıkayın; beş yahut daha fazla...» buyurdu. Râvî bu hadisi de Eyyüb'la, Asım’ın hadisleri gibi rivâyet etti. Bu hadîsde şunu da söyledi: «Ümmü Atıyye: Saçlarım üç'e ayırdık; yan taraflarına birer pelik, alnına da bir pelik yaptık, dedi.» 2218- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Hüşeym, Hâlid'den, o da Hafsa binti Sirîn'den, o da Ümmü Atıyye'den naklen haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), kızını (n cenazesini) yıkamayı kendisine emrettiği zaman, ona: «Onun sağ taraflarından ve abdest yerlerinden yıkamaya başlayın.» buyurmuşlar, 2219- Bize Yahya b. Eyyûb ile Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ve Amru'n-Nâkıd hep birden İbn Uleyye’den rivâyet ettiler. Ebü Bekir dedi ki: Bize İsmail b. Uleyye, Hâlid'den, o da Hafsa'dan, o da Ümmü Âtıyye'den naklen haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), kızını yıkamaları hususunda kadınlara: «Onu sağ taraflarından ve abdest yerlerinden yıkamaya başlayın!» buyurmuşlar. Bu hadîsi Buhârî onbir tarîkden tahric etmiştir. Bunların bâzısı «Kitâbut-Tahâre»’de; bir takımları da «Cenaze» bahsindedir. Onu bütün Kütüb-i Sitte sahipleri «Cenaze» bahsinde muhtelif râvîlerden tarhîc etmişlerdir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in vefat eden kızı Zeyneb (radıyallahü anha)'dır. Nitekim Müslim'in bir rivâyetinde ismi tasrîh edilmiştir. Hazret-i Zeyneb, Fahr-i Kâinat (sallallahü aleyhi ve sellem) ttattetevriYn et\ ^üyüV. kenmelerVdûT. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), onu Ebû'l-Âs ibnü'r-Rabî' ile evlendirmişti. Hazret-i Zeyneb'in ondan, Ali ve Ümâme isminde iki çocuğu dünyâya gelmiştir. Ümâme'yi, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Efendimiz pek severdi. Namazda kucağında taşıdığı bildirilen kız çocuğu Hazret-i Ümâme'dir. Hazret-i Zeyneb Hicret'in 8. yılında vefat etmiştir. Ekser-i ulemâdan rivâyet edilen budur. Bazıları, o gün vefat eden kızının: Ümmü Gülsüm (radıyallahü anha) olduğunu söylemişlerdir. Hazret-i Ümmü Gülsüm, Osman b. Affân (radıyallahü anh) ile evliydi. Ebû Dâvûd'un Ahmed b. Hanbel tarikiyle rivâyet ettiği bir hadîsde Leylâ binti Kaanif: «Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in kızı Ümmü Gülsüm vefat ettiği vakit onu yıkayanlar meyânında bulunuyordum. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in. bize ilk verdiği şey gömleği, sonra kaftanı sonra başörtüsünü, sonra da göğüs sargısı oldu...» demiştir. Ancak Münzirl bu hadîsin isnadında zayıf râvîlerden Muhammed b. İshâk bulunduğunu söylemiştir. Râviler arasında meşhur olmıyan bir zât da vardır. Doğrusu o gün vefat eden Hazret-i Zeyneb'dir. Çünkü Ümmü Gülsüm (radıyallahü anha), Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Bedir'de bulunduğu sırada vefat etmişti. İbn’l-Kattân, Leylâ hadîsinin râvîleri arasında bulunan Nûh b. Hakîm'in meçhul bir kimse olduğunu; adaleti sü-büt bulmadığını söylemiştir. Ulemâ, İbn Münzir'in Hazret-i Ümmü Gülsüm'ün vefatı hakkındaki sözünü hatâ sayarlar. Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Bedir'de iken vefat eden kızı Ümmü Gülsüm değil; Rukiyye'dir. Gerçi Hazret-i Ümmü Atıyye'nin Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in kerîmelerinden Ümmü Gülsüm'ün cenazesini yıkayanlar meyânında bulunduğu rivâyet ediliyorsa da, bundan o gün vefat edenin Hazret-i Ümmü Gülsüm olması lâzım gelmez. Çünkü Ümmü Atıyye (radıyallahü anha) sahâbî kadınların en faziletlilerinden biri olup; kadın cenazelerini yıkar, hastaları tedavi eder, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte gazalara giderek Gâzî'lerin yaralarını sarardı. Onunla birlikte yedi Gazada bulunduğu rivâyet olunur. İsmi Nüseybe'dir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in cenazeyi üç veya beş, lüzum görüldüğü takdirde daha fazla yıkamalarını emir buyurması: Yâ en az üç defa yıkanması lüzumuna yahut «tek aded» yıkamanın müstehab olduğuna işaret içindir. Tek aded yıkamanın son haddi yedidir. Nitekim bir rivâyette «yedi» olduğu tasrih buyurulmuştur. Yalnız Ebû Dâvûd'un bir rivâyetinde «yedi defa yahut lüzum görürsen daha fazla yıka» bu-yurulmuştur. Bundan da: Tek olmak şartıyla yediden fazla yıkamanın müstehab olduğu hükmü çıkarılmıştır. Çünkü fazla yıkamak, daha fazla temizliğe sebep olur. İmâm Ahmed b. Hanbel, yediden fazla yıkamayı mekruh görmüştür. Ulemâdan İbn Abdilberr dahi: «Yediden fazla yıkanacağına kaail olan kimse bilmiyorum.» demiştir. Mârûdi ise yediden fazla yıkamayı israf sayar. İbnü'l-Münzîr: «İşittim ki su vurulunca ölünün cesedi gevşermiş. Onun için ben yediden ziyâde yıkanmasını münâsip görmem.» demektedir. Sidr: Nebg ağacı, demektir. Eskiden bu ağacın yaprakları temizlikte sabun yerine kullanılırmış. Maamâfih Tıybi'nin rivâyetine göre, her yıkayışta suya «sidr» katmak icâb etmez. Müstehab olan, ilk yıkayışta sidr kullanmaktır. İbn Tin. cenaze yıkarken suya sidr kullanmanın sünnet olduğunu, bu hususta «Hitmî» denilen nebatın da ayni vazifeyi gördüğünü; bunlar bulunmadığı takdirde onların yerine «üşnân» gibi güzel kokulu nebatlar kullanılacağını söylemiştir. Avâm'ın yaptığı gibi sidr yaprağını suya atmanın bir mânâsı yoktur. İmâm Ahmed b. Hanbel bunu doğru bulmamış ve kabul etmemiştir. Meyyit'in cesedini sidrle ovarak, üzerine su dökmek de böyledir. Ulemâdan Bazıları, her yıkayışta suyla beraber sidr kullanılacağına kaail olmuşlardır. İmâm Ahmed'in mezhebi de budur. Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i yıkarken üç defa gu-sül tekrar edilmiş; üçünde de su ile beraber sidr kullanılmıştır. Son defada suya «kâfur» katılmasının hikmeti: Kâfur, cismi ka-tılaştırdığı, onun kokusundan sinekler kaçtığı içindir. Ayrıca onu kullanmak Melâike'y© ikram sayılır. Hadîsde râvi, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in kâfur mu, yoksa kâfûr'dan bir parça mı dediğinde şüphe etmiştir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in sırtındaki elbisesini vererek, kızının vücûduna sarılmasını emir buyurması, Âsâr-ı şerifesi ile teberrük olunmak içindir. Bunu bütün işler bittikten sonra vermesi: Elbise cesetten cesede geçerken araya fasıla girmemesi içindir. Sulananın eserleri ile teberrük hususunda asıl olan budur. |