Geri

   

 

 

 

İleri

 

6- Hadis Ravilerinin ve nakledilen haberlerin kusurlarının keşfi ve bu hususta İmâmların Görüşleri Bâbı

35- Yine Muhammed (b. Abdillâh) şöyle dedi: «Alî b. Şakîk'den dinledim. Diyordu ki:

— Abdullahi'bni'l-Mubârek'i halk arasında:

«Amr b. Sâbit'in hadîsini bırakın! Çünkü o selefe söverdi.» derken işittim.

36- Bana Ebû Bekr b. en-Nadr b. Ebi'n-Nadr da rivâyet etti. Dedi ki; Bana Ebû'n-Nadr Hâşim b. el-Kâsım rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Büheyye'inin tilmizi Ebû Akil rivâyet etti.

Dedi ki:

— Ben cl-Kasîm b. Ubeydillâh ile Yahya b. Saîd'in yanında oturuyordum. Bir ara Yahya, el-Kasime:

«Yâ Ebâ Muhammed, sana şu dîn umuruna dair bir şey sorulup da ondan sende bir bilgi ve sadra şifâ bir şey yahud bir ilim ve bir çıkar yol bulunmaması hakikaten senin gibi bir adam için pek büyük bir kabahattir.» dedi. el-Kâsım hemen:

— Nedenmiş? diye mukabele etti. Yahya:

— Çünkü sen ki hidâyet İmâmının, Ebû. Bekir'le Ömer'in oğlusun; dedi. el-Kasim ona şunu söyledi:

«Allah için düşünen bir kimse nazarında benim bilgisiz konuşmam yahud mevsuk olmayan bir kimseden hadîs olmam bundan daha büyük bir kabahattir.» Râvi (Ebû Akîl):

«Bunun üzerine Yahya sustu. Artık ona cevap vermedi» dedi.

37- Bana Bişru'bnü'l-Hakem el-Abdî de rivâyet etti.

Dedi ki: «Süfyan b. Uyeyne'yi şöyle derken işittim:

— Bana Büheyye'nin tilmizi Ebû Akîl'den naklen haber verdiklerine göre Abdullah b. Ömer'in oğullarından bazıları el-Kâsım'e bilmediği bir şey sormuşlar. Bunun üzerine Yahya b. Saîd ona Ömer'le İbn Ömeri kastederek:

«Vallahi ben senin gibi bir zâtın — ki hidâyet İmâmının oğlu olduğun halde— sorulan bir şey hakkında ma'lûmatsız bulunmam cidden büyük bir kabahat sayarım» demiş. O da hemen şunları söylemiş:

Vallahi, Allah ındinde ve Allah için düşünen bir kimse nazarına benim ilimsiz konuşmam yahud mevsuk olmayan bir râvîden haber nakletmem bundan daha büyük kabahattir . Râvî diyor ki:

Onlar bunu konuşurken Ebû Akîl Yahya b. el-Mütevekkil ikisine de şâhid olmuştur.

38- Bize Amr b. Ali Ebû Hafs dahi rivâyet etti.

Dedi ki:

— «Yahya b. Saîd'i şunu söylerken işittim:

— Süfyan-ı Sevrî ile Şu'be'ye, Mâlik'e ve İbn üyeyne'ye sordum:

— Bir kimse hadîsde mevsuk olmaz da, birisi onun hakkında bana sual sorarsa ne yapmalıyım? dedim.

— «Onun mevsuk olmadığım haber ver!» dediler.

39- Bize Ubeydullah b. Saîd de rivâyet etti.

Dedi ki: en-Nadr'ı şunu söylerken işittim:

— İbn Avn kapının eşiği üzerinde ayakta dururken kendisine Şehr'in bir hadîsi soruldu. Bunun üzerine:

«Gerçekten Şehr , ta'nedilmiş bir râvîdir. Gerçekten Şehr ta'nedilmiş bir râvîdir.» dedi.

Müslim (rahimehüllah) (İbn Avn'in sözünü tefsir ederek) der ki:

«Halkın diline düşmüştür; hakkında söz edilmiştir: demek istiyor.»

40- Bana Haccâc b. es-Şâir dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şebâbe rivâyet etti.

Dedi ki:

— «Şu'be:

— Filhakika ben Şehr’le karşılaştım; ama ona iltifat etmedim, dedi.

41- Bana Merv halkından Muhammed b. Abdillâh b. Kuhzâz da rivâyet etti.

Dedi ki: Bana Adlî b. Hüseyn b. Vâkıd haber verdi.

Dedi ki:

«Abdullah b. el-Mubârek şunları söyledi:

— Süfyan-ı Sevrî'ye- dedim ki:

— Şüphesiz Abbâd b. Kesîr, hâlini (zayıf olduğunu) bildiğin bir kimsedir. Hadîs rivâyet ettiği zaman yüksekten atar. Şu halde halka: ondan hadîs almayın, dememi münasib görür müsün?» Süfyan:

— Hay hay!, cevabını verdi. Abdullah dedi ki:

«O zamandan beri, bulunduğum bir meclisde Abbâd'in sözü geçti mi, dîni hususunda onu över; fakat: ondan hadîs almayın derim.»

