Geri

   

 

 

 

İleri

 

4- Kabirlerin Üzerine Mescid Yapmakdan, Mescidlerde Resim Bulundurmakdan ve Kabirleri Mescid İttihaz Etmekden Nehy Bâbı

1209- Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yahya b. Saîd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hişâm rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana babam, Âişe'den naklen haber verdi Li Ümmü Habîbe ile Ümmü Seleme Habeşistan'da gördükleri, içinde suretler bulanan bir kiliseyi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) anlatmışlar. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Hakikaten onlar, içlerinde iyi bir kimse bulunurda vefat ederse, onun kabri üzerine bir mescid yaparlar. O suretleri bu mescide asarlar. Onlar kıyâmet gününde Allah ındinde mahlukâtın en kötüleri olacaklardır.» buyurmuşlar.

1210- Bize Ebû Bekir b. Şey be ile Amrü'n-Nâkıd rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Vekî' rivâyet etti.

(Dedi ki):

Bize Hişâm b. Urve, babasından, o da Âişe'den naklen rivâyet etti ki: Asbâb Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hastalığında onun yanında konuşmuşlar da Ümmü Seleme ile Ümmü Habîbe bir kiliseden bahsetmişler sonra râvî hadîs'i yukarıdaki hadîs gibi zikretmiştir.

1211- Bize Ebû Küreyb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Muâviye rivâyet etti,

(Dedi ki): Bize Hişâm, babasından, o da Âişe'den naklen rivâyet etti: Âişe:

«Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevceleri Habeşistan'da bir kilise gördüklerini, bu kiliseye Mariya denildiğini anlattılar.» diyerek yukarıdakilerin hadîsi gibi rivâyetde bulunmuş.

Bu hadîsi Buhârî «Namaz» ve «Habeş'e Hicret» bahislerinde Nesâî dahi «Namaz» bahsinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir.

Ümmehât-ı Mü'minîn'den Ümmü Habîbe ile Ümmü Seleme (radıyallahü anhûma) Habeşistan'a hicret eden müslüman-lardandır. Hazret-i Ümmü Habîbe'nin ismi Rainle Bin ti Ebi Süfyân'dır. Kocası Abdullah b. Cahş (radıyallahü anh) ile birlikte Habeşistan'a gitmiş. Hazret-i Abdullah orada vefat etmişdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hicret'in altıncı yılında Ümmü Habîbe (radıyallahü anha) ile henüz Habeşistan'dan dönmeden nikahlanmış. Mehrini de Habeş İmparatoru Necâşî vermişdi. Ümmü Habîbe (radıyallahü anha) Medine'de kırkdört târihinde vefat etmişdir.

Ümmü Seleme (radıyallahü anha)'nın ismi Hind Binti Ebî Ümeyye'dir. O da kocası Ebû Seleme (radıyallahü anh) ile Habeşistan'a hicret etmişdi. Oradan dönüşde Hazret-i Ebû Selemi Medine'de vefat etmiş; Ümmü Seleme Hazretlerini Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) almışdı.

İşte hadîs-i Şerif de Ümmü Habîbe ile Ümmü Seleme (radıyallahü anhûma)'nın Habeşistan'daki Mariyâ kilisesinde gördükleri resim ve heykellerden ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Habeş'liler hakkındaki beyanâtından bahsetmektedir.

Kurtubî diyor ki: «Eski Habeş'lilerin bu suretleri yapmaları gelecek nesil bunları görsün de eskiler gibi sâlih âmeller yapmaya çalışsınlar ve kabirlerinin yanında Allah'a ibâdet etsinler diyedir. Sonraları bir takım kötü nesiller türedi. Bunlar eskilerin maksadını anlayamadılar. Şeytan da kendilerine: Eslâfımz bu suretlere taparlar; tâ'zîmde bulunurlardı; diye vesvese verdi. Nihayet onlara tapmağa başladılar. İşte Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Sedd-i Zerîa kabilinden ashabını böyle şeylerden sakındırmışdır...»

1212- Bize Ebû Bekir b. Şeybe ile Amrü'n-Nâkıd rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Hâşim b. Kâsım rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şeybân, Hilâl b. Ebi Humeyd'den, o da Urvetti'bnü'z-Zübeyr'den, o da Âişe’den naklen rivâyet etti. Âişe şöyle dedi:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şifâyâb olamadığı hastalığında:

«Allah Yahûdilerle, hıristiyanlara lâner eylesin! Peygamberlerinin kabirlerini mescid yaptılar.» buyurdular.

Alşe: «Eğer bu (endişe) olmasaydı Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kabri açıkda bulundurulacakdı. Lâkin onun da mescid ittihâz edilmesinden korkuldu.» demiş.

