Geri

   

 

 

 

İleri

 

3- Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın (Sözleri, Fiilleri ve Takrirlerini Şâmil Olan) Sünnetlerine Uymak Bâbı

Ve Yüce Allah'ın: "Ve bizi takva sahiblerine önder kıl" (el-Furkaan: 74) kavli.

Bu duada O: "Bizden Öncekilere uyalım ve bizden sonrakilerin de bize uyacakları imamlar, önderler kıl" demiştir.

Abdullah ibn Avn el-Basrî et-Tâbiî şöyle demiştir: Üç şey vardır ki, ben bunları hem kendim için, hem de bütün mü'min kardeşlerim için arzu eder, severim:

a- Şu Muhammed sünnetini insanların öğrenmeleri ve âlimlerinden bunu sorup istemeleri;

b- Kur’ân’ı iyi anlamaları ve ondan sorup istemeleri.

c- İnsanları ancak hayırda bırakmaları (yahut: insanları hayra da'vet etmeleri).

7361 Ebû Vâil şöyle dedi: Ben şu Ka'be mescidinde onun bakıcısı olan Usmân ibn Ebî Şeybe'nin yanına oturdum. O şöyle dedi: Benim yanıma Omer ibnu'l-Hattâb şu senin oturuşun gibi oturdu da:

— Şu Ka'be'nin içindeki sarı ve beyaz, yani altın ve gümüş hiçbirşey bırakmayıp hepsini müslümânlar arasında (onların işleri için) taksim edeyim diye kasdettim, dedi.

Şeybe dedi ki: Ben Omer'e:

— Sen bunu yapmıyorsun? dedim. Omer:

(Niçin yapmıyorum?) iki sahibin, yani Rasûlüllah ile Ebû Bekr de bunu yapmadıkları için dedim, dedi.

Yine Omer:

(Çünkü) o ikisi kendilerine iktidâ edilip uyulan iki insandırlar, dedi.

7362 Ben el-A'meş'ten sordum. O Zeyd ibn Vehb'den söyledi. O da Huzeyfe (radıyallahü anh)'den şöyle derken işitmiştir: Bize Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle tahdîs etti: "Emânet gökten insanların kalblerinin derinliğine iner (ve insanlar bunun üzerine fıtratlanmış olurlar). Sonra Kur'ân indi, onlar Kur'ân 'ı okudular. İnsanlar sünnetten emâneti ve onunla ilgili şeyleri öğrendiler. (Böylece insanlar için tabîat ve şerîat, emânetin korunması hususunda birleştiler)...".

7363 Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle dedi: “Şübhesiz sözün en güzeli Allah'ın Kitâbı'dır. Yolun en güzeli de Muhammed'in yoludur. İşlerin en şerrlileri de dînde sonradan îcâd edilen bid'atlerdir. Size va'd edilegelen şeyler (tekrar dirilmek ve hâlleri) muhakkak gelecek ve siz bunlardan kaçıp kurtulacaklar değilsiniz!".

7364 Bize ez-Zuhrî, Ubeydullah'tan; o da Ebû Hureyre ile Zeyd ibn Hâlid (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, onlar: Biz Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanında idik, Peygamber, da'vâlarını arzeden iki kişiye hitaben:

— "Yemîn olsun ki, ben sizin aranızda elbette Allah'ın Kitabı ile hüküm vereceğim..." buyurdu, demişlerdir.

7365 Bize Hilâl ibnu Alî, Atâ ibn Yesâr'dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

— "Ümmetimin hepsi cennete girecektir. Ancak imtina edenler girmeyecektir" buyurmuştur.

Sahâbîler:

— Yâ Rasûlallah! Kimler imtina edecekler? diye sordular. Rasûlüllah:

— "Her kim bana itaat ederse cennete girecektir. Her kim de bana âsî olursa o da (da'vetimi kabulden ve emirlerime itaatten) çekinip imtina etmiş olur (ve cennete giremez)" buyurdu.

7366 Bize Yezîd ibn Hârûn haber verdi. Bize Selîm ibn Hayyân tahdîs etti ve Yezîd ibn Harun'u hayırla övdü de şöyle dedi: Bize Saîd ibnu Mînâ tahdîs etti. Bize Câbir ibn Abdillah tahdîs etti yahut: Ben Câbir ibn Abdillah'tan işittim, şöyle diyordu: Bir kerre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) uyurken yanına birtakım melekler geldi de, bunlardan bâzıları:

— Bu zât uyuyor, dedi. Bâzıları da:

— Gözü uyuyor, fakat kalbi uyanıktır, dedi.

Bunun üzerine bu melekler (birbirlerine):

— Bu dostunuzun yüksek sıfatı vardır (yüksek menkıbe sâhibidir). Haydi siz de bunun yüksek mevkiini haricî bir örnekle temsîl ediniz! dediler. Fakat bâzıları:

— İyi amma bu zât uyuyor, dediler. Bâzıları da:

— Hayır, O'nun gözü uyuyor, fakat kalbi uyanıktır, dediler. Bunun üzerine melekler:

— Bu Zât'ın haricî benzeri, şu bir kimsenin misâli gibidir ki, o kimse yeni bir ev yaptırır, o evde bir ziyafet yemeği tertîb eder ve bu ziyafete insanları da'vet etmek için bir da'vetçi gönderir. Bu da'vetçinin da'vetine kim icabet ederse, o (mükemmel) eve girer ve ziyafet yemeğinden yer. Her kim de da'vetçinin da'vetine icabet etmezse o eve giremez ve ziyafet yemeklerini de yiyemez.