42- Yine Muhammed (İbn Kuhzâz) şunları söyledi: Bize Abdullah b. Osman rivâyet etti.

Dedi ki: Babam şunu söyledi:

Abdullah b. el-Mubârek dedi ki: «Şu'be'ye vardım da (bana): Şu Abbâd b. Kesir var ya, ondan korunuverin! dedi.»

43- Bana el-Fadl b. Sehl de rivâyet etti.

Dedi ki:

— Muallâ er-Râzı'ye, Abbâd’ın kendisinden hadîs rivâyet ettiği Muhammed b. Saîd'i sordum. O da bana Îsâ b. Yunus'dan naklen haber verdi, Îsâ Şöyle dedi:

«Süfyan'ın onun yanında bulunduğu bir sırada ben de onun kapısında idim. Süfyân çıktığı zaman ona Muhammed'i sordum. Bana onun yalancı olduğunu haber verdi.»

44- Bana Muhammed b. Ebi Attâb dahi rivâyet etti.

Dedi ki: Bana Affân, Muhammed b. Yahya b. Saîd el-Kattân'dan o da babasından naklen rivâyet etti. Babası Şöyle dedi:

— «Salih kimselerin, hadîsde olduğu kadar hiç bir şeyde yanıldıklarını görmedik.»

45- İbn Ebi Attâb dedi ki:

— «Bunun üzerine bizzat ben Muhammed b. Yahya b. Saîd el-Kattan'la görüştüm; ve kendisine bunu sordum. Babasından naklen şunları söyledi:

«Hayır ehlini, hadîsde olduğu kadar hiç bir şeyde yanılmış görmezsin.» demiş.

Müslim der ki:

— «Yanlış söylemek istemedikleri hâlde ağızlarından yanlış çıkar, demek istiyor.»

46- Bana el-Fadl b. Sehl rivâyet etti.

Dedi ki: Bize Yezîd b. Harun rivâyet etti.

Dedi ki: Bana Halîfetü'bnü Mûsa haber verdi.

Dedi ki:

— «Gâlib b. Ubeydillâh'in yanına girdim. Az sonra:

— Bana Mekhûl rivâyet etti; bana Mekhûl rivâyet etti.» diye bana imlâ ettirmeye başladı. Derken kendisini idrar sıkıştırdı; ve kalktı. Ben de deftere baktım. Bir de ne göreyim! defterde:

«Bana Ebân Enes'den rivâyet etti. Ebân filândan rivâyet etti.» denilmiş. Bunun üzerine onu terk ederek kalktım gittim.

47- el-Fadl b. Sehl dedi ki:

— «Ben Hasen b. Alîyyi’l-Hulvârî'yi de şöyle derken işittim:

— Affan'ın kitabında; «Ebû'l-Mikdâm Hişâmın hadîsi... Ömer b. Abdilâzîz'in hadîsi... Hişâm dediki: Bana Yahya b. fülân denilen bir adam, Muhammed b. Kâ'b'dan rivâyet etti...» ibarelerini gördüm, Affân'a:

— «Bazı kimseler: Hişâm bu hadîsi Muhammed b. Kâ'b'den işitmiştir diyorlar dedim. Affân:

«Zâten Hişâm'ın başına ne geldi ise bu hadîsden geldi ya! Evvelce:

Bana Muhammed'den naklen Yahya rivâyet etti; derdi. Sonraları onu Muhammed'den işittiğini iddia etmeğe başladı dedi.

48- Bana Muhammed b. Abdillâh b. Kuhzâz rivâyet etti.

Dedi ki: «Abdullah b. Osman b. Cebele'yi şöyle derken işittim:

— Abdullahi'bnü'l-Mubârek'e; kendisinden Abdullah b. Amr’ın Fıtır günü bahşişler günüdür hadîsini rivâyet ettiğin bu adam kimdir? dedim.

— Süleyman b. el-Haccâc'tır; ondan hadîs ele geçirmeye bak!» dedi.

49- İbn Kuhzaz dedi ki:

«Ben Vehb b. Zem'a'yı da Süfyan b. Abdülmelik'ten naklen şunları söylerken işittim:

Dedi ki:

— «Abdullah yani ibnü'l -Mübarek:

— Ben (dirhem mikdârı kan) hadîsinin râvîsi Ravh b. Gutayf'ı gördüm de bir yerde yanına oturdum. Ama arkadaşlarım onun hadîsini beğenmedikleri için, beni onunla beraber otururken görürler diye onlardan utanmaya başladım.»

50- Bana İbn Kuhzâz rivâyet etti.

Dedi ki: Vehb'den dinledim, Süfyan'dan o da İbn'l-Mubârek'den naklen şöyle diyordu: İbn'l-Mubârek

Dedi ki:

Bakıyye , doğru söyleyen bir zattır. Lâkin her gelenden gidenden (yani sikadan ve zayıftan) hadîs alır.»

51- Bize Kuteybetü İbn Saîd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Cerîr, Mugîra'dan o da Şa'bî'den naklen rivâyet etti. Şa'bî:

— «Bana el-Hârisü’l-A'ver el-Hemdânî rivâyet eyledi. Ama o bir yalancı idi.» demiş.

