Geri

   

 

 

 

İleri

 

6- Kendisile Cennete Girilen İmanı Beyan Bâbı

Bu babta Ebû Eyyûb, Ebû Hüreyre ve Câbir (radıyallahü anhüm) hazeratından rivâyet olunan hadîsler görülecektir. Câbir hadîsini yalnız Müslim rivâyet etmiştir. Diğerleri Buhari'de de vardır.

113- Bize Muhammed b. Abdillâh b. Nümeyr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize babam rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Amru'bnü Osman rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Mûsâ b. Talha rivâyet etti.

Dedi ki: Bana Ebû Eyyûb rivâyet etti ki:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir seferde iken önüne bir a'râbî çıkarak devesinin yedeğini yahud yularım tutmuş. Sonra:

«Ya Resûlüllah: Yahut Ya Muhammed! Beni cennete yaklaştıracak ve Cehennemden uzaklaştıracak şeyi bana haber ver!» demiş. Ebû Eyyûb diyor ki:

Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) sükût buyurdu. Sonra ashabı arasında göz gezdirdi ve:

— Yemin olsun tevfika mazhar oldu; yahud:

— Yemin olsun hidâyete erdirildi, buyurdu. Ebû Eyyûb diyor ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) o zata: «Nasıl demiştin?» diye sordu.

O da sorduğu şeyi tekrar etti. Müteakiben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Allah'a ibâdet eder; ona hiç bir şey şerik koşmazsın. Namazı dosdoğru kılar; zekâtı verirsin. Sıla-i rahîmi de yaparsın. Deveyi bırak.» buyurdu."

114- Bana Muhammed b. Hatim ile Abdurrahman b. Bişr rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Behz rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şu'be rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muhammed b. Osman b. Abdillâh b. Mevheb ile babası Osman, Mûsâ b. Talha'yi Ebû Eyyûb’dan o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den dinlemiş olmak üzere bu hadîsin bir benzerini rivâyet ederken işittiklerini anlattılar.

Bu hadîsin bütün asıl nüshalarında birinci tarikinde senedinde Amr b. Osman; ikinci tarikinde Muhammed b. Osman zikredilmiştir. Halbuki râvi ikisinde de ayni zat olup ismi Amr b. Osman’dır. Ona şu'be yanlışlıkla bir defa Muhammed demiş ve bu ismi bir daha böyle bellemiştir. Şu'be'nin bu vehmini bir çok hadis uleması beyan etmişlerdir. Hadîsi Buhârî İmâm Ahmed b. Hanbel ve Nesai dahi rivâyet etmişlerdir.

115- Bize Yahya b. Yahya et-temîmî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû'l-Ahvas haber verdi (H).

Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû'l-Ah-vas Ebû İshâk'dan o da Mûsa b. Talha'dan o da Ebû Eyyûb'dan naklen rivâyet etti. Ebû Eyyûb

Dedi ki:

Bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek:

«Bana bir iş göster ki onu yaptığım takdirde beni cennete yaklaştırsın ve cehennemden uzaklaştırsın.» dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Allah'a ibâdet eder; ona hiç bir şey şerik koşmazsın. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirsin. Akrabana da iyilik edersin.» buyurdu.

O zât dönüp gidince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Eğer emrolunduğu şeylere sımsıkı sarılırsa cennete girmiştir.» buyurdu.

İbn Ebî Şeybe'nin rivâyetinde:

«Eğer bunlara sımsıkı sarılırsa» buyrulmuştur.

Kulun cennete girebilmesi, emrolunduğu şeyleri yapmasına ve yasak edilenlerden kaçmasına bağlıdır. Binaenaleyh burada:

«Nehyolunan şeylerden de kaçınırsa» cümlesi mukadderdir.

Maamafih ibâdetten murâd tâat olduğuna göre böyle bir takdire lüzum da görülmeyebilir. Bu hadîs, asıl nüshaların ekserisinde burada olduğu gibi

«Eğer emrolunduğu şeylere sımsıkı aarılırsa..» şeklinde zabtolunmuştur. Hafız Ebû Âmir el-Abderi

-Eğer kendisine emrettiğim şeylere sımsıkı sarılırsa...» şeklinde rivâyet etmiştir. Her iki rivâyet de sahihtir.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bu hadîsde sıla-i rahimi, başka hadîslerde daha başka şeyleri zikretmesi, soranların hâlini nazar-ı i'tibara aldığındandır.

116- Bana Ebû Bekir b. İshâk rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Affân rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Vüheyb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yahya b. Saîd, Ebû Zür'a'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki:

Bedevinin biri Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek:

— Yâ Resûlüllah ! Bana bir amel göster ki, onu yaptığım zaman cennete gireyim, demiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Allah'a ibâdet eder; ona hiç bir şeyi şerik koşmazsın. Farz olan namazı dosdoğru kılarsın; farz kılınan zekâtı verirsin. Ramazanı da tutarsın.» buyurmuş. Bedevî:

— Nefsim kabza-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, ebediyyen bundan ne fazla bir şey yaparım; ne de eksik bırakırım, demiş, O dönüp giderken Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

-Cennetlik bir adam görmek isteyen şu zâta bakıversin!- buyurmuşlar.

