4- Bâb: "Babalarınızın ismiyle yemîn etmeyiniz" 6727- Bize Abdullah ibn Mesleme, Mâlik'ten; o da Nâfi'den; o da Abdullah ibn Omer'den şöyle tahdîs etti: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Omer ibnu'l-Hattâb'a yetişti. Omer bir kaafile içinde ilerliyor ve babası ile yemîn ediyordu. Rasûlüllah: — "Dikkat edin! Muhakkak ki, Allah sizleri babalarınızla yemîn etmenizden nehiy buyuruyor. Artık kim yemîn edecekse, Allah adiyle yemîn etsin yahut da sussun!" buyurdu. 6728 İbn Şihâb dedi ki: Salim şöyle dedi: İbn Omer (radıyallahü anh) şöyle dedi: Ben Omer (ibnu'l-Hattâb)'den işittim, şöyle diyordu: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana: — "Şübhesiz Allah sizleri babalarınızla yemîn etmenizden nehyeder" buyurdu. Omer: Vallahi ben bunu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittiğimden beri, ne bunu kasdedip söyleyerek, ne de başkasından nakledici olarak, baba ismiyle yemîn etmedim, demiştir. Mucâhid: "Ev eseretin min ilmin.. " (el-Ahkaaf: 4) kavlinin tefsirinde: "Bir ilim naklederek" demektir, demiştir. Bu hadîsi ez-Zuhrî'den rivayet etmekte Ukayl, ez-Zubeydî, İshâk el-Kelbî de Yûnus'a mutâbaat etmişlerdir. Sufyân ibn Uyeyne ile Ma'mer ibn Râşid de ez-Zuhrî'den; o da Sâlim'den; o da İbn Omer'den; o da Omer'in Peygamber'den işitmiş olduğunu söylemişlerdir. 6729 Bize Abdullah ibn Dînâr tahdîs edip şöyle dedi: Ben Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) Men işittim, o: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Babalarınızla yemîn etmeyiniz!" buyurdu, diyordu. 6730 Zehdem ibn Mudrib şöyle demiştir: Huzâa'dan bir fırka olan şu Cerm boyu ile Tayy kabilesinden olan el-Eş'arîler arasında bir sevgi ve kardeşlik vardı. Biz, (Usmân tarafından Küfe Vâlîsi ta'yîn olunduğu zaman) Ebû Mûsâ el-Eş'arî'nin yanında bulunduk. O sırada ona, içinde tavuk eti bulunan bir yemek ikram olundu. Yanında Teymullah oğulları'ndan kırmızı renkli bir adam vardı. Bu zât, Mevlâ'lardan bir kimse gibi idi. Vâlî onu yemeğe da'vet etti. O zât: — Ben tavuğu pis birşey yerken gördüm de, ondan tiksindim ve artık onun etinden yememeğe yemîn ettim, dedi. Ebû Mûsâ ona şöyle dedi: — Kalk, yaptığın yemîn hakkında ben sana bir hadîs tahdîs edeyim: (Rasûlüllah, Tebûk seferi hazırlığında bulunurken) ben Eş'arîler'den bir cemâat içinde Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a geldim de bize binecek ve eşyamızı yükleyecek develer vermesini istiyorduk. Rasûlüllah: "Vallahi ben sizleri develere yükleyemem, benim yanımda sizleri üzerine yükleyecek deve yoktur" dedi. Bir süre geçince Rasûlüllah'a bir mikdâr ganimet devesi getirildi. Bunun üzerine Rasûlüllah bizden sorup: "Eş'arîler cemâati nerede?" dedi. Akabinde bize hörgüçleri beyaz beş tane deve verilmesini emretti. Biz yanından bu develerle gittiğimizde, kendi aramızda: Biz ne yaptık! Rasûlüllah bizleri develere yükleyemeyeceğine, yanında yükleyecek develer bulunmadığına yemîn etmişti. Sonra O bizlere deve verip yükledi Biz Rasûlüllah'a yeminini unutturduk. Vallahi biz ebediyyen felah bulmayız! dedik. Bu düşünce üzerine hemen kendisine döndük ve O'na: Biz Sana, bizlere deve verip yüklemen için gelmiştik de Sen bizleri yüklemeyeceğine ve yanında yükleyecek deve bulunmadığına yemîn etmiştin (şimdi bize develer verdin)? dedik. Rasûlüllah: "Sizlere develer verip yükleyen ben değilim, lâkin sizleri develere Allah yüklemiştir. Vallahi ben birşeye yemin eder de akabinde yemîn ettiğim şeyden başkasını daha hayırlı görürsem, muhakkak o hayırlı olan işi yaparım da yeminimden keffâretle çözülür kurtulurum" buyurdu. |