52- Bize Ebû Âmir Abdullah b. Berrâd el-Eş'arî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Üsâme , Mufaddıl'dan o da Mugîra'dan naklen rivâyet eyledi.

Dedi ki:

— Şa'biyi: «Bana el-Hârisü'l - A'ver rivâyet etti.» derken işittim. Halbuki kendisi onun yalancılardan biri olduğuna şehâdet eylerdi.,

53- Bize Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Cerîr, Muğîra’dan o da İbrahim'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi:

— Alkame:

— Ben Kur'ânı iki senede okudum, dedi. Bunun üzerine el-Hâris:

— Kur'ân kolaydır. Vahîy daha zordur, dedi.

54- Bana Haccac b. eş-Şâir de rivâyet etti.

(Dedi ki) Bize Ahmed yani İbn-i Yûnus rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Zaide, el-A'meş'den o da İbrahim'den naklen rivâyet ettiğine göre el-Hâris şöyle dedi:

-Ben Kur'ân'ı üç sonede, vahyi ise İki senede öğrendim.» Yahut «Vahyi üç senede, Kur'ân'ı iki senede öğrendim.» demiş.

55- Bana Haccâc rivâyet etti. Dedi ki, bana Ahmed (ki İbn Yunus’dur) rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Zâide, Mansur'la el-Mugîra'dan onlar da İbrahim'den naklen, el-Hâris'in itham olunduğunu rivâyet etti.

56- Bize Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Cerîr, Hamze-tü'z Zeyyât'dan naklen rivâyet etti. Şöyle dedi:

«Mürratü'l-Hemdanî, el-Hâris'den bir şey işitti. Bunun üzerine kendisine: şu kapıda otur (da beni bekle) dedi. Mürra hemen içeriye dalarak kılıcını aldı. Fakat el-Hâris işin fenaya varacağını sezerek hemen oradan defoldu.

57- Bana Ubeydullah b. Saîd rivâyel etti.

(Dedi ki): Bize Abdurrahman yani İbn Mehdi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hammâd b. Zeyd, İbn Avn'dan naklen rivâyet eyledi. İbn Avn Şöyle dedi:

İbrahim bize:

«el-Muğiratü'bnü Saîd ile Ebû Abdirrahîm den sakının! Zira bunların ikisi de yalancıdır.» dedi.

58- Bize Ebû Kâmil El-Cahderî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hammâd (İbn Zeyd'dir) rivâyet etti.

Dedi ki: Bize Âsim rivâyet etti; ve şöyle dedi:

— Biz yetişkin delikanlılarken Ebû Abdirrahman es-Sülemî ye gelirdik. Bize:

— Ebû'l-Ahvas'tan başka hikayecilerle düşüp kalkmayın! Hele Şakîk den sakının! derdi. Bu Şakîk haricilerin mezhebinde idi. Ama o Ebû Vâil değildir.

59- Bize Ebû Gassân Muhammed b. Amr er Râzî rivâyet etti.

Dedi ki: Cerîr'i şöyle derken işittim:

«Câbir b. Yezîd el-Cu'fî ile görüştüm, fakat ondan hadîs yazmadım. (Zira) o rac'ata inanırdı.»

60- Bize el-Hasenü'l-Hulvânî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yahya b. Âdem rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Mis'ar rivâyet etti.

Dedi ki:

«Câbir b. Yezîd, ortaya attığı bid'atları çıkarmazdan önce bize hadîs rivâyet etmiştir.»

61- Bana Selemetü'bnü Şebîb de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize el-Humeydi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süfyân rivâyet etti.

Dedi ki: — Câbir, ortaya attığı şeyi çıkarmazdan evvel muhaddisler kendisinden hadis alırlardı. Fakat marifetini meydana çıkardıktan sonra artık onu hadîsi hususunda itham etmeye haşladılar. Bazıları da kendisini büsbütün terk etti. Bunun üzerine Süfyân'a:

«O ne gibi şeyler çıkardı?» diyenler oldu. Süfyân: «Rac'ata inanmayı!» dedi.

62- Bize Hasenü'l-Hulvânî dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Yahya el-Hımmâni rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Kabîsa ile kardeşi rivâyet ettiler. İkisi de: el-Cerrâh b. Melih'i şunu söylerken işitmiştir:

«Câbir'i:

— Bende hepsini Ebû Ca'ferden duyduğum, onunda Nebî (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklettiği yetmiş bin hadîs vardır; derken işittim."

63- Bana Haccâc b. eş-Şâir de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ahmed b. Yûnus rivâyet etti.

Dedi ki:

Züheyr'i şunu söylerken dinledim:

— Câbir dedi ki (yahud: Câbiri şunu söylerken işittim):

— Gerçekten bende elli bin hadîs vardır ki, bunlardan hiç birini rivâyet etmemişimdir;

Bundan sonra Câbir günün birinde bir hadîs rivâyet etti. Ve:

— Bu hadîs elli binden biridir; dedi.

64- Buna İbrâhîm b. Hâlid el-Yeşküri dahi rivâyet etti.

