Geri

   

 

 

 

İleri

 

35- Yüce Allah'ın: "Onlar Allah'ın Kelâmını Değiştirmelerini İsterler..." (El-Feth: 15) Kavli Bâbı

"Hakîkaten O, hakk ile bâtılı kat’î ayırdeden bir sözdür": Haktır; “O bir şaka değildir" (et-Târık: 13): “O oyun ve eğlence değildir".

7583 ez-Zuhrî bize Saîd ibnu'l-Müseyyeb'den tahdîs etti ki, Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle dedi: "Yüce Allah: Âdem oğlu dehre söverek beni ezalarıdırır. Halbuki ben dehr’im (yani dehrin yaratanıyım). Her emir benim elimdedir. Geceyi gündüzü ben arka arkaya getiririm! buyurdu".

7584  Bize el-A'meş, Ebû Salih'ten; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle demiştir: "Azîz ve Ce-lîl olan Allah şöyle buyurur: Oruç benim içindir. Onun mükâfatını ancak ben veririm. Oruçlu kişi şehvetini, yemesini, içmesini benim için terkeder. Oruç bir kalkandır. Oruçlu için iki sevinç vardır: Biri iftar ederkenki sevinç, biri de (kıyâmet günü) Rabb'ine kavuşurkenki sevinç. Yemîn olsun ki, oruçlu ağzın açlık kokusu Allah katında misk kokusundan daha temizdir”.

7585 Bize Ma'mer ibn Râşid, Hemmâm ibn Münebbih'ten; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den haber verdi ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Eyyûb Peygamber çıplak olarak yıkandığı sırada üzerine altından birçok çekirgeler düştü. Eyyûb da avuç avuç alıp elbisesinin içine atmağa başladı. Rabb'i ona:

— Yâ Eyyûb! Ben seni şu görmekte olduğun şeylerden zengin kılmamış mı idim? diye nida edince:

— Evet yâ Rabb (beni zengin kılmıştın). Lâkin Sen'in bereketinden müstağni kalacağım yok! cevâbını verdi”.

7586 Bana Mâlik, ibn Şihâb'.dan; o da Ebû Abdillah el-Egarr'dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)’den tahdîs etti ki, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle demiştir: "Rabb'imiz Tebâreke ve Taâlâ her gece, gecenin son üçte biri kaldığında dünyâ semâsına iner de: Bana kim duâ eder ki, onun duâsına icabet edeyim! Benden kim hacet ister ki, dileğini vereyim! Benden kim mağfiret ister ki, onu mağfiret edeyim! buyurur".

7587 Bize Ebu'z-Zinâd tahdîs etti. Ona da el-A'rec tahdîs etmiştir. O da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den işitmiştir. O da Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'tan: "Bizler (dünyâda) en sonra gelenleriz, kıyâmet gününde ise en başa geçecek olanlarız” buyururken işitmiştir.

7588- Bu "Bize Ebû'l-Yemân tahdîs etti" isnâdıyle gelen hadîsin sonunda: Allah: "Ey kulum, sen infâk et, ben de sana infâk edeyim" buyurdu, demiştir.

7589 Bize İbnu Fudayl, Umâre'den; o da Ebû Zur’a dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti: (Cibril, Pegamber'e geldi ve:) "İşte şu Hadice'dir. Sana içinde bir yiyecek bulunan bir kap yahut içinde bir içecek şey bulunan bir kap getirdi. Ona Rabb'i tarafından selâm söyle ve kendisini, cennette gürültü ve yorulmak bulunmayan inciden yapılmış bir beytle müjdele! dedi".

7590 Bize Ma'mer ibn Râşid, Hemmâm ibn Münebbih'ten; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den haber verdi ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle demiştir: "Allahu Taâlâ: Ben iyi kullarım için hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir beşer kalbine gelmeyen birtakım ni'metler hazırladım, buyurdu".