İbn Ebû Şeybe'nin rivâyetinde: «Eğer bu olmasa» ibaresi vardır; fakat «Âişe demiş» sözünü zikretmemişdir.

1213- Bize Harun b. Saîd El-Eyli rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Vehb rivâyet etti.

(Dedi ki) Bana Yûnus ve Mâlik, İbn Şihâb'dan naklen haber verdiler.

(Dedi ki): Bana Saîd b. El-Müseyyeb rivâyet etti ki: Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Allah yahudîlerîn belâsını versin! Peygamberlerinin kabirlerini mescid yaptılar.» buyurdular.

1214- Bana Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize El-Fezârî, Ubeydullah b. Esam'dan rivâyet etti.

(Dedi ki): Bile Yezid b. Esara, Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Allah yahudîlerle, hıristiyanlara lanet etsin! Peygamberlerinin kabirlerini mescid ittihâz ettiler.» buyurmuşlar.

1215- Bana Hârun b. Saîd El-Eyi ile Harmeletü'bnü Yahya rivâyet ettiler. Harmele (Bize haber verdi): tâbirini kullandı. Harun: Bize İbn Vehb rivâyet etti, dedi. İbn Vehb: Bana Yûnus, İbn Şihâb'dan naklen haber verdi, demiş, İbn Şihâb: Bana Ubeydullah b. Abdillah haber verdi ki Âişe ile Abdullah b. Abbâs şunları söylemişler, demiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) son deminde kendisine âit bir elbiseyi yüzüne örtmeye başladı. Bunaldıkça onu yüzünden açıyordu. Bu hâlde iken Yahûdilerle, hırisliyanların yaptıklarından ümmetini sakındırmak için:

«Allâhın laneti Yahûdilerle, Hıristiyanlara olsun! Peygamberlerinin kabirlerini mescid ittihâz ettiler.» buyurdular.»

1216- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile İshâk b. İbrâhîm rivâyet ettiler. Lâfız Ebû Bekir'indir, İshâk: (Bize haber verdi): tâbirini kullandı. Ebû Bekir: Bize Zekeriyyâ b. Adîy, Ubeydullah b. Amr'dan, o da Zeyd b. Ebî Üneyse'den, o da Amr-b. Mürra'dan, o da Abdullah b. Haris En-Necrânî'den naklen rivâyet etti; dedi. Necrânî Şöyle dedi: Bana Cündeb rivâyet etti.

Dedi ki: Vefatından beş gün önce Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işitdim, şöyle buyuruyordu:

«Sîzlerden bir dostum olmasından Allah'a sığınırım. Çünkü Allahü teâlâ İbrahim'i nasıl dost ittihâz ettiyse, beni de öyle dost edinmişdir. Ben ümmetimden dost edinecek olsam Ebû Bekir'i halîl ittihaz ederdim, iyi bilin ki, sizden önce geçen milletler Peygamberlerinin ve (aralarındaki) sâlih kimselerin kabirlerini mescid ittihâz ediyorlardı. Dikkat edin! Sakın siz kabirleri mescid ittihâz etmeyin! Ben sizi bundan men ediyorum.»

Bu hadîs'in muhtelif rivâyetlerini Buhârî «Namaz» «Cenaze» ve«Megâzî» bahislerinde; Ebû Dâvûd «Cenaze» bahsinde; Nesâî de «Kitâbü'l-Vefât» da muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir.

Rivâyetlerin bâzılarında, Yahûdilerle, hıristiyanlar hakkında «Kaate-le» diğerlerinde «Leane» kelimeleri kullanılmışdır. Mânâ ittibârı ile bunların ikisi de birdir. Ve: «Allah lanet etsin!» demekdir. Lanetin asıl ma'nâsı Allah'ın rahmetinden uzaklaştırmakdır. Bazı rivâyetlerde ise Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yalnız Yahûdilere lanet okuduğu görülüyor. Bunun sebebi ilk defa Peygamberlerin kabirlerini mescid ittihâz edenler yahudîler olmasıdır. Bu sebeple onlar daha zâlim, bu husûsda daha müfrittirler.

Ulemâ'dan Bazıları bu husûsda Yahûdilerle birlikde hıristiyanlara da lanet buyurulmasını müşkil saymışlardır. Çünkü Hazret-i Îsâ ile Peygamberimiz Muhammed Mustafa (sallallahü aleyhi ve sellem) arasında hıristi-yanlann başka Peygamberi yokdur. Îsâ (aleyhisselâm) ise diri olarak gök'e çekildiği için zâten kabiri yokdur. Binâenaleyh bu mes'ele müşkildir. Bazıları bu müşkili halletmek için hıristiyanların Hazret-i Îsâ'dan başka birtakım Peygamberleri bulunduğunu, yalnız o Peygamberlerin mürsel olmadıklarını söylemişlerdir. Fakat bu cevap tatminkâr görülmemişdir. Bazıları: «Hadîsden murâd: Peygamberlerle onlara tâbi olanların büyükleridir. Yalnız hadîsde tâbi olanlar zikre dilmemi şdir.» derler. Bu takdirde hadîsin mânâsı şöyle olur: «Allah Yahûdilerle, hıristiyanları rahmetinden ırak eylesin! Çünkü onlar Peygamberleri ile onlara tabî olan bâzı büyüklerin mezarlarını mescid ittihâz ettiler.»

