95- Kişinin "Veyleke" Sözü Hakkında Gelen Şey Bâbı6229 Bize Hemmâm ibn Yahya, Katâde'den; o da Enes (radıyallahü anh)'ten tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir adamın kurbanlık deveyi sürüp götürmekte olduğunu görmüş de ona: — "Deveye bin!" buyurmuş. O kimse: — Bu deve kurbanlıktır, demiş. Rasülullah: — "Bu kurbanlık deveye bin! Veyl olsun sana!" buyurmuştur. 6230- Bize Kuteybe ibn Saîd, Mâlik'ten; o da Ebu'z-Zinâd'dan; o da el-A'rec'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasülullah (sallallahü aleyhi ve sellem) birisini kurbanlık devesini sevkederken görmüş de ona: — "Deveye bin!" buyurmuş. O kimse: — Yâ Rasûlallah! Bu deve kurbanlıktır! demiş. Rasûlüllah ikinci yahut üçüncü defasında: — "Bu kurbanlık deveye bin! Yazıklar olsun sana!" buyurmuştur. 6231 Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir seferde idi. Beraberinde siyah bir hizmetçisi vardı ki, ona Enceşe deniliyordu. Bu siyah köle, kaafilenin develerini güzel neşîdeler okuyarak sevkediyor ve hızlı yürütüyordu. Rasûlüllah ona: — "Veyl sana yâ Enceşe! Yavaş ol! Cam gibi (ince kalbli) olan kadınların develerini hızlı yürütme!" buyurdu. 6232 Ebû Bekre (Nufey’ ibnu'l-Hâris- radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bir adam Peygamber'in yanında bir kimseyi övdü. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona üç defa: — "Veyl sana! Kardeşinin boynunu kesip kopardın!" buyurup şöyle devam etti: — "Sizden biriniz bir kimseyi çaresiz medhedecek olursa 'Ben fulânı zahirine göre şöyle şöyle sanıyorum; ameline göre onu hesaba çekecek ise Allah 'tır, ben Allah'a karşı hiçbir kimseyi tezkiye etmem' desin. Bunu da o kimsenin böyle hâlini biliyorsa söylesin!" buyurdu. 6233 Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün ganimet taksimi yaparken Temîm oğulları'ndan Zu'l-Huvey-sıra lakablı bir adam: — Yâ Rasûlallah! Adalet et! dedi. Rasûlüllah: — "Veyl olsun sana! Ben adalet etmezsem kim adalet eder?” buyurdu. Bunun üzerine Omer: — Bana izin ver de şu adamın boynunu vurayım! dedi. Rasûlüllah şöyle buyurdu: — "Hayır (boynunu vurma) Onun birtakım arkadaşları vardır ki, sizden biriniz onların namazı yanında kendi namazını, onların oruçları yanında kendi orucunu hakîr görür. Onlar okun avdan delip çıkışı gibi dînden çıkarlar. (Avı delip geçen) okun demirine bakılır, onda kan nâmına birşey bulunmaz- Sonra okun ağaç kısmına bakılır, orada da birşey bulunmaz. Sonra okun yelesine -tüyüne- bakılır, orada da birşey bulunmaz. Ok, avın işkenbesi içindeki şeylere ve kana girip çıkmış, fakat onlardan hiçbirşey oka yapışıp kalmamıştır! Onlar, insanlar (müslümânlar) arasında bir ayrılma olduğu zaman ortaya çıkarlar. Onların alâmeti iki elinin birinde kadın memesi gibi yahut öteye beriye gidip gelen bir et parçası gibi birşey bulunan bir adamdır". Ebû Saîd şöyle dedi: Ben bunu Peygamber'den işittiğime şehâdet ediyorum. Ve yine şehâdet ediyorum ki, Alî ibn Ebî Tâlib onlarla harbettiği zaman, ben onun maiyyetinde idim. Öldürülenlerin içinde bu hadîste vasfedilen adam arandı. Netîcede Peygamber'in vasfettiği vasıf üzere birisi bulunup getirildi. 