7591 Bize Süleyman el-Ahvel haber verdi ki, ona da Tâvûs haber vermiştir. O da İbn Abbâs radıyallahü anhüma'tan şöyle derken işitmiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) geceden bir kısmında teheccüd namazı kıldığında şöyle derdi:

"Allah'ım, her hamd Sen'in içindir. Sen göklerin ve Yer'in nûrusun. Hamd Sana mahsûstur. Sen göklerin ve Yer'in daimî tedbîr edicisisin. Hamd Sana mahsûstur. Sen göklerin, Yer'in ve bunlardaki herşeyin Rabb'isin. Sen Hakk'sın. Va'din de haktır. Sen'in sözün de ancak haktır. Sana kavuşmak haktır. Cennet haktır. Cehennem de haktır. Peygamberler de haktır. Kıyâmetin kopması da haktır. Allah'ım! Ben kendimi yalnız Sana teslîm ettim. Yalnız Sana îmân ettim. Yalnız Sana güvenip dayandım. Yalnız Sana yöneldim. Yalnız Sana dayanarak mücâdele ettim. Aramızda yalnız Seni hakem kıldım. Benim önceden işlediğim, sonra işlerim sandığım, gizli yaptığım ve açıktan işlediğim bütün günâhlarımı mağfiret eyle. İbâdete lâyık ilâh ancak Sen'sin. Sen'den başka hiçbir ilâh yoktur”.

7592 Bize Yûnus ibn Yezîd el-Eylî tahdîs edip şöyle dedi; Ben ez-Zuhrî'den işittim, şöyle dedi: Ben Urve ibnu'z-Zubeyr'den, Saîd ibnu'l-Müseyyeb'den, Alkame ibn Vakkaas'tan ve Ubeydullah ibn Abdillah'tan, iftira ehlinin Peygamberin zevcesi Âişe hakkında dediklerini dedikleri ve Allah'ın da iftiracıların dediklerinden onu temize çıkardığı zamanki hadîsini işittim. Bunlardan herbiri bana Âişe'den tahdîs ettiği hadîsten bir taifeyi tahdîs etti. Âişe (r.anha) hadîsinin sonunda şöyle demiştir:

— Allah'a yemîn ederim ki, Allah'ın benim berâetim hakkında tilâvet edilecek bir vahy indireceğini hiç zannetmezdim. Ve elbette benim şânım, benim nefsimde Allah'ın benim hakkımda tilâvet edilecek bir emirle tekellüm etmesinden çok hakîr idi. Fakat ben Rasûlüllah'ın uykuda bir ru'yâ görmesini ve Allah'ın beni o ru'yâ ile temize çıkaracağını ümîd ediyordum. Nihayet Yüce Allah şu on âyeti indirdi: "O uydurma haberi getirenler içinizden bir zümredir. Onu sizin için bir şerr sanmayın. Bilâkis o, sizin için bir hayırdır. Onlardan herkese kazandığı günâh vardır. Onlardan büyüğünü üzerine olan adam: en büyük azâb onundur.,," (en-Nûr: 11-21).

7593 Bize el-Mugîre ibnu Abdirrahmân, Ebu’z-Zinâd’dan; o da el-A'rec'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasûlul-lah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle demiştir: "Yüce Allah (kullarının hasene ve seyyielerini yazmağa me'mûr olan meleklerine) her zaman şöyle buyurur: Kulum fena bir iş yapmak istediğinde hemen bu irâdesini defterine yazmayınız, tâ bu irâdesini gerçekleştirip o fiili yapıncaya kadar bekleyiniz. Eğer o fenalığı yaparsa, o yaptığı fenalığın bir mislini yazınız. Eğer benden çekinerek yapmaz, bırakırsa, bu defa onun hesabına bir hasene yazınız- Bir de kulum bir güzel iş yapmak ister de (herhangibir sebeble) yapamazsa, ona bu güzel niyetine mükâfat olarak bir hasene yazınız. Eğer yaparsa, yaptığı o işin mükâfatını on mislinden yediyüz katına kadar yazınız".

7594 Bana Süleyman ibn Bilâl, Muâviye ibn Muzerrid'den; o da Saîd ibn Yesâr'dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle demiştir: "Allah Taâlâ, mahlûkları yaratıp bunu tamamladığı zaman, rahim (hısımlık) ayağa kalktı. Yüce Allah ona:

— Ne dersin? buyurdu.