Dedi ki: «Ebû'l-Velîd'i şunu söylerken işittim: Sellâm b. Ebi Mutî'i dinledim: Câbir el-Cu'fi'yi: Bende Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den elli bin hadîs vardır, derken işittim; diyordu.»

65- Bana Selemetü'bnü Şebîb de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize el-Humeydî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süfyân rivâyet etti.

Dedi ki:

«Cabir'e bir adam, Teâlâ Hazretlerinin:

Ya babam izin verinceye yahud hakkımda Allah hüküm buyuruncaya kadar bu yerden kat'iyyen ayrılmam. O (Allah) hâkimlerin en hayırlısidır.» âyet-i kerîmesini sorarken işittim. Câbir:

—Bu âyetin te'vîli gelmemiştir; dedi. Halbuki yalan söyledi.

Bunun üzerine biz Süfyân'a:

«Peki, Câbir bununla ne demek istedi?» diye sorduk. Cevaben dedi ki:

«Râfizîler, muhakkak Alî bulutların içindedir, İmdi gökyüzünden bir münâdi seslenmedikçe biz onun meydana çıkan oğlu ile birlikte çıkmayız; derler. (Süfyân) bu sözü ile Râfizîlerîn bâtıl i'tikadına göre Ali’nin: «filânla birlikte çıkın.» diye sesleneceğine işaret etti. Ve: Câbir: bu âyetin te'vîli işte budur; demek istiyor. Ama yalan söylemiştir; âyet Yûsuf (aleyhis-selâm)'ın kardeşleri hakkındadır.» dedi.

66- Bana Seleme dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize el-Humeydi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süfyân rivâyet etti.

Dedi ki:

«Câbir'i otuz bin kadar hadîs rivâyet ederken dinledim. Fakat onlardan bir şey anmamı ve: bende şöyle şöyle hadîsler var... dememi helâl addetmiyorum.

67- Müslim der ki;

«Ben de Ebû Gassân Muhammed b. Amr er-Râzîden dinledim. Şöyle dedi:

— Cerîr b. Abdilhamîd'e sordum: Sen el-Hâris b. Hasıra ile görüştün mü? dedim.

— Evet, o çok sükûtî bir şeyhtir. Ama pek büyük bir mesele üzerinde ısrar ediyor, dedi.»

68- Bana Ahmed b. İbrahim ed-Devrakî rivâyet etti.

Dedi ki: Bana Abdurrahman b. Mehdi, Hammâd b. Zeyd'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi:

— «Eyyûb bir gün birini andı ve onun hakkında: "Doğru söylemezdi." dedi. Bir başkasını daha andı. Onun için de: Bu adam rakamda şişirme yapar, dedi.»

69- Bana Haccâc b. eş-Şâir rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süleyman b. Harb rivâyâet etti.

(Dedi ki): Bize Hammâd b. Zeyd rivâyet etti.

Dedi ki:

— Eyyûb:

— Benim bir komşum var, dedi. Sonra onun faziletlerinden bahsetti. Ama benim yanımda iki hurma tanesine şahitlik etse ben onun şehâdetini câîz görmem.» dedi.

70- Bana Muhammed b. Râfi' ile Haccâc b. eş-Şâir rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Abdurrezzâk rivâyet etti.

Dedi ki: Ma'mar; sunu söyledi:

«Ben Eyyûb'un Abdülkerîm yânî Ebû Ümeyye'den başka hiç bir kimseyi gıybet ettiğini görmedim. Fakat Ebû Ümeyye'yi andı da:

— Allah ona rahmet eylesin; güvenilir bir adam değildi. Bana İkrime'nin bir hadîsini sordu. Sonra ben (onu). İkrime'den işittim, dedi.»

71- Bana el-Fadl b. Sehl rivâyet etti. Dedİ ki: Bize Affân b. Müslim rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hemmâm rivâyet etti ve şunları söyledi:

— «Yanımıza a'mâ Ebû Dâvûd gelerek: Bize el-Berra' rivâyet etti. Bize Zeyd b. Ekrem rivâyet etti...» demeye başladı. Biz de bunu Ka tâde'ye anlattık, Katâde:

— «Yalan söylemiş; o onlardan hadîs dinlemedi. O sadece bir dilenci idi. (Bir çok hânumanlar) silip süpüren taun hastalığı zamanında âleme avuç açardı.» dedi.

72- Bana Hasen b. Alî el-Hulvâni rivâyet etti.

Dedi ki: Bize Yezîd b. Hârûn rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hemmam haber verdi.

Dedi ki:

A'mâ Ebû Dâvtud Katâde'nin yanına girdi. Kalkıp gittiği vakit oradakiler:

— Bu adam on sekiz Bedir gâzisiyle görüştüğünü iddia ediyor dedi. Bunun Üzerine Katâde:

— Bu zat, o müthiş taundan Önce bir dilenci idi; böyle şeylere hiç karışmaz; bu bâbta konuşmazdı. Vallahi bize gerek Hasan gerekse Saîdü'b-nü'l-Müseyyeb, Sa'd b. Malik den başka hiç bir Bedir gazisinden leb be leb ağızından alarak hadîs rivâyet etmemiştir; dedi.