Bunun üzerine melekler yine birbirlerine:

— Haydi bu temsîli bu Zât'a îzâh ediniz de anlasın! dediler. Fakat yine bunlardan bâzıları:

— İyi amma bu Zât uyuyor, dediler. Bâzıları da:

— Hayır, gözleri uyuyor amma kalbi uyanıktır, dediler. Bunun üzerine melekler (kendi aralarında temsîli şöyle îzâh ettiler):

— O ev cennettir, da'vetçi de Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'dir. Her kim Muhammed'e itaat ederse, Allah'a itaat etmiştir. Her kim de Muhammed'e âsî olursa, Allah'a âsî olmuştur. Muhammed insanların arasını ayırdetmiştir (itaat ve isyan şiarını bildirip mü'minleri, münkirleri ayırdetmiştir).

7367- Bu hadîsi Kuteybe ibn Saîd, Leys'ten; o da Hâlid'den; o da Saîd ibn Ebî Hilâl’den; o da Câbir'den: "Peygamber bizim yanımıza çıktı" fıkrasıyle rivayet etmekte Muhammed ibn Abâde'ye mutâbaat etmiştir.

7368 Huzeyfe (radıyallahü anh) şöyle demiştir:

— Ey Kur'ân okuyucuları topluluğu! (Allah'ın emrine yapışmanız suretiyle) dosdoğru yola giriniz. (Eğer doğru yola girerseniz) şübhesiz sizler açık bir öne geçişle öne geçirilmiş olursunuz. (Eğer emre muhalefet edip de) dosdoğru yoldan sağa ve sola giden yolları tutarsanız, muhakkak pek uzak bir sapıklıkla sapmış olursunuz!.

7369  Bize Ebû Usâme, Bureyd'den; o da Ebû Burde'den; o da Ebû Mûsâ el-Eş'arî (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Benim meselim (benzerim) ve beni kendisiyle size Allah'ın peygamber gönderdiği şeyin meseli, ancak şu adamın benzeri gibidir ki, o, kavmine geldi de:

— Ey kavmim! Ben şurada iki gözümle ordu gördüm. (Onlar beni soydular... ben kaçtım, şimdi haber veriyorum). Görüyorsunuz, ben çıplak bir nezîrim (sizi yarının musibetinden korkutuyorum). Hemen kurtulmaya, hemen kaçmaya bakınız! der.

Bu haber üzerine kavminden bir taife ona itaat eder de bütün gece vakaar ve haysiyetle yürümüş ve kaçıp kurtulmuşlardır. Kavminden bir kısmı da onu yalanlamışlar da yerlerinde kalmışlardır. Bunun üzerine sabahleyin ansızın asker onları basıp helak etmiş ve köklerini kazımıştır.

İşte bu bana itaat eden ve benim getirdiğime uyan kimse ile bana âsî olan ve benim getirmiş olduğum hakkı yalanlayan kimsenin meselidir".

7370 Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat ettiği ve ondan sonra Ebû Bekr halîfe yapıldığı, Arab kabileler inden tekrar kâfir olanlar küfürlerine döndükleri zaman (Ebû Bekr -onlarla harb etmek istediğinde) Omer, Ebû Bekr'e:

— Sen bu insanlara karşı nasıl harb açarsın? Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Ben, insanlar Lâ ilahe ille’llah diyene kadar şirk ehli olanlarla harb etmeye emredildim. Her kim bu Lâ ilahe ille'llah şehâdet kelimesini söylerse, benden malını ve canını muhafaza etmiş olur, ancak (haram kılınmış bir nefsi öldürmek yahut farzlardan birini inkâr etmek gibi) İslâm hakkının gerekli kıldığı ceza müstesnadır. (Gizli küfür ve ma'siyetinin) hesabı Allah'a âiddir" buyurdu! demişti.

7371- Ebû Bekr de Omer'e:

— Vallahi her kim namazla zekât arasını ayırırsa, ben muhakkak bu zümre ile harb ederim. Çünkü zekât mâlî bir haktır. Allah'a yemîn ederim ki, bunlar Rasûlüllah'a ödemekte oldukları bir ipi (yani az olsa bile meydana gelen zekât hakkını) benden men' ederlerse, onun men' edilmesi üzerine ben muhakkak onlarla harb ederim! dedi.

Bunun üzerine Omer:

— Vallahi gördüm ki, dînden dönenlerin katli hakkındaki Ebû Bekr'in bu hükmü, Allah'ın Ebû Bekr'in gönlünde yarattığı genişliğin eseridir. Bu sayede (getirdiği delilden dolayı) onlarla harb etmenin hakk olduğunu öğrendim, dedi (ve Ebû Bekr'in kararını doğruladı).