Rahim:

— Yâ Rabb! Bu kıyam ve ilticam, hısımlığı kesmekten Sana sığınmak makaamıdır (Sana sığınıyorum), dedi.

Yüce Allah:

— Ey rahim, sen razı olmuyor musun? Seni ekleyip hakkını veren kimseye ben de ihsanımı ekleyip mükâfatını vereyim, seninle ilgiyi kesip hakkını tanımayanı ben de ilgiyi azaltıp cezalandırayım! buyurdu.

Rahim de:

— Evet razıyım, dedi.

Allahu Taâlâ da:

— İşte rahimin hakkını gözetenlerle gözetmeyenlerin hâli böyle olacaktır! buyurdu".

Bundan sonra Ebû Hureyre: "Demek, idareyi ve hâkimiyeti ele alırsanız, hemen yeryüzünde fesâd çıkaracak, akrabalık münâsebetlerinizi bile parçalayıp keseceksiniz, öyle mi?" (Muhammed: 22).

7595 Zeyd ibn Hâlid (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber'in duâsıyle yağmura kavuştuk. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) dedi ki: "Allahu Taâlâ: Kullarımdan kimi bana kâfir, kimi de bana mü'min olarak sabahı etti... buyurdu".

7596 Bana Mâlik, Ebu'z-Zinâd'dan; o da el-A'rec’den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)’den tahdîs etti ki, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle demiştir: "Allahu Taâlâ: Kulum bana kavuşmayı arzu ettiği zaman, ben de ona kavuşmayı arzu ederim. Kulum bana kavuşmayı istemediği zaman ben de ona kavuşmayı istemem! buyurdu".

7597 Bize Ebu'z-Zinâd, el-A'rec'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Allahu Taâlâ: Ben, kulumun beni zannı yanındayım, buyurdu” demiştir.

7598 Bize Mâlik, Ebu'z-Zinâd'dan; o da el-A'rec'den; o Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Aslâ hiçbir hayır yapmamış olan bir adam (kendi ailesine hitaben: Bu vücûd) öldüğü zaman siz onu yakın. Sonra külünün yarısını kara tarafına (rüzgârla) tozutup uçurun, yarısını da deniz içine doğru tozutun. Allah 'a yemîn ederim ki, eğer Allah onu ele geçirmeğe kaadir olursa, onu muhakkak âlemlerden hiçbir kimseye tatbik etmediği bir azabla azablandıracaktır, dedi.

 (Bu kimse öldüğü zaman emrettiği işleri yaptılar.) Neticede Allah denize emretti, deniz kendisinde bulunan kül zerrelerini topladı. Allah karaya emretti, o da hemen kendisinde bulunan zerreleri topladı. Sonra Allah o kimseye;

— Bunu niçin yaptın? diye sordu. O zât:

— Sen'den korktuğumdan dolayı yâ Rabb! Halbuki Sen en iyi bilensin! dedi.

Bunun üzerine Allah o kimseyi mağfiret eyledi".

7599 Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim, şöyle buyurdu: "Bir kula (bilmeyerek) bir günâh isabet edip veya bilerek bir günâh işleyip de.

— Yâ Rabb, ben (bilerek) bir günâh işledim, yahut (bilmeyerek) ben bir günâha uğramış oldum, kusurumu af ve mağfiret eyle! diye (günâhını i'tirâf ve) niyaz ederse, o kulun Rabb'i:

— Demek ki kulum (dilerse) günâhını affedecek, (dilerse) cezalandıracak muhakkak bir Rabb’i olduğunu bildi. Şu hâlde ben de kulumu mağfiret ettim! buyurur.

Sonra bu kul Allah'ın dilediği kadar bir zaman (günahsız) yaşar. Sonra bir günâh daha isabet edip veya bir günâh işleyip de;

— Yâ Rabb! Ben (bilerek) bir günâh işledim, yahut (bilmeyerek) bir günâha uğradım. Kusurumu afv ve mağfiret eyle! diye niyaz ederse, o kulun Rabb'i:

— Demek ki, kulum günâhını affedecek veya cezalandıracak bir Rabb'i bulunduğunu gereği gibi bildi. Şu hâlde ben de bu kulumu mağfiret ettim! buyurur.