73- Bize Osman b. Ebi Şeybe rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Cerir'in Rakabe den naklen rivâyetine göre:

Ebû Ca'fer el-Hâşimî el-Medenî, manâca doğru, hikmetli fakat Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hadîslerinden olmayan bir çok sözleri hadîs diye uydurur; onları Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den rivâyet edermiş.

74- Bize el-Hasenü’l-Hulvânî rivâyet etti.

Dedi ki: Bize Nuaym b. Hammâd rivâyet etti.

Ebû İshâk İbrahim b. Muhammed b. Süfyân dedi ki: Bize de Muhammed b. Yahya rivâyet etti.

Dedi ki: Bize Nuaym b. Hammâd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Dâvûd et-Tayâlisî Şu'be'den, o da Yûnus b. übeyd'den naklen rivâyet etti. Yûnus:

«Amru'bnü Ubeyd hadîs hususunda yalan söylerdi.» demiş.

75- Bana Amr b. Alî Ebû Hafs rivâyet etti.

Dedi ki: Muâz b. Muâz'ı şöyle derken işittim: Avf b. Ebî Cemîle'ye dedim ki: Amr b. Ubeyd bize Hasan'dan rivâyeten Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in:

«Her kim bize karşı silâh çekerse; o bizden değildir.» buyurduğunu rivâyet etti; ne dersin?) Avf:

«Bize silâh çeken bizim yolumuzu tutmamış; ilim ve amelimize uymamış olan demektir». Bu minval üzere gelen bütün hadîslerin te'vîli budur.

Müslim'in bu hadîsi burada zikretmekten maksadı: Avf in Amr'ı cerhettiğini göstermektir. Zira Avf, Hasan-ı Basri'nin en büyük tilmizlerinden ve ondan rivâyet olunan hadîsleri en iyi bilenlerden biridir. Hasan'ın bu hadîsi rivâyet etmediğini yahud Amr'a ondan işitmediğini bildiği için:

«Amr yalan söylemiş.» demiştir.

«Vallahi Amr yalan söylemiş; ama o bunu kendi pîs sözlerine katmak istemiştir » dedi.

76- Bize Ubeydullah b. Ömer el-Kavâriri de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hammâd b. Zeyd rivâyet etti.

Dedi ki:

«Bir adam Eyyûb'un dersine devam ediyor; ondan hadîs dinliyordu. Bir ara Eyyûb onu görmez oldu ve soruşturdu. Kendisine:

— Ya Ebâ Bekr, o şimdi Amr b. Ubey'de devam ediyor, dediler. Hammâd dedi ki:

— Bir gün ben Eyyûb'la beraber bulunuyordum. Erken erken çarşıya çıkmıştık. O adam Eyyûb'un karşısına çıkıverdi. Eyyûb ona selâm verdi; ve hatırını sordu. Sonra ona:

«Senin şu herife devam ettiğini duydum.» dedi. — Hammâd: adım da söyledi yani Amr diye tasrîh etti; diyor.— Adam:

«Evet yâ Ebâ Bekr öyle. Çünkü o bize garip garib bir şeyler getiriyor.» dedi. Eyyûb ona:

Biz de ancak ve ancak bu garib şeylerden kaçıyoruz ya! —yahud korkuyoruz ya! — diye mukabele etti.

77- Bana Haccâc b. Şâir dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süleyman b. Harb rivâyet etti).

(Dedi ki): Bize İbn Zeyd yani Hammâd rivâyet etti:

Dedi ki:

Eyyûba:

«Amr b. Ubeyd, Hasan'ın: Şıradan sarhoş olana dayak vurulmaz, dediğini rivâyet etti.» dediler. Bunun üzerine Eyyûb.

-Amr yalan söylemiş. Ben Hasanı: Şıradan sarhoş olana dayak vurulur, derken) işittim» dedi.

78- Bana Haccâc da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süleyman b. Harb rivâyet etti.

Dedi ki: Sellâm b. Ebî Mutî'i şunları söylerken işittim:

«Benim Amr'a gedirdiğimi Eyyûb duymuş, da bir gün bana geldi; ve: — Söyle bakalım, dindarlığına emîn olmadığın bir adama hadis hususunda nasıl emniyet edebiliyorsun? dedi.»

79- Bana Selemetü'bnü Şebîb dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Humeydî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süfyân rivâyet etti.

Dedi ki: «Ebû Mûsa'yı:

— Bize Amr b. Ubeyd mu'tezilî olmazdan evvel hadîs rivâyet etmiştir, derken işittim.»

80- Bana Ubeydullah b. Muâz el-Anberî rivâyet etti

(Dedi ki): Bize babam rivâyet etti.

Dedi ki:

«Şu'be'ye bir mektup yazarak Vâsıt kadısı Ebû Şeybe'yi sordum. Bana şu cevâbı yazdı:

— Ondan biç bir şey yazma! Benim mektubumu da yırt!»

81- Bize El-Hulvâni de rivâyet etti.

Dedi ki: Affân'ı dinledim. Şunları söyledi

Hammad b. Seleme'ye Salih el-Mürri'nin Sâbit'den rivâyet ettiği bir hadîsi rivâyet ettim:

— Yalan söylemiş, dedi. Hemmam'a dahi Salih el-Mürri'den bir hadîs söyledim. (O da): Yalan söylemiş, dedi.

