Geri

   

 

 

 

İleri

 

38- Azîz Ve Celîl Olan Rabb'in Cennet Ehli İle Kelâmı Bâbı

7612 Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle dedi: "Yüce Allah cennet ehline:

— Ey cennet ehli! diye hitâb eder. Onlar da:

— Lebbeyke Rabbena ve sa’deyke ( = Emrine tekrar tekrar hazırız ve ubudiyette devamlıyız, hayır ancak Sen'in ellerindedir) derler.

Yüce Allah:

— Şu hâlinizden razı mısınız? buyurur. Cennettekiler:

— Ey Rabb'imiz, nasıl razı olmayalım. Sen bize, halkından hiçbir kimseye vermediğin bunca ni'metleri ihsan buyurdun! derler.

— Dikkat edin! Ben size bunlardan daha yüksek bir nî’met vereceğim! buyurur.

Cennetlikler:

— Ey Rabb'imiz! Bu ni'metlerden daha kıymetli nasıl bir ni'met olabilir ki? derler.

Rabb'leri:

— Sizden râzı ve hoşnûdluğumu size halâl kılar ve bundan sonra ebeden sizlere darılmam! Buyurur”.

7613 Bize Hilâl, Atâ ibn Yesâr'dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) birgün huzurunda çöl halkından bir kimse bulunduğu hâlde sahâbîlerine şöyle tahdîs ediyordu: "Cennet ehlinden bir kimse (cennette) zirâat etmek üzere Rabb'inden izin istedi de, Rabb'i ona:

(Ey kulum!) Sen arzu ettiğin hâl içinde değil misin? diye sordu.

O kimse:

— Evet Rabb'im. Fakat ben zirâat etmeyi seviyorum! dedi. (Ona izin verdi.) O kul çabuk davrandı, tohum ekti, tohumu hemen meydana çıkmağa, bitkisi gözünü kırpıncaya kadar kısa zamanda büyümeğe, doğrulmağa, biçilmek devrine erişmeğe ve toplanmağa ulaştı. (Zirâatin bu tavırları sür'atle geçti.) Dağlar misâli mahsûl oldu. Bunun üzerine Yüce Allah ona:

— Ey Âdem oğlu! Al işte! Muhakkak ki seni hiçbirşey doyurmaz! buyurur."

Bunun üzerine huzurunda bulunan bedevî Arab:

— Yâ Rasûlallah! Bu zirâatçiyi ya Kureyşli yahut Ensârî bir kimse bulursun. Çünkü Kureyş ile Ensâr, zirâat sahibleridirler. Bizlere gelince, biz (çöl halkı) zirâat sahibleri değiliz, dedi. Rasûlüllah (bedevinin bu sözüne) güldü.