94- Kafir Olarak Ölen Kimseye Hiç Bir Amelin Fayda Vermiyeceğine Delil Bâbı 540- Bana Ebû B«kr b. Ebû Şeybe rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Hafs b. Gıyas Dâvûd'dan, o da Şa'bi'den, o da Mesruk'tan, o da Âişe'den naklen haber verdi. Dedi ki: — «Ya Resulullâh! İbn Cüd'ân cahiliyet devrinde akrabasına yardım eder, fakirleri doyururdu. Acaba bu ona bir fayda verir mi?» dedim. — « (Hayır!) Fayda vermez, çünkü o hiç bir gün: Ya Rabbi! Kiya-met gününde benim günahlarımı mağfiret eyle, dememiştir.»-buyurdular. İbn Cüd'ân misafir perver bir adammış misafirleri için yüksek bir küp yaptırdığı ve içinden yiyecek almak için ona merdivenle çıktığı rivâyet olunur. Kureyş'in reislerinden imiş. Bidayette ahlâksız ve kopuk bir cani imiş durmadan cinayet işler; işlediği cinayetlerin bedelini kabilesi ödermiş. Bu sebeple kavm-i kabilesi onu kovmuşlar. Bir gün intihar etmeyi düşünerek dağ yollarında dolaşırken dağda bir mağra görmüş. Orada bir yılan olurda beni Öldürür korkusu ile mağrayı tetkik etmiş fakat bir şey göremeyince içeriye girmiş birde ne görsün karşısında büyük bir yılan!... Gözleri kandil gibi pırıl pırıl yanıyor!... Yılan derhal onun üzerine hücum etmiş. İbn Cüd'ân can havliyle yılandan sıyrılıp kurtulmuş fakat o anda bu yılanın hakiki değil yapma olacağı hatırına gelerek yılanı eli ile tutmuş. Birde bakmış ki; yılan altından yapma gözleride yakuttur!... Derhal yılanın başını kırarak yakutları çıkarmış ve sonra mağaranın içindeki bir odaya girmiş. Orada bir sedir üzerine uzanmış öyle uzun ve büyük bir takım cesetler yatıyormuş ki bunları görünce hayrette kalmış. Zira ömründe görmediği cesamette in-sanlarmış başlarının ucunda gümüşten mamul bir levha bulunuyormuş. Levhayı okuyunca; anlamış ki bu cesetler Cürhüm kabilesinin eski kralları imiş. Zamanla üzerlerindeki elbiseler o kadar eskimiş ki dokunur dokunmaz dağılırlarmış, gümüş levhada: «Ben Nüfeyl b. Abrîiddar'ım Hûd Aleyhisselâm'ın torunlarındanım. Beş yüz sene yaşadım servet ve şan şeref uğrunda dünyanın her tarafını dolaştım. Ama bunlar beni ölümden kurtaramadı,..» ibaresi ile bazı beyitler yazılı imiş. Odanın ortasında altın, yakut, İnci ve zebercetten müteşekkil bir yığın görmüş. O yığından alabildiği kadar almış mağarayı güzelce belleyerek taşlarla kapadıktan sonra oradan gitmiş. Aldığı kıymetli mallardan babasına göndermiş. Babası kendisini affetmiş aşiretine de yardımlar da bulunmuş, nihayet günün birinde kavmine kıral olmuş. Bulduğu defineden fakir fıkarayı doyurur muhtelif ihsanlarda bulunurmuş. Bir rivâyette öyle büyük yiyecek kaplan yaptırmış ki oradan geçen bir misafir devesinin üzerinden inmeden o kaplardan karnını doyu ra bili yormuş» Hazret-i Âişe (radıyallahü anhâ)'nın Resul-u Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)'e İbn Cüd'ân'ı sorması kendisi onun kabilesine mensub olduğundandır. Hadis-i şerif kâfir olarak Ölen bir kimsenin sila-ı rahim yapmak fakirleri doyurmak gibi hayır hasenatının âhirette kendisine hiç bir fayda vermiyeceğini bildirmektedir. Resulullâh (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: «Çünkü o hiç bir gün: Yarabbi! Kıyâmet gününde benim günahlarımı mağfiret buyur, dememiştir.» sözünün mânasıdâ budur. Yani bu adam kıyâmete inanmamıştır. Kıyâmete imanı olmayan bir adama ise; dünyada yaptığı hayır hasenatın hiç bir faydası yoktur. Kâdî îyâz diyor ki: «Kâfirlere amellerinin fayda vermiyecegine, bunlardan dolayı sevap gormiyeceklerine azaplanda hafifletilmiyoceğine icma-ı ümmet mün'akıt olmuştur. Lâkin suçlarına göre küffarm azapları birbirinden şiddetli olacaktır.» Resulullâh (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şefâ'ati sayesinde Ebû Tal'ib'in azabının hafifletilme sine gelince yine Kâdî İyâz: «Bu tahfif onun Resulullâh (sallallahü aleyhi ve sellem)’i koruduğu ve ona yardım ettiği için mükâfat olarak değil Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hatırı içindir. Küf fara azab tahfifi yoktur. Yalnız onların birbirlerine nisbetle bazılarının azabı hafiftir.» diyor. |