Geri

   

 

 

 

İleri

 

2- Yüce Allah'ın Şu Kavli Bâbı: “Allah, yeminlerinizin (keffâretle) çözülmesini size farz kılmıştır. Allah sizin yardımcınızdır ve O, hakkıyle bilendir, tam hüküm ve hikmet sahibidir" (et-Tahrîm: 2)

6794 Sufyân ibn Uyeyne tahdîs edip: Ben ez-Zuhrî'nin ağzından işittim, dedi; ez-Zuhrî de Humeyd ibn Abdirrahmân'dan tahdîs etti ki, Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bir adam geldi de:

— Helak oldum! dedi. Peygamber:

— "Hâlin nedir?" diye sordu. O kimse:

— Oruçlu iken ramazânda eşimin üzerine düşüp cinsî münâsebette bulundum, dedi.

Peygamber:

— "Bir köle azâd etmeye muktedir olabilir misin?" buyurdu. O zât:

— Hayır (gücüm yetmez)! dedi. Peygamber:

— "Öyleyse arka arkaya olmak üzere iki ay oruç tutabilir misin?" dedi.

— Hayır (gücüm yetmez)! diye cevâb verdi. Peygamber:

— "Altmış fakiri doyurmaya gücün yeter mi?" buyurdu. O zât:

— Hayır gücüm yetmez! dedi. Peygamber ona:

— "Otur!" diye emretti, o da oturdu.

Bir müddet sonra Peygamber'e içi hurma ile dolu bir arak (hurma yaprağından örülmüş bir zenbîl) getirildi. -Râvî: Arak, (15 sâ' alabilen) büyük bir mikteldir, dedi.

Peygamber o zâta:

— "Bunu al da yoksullara sadaka et!" buyurdu. O zât:

— Benden daha fakîr olanlara mı vereceğim? (Allah'a yemîn ederim ki, Medine'nin kara taşlı iki yanı arasında benden daha fakîr bir aile yoktur!) dedi.

Bunun üzerine Peygamber dişleri meydana çıkıncaya kadar güldü ve:

— "Bu hurmayı kendi ailene yedir!" buyurdu.