Geri

   

 

 

 

İleri

 

3- Bâb: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Yemîn Etmesi Nasıl İdi?

Ve Sa'd ibn Ebî Vakkaas: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Nefsim elinde olana yemin ederim" dedi, demiştir.

Ebû Katâde de: Ebû Bekr -Huneyn yılında- Peygamber'in yanında "Lâ hâ'llâhi izen" yani "Lâ vallahi izen" ta'bîrini söyledi, demiştir.

 (el-Buhârî şöyle dedi:) Yemînde "Vallahi" ve "Billahi" ve "Tallahi" ta'bîrleri söylenilir.

6710 Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yemini çok defa "Lâ ve mukallibi’l-kulûb (= Hayır, kalbleri çeviren Allah'a yemîn ederim)" ta'bîri idi, demiştir.

6711 Bize Ebû Avâne, Abdulmelik'ten; o da Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh)'tan tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Kayser helak olduğu zaman, ondan sonra (Rûm diyarında onun gibi hâkimiyet sağlayan) bir kayser daha olmayacaktır. Kisrâ helak olduğu zaman da ondan sonra bir daha kisrâ (saltanatı) olmayacaktır. Nefsim elinde bulunan (Allah)a yemîn ederim ki, kisrâ ve kayserin hazîneleri, muhakkak Allah yolunda sarf edilecektir" buyurmuştur.

6712 Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Kisrâ helak olduğu zaman, ondan sonra kisrâ olmayacaktır. Kayser helak olduğu zaman, ondan sonra da kayser olmayacaktır. Muhammed'in nefsi elinde bulunan (Allah)a yemîn ederim: Kisrâ ile kayserin hazîneleri muhakkak Allah yolunda (cihâd eden mücâhidlere) sarf olunacaktır" buyurmuştur.

6713  Bize Abde, Hişâm ibn Urve'den; o da babası Urve ibnu'z-Zubeyr'den; o da Âişe (r.anha)'den haber verdi ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ey Muhammed Ümmeti! Vallahi eğer sizler benim bilmekte olduğum şeyleri bilir olsaydınız, muhakkak çok ağlar ve muhakkak az gülerdiniz!" buyurmuştur.

6714 Abdullah ibn Hişâm (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Biz Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in beraberinde bulunuyorduk. Peygamber Omer ibnu'l-Hattâb'ın elinden tutmuş hâldeydi. Omer ona:

— Yâ Rasûlallah, Sen bana muhakkak ki, nefsimden başka herşeyden daha sevimlisin! dedi.

Peygamber de ona:

— "Hayır (öyle söyleme) Nefsim elinde bulunan (Allah)a yemîn ederim ki, ben sana hayâtından daha sevimli olmadıkça (îmânın kemâle ermez)" buyurdu. Bunun üzerine Omer de ona:

— Şu anda Allah'a yemîn ederim ki, Sen bana muhakkak nefsimden, yânı canımdan da daha sevimlisin, dedi. Peygamber de:

— "İşte şimdi oldu yâ Omer (îmânın kemâle erdi)" buyurdu.

6715 Ebû Hureyre ile Zeyd ibn Hâlid el-Cuhenî (radıyallahü anh) şöyle haber vermişlerdir: İki hasım kimse Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a gelip da'vâlarını arzettiler. Şöyle ki, onlardan biri:

(Yâ Rasûlallah!) Aramızda Allah'ın Kitabı ile hüküm ver! dedi.

Bu ikisinin daha anlayışlı ve dirayetli hâlde bulunan diğeri de:

— Evet yâ Rasûlallah, aramızda Allah'ın Kitabı ile hüküm ver ve da'vâmı söylemek üzere bana izin ver! dedi.