Müslim'in Cündeb tarîki ile rivâyet ettiği son hadîs'de bu kavli te'yîd etmektedir. Çünkü Cündeb hadîsinde:

«Yahûdilerle, hıristiyanlar Peygamberlerinin ve sâlihlerinin kabirlerini mescid ittihâz ederlerdi.» buyurulmuşdur. Bu husûsda daha başka tevcîh yapanlar da bulunmuşdur.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in:

«Peygamberlerinin kabirlerini mescid ittihâz ettiler.» buyurması mukadder bir suâle cevabıdır. Sanki: «Yahûdilerle hıristiyanlara lanet etmenin sebebi nedir?» diye sorulmuş da, bu cevâbı vermişdir. Râvî'nin: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ümmetim onların yaptıklarından sakındımak için» sözü dahi bu kabildendir. Yânı sanki Râvîye: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in vefat ederken bu sözü söylemesinin hikmeti nedir?» diye sorulmuş da bu cevâbı vermiş gibidir.

Buradaki nehyin hikmeti bu işin zamanla tedricen putperestlik halini alması veya ona benzemesi endişesidir.

Nevevî diyor ki: «Ulemâ şunları söylemişlerdir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kendi kabri ile başkalarının kabirlerini mescid ittihâz etmekden nehy buyurması kendisine ta'zîm hususunda gösterilecek mübalağadan ve bu sebeple vukû'a gelecek fitneden korktuğu içindir. Çünkü mübalağalı ta'zîm çok defa küfüre müeddî olur. Nitekim geçmiş- ümmetlerde hâl böyle olmuşdur.

Müslümanlar çoğalıb da Mescid-i Nebevinin büyütülmesine ihtiyaç görülünce ümmehât-ı mü'minînin ve bu meyânda Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile iki yâr-ı kadîm'i Ebû Bekir ve Ömer (radıyallahü anhûma)'nın kabirlerini ihtiva eden Hazret-i Âişe'nin odası dahi mescidin içinde kaldı. Bu hâl karşısında ashâb-ı kirâm kabirlerin etrafına yüksek duvarlar çevirerek kabirlerin görünmesini ve dolayısı ile avam tabakasının onlara karşı dönerek namaz kılmalarını önlediler...»

Hadîs-i şerif de Hazret-i Âişe'nin: «Eğer bu endîşe olmasaydı Peygâmber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kabri açıkda bulundurulacakdı. Lâkin onun da mescid ittihâz edilmesinden korkuldu.» sözü dahi bu endîşeyi göstermektedir. Mezkûr cümlede meçhul olarak rivâyet edilen «Huşiye» fiili bâzı rivâyetlerde «Haşiye» şeklinde malûm; bâzılarında da «Ahşa» diye rivâyet edilmişdir. Malûm okunduğuna göre: «Haşiye» fiilinin faili Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e râcî olan zamirdir ve cümle:

«Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendi kabrini mescid ittihâz ederler diye korktu.» mânâsına gelir. «Ahşa» ben korkarım mânâsına gelir bu rivâyete göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kabrini açıkda bı-rakmakdan men eden, Hazret-i Âişe olmuş olur.

Yirmüki numaralı hadîsdek cümlesi şeklinde de rivâyet olunmuşdur. Birinci rivâyete göre cümlenin mâ'nasr Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e Azrail (aleyhisselâm) ile diğer melekler geldiğinde...»; ikinci rivâyete göre ise: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e ecel geldikte...» demek olur.

Hamîsa: Siyah çizgili dört köşeli yumuşak kumaşdan yapılma li-basdır.

Halîl: Son derece yakın sır dostu mâ'nâsına gelir. Bu kelime bâzıla rina göre hacet mânâsına gelen «Hallerden, diğer bâzılarına göre ise sevginin kalbe işlemesi mâ'nâsına gelen -hüllemden müştakdır Halleden müştak olduğuna göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hacetinin Allah'dan başkasına olmasını nefiy buyurmuş; Hülleden alındığına göre ise mevedded ve muhabbetinin Allah'dan başkasına âit olmasını nefiy buyurmuş olur.