Geri

   

 

 

 

İleri

 

2- Bayramlarda Kadınların Namazgaha Çıkmaları ve Erkeklerden Ayrı Olarak Hutbe Dinlemelerinin Mubah Oluşu Bâbı

2091- Bana Ebû'r-Rabî' Ez-Zehrânî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize, Hammâd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Eyyûb, Muhammed'den, o da Ümmü Atiyye'den naklen rivâyet etti. Ümmü Atiyye, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’i kastederek:

«Bize bayramlarda kocaya gitmemiş delikanlı kızlarla, perdenişin hanımları namazgaha çıkarmamızı; hayızlı kadınlara da Müslümanların namazgahından biraz uzaklaşmalarını emir buyurdu.» demiş.

2092- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Hayseme, Âsım-ı Ahval'den, o da Hafsa binti Sîrin'den, o da Ümmü Atiyye'den naklen haber verdi. Ümmü Atiyye şöyle dedi: Bayramlarda örtülü hanımlar ve bakire kızlarla beraber namazgaha çıkmaya me'mûr olurduk. Hayızlılar da çıkar fakat cemâatin arkasında bulunurlar; cemaatla beraber tekbîr alırlardı.

2093- Bize Amru'n-Nakıd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Îsâ b. Yûnus rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize, Hişâm, Hafsa binti Sîrin'den, o da Ommü Atiyye'den naklen rivâyet etti. Ommü Atiyye şöyle dedi:

«Bize, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ramazan ve Kurban bayramlarında genç kızlarla hayızlı kadınları ve perdenişin hanımları (namazgaha) çıkarmamızı emretti. Ama hayızlı kadınlar namaz (gah) dan biraz uzak durur, hayırda ve Müslümanların dualarında hâzır bulunurlar, dedi. Ben:

— Ya Resûlallah! (Bazen) birimizin örtüsü bulunmuyor» dedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

— Ona din kardeşi, kendi cilbâblarından birini giydiriversin, buyurdu.»

Bu hadisi Buhârî «Hayız», «Bayram» ve «Hacc» bahislerinde; Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâİ ve İbn Mâce «Namaz» bahsinde muhtelif râvîlerden tahric etmişlerdir.

Hadisin Buhari'deki metni, buradakinden daha mufassaldır.

Avatik: Âtik'in cem'idir. Atik: Genç kız, demekdir. Bu kelimeyi lügat ulemâsı muhtelif şekillerde tefsir etmişlerdir.

Hudûr: Hidr'ın cem'idir. Hidr: Bâzılarına göre: Evin bir köşesine çekilen bir perdedir. Buradaki «hudûr» dan murad: Evlerdir. Zevât-ı Hudûr da: Evine kapanmış, perdenişin ve iffetli hanımlar manasına gelir.

Muhabbee dahi ayni manaya kullanılır,

«Hayırda ve Müslümanların dualarında bulunurlar.» ifadesinde hazf vardır. Cümlede muzaf zikredibnemişdir. Cümle: -Hayızlı kadınlar, hayır meclîslerinde ve Müslümanların dualarında hâzır bulunsunlar.» takdirindedir.

Hayır meclislerinden murâd: Hadis dinlemek ve hasta dolaşmak gibi şeylerdir.

CUbâbr Kadir b. Şümeyl'e göre, kadınların başörtülerinden daha kısa ve daha geniş bir örtüdür. Kadınlar bununla da başlarını örterler.

Bazdan: «Cilbâb: Ridâdan daha kısa, fakat geniş bir örtüdür. Kadın onunla göğsünü ve sırtını örter.» demişlerdir.

CüBâbı «Çarşaf gibi bir örtüdür.» diyenler bulunduğu gibi, «Çarşaf dır», «Başörtüsüdür.» diyenler de olmuşdur.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) «Ona, din kardeşi kendi cilbâblarından birini giydiriversin.» buyurmakla: «Din kardeşi kendisinin muhtâc olmadığı elbisesinden birini emaneten on versin.» demek istemişdir.

Bazıları: «Bu cümleden murâd: Kadın, üzerindeki elbisesinin bir kısmını ona örtsün demekdir.» mütalaasında bulunmuşlardır. Bu te' vll, kadının üzerindeki örtünün çok geniş olduğuna göre caizse de, yine de itirazdan salim değildir. Mezkûr cümleyi mübalağaya ham-' ledenler de vardır. Bu takdirde mânâsı: «Kadınlar, ikisi bir Örtü içinde bile olsalar namazgaha çıkmalıdırlar.» demek olur.