29- Yüce Allah'ın: "Biz Bir şeyi (n Olmasını) Dilediğimiz Zaman, Sözümüz Ancak ‘Ol!’ Dememizden İbarettir; O da Derhâl Oluverir" (En-Nahl: 40) Kavli Bâbı7549 el-Mugîre ibn Şu'be (radıyallahü anh) şöyle demiştir; Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim, şöyle buyuruyordu: "Ümmetimden bir kavim, Allah'in emri kendilerine gelinceye (kıyâmet kopuncaya) kadar dâima insanlar üzerine gâlib ve yüksek olmakta devam edecektir". 7550 Muâviye (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim, şöyle buyuruyordu: "Ümmetimden, dâima Allah'ın emrini yerine getirmekte sabit, kendilerini yalanlayanların ve muhaliflerinin zarar veremeyeceği bir ümmet var olmakta devam edecektir. Tâ Allah'ın emri gelinceye (kıyâmet kopuncaya) kadar, onlar hep bu doğru yol üzerinde sabit bulunacaklardır". Mâlik ibn Yuhâmir: Ben Muâz ibn Cebel'den işittim. "Onlar (yani Allah'ın emrini ayakta tutan ümmet) Şam'dadır" diyordu, dedi. Bunun üzerine Muâviye ibn Ebî Sufyân: Bu Mâlik ibnu Yuhâmir, Muâz ibn Cebel'den: "Bunlar Şam'dadırlar" derken işittiğim söylemektedir, demiştir. 7551 Bize Nâfi' ibnu Cubeyr tahdîs etti ki, İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Museylimetu'l-Kezzâb Medine'ye geldiğinde: — Eğer Muhammed, kendisinden sonra beni halef kılarsa, kendisine uyarım! dedi. Museylime, kavmi olan Benû Hanîfe kabîlesinden kalabalık bir hey'etle gelmişti. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Museylime'nin yanına hatîbi Sabit ibn Şemmâs ile beraber gitmişti. Rasûlüllah'ın elinde hurma dalından bir deynek bulunuyordu.) Peygamber, kavmi içinde oturan Museylime'nin tam karşısında durdu (onunla İslâm hakkında konuştu. Museylime, peygamberlikten bir hisse verilmesini istedi). Rasûlüllah: — " (Değil peygamberlikten bir pay;) şayet sen benden elimdeki şu deynek parçasını istesen, onu bile sana vermem! Sen de Allah'ın senin hakkındaki hüküm ve takdirini tecâvüz edemezsin, (O hüküm yalancı, maktul ve cehennemlik olmandır.) Eğersen bana ve Hakk'a arka dönüp muhalefet edersen, Allah seni muhakkak helak edecektir..." buyurdu. 7552 Abdullah ibn Mesûd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben bir kerresinde Peygamber'le beraber Medine'nin bâzı tarlaları içinde yürüyorduk. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yanında bulunan hurma dalından bir deyneğine dayanıyordu. Derken biz Yahudiler'den bir topluluk üzerine tesadüf ettik. Onlardan birtakımı diğer takımına: — O’na ruhtan sorun, dedi. Bir takımı da: — O’na birşey sormayın. Belki bunun hakkında hoşlanmayacağınız bir cevâb getirir, dedi. Bâzıları ise: — Biz O’na muhakkak soracağız, dediler. Bunun üzerine onlardan biri ayağa kalktı da: — Yâ Ebâ'l-Kaasım, rûh nedir? diye sordu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) sükût etti. Ben kendisine vahy verilmekte olduğunu bildim. Sonunda: — "Sana ruhu sorarlar. De ki: Rûh, Rabb'imin ermindendir. Onlara az bir ilimden başkası verilmemiştir” (el-İsrâ: 85) âyetini söyledi. Râvî el-A'meş: Bizim kıraatimizde böyle " Ve mâ ûtû (Onlara verilmedi)" şeklindedir, dedi. |