Yahya ibn Bukeyr ile (Leys'in kâtibi olan) Abdullah ibn Salih, İmâm el-Leys'den "Anâkan ( = Bir dişi oğlağı)" şeklinde söylemişlerdir ki, bu daha sahihtir.

7372 Abdullah İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Bir ara Uyeyne ibn Hısn ibni Huzeyfe ibn Bedr, Medîne'ye gelmiş ve kardeşi oğlu Hurr ibn Kays ibn Hısn'ın evine inip ona konuk olmuştu. Hurr ibn Kays ise Omer'in yakınlarındandı. Meclisinde genç, ihtiyar birtakım kurrâ ve fakîhler bulunurdu. Halîfe onlarla mühim âmme işlerini danışır, istişare ederdi. Uyeyne, kardeşinin oğlu Hurr ibn Kays'a:

— Ey kardeşim oğlu! Senin Halîfe'nin yanında yüksek mevki'-in vardır. Benim için yanına girmeye bir izin alsan da onu ziyaret etsem! dedi.

Hurr de ona:

— Ben senin için onun yanına girmene izin isteyeceğim! dedi.

İbn Abbâs dedi ki: Hurr, Uyeyne için izni aldı. Uyeyne huzura girdiğinde:

— Ey Hattâb oğlu! Vallahi sen bize ne bol dünyalık verirsin, ne de aramızda adaletle hükmedersin! dedi.

Bu sözü üzerine Omer öfkelendi, hattâ Uyeyne'yi dövmeye kasdedip üzerine yürüdüğü sırada, kardeşi oğlu Hurr ibn Kays müdâhale edip:

— Ey Mü'minlerin Emîri! Şübhesiz Yüce Allah, Peygamberi'-ne: "Sen affı -kolaylığı- tut. İyiliği emret. Câhillerden yüz çevir" (el-A'râf: 199) buyurdu. Şübhesiz bu Uyeyne de o câhillerdendir, dedi.

İbn Abbâs dedi ki: Vallahi Hurr ibn Kays bu âyeti okuyunca, o haşmetli Omer olduğu yerde çakılmış gibi irkildi. Vallahi bir adım ileri gitmedi. Esasen Omer Allah Kitâbı'nın mukaddes huzurunda çok durucu bir kimse idi (yani onun hükmünü geçmezdi).

7373 Esma bintu Ebî Bekr (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben güneş tutulması sırasında Âişe'nin yanına geldim. İnsanlar hep namaza durmuşlar, Âişe de ayakta durmuş, namaz kılıyordu. Ben:

— İnsanlara ne oluyor ki (neden korkuyorlar)? dedim. Âişe (güneş tutulması meydana geldiğini anlatmak için) gökyüzüne doğru eli ile işaret etti de:

— Subhânallâhi, dedi.

Ben:

— Bu bir (azâb için olan) âyet mi (yahut kıyâmetin yaklaşması alâmeti mi)? diye sordum.

Âişe başı ile:

— Evet! diye işaret etti.

Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) namazı bitirince, Allah'a hamd ve sena eyledi. Sonra şöyle buyurdu:

— "Ben cennet ve cehenneme kadar evvelce görmediğim hiçbirşey kalmadı ki, bu makaamımda hepsini görmüş olmayayım. Bana vahyolundu ki, sizler kabirlerinizde Mesih Deccâl-yüzünden çekilecek fitneye yakın bir imtihan geçireceksiniz. Mü'min yahut müslim -râvî Fâtıma bintu’l-Munzir: Esmâ'nın bu iki lâfızdan hangisini söylediğini bilmiyorum, demiştir- o kimse, Muhammed hakkında sorulduğunda:

—O Muhammed'dir; O bize beyyineler getirdi, biz de O'nun da'vetine icabet edip îmân eyledik! diyecek. Ona sorucu melekler tarafından:

— Sen iyi hâlde yat uyu! Biz senin kat'î inanmış kimse olduğunu bildik, denilir.

Münafık yahut kalbinde şübhesi olan kimseye gelince -Fâtıma bintu'l-Munzir: Ben Esmâ'nın bu iki ta'bîrden hangisini söylediğini bilmiyorum, demiştir- o kimse de:

—Ben O'nun kim olduğunu bilmiyorum. Ben insanlardan işittim. O'nun hakkında birşeyler söylüyorlardı, ben de onu söyledim, diyecektir".

7374 Bize Mâlik, Ebu'z-Zinâd'dan; o da el-A'rec'den; oda Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Sizler, sizi bırakıp teklif etmediğim hususlarda beni kendi hâlime bırakınız! Sizden evvelki ümmetler ancak çok suâl sormaları ve peygamberlerine karşı ihtilâfları sebebiyle helâk olmuşlardır. Ben sizleri birşeyden nehyettiğim zaman, ondan sakınınız. Sizlere birşey emrettiğim zaman da emrimi tutunuz. Gücünüzün yettiği kadar onu yerine getiriniz!".