Geri

   

 

 

 

İleri

 

92- Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Ebû Talibe Şefa'ati ve Bu Sebeple Azabının Hafifletilmesi Bâbı

531- Bize Ubeydullah b. Ömer El-Kavariri ile Muhammed b. Ebi Bekr, El-Mukaddemi ve Muhammed b. Abdilmelik, El-Emevi de rivâyet ettiler dediler ki: Bize Ebû Avane Abdülmelik b. Umeyr'den, o da Abdullah b. Haris b. Nevferden, o da Abbâs b. Abdulmuttalip'ten naklen rivâyet etti ki Abbâs:

— «Ya Resulullâh.' Ebû Talib'e hiç bir faydan olabildi mi? Çünkü o (her zaman) seni muhafaza eder ve senin namına (düşmanlarına) kızardı» Resulullâh (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Evet, (oldu.) O cehennemin sığ bir yerindedir Eğer ben olmasaydım cehennemin en derin yerinde olurdu.» buyurmuşlar,

532- Bize İbn Ebi Ömer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süfyan, Abdulraelik b. Umeyr’ den, o da Abdullah b. Haris't en naklen rivâyet etti. Dedi ki. Abbâs'ı şunları söylerken işittim:

— «Dedim ki: Ya Resûlüllah- Gerçekten Ebû Tâlib seni korur ve sana yardım ederdi. Acaba bu ona bir fayda verdi mi?» Resulullâh (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Evet, (verdi.) Ben onu cehennemin derin dalgaları içinde buldum da kendisini sığa çıkardım.» buyurdular.

533- Bu hadisi bana Muhammed b. Hatim'de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yahya b. Sa'id Süfyân'dan rivâyet etti.

Dedi ki: Bana Abdilmelik b. Umeyr rivâyet etti.

Dedi ki: Bana Abdullah b. Haris rivâyet etti.

Dedi ki: Bana Abbâs b. Abdulmuttalib haber verdi. H.

534- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Vekî' Süfyân'dan bu isnadla Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen Ebû Avane hadisi gibi rivâyet etti.

Bu hadisi Buhârî «Menakıbu'l Ensâr» Bâbında tahric etmiştir. Hadis-i şerif Resulullâh (sallallahü aleyhi ve sellem)’in amcası Ebû Talib'e şefâ'atta bulunduğunu ve bu şefâ'atınm azabını tahfif ettiğini bildirmektedir. Allah-u Alem. Bu şefâ'at ya İsra gecesinde Resulullâh (sallallahü aleyhi ve sellem) cehennemi gördüğü zaman fiilen olmuştur. Yahut kıyâmet günü olacaktır. Ebû Talib'in iman edip etmediği ulema arasında ihtilaflıdır. Bazıları küfrüne kail olmuşlardır. Bunların delilleri

«Sen dilediğini hidayete erdiremezsin, lâkin Allah dilediğini hidayete erdirir.» âyeti kelimesidir. Mezkûr âyetin bilittifak Ebû Talip hakkında nâzil olduğunu söylerlersede icma' iddiası sahih değildir. Buradaki hadisler dahi küfrüne kail olanlara delildir. İmanına kail olanlar İbn İshak’ın İbn Abbâs (radıyallahü anh)'dan rivâyet ettiği bir hadisle istidlal ederler. Bu hadise göre Ebû Talib'in vefatı yaklaştığı zaman Resulullâh (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine (Lailâhe illallah) demesini telkinde bulunmuş o bundan imtina' etmiş. Fakat orada bulunan Abbâs (radıyallahü anh) Ebû Talib’in dudaklarının kıpırdadığını görerek ne söylediğini dinlemiş ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e dönerek:

«Ey kardeşim oğlu! Vallahi kardeşim Ebû Talib senin emrettiğin kelimeyi söyledi» demiştir. Hadis ulemâsı bu hadis için: «Senedinde ismi zikredilmeyen bir râvî vardır. Hadis Sahih bile olsa Bâbımızın hadislerine muarızdır. Halbuki; bu hadisler ondan daha sahilidir» diyerek İbn Abbâs rivâyetini çürütmüşlerdir. Maamafih kelâm, ulemâsından bazıları Ebû Talib'in küfrü hakkında söz sozlemeyi zaid addetmişlerdir. Onlara göre bu bâbta ileri geri söz söylemek Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i gücendirebilir. Çünkü Resulullâh (sallallahü aleyhi ve sellem) amcası Ebû Tali'bi çok severdi. Binaenaleyh gerek Ebû Talib gerekse Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ebeveyni ile ecdadı hakkında hiç bir şey söylemeyip sükût etmeyi ihtiyata daha uygun görmüşlerdir.

Dahdah: Ancak topuğa kadar ayaklan örten sığ su demektir. Burada bu kelime ile Ebû Talib’in azabının hafifletüdiği ifade olunmuştur. Hadis-i Şerif küffarm derece derece azab edileceklerine delildir. Ebû Talib‘in iman etmediği kabul edilirse Resûlü Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)’e yaptığı iyiliklerin ne faydası olabilir; Küf-fârm hayır amelleri heba olup gider? şeklindeki bir suale Buhârî sarihi Aynî şu cevabı vermektedir:

«Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Ebû Talib'e şefâ'-atta bulunması onun azabını bir dereceye kadar azaltmıştır. Bu Resulullâh (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bereket ve hasaisindendir.»

«Derk» kelimesi «Derak» şeklinde de rivâyet edilmiştir. Ancak.«derk» rivâyeti daha çok kullanılır. Bunun mânası; bilumum Lügat ve Meanî ulemâsına göre dip ve en aşağı tabaka demektir.

Yine ulemânın beyanına göre cehennemin birçok tabakaları vardır. Bunların her birine, (derk) ismi verilir.

535- Bize Kuteybetü'bnü Sa'id de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Leys İbn'l Hâd'dan, o da Abdullah b. Habbâb dan, o da Ebû Sa'id-i Hudri'den naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanında amcası Ebû Talib'in zikri geçmiş. Bunun üzerine:

— «Umulur ki, kıyâmet gününde benim şefâ'atım ona bir fayda verir de cehennemin sığ yerine konur. Topuklarına kadar erişir, ondan beyni kaynar.» buyurmuştur.

Hadisin buradaki rivâyetinde Resulullâh (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanında amcası Ebû Talib'in zikri geçtiği meçhul sığası ile ifade olunmuştur. Bazıları yukarıki rivâyetin delâleti ile Ebû Talib hakkında lâf edip sual soranın yine Abbâs (radıyallahü anh) olduğunu söylemişlersede Allâme Aynî hadisten bu mânanın kafi olarak anlaşılmadığını; başkasının sormuş olması ihtimalininde mevcut bulunduğunu söylemiştir.