Rasülullah:

— "Söyle!" buyurdu. İkinci hasım söze başlayıp:

— Benim oğlum bu A'râbî'nin yanında ücretli (çoban) idi. -Râvî İmâm Mâlik: "el-Asîf", "Ecîr" yani "Ücretli"dir, demiştir.- Bunun karısıyle zina etmiş. Bana, bu zina suçundan dolayı oğluma recm cezası lâzım geleceğini haber verdiler. Ben bu adama yüz koyun ve bir de cariyemi fidye verip oğlumu kurtardım. Sonra ben bunu ilim ehli olan kimselere sorduğumda, onlar bana, (henüz bekâr olan) oğluna yüz deynek hadd ile bir sene gurbete sürgün gönderme cezası, bunun karısına da ancak taşlanma cezası gerektiğini haber verdiler. (Şimdi ne buyurursunuz yâ Rasûlallah?) dedi.

Bunun üzerine Rasülullah:

— "Dikkat edip iyi dinleyin! Nefsim elinde bulunan (Allah)’a yemîn ederim ki, ben elbette aranızda Allah'ın Kitabı ile hüküm vereceğim: Koyunların ile cariyen sana geri verilir!" buyurdu, oğluna da yüz deynek vurup bir sene sürgün etti.

 (Sonra sahâbîlerden) Uneys ibnu'd-Dahhâk el-Eslemiyye'ye, onun karısına gitmesi ve eğer suçunu i'tirâf ederse onu taşlaması emredildi. Kadın, suçunu i'tirâf etti, Uneys de ona taşlama cezasını uyguladı.

6716 Bize Şu'be, Muhammed ibn Ebî Ya'kûb'dan; o da Abdurrahmân ibn Ebî Bekre'den; o da babasından tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

— "Re'y ettiniz mi (bana haber veriniz); Eğer Eslem, Gıfâr, Muzeyne, Cuheyne kabileleri Temim, Âmir ibn Sa'saa, Gatafân ve Esed kabilelerinden hayırlı iseler, bu ikinciler elleri boş olmuş ve ziyan etmiş değiller midir?" buyurdu. Muhâtabları:

— Evet, eli boş olup ziyan etmişlerdir, dediler. Bunun üzerine Peygamber:

— "Nefsim elinde bulunan (Allah)’a yemîn ederim ki, onlar (Eslem, Gıfâr, Muzeyne, Cuheyne) bunlardan (yani Temîm, Âmir, Gatafân, Esed kabilelerinden) elbette daha hayırlıdırlar!" buyurdu.

6717 ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Urve haber verdi. Ona da Ebû Humeyd es-Sâidî (radıyallahü anh) şöyle haber vermiştir: Rasülullah (sallallahü aleyhi ve sellem) - Abdullah ibnu'l-Lutbiyye el-Ezdî isminde- bir adamı zekât toplama me'mûru ta'yin etmişti. Bu me'mûr işini bitirdiği zaman Rasûlüllah'a geldi de:

— Yâ Rasûlallah! Şu sizin zekât mahnızdır, bu da bana hediye verilmiştir, dedi.

Rasûluîlah da ona:

— "Sen babanın ve ananın evinde otursaydın da sana hediye verilir miydi yahut verilmez miydi baksaydın ya!” buyurdu.

Akabinde zevalden sonraki bir namaz ardında ayağa kalktı, şehâdet kelimelerini söyledi ve Allah'ı lâyık olduğu sıfatlarla sena etti.'

Sonra "Ammâ ba'du = Sözün bundan sonrası şudur" deyip şu hutbeyi söyledi:

— "Bu âmilin, yânı me'mûrun hâli nedir? Ben onu bir işe me'mûr ta'yîn ediyorum, sonra bana gelip hesap verirken: Şu sizin işinizdir, bu da bana hediye verildi diyor! O, babasının ve anasının evinde otursaydı da ona hediye verilir miydi yahut verilmez miydi baksaydı ya! Muhammed'in nefsi elinde bulunan (Allah)’a yemîn ederim ki, herhangibiriniz devlet-millet malından hainlik yapıp haksız birşey alırsa, muhakkak kıyâmet gününde o çaldığı malı boynu üzerinde taşıyarak getirecektir. Öyle bir hâlde ki, çaldığı şey bir deve ise, deveyi iniltisi olduğu hâlde; bir sığır ise, bağırması olduğu hâlde; bir davar ise, yine melemesi olduğu hâlde bunların herbirini boynunda taşıyarak getirecektir. Ben (emrolunduğum şeyi sizlere) tebliğ ettim!" buyurdu.-

Ebû Humeyd: Bundan sonra Rasûlüllah elini, bizim kendi koltuk altı beyazlığını göreceğimiz derecede yukarı kaldırdı, dedi.

Yine Ebû Humeyd: Bu hutbeyi benimle beraber Zeyd ibn Sabit de Peygamber'den işitmiştir; ona da sorunuz! Dedi.

6718 Bize Hişâm -ki o, İbnu Yûsuf'tur- Ma'mer ibn Râşid'den; o da Hemmâm ibn.Münebbih'ten haber verdi ki, Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ebû'l-Kaasım (sallallahü aleyhi ve sellem): "Muhammed'in nefsi elinde bu-lunan (Allah)’a yemîn ederim ki, eğer sizler benim bilmekte olduğum şeyleri bilir olsaydınız, muhakkak çok ağlar ve elbette az gülerdiniz!" buyurdu.

6719 Ebû Zerr el-Gıfârî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben bir kerresinde Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ın huzuruna vardım, o sırada kendisi Ka'be'nin gölgesinde: "Ka'be'nin Rabb'ine yemîn ederim ki, muhakkak onlar çok hüsrandadırlar, Ka'be'nin Rabb'ine yemîn ederim ki, muhakkak onlar çok zarardadırlar!" buyuruyordu.

Ben kendi kendime: Benim hâlim nedir ki? Bende birşey mi görülüyor - Bir zabta göre: Acaba bende hüsranı gerektirecek birşey mi görüyor?- Benim hâlim, şanım ne olabilir ki? dedim.

Rasûlüllah bu sözü tekrarlayıp söylerken, ben de yanına oturdum. Susmağa da muktedir olamayıp Allah'ın irâdesi beni kaplayarak:

— Yâ Rasûlallah! Babam anam Sana feda olsun! Bu hüsranda (ve büyük ziyanda) olanlar kimlerdir? diye sordum.

Rasûlüllah:

— "Malları çok olanlardır (zenginlerdir). Fakat bunlardan (malındaki hakları) şöyle, şöyle, şöyle (etraflarındaki fakirlere) verenler müstesnadırlar" buyurdu.

6720 Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Süleyman (Peygamber):

— Vallahi ben bu gece doksan kadına dolaşırım da, onların herbiri Allah yolunda savaşacak birer süvârî getirir, diye yemîn etti.

Arkadaşı kendisine:

— İnşâallahu de! dedi.

Süleyman 'İnşâallâh' demedi ve bütün kadınlarına dolaştı. Neticede birtek kadın müstesna, onlardan hiçbiri gebe kalmadı. Sonra o bir kadın da yarım bir çocuk getirdi. Muhammed'in nefsi elinde olan (Allah)’a yemîn ederim ki, eğer Süleyman 'İn şâallah' deseydi, o çocukların hepsi de Allah yolunda birer süvârî olarak muhakkak cihâd ederlerdi!".

6721  el-Berâ ibn Âzib (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e ipekten bir kumaş parçası hediye edildi de insanlar onu elden ele dolaştırmaya, güzelliğinden ve yumuşaklığından hayret edip hoşlanmaya başladılar. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

— "Siz bundan hayrete mi düşüyorsunuz?" buyurdu. Sahâbîler:

— Evet yâ Rasûlallah, bu bizim çok hoşumuza gitti, dediler. Rasûlüllah:

— "Nefsim elinde bulunan (Allah)'a yemîn ederim ki, Sa'd ibn Muâz'ın cennetteki mendilleri elbette bundan daha hayırlıdır" buyurdu.

Şu'be ve İsrâîl, Ebû İshâk'tan yaptıkları rivayetlerinde "Vellezî nefsî biyedihi" fıkrasını söylemediler.

6722  Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Utbe ibn Rabîa kızı Hind:

— Yâ Rasûlallah! Vaktiyle yeryüzünde bulunan hiçbir ev halkının zelîl olmaları, bana Sen'in ev halkının zelîl olmaları derecesinde sevgili olmazdı. Sonra bu gün ise yer üzerinde bulunan ev sâhiblerinden hiçbirinin azîz olmaları, bana Sen'in ev halkının azîz ve saâdetli olmasından daha sevimli değildir! dedi.

-Metinde "Ahbâ" ve "Hıbâ" kelimelerini şekk ile söyleyen, râvî Yahya ibn Bukeyr'dir.-Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

— "Muhammed'in nefsi elinde olan (Allah)’a yemîn ederim ki (ben de sana nisbetle bunun gibiyim)" buyurdu.

Hind:

— Yâ Rasûlallah! (Kocam) Ebû Sufyân çok sıkı, cimri bir kimsedir. Onun malından ailemize yedirmemde bana bir günâh olur mu? diye sordu.

Rasûlüllah:

— "Hayır, ancak ma'rûf ölçü ile yedirmelisin" buyurdu.

6723 Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) tahdîs edip şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) arkasını Yemen'in tabaklanmış derisinden kubbe şeklinde kurulmuş bir çadıra dayandığı sırada, bir ara sahâbîlerine:

— "Sizler cennet ehlinin dörtte biri olmanıza razı olur musunuz?" diye sordu. Sahâbîler:

— Evet razı oluruz! dediler. Rasûlüllah:

— "Cennet ehlinin üçte birini teşkil etmenize razı olmaz mısınız?" buyurdu. Sahabiler:

— Evet razı oluruz! dediler. Bu sefer Rasûlüllah:

— "Muhammed'in nefsi elinde bulunan (Allah)’a yemin ederim ki, ben sizin muhakkak cennet ehlinin yarısı olmanızı ümîd etmekteyim" buyurdu.

6724 Ebû Saîd eI-Hudrî (radıyallahü anh)'den (o, şöyle demiştir): Bir kişi, diğer bir kişinin bütün gece tekrarlayarak "Kul huvellâhu ahad" Sûresini okur olduğunu işitti. Sabah olunca Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a gitti de, o kimsenin bütün gece bu sûreyi okumasını azımsayarak, Rasûlüllah'a zikretti. Bunun üzerine Rasûlüllah:

— "Nefsim elinde bulunan (Allah)a yemîn ederim ki, bu sûreyi okumak, muhakkak bütün Kur'ân'ın üçte birine denk olur" buyurdu.

6725 Bize Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) tahdîs etti ki, kendisi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işitmiştir: " (Namazda) rukû'u ve sucûdu tam yapınız. Nefsim elinde bulunan (Allah)a yemîn ederim ki, ben, sizler rukû'a vardığınız zaman da, sucuda vardığınız zaman da sırtımın arkasından sizleri muhakkak görmekteyim" buyuruyordu.

6726 Şu'be, Hişâm ibn Zeyd'den; o da Enes ibn MâIik (radıyallahü anh)'ten şöyle haber verdi: Bir kerresinde Ensâr'dan bir kadın, beraberinde çocukları olduğu hâlde Peygamber'e geldi (ve bir hacetini söyledi). Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Nefsim elinde bulunan (Allah)’a yemin ederim ki, siz Ensâr cemâati bana insanların muhakkak en sevimlilerisiniz" buyurdu ve bunu üç kerre söyledi.