6234 Bize el-Evzâî haber verip şöyle dedi: Bana İbnu Şihâb, Humeyd ibn Abdirrahmân'dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den şöyle tahdîs etti: Bir adam Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a geldi de: — Yâ Rasûlallah! Ben helak oldum! dedi. Rasûlüllah: — "Vayhake (= Yazık sana) ne oldu?” buyurdu. O kimse: — Ramazânda oruçlu iken eşimin üzerine düştüm (yânı cima yaptım), dedi. Rasûlüllah: — "Bir köle âzâd et!" buyurdu. O kimse: — Köle bedelini bulamam, dedi. Rasûlüllah: — "Öyleyse iki ay zincirleme oruç tut!" buyurdu. O: — Buna güç yetiremem, dedi. Rasûlüllah: — "Öyleyse altmış fakire yemek yedirip doyur!" buyurdu. O: — (Bunun bedelini de) bulamam, dedi. O sırada Peygamber'e (hurma yaprağından örülmüş onbeş sâ' alabilen hurma dolu) bir zenbîl getirildi. — “Bu hurmayı al da fakirlere sadaka yap” buyurdu. O kimse: — Yâ Rasûlallah! Ailemden başka fakirler üzerine mi sadaka yapacağım? Nefsim elinde olan Allah'a yemîn ederim ki, Medine'nin iki yanı arasında benden daha ihtiyâçlı bir kimse yoktur, dedi. Bunun üzerine Peygamber, dişleri meydana çıkıncaya kadar güldü ve: — "Bunu al (ailene yedir)" buyurdu. Bu hadîsi ez-Zuhrî'den rivayet etmesinde el-Evzâî'ye Yûnus ibn Yezîd mutâbaat etmiştir. Abdurrahmân ibn Hâlid de ez-Zuhrî'den rivayetinde "Vayhake" yerine "Veyleke" ta'bîrini söylemiştir. 6235 Bize Ebû Amr el-Evzâî tahdîs edip şöyle dedi: Bana İbn Şihâb ez-Zuhrî, Atâ ibn Yezîd el-Leysî'den; o da Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh)'den şöyle tahdîs etti: Bir bedevî Arab: — Yâ Rasûlallah! Bana hicretin hükmünden haber ver, dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): — "Vayhake (Yazık sana) Şübhesiz hicret işi çok çetindir. Senin develerin var mı?" buyurdu. Bedevi: — Evet vardır, diye cevâb verdi. Rasûlüllah: — "Sen onların sadakalarını (yânı zekâtlarını) veriyor musun?" buyurdu. Bedevi: — Evet veriyorum, dedi. Rasûlüllah: — "Öyleyse sen denizlerin ötesinde olsan da Medine'ye uzak olan (yani yerinde) çalış! Çünkü Allah senin amelinden hiçbirşeyi eksik bırakmayacaktır" buyurdu. 6236 Bize Şu'be tahdîs etti ki, Vâkıd ibn Muhammed ibn Zeyd şöyle demiştir: Ben babam Muhammed ibn Zeyd'den işittim; o da İbn Omer (radıyallahü anh) 'den ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Veylekum" -yahut "Vayhakum"- ta'bîrini söyledi de sonra -Şu'be: Peygamber'in bu ta'bîrlerden hangisini söylediğinde şekkeden şeyhi Vâkıd ibn Muhammed'dir, demiştir-: — "Benden sonra birbirlerinin boyunlarını vuran kâfirlere dönmeyiniz!" buyurdu. en-Nadr ibn Şumeyl de Şu'be'den: "Vayhakum"sözünü söylemiştir. Omer ibnu Muhammed, babası Muhammed ibn Zeyd'den "Veylekum" yahut "Vayhakum" şeklinde söylemişti. 6237 Bize Hemmâm ibn Yahya, Katâde'den; o da Enes (radıyallahü anh)'ten şöyle tahdîs etti: Çöl ahâlîsinden bir adam Peygamber'e geldi de: — Yâ Rasûlallah! Kıyâmet saati ne zaman ayