Geri

   

 

 

 

İleri

 

65 - Tebeasını Aldatan Valinin Cehennemi Hak Edeceği' Bâbı

380- Bize Şeybân b. Ferrûh rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû'l-Eş'heb, Hasen'den rivâyet etti.

Dedi ki: Ubeydullah b. Ziyâd Ma'kıl b. Yesâr el-Müzeni yi ölüni döşeğinde iken ziyaret etmiş. Ma'kıl: «Sana Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den dinlediğim bir hadisi rivâyet edeceğim. Şayet daha yaşayacağımı bilseydim onu sana söylemezdim. Gerçekten ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işittim demiş.

«Allah bir halk kitlesinin başına getirip de, öldüğü gün halkını aldatmış olarak ölen hiç bir kul yoktur ki, Allah ona cenneti haram etmesin.»

381- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yezid b.

Zürey' Yûnus'dan, o da Hasan'dan naklen rivâyet etti.

Dedi ki: Ma'-kıl b. Yesâr hasta iken Ubeydullah b. Ziyâd onun yanına girerek ona (bazı şeyler) sormuş Ma'kil: Ben sana (şimdiye kadar) söylemediğim bir hadis rivâyet edeceğim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)

«Eğer Allah bir kulu bir halk kitlesinin başına geçirir de, o kul ölürken halka hıyanet etmiş olarak ölürse Allah ona cenneti haram kılar.» buyurdular demiş.

Ubeydullah: Bunu bana daha evvel niçin söylemedin? demiş Ma'kıl: «Sana söylemedim; yahud: Sana söyleyecek değilim.» cevabını vermiş.

382- Bana Kâsım b. Zekeriyyâ rivâyet etti.

(Dedi ki) ; Bize Hüseyn yânı el-Cu'fî, Zâide'den, o da Hişam'dan naklen rivâyet etti.

Dedi ki: Hasen şunları söyledi: Ma'kıl b. Yesâr’ın yanında idik; ona hastalık ziyareti yapıyorduk. Derken Ubeydullah b. Ziyâd geldi. Ma'kıl ona hitaben: Sana Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittiğim bir hadis rivâyet edeceğim, dedi. Ve öteki râvilerin hadisi ma'nasında rivâyette bulundu.

383- Bize Ebû Gassân el-Mismaî ile Muhammed b. el-Müsennâ ve İs-hâk b. İbrahim de rivâyet ettiler. İshâk (Bize haber verdi) ta'birini kullandı. Ötekiler: Bize Muâz b. Hişâm rivâyet etti, dediler. Muâz

Dedi ki: Bana babam Katâdeden, o da Ebû'l-Melih' den naklen rivâyet etti ki, Ubeydullah b. Ziyâd Ma'kıl b. Yesar'ı hastalığında ziyaret etmiş. Ma'kıl ona şunları söylemiş: «Sana bir hadis söylüyeceğim; ama Ölüm hâlinde olmasaydım onu sana söylemezdim.» Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i:

«Müslümanların umurunu üzerine alıp âa onlar için çalışmayan ve hayırhah olmayan hiç bir âmir yoktur ki, onlarla birlikde cennete girebilsin.» buyururken işittim.

Bu hadîsi Buhârî «Kitâbü'l-Ahkâm» da tahriç etmiştir.

Hazret-i Ma'kıl'i ziyarete gelen Ubeydullah b. Ziyâd Muâviye (radıyallahü anh) zamanında Basra valisi idi. Bu vazifeyi Muâviye'nin oğlu Yezid zamanında da yapmıştır.

Ma'kıl (radıyallahü anh)’ın bu hadisi ölüm döşeğine düşmeden söylememesi ya mumaileyh Ubeydullah'ın nasihat kabul etmeyeceğini bildiği içindir; ve âhir ömründe hadisi gizlemiş olmanın vebalinden korkarak onu rivâyet etmiştir. Yahut daha önce söylemiş olsa Ubeydullah üzerinde bir te'siri olmaz da onun bu kötü hâlini halkın kalplerine yerleştirmeye sebep olur endişesile o ana kadar gizlemiştir. Nevevî bu ikinci ihtimâli daha kuvvetli bulmaktadır. Birinci ihtimâl ona göre zaiftir; çünkü emr-i bil ma'ruf, kabul olunmamak ihtimâlile sakıt olmaz.

Hadisin bazı rivâyetlerinde: «Allah bir kulu bir halk kitlesinin başına geçirirse...» denilmiş; bazılarında bunun yerine: «Bir âmiri geçirirse...» diğer bâzılarında: «Bİr valiyi geçirirse...»ta'birleri kullanılmıştır. Bunlardan maksad; millet idarecileridir. Bu zevat millete dînî ve dünyevî bütün hususâtta yardımcı ve Öğretici mevkiindedirler. Milletin hukukunu korumaz; hudûdû şer'iyyeyi tatbik etmez; yahud adil olmazlarsa vazifelerini sü-i isti'mal etmiş olurlar. İşte hadisdeki «gâşş» tâbiîrinden murâd bunlardır.

İbn Battal diyor ki: «Bu hadis zâlim hükümdarlar için pek büyük bir tehdiddir. Çünkü kullara yaptıkları zulümlerin hesabı kıyâmet gününde kendilerine sorulacaktır. Acaba koskoca bir millete zulmeden bir adam, o millete hakkım nasıl helâl ettirir?...»

Böylelere cennetin haram olmasından murâd — bir çok emsalinde de gördüğümüz vecihle— ya zulmü mubah i'tikad ederek dinden çıktıkları için ebediyyen cennet yüzü görememeleridir; yahud zulüm haram olduğuna i'tikad ettikleri halde onu yine mazlumlara reva gördükleri için cennete doğrudan doğruya giren bahtiyarlarla birlikde girmek kendilerine haramdır. Buradaki tahrim, menetmek ma'nasınadır.

Bâzı rivâyetlerde «Allah ona cenneti haram kılar...»ifadesinin yerine: «Cennetin kokusunu bile alamaz.»buyurulmuştur. Halbuki cennetin nefis kokularının yetmiş yıllık mesafeden duyulacağı sahih hadislerde vârid olmuştur. Taberanî'nin tahriç ettiği Abdullah b. Mugaf fel (radıyallahü anh) hadisinde:

«Cennetin nefis kokusu kıyâmet gününde yetmiş yıllık mesafeden duyulur.» buyurulmaktadır.