Sonra bu kul Allah 'in dilediği kadar bir zaman günahsız yaşar. Sonra bir günâha isabet edip veya günâh işleyip de:

— Yâ Rabb! Ben bir günâh işledim veya bir günâha uğradım, kusurumu afv ve mağfiret eyle! diye niyaz ederse, o kulun Rabb'i:

— Demek ki, kulum günâhını affedecek veya cezalandıracak bir Rabb'i bulunduğunu gereği gibi bildi. Şu hâlde ben de bu kulumu mağfiret ettim! buyurur.

Sonra bu kul Allah 'in dilediği kadar bir zaman günahsız yaşar. Sonra bir günâha isabet edip veya günâh işleyip de:

— Yâ Rabb! Ben bir günâh işledim veya bir günâha uğradım, kusurumu afv ve mağfiret eyle! diye Allah'a yalvarırsa, o kulun Rabb'i:

— Demek ki, kulum günâhını affedecek veya cezalandıracak bir Rabb'i olduğunu bildi, ben de üç defa kendisini afv ve mağfiret ettim. Artık (günâh işlediğinde tevbe etmesini bilen) bu kulum dilediği işi işlesin! buyurur".

7600 Bize Katâde, Ukbe ibnu Abdilgâfır'den; o da Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh)’den tahdîs etti. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) geçmiş insanlar içinde yahut sizden evvelki milletler içinde bir adamı zikretti de bir kelime söyledi. Yâni "Allah o adama mal ve evlâd verdi. Nihayet ona vefat zamanı yaklaştığında, oğullarına hitaben:

— Ben size nasıl bir baba oldum? diye sordu.

Oğulları:

— Sen bize hayırlı bir baba oldun, dediler.

Adam:

— Şu muhakkak ki, bu baba Allah yanında önden bir hayır göndermedi yahut bir hayır biriktirmedi. Şübhesiz Allah (tevhîdden başka hiçbir hayrı olmayan) bu zâtı ele geçirdiğinde, ona azâb edecektir. Şimdi bakınız! Ben öldüğüm zaman sizler beni kömür oluncaya kadar yakınız. Sonra beni ezip öğütünüz -yahut: beni toz yapınız, dedi- Sonra rüzgârı şiddetli esen bir gün olunca, benim tozlarımı bu şiddetli rüzgârın içinde uçurup dağıtın! dedi".

Allah'ın Peygamberi şöyle dedi: "O adam, Rabb 'ime yemin olsun, bu dediklerimi muhakkak yapacaksınız diye, oğullarından mîsâklarını, yani taahhüdlerini aldı. Onlar da babaları öldükten sonra onun vasiyet ettiği işleri yaptılar. Sonra onun tozlarını rüzgârı şiddetli esen bir günde uçurup dağıttılar. Azîz ve Celîl olan Allah o tozlara 'Ol!'emrini verdi. Derhâl o tozlar ayakta dikilen bir adam oluverdi. Allah:

— Ey kulum! Sen 'in bu yaptığın işleri yapmana seni sevkeden nedir? diye sordu.

O zât:

— Sen'in korkun, yahut Sen'den korkmaktır, dedi. Allah:

— Kusuru, elden kaçan fırsatı Allah'ın merhamet etmesi telâfi eder -yahut diğer bir kerre de: Kusuru, elden kaçan fırsatı Allah korkusundan başkası telâfi edemez-, buyurdu".

Râvî Süleyman et-Teymî şöyle dedi: Ben bu hadîsi Ebû Usmân en-Nehdî’ye tahdîs ettim de o: Ben bunu Selmân el-Fârisî'den işittim. Şu kadar var ki, o bunda "Beni deniz içine tozutup dağıtınız" fıkrasını ziyâde etti yahut onun tahdîs ettiği gibi söyledi.

7601- Bize Mûsâ tahdîs etti. Bize Mu'temir tahdîs edip "Lem yebteir-Hayır göndermedi" dedi.

Râvî Halîfe de şöyle dedi: Bize Mu'temir tahdîs etti de "Ve lem yebteiz" kelimesini söyledi. Katâde bunu "Biriktirmedi" diye tefsîr etti.