Buhari şârihi Aynî'nin beyanına göre gelen bedevinin adı Sa'd b. el-Ahram'dır. Anlaşılan Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bu zatın sözünde durarak ibâdetine devam edeceğini ve cennete gireceğini bilmiştir. Burada şöyle bir sual hatıra gelebilir: Cennetle müj-delenenler on zâttır. Bununla on bir olmuyorlar mı? Bu suâlin cevabı şudur:

Evet on bir oluyorlar; fakat bir şeyi nassan bir sayı ile bildirmek o sayıdan fazla olamayacağına delâlet etmez. Binaenaleyh. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bir defa cennetliklerin on kişi olduğunu beyan etmesi başka defa daha başkalarının da cennetlik olduğunu müjdelemesine mâni' değildir. Nitekim Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Hasan ve Hüseyn (radıyallahü anh) ile ümmehat-i mü'minin olan zevcelerinin de cennetlik olduklarını tebşir buyurmuştur.

117- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb rivâyet ettiler. Lafız Ebû Kureyb'indir. Dediler ki: Bize Ebû Muâviye , A'meş'den o da Ebû Süfyan'dan , o da Cabir'den naklen rivâyet etti, Câbir Şöyle dedi:

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e Nu'mân b. Kavkal geldi ve:

— Yâ Resûlüllah! Ne buyurursun? Farz namazı kıldığım, haramı haram ve helâli helâl bildiğim zaman ben cennete girer miyim? dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem);

«Evet» buyurdular.

A'meş lakabıyla anılan Süleyman b. Mihrân müdellislerdendir. Müdellis bir râvînin «an fülânm» diyerek rivâyet ettiği hadîsle ihticâc olunamaz. Ancak o hadîsi başka bir tarikten işittiğini tasrih ederse o zaman kabul edilir. Buhârî ile Müslim'de bu nevi'den görülen hadîsler râvînin başka tarikten işittiğine hamlolunmuşlardır. Ebû Amr İbn Salâh'a göre:

«Harami ds haram tanırsam...» cümlesinden murâd iki şeydir.

Haramı haram i'tikad etmek ve bir de onu yapmamak. Helâli helâl tanımakta ise sadece o şeyin helâl olduğuna i'tikad etmek kâfidir.

Bu hadîs bütün imân vazifelerine ve sünnetlere şamildir. Zira haramı haram, helâli helâl tanımak şeriatın bütün emir ve nehiylerine uymaktan kinayedir.

118- Bana Haccâc b. eş-Şâir ile el-Kâsım b. Zekeriyya rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Ubeydullah b. Mûsâ , Şeyban'dan , o da A'meş'den, o da Ebû Salih ile Ebû Süfyân'dan onlar da Câbir'den naklen rivâyet ettiler. Câbir:

Numan b. Kavkal:

— Ya Resûlüllah!... dedi, diyerek bundan evvelki hadîsin benzerini rivâyet etmiştir. Ebû Salih ile Ebû Süfyân bu hadîse:

«Ve bunun üzerine hiç bir şey katmazsam» cümlesini ziyade etmişlerdir.

Hazret-i Nu'man'ın bu ve bundan sonraki hadîslerde farz namazı kılmayı ve haramı haram, helâli helâl tanımayı kabul ettikten sonra:

«Bunun Üzerine hiç bir şey katmazsam...» diyerek bunlarla iktifa etmesi ihtimal müslümanlığı yeni kabul ettiği içindir. Bu takdirde ona alışmak ve hayıra karşı kendinde bir hırs ve gayret hasıl obuası için âdeta mühlet istemiş oluyor. Maamafih cihâd gibi pek mühim hayır işleriyle meşgul olduğundan nafile ibâdetlere vakit bulamayacağım anlatmak istemiş olması ihtimali de vardır.

119- Bana Selemetü'bnü Şebîb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize el-Hasen b. A'yen rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ma'kil —ki İbn Ubeydillahtır— Ebû'z-Zübeyr' den, o da Câbir'den naklen rivâyet etti ki:

Bir adam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e sormuş. Ve:

— Ne buyurursun? Farz namazları kıldığım, Ramazanı tuttuğum, helâli helâl, haramı haram tanıdığım ve bunların üzerine hiç bir şey ziyâde etmediğim zaman ben cennete girer miyim? demiş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Evet- buyurmuş. Adam:

— Vallahi bunun üzerine hiç bir şey ziyade etmem., demiş.

Hadîsin senedinde İmâm Müslim (radıyallahü anh)'in Mâ'kıl b. Ubeydillah yerine:

«Ma'kıl ki İbn Ubeydülah'dır» demesi, rivâyette «İbn» kelimesi bulunmadığındandır. Kitabımızın baş tarafında da görüldüğü vecihle böyle yerlerde Müslim'in âdeti burada olduğu gibi rivâyete bir şey katmamak şartıyla izâhda bulunmakdır.