82- Bize Mabmud b. Gaylân dahi rivâyet eti.

(Dedi ki): Bize Ebû Dâvûd rivâyet etti.

Dedi ki:

«Şu'be bana: Cerîr b. Hâzim'e git de ona: Hasan b. Umara dan rivâyette bulunman sana helâl olmaz; çünkü o yalan söyler; diye anlat, dedi. Ben Şu'be'ye:

— Bu nasıl olur? dedim.

— Bize el-Hakem'den, asıllarını bulamadığım bir çok şeyler rivâyet etti, cevabını verdi.

— Neler rivâyet etti? dedim. Şunları söyledi:

— el-Hakem'e: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Uhud şehidlerinin üzerine cenaze namazı kıldı mı? diye sordum:

— Onların üzerine namaz kılmadı, diye cevap verdi, Arkasından el-Hasen b. Umara: el-Hakem'den, o da Mîksem'den, o da İbn Abbâs'dan naklen Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onların üzerine cenaze namazı kılmış; ve kendilerini defnetmiştir, dedi.

el-Hakem'e: Zinadan doğan çocuklar hakkında ne dersin? diye sordum:

«Onların üzerine cenaze namazı kılınır.» dedi.

(Bu) kimin hadîsinden rivâyet olunuyor? dedim.

«Hasan-ı Basrî'den rivâyet olunuyor.» dedi. el-Hasen b. Umara ise:

«Bize el-Hakem, Yahya b. el-Cezzâr' dan, o da Alî'den naklen rivâyet etti.» dedi.

83- Bize el-Hasen el-Hulvâni de rivâyet etti.

Dedi ki:

«Yezîd b. Harun'u dinledim. Ziyâd b. Meymun'u anarak: ondan ve Hâlid b. Mahdûc dan hiç bir şey rivâyet etmeyeceğime yemin verdim; dedi. Ve şunu ilâve etti:

— Ziyâd b. Meymun'la görüştüm. Kendisine bir hadîs de sordum. O, hadîsi bana Bekr el-Müzeni den rivâyet etti. Sonra kendisine tekrar müracaat eyledim. Bu sefer onu bana Müverrik dan rivâyet etti. Bilâhare yine müracaatta bulundum. Bu sefer de onu bana el-Hasen'den rivâyet etti.

Yezîd b. Hârûn (Halid b. Mahdûc ile Ziyâd b. Meymun'un) ikisini de yalancılığa nisbet ederdi. el-Hulvânî dedi ki:

Ben Abdüssamed’i dinledim: Ve yanında Ziyad b. Meymun'u andım da onu yalancılığa nisbet eyledi.»

84- Bize Mahmûd b. Gaylân da rivâyet etti.

Dedi ki:

«Ebû Dâvûd et-Tayâlisî'ye şunu söyledim:

— Abbâd b. Mansur'dan çok hadîs rivâyet ettin. Acaba bize Nadr b. Şümeyl'in rivâyet ettiği Attâre hadîsini ondan niçin dinlemedin? Bana şu cevabı verdi:

«Sus! Zîra ben ve Abdurrahman b. Mehdi, Ziyâd b. Meymun'la görüştük de kendisine sorduk: Bu rivâyet ettiğin hadîsler hep Enes'den midir? dedik. Bize cevaben;

— Ne dersiniz, bir adam günah işler de arkasından tevbe ederse Allah onun tevbesini kabul etmez mi? dedi.

— Evet, eder; dedik.

— Ben Enes'den hadîs namına az veya çok hiç bir şey işitmedim. Benim Enes'e yetişmediğimi başkaları bilmiyorsa siz de mi bilmiyorsunuz?» dedi. Ebu Dâvud

Dedi ki:

Bundan bir müddet sonra onun yine Enes'den hadîs rivâyet etmekde olduğunu duyduk. Ve yine Abdurrahman'la ikimiz ona gittik. (Bize) yine:

— Tevbe ediyorum, dedi. Fakat bir müddet sonra tekrar rivâyet etmeğe başladı. Artık biz de kendisini terk ettik.

85- Bize Hasen el- Hulvânî rivâyet etti.

Dedi ki: Şebâbe'yi dinledim. Şunları söyledi:

Abdülkuddüs bize hadîs rivâyet eder ve (râvînin ismini) Süveyd b. Akale diye telâffuz eylerdi. Şebâbe:

— Ben de Abdülkuddûs'ü:

«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) rüzgârın mal edinilmesini yasak etti; derken işittim.» dedi. Kendisine: «Bu nasıl şey?» dediler.

«Yani rüzgâr girsin diye duvarda bir delik açılır... dedi.

86- Müslim der ki: «Ben de Ubeydullah b. Ömer el-Kavârirî'yi Şöyle derken işittim:

— Hammâd b. Zeyd'den dinledim. Mehdî b. Hilâl ders okutmağa oturduktan bir kaç gün sonra Hammâd bir adama: «Sizin taraftan kaynayan bu tuzlu kaynak nedir?» diyordu. O zât:

«Evet yâ Ebâ İsmâîl» diye cevap verdi.

87- Bize el-Hasen el-Hulvânî de rivâyet etti,

Dedi ki: Ben Affândan dinledim dedi ki. Ben Ebû Avâne'nin şunu söylediğini işittim:

— Bana Hasan'dan hiç bir hadîs ulaşmamıştır ki, onu Ebân b. Ebî Ayyâş'a arzetmiş olmayayım. Ebân hemen o hadîsi bana okuyuverirdi.

88- Bize Süveyd b. Saîd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Alî b. Müshir rivâyet etti.

Dedi ki:

— Ben ve Hamzetü-z-Zeyyât, Ebân b. Ebî Ayyaş'dan bin kadar hadîs dinledik:

Alî

Dedi ki:

«Az sonra Hamza'ya rastladım. Bana rü'yasında Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i gördüğünü ve Ebân'dan işittiklerini kendisine arzettiğini fakat bunlardan ancak pek azını, beş veya altı hadîsi tanıdığını haber verdi.

89- Bize Abdullah b. Abdirrahman ed-Dârimî rivâyet etti:

(Dedi ki): — Bize Zekeriyyâ b. Adiy haber verdi. Şöyle dedi:

— Bana Ebû İshâk El-Fezârî: «Bakiyye'nin ma'ruf zevattan rivâyet ettiği hadîslerini yaz; ma'ruf olmayanlardan rivâyet ettiklerini yazma'. İsmail b. Ayyâş'ın ise ma'ruflardan olsun olmasın hiç bir rivâyetini yazma!» dedi.

90- Bize İshak b. İbrahim el. Hanzalî dahi rivâyet etti.

Dedi ki: Abdullah (İbn'l-Mubârek)’in bir arkadaşından işitim. Şunları söyledi:

Abdullahi'bnü'l-Mubârek: «Bakıyye, ne iyi adamdır, ama isimleri künye, künyeleri de isim yerine kullanması olmasa! Bir zamanlar bize Ebû Saîd el-Vuhâzî'den hadîs rivâyet ediyordu. (Bu zatın sika olduğunu) tahkik ettik. Bir de baktık ki Abdülkuddûs imiş.» dedi.

91- Bana Ahmed b. Yusuf el-Ezdi de. rivâyet etti.

Dedi ki: Abdürrazzak'i şunları söylerken işittim:

Ben İbnü'l-Mubârek'in Abdülkuddûs'den başkası için açıktan açığa yalancıdır dediğini görmedim. Ama onun için «yalancıdır.» derken işittim.

92- Bana Abdullah b. Abdirrahman ed- Dârimî dahi rivâyet etti.

Dedi ki: Ebû Nuaym'ı dinledim. el-Muallâ b. Urfan'i da anarak şunları söyledi: el-Muallâ dedi ki: Bize Ebû Vâil rivâyet etti ve: Sıffîn'de iken yanımıza İbn Mes'ud çıkageldi; dedi. Bunun Üzerine Ebû Nuaym:

«İbn Mes'ud Öldükten sonra dirildi mi dersin? şeklinde mukabelede bulundu.

93- Bana Amr b. Alî ile Hasen el-Hulvâni, ikisi birden Affân b. Müslim'den rivâyet ettiler: Affân Şöyle dedi:

İsmail b. Uleyye'nin yanında idik. Derken bir zât birinden hadîs rivâyet etti. Ben hemen:

«Bu adam mevsuk değildir.» dedim. O zât: «Adamı gıybet ettin.» dedi. İsmail:

«Hayır, onu gıybet etmedi, ancak mevsuk olmadığına hüküm verdi» dedi.

94- Bize Ebû Ca'fer ed-Dârimî de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Bişr b. Ömer rivâyet etti.

Dedi ki:

Mâlik b. Enes'e Saîd b. el-Müseyyeb’den hadîs rivâyet eden Muhammed b. Abdirramân'ı sordum.

«Sika değildir.» dedi. Ona Tev'eme'nin azadlısı Salih'i sordum:

«Sika değildir.» dedi. Ebû’l-Huveyris'i sordum:

«Sika değildir.» dedi.

Kendisinden İbn Ebî Zi'b'in rivâyette bulunduğu Şu'be'yi sordum:

«Sika değildir...» cevabını verdi. Haram b. Osman'ı sordum, Yine «Sika değildir» cevabını verdi. Hasılı, bu beş kişiyi Mâlik'e hep sordum o da:

«Bunlar hadîslerinde sika değildirler» diye cevap verdi. Ona ismini unuttuğum diğer bir zâtı da sordum:

«Onu benim kitaplarımda gördün mü?» dedi.

«Hayır!» dedim.

«Sika olmuş olsa onu mutlaka benim kitaplarımda görürdün.» dedi.

95- Bana el-Fadl b. Sehl'de rivâyet etti.

Dedi ki: Bana Yahya b. Maîn rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Haccâc rivâyet etti.

(Dedi ki):

Bize İbn Ebî Zi'b, Şurahbîl b. Sa'd'dan rivâyet etti; ama şurahbîl müttehem (bir râvî) idi.

96- Bana Muhammed b. Abdillâh b. Kuhzâz da rivâyet etti.

Dedi ki: Ebû İshâk et-Tâlekaanî'yi şöyle derken işittim:

İbn'l-Mübârek'i dinledim. Şunları söylüyordu:

«Eğer Cennete girmekle Abdullah b. Muharrerle görüşmek arasında muhayyer bırakılsam, mutlaka onunla görüşüp sonra Cennete girmeyi ihtîyar ederdim. Fakat kendisini gördüğümde bir tezek benim için ondan daha makbul oldu.»

97- Bana el-Fadl b. Sehl dahi rivâyet etti.

(Dedi ki); Bize Velîd b. Sâlih rivâyet etti.

Dedi ki: Ubeydullah b. Amr şunları söyledi:

Zeyd yani İbn Ebî Üneyse:

«Kardeşimden hadîs almayın!» dedi.

98- Bana Ahraed b. İbrahim ed-Devraki rivâyet etti.

Dedi ki: Bana Abdüsselâm el-Vâbisi rivâyet etti.

Dedi ki: Bana Abdullah b. Ca'fer er-Rakkî, Ubeydullah b. Amr'dan naklen rivâyet eyledi: Ubeydullah: «Yahya b. Ebî Üneyse yalancı idi» demiş.

99- Bana Ahmed b. İbrahim rivâyet etti.

Dedi ki: Bana Süleyman b. Harb, Hammâd b. Zeyd'den naklen rivâyet etti. Hammâd Şöyle dedi: «Eyyûb'un yanında Ferkad' ın zikri geçti de Eyyûb: — Gerçekten Ferkad hadîs âlimi değildir, dedi.

100- Bana Abdurrahman b. Bişr el-Abdî de rivâyet etti.

Dedi ki:

«Yahya b. Saîd el-Kattân'ı dinledim. Yanında Muhammed b. Abdillâh b. Umeyr el-Leysî'nin lâfı oldu da onu son derece zayıf buldu. Bunun üzerine Yahya'ya:

— Ya'kub b. Atâ'dan da mı zayıf? dediler.

«Evet» dedi. Sonra:

«Ben hiç bir kimsenin Muhammed b. Abdillâh b. Ubeyd b. Umeyr'den hadîs rivâyet edeceğini zannetmezdim.» dedi.

101- Bana Bişrü'bnü'l-Hakem rivâyet etti.

Dedi ki:

Yahya b. el-Kattân'ı dinledim. Hakim b. Cübeyr ile Abdül'A'lâ'yı zaif buldu. Yahya, Mûsa b. Dinar'ı da zayıf buldu:

»Onun hadîsi havadır.» dedi. Mûsa b. Dihkan île Îsâ b. Ebî Îsâ el-Medenîyi dahi zayıf çıkardı.

Dedi ki:

Ben Hasen b. İsa'yı şöyle derken işittim:

«İbn’l-Mubârek bana: Ceririn yanına geldiğim zaman onun bütün ilmini yaz; yalnız üç kişinin hadîsi müstesna! Ubeydetü'bnü Muattib, Seriy b. İsmâîl ve Muhammed b. Sâlim'in hadîslerini yazma! Dedi.»

Müslim der ki:

Ehl-i ilmin, müttehem hadîs râvîleri ile onların nakiselerine dair, bize benzer sözleri pek çoktur. Bunları bire varıncaya kadar kitabı uzatır. Muhaddislerin bu bâbta söyleyip îzâh ettikleri ve arayıp dinleyenler için bu kadarı kâfidir. Onların hadîs râvîleri nâkillerinin kusurlarını keşfetmeyi kendilerine vazife ve sorulduğu zaman buna fetva vereneleri, bu işin ehemmiyeti büyük olduğu içindir. Çünkü dîn batındaki haberler ancak bir şeyi helâl veya haram kılmak yahud emir veya nehiy, terhîb için gelirler. Eğer onları rivâyet eden râvî doğruluk mahal olmaz da sonra onu tanıyan biri ondan rivâyete kalkışır onu tanımayanlara beyan etmezse, bu yaptığından dolayı günahkar ve Müslümanların halk tabakasını aldatmış olur. Zira bu haberler bazı kimselerin onlarla yahud onların bir kısmıyla amel etmeye endîşe olunur. İhtimâl mezkûr haberlerin cümlesi veya ekserisi, aslı faslı olmayan bir takım yalanlardır.

Mu'temed ve kanâatbahş râvîlerden gelen sahih haberler, kanaatbahş olmayan râvîlerin rivâyetlerine ihtiyaç bırakmayacak derecede çoktur.

Zannetmiyorum ki, tehlikesini belittiğimiz bu zayıf hadîslerle, meçhul isnadlara ve bu tür rivâyetlere ehemmiyet verilsin ve buna devam edilsin. Ancak bu zayıf hadîs rivâyetine devam etmek:

 Halkın "çok hadîs biliyormuş, çok hadîs toplamış ve çok te'lîfatı varmış" demesi içindir. Genelde her kim bu yolla ilme gider ve buna tevessül ederse, o kimsenin ilimden nasîbi yoktur. Böyle kimseye câhil demek, ona ilmi nisbet etmekten daha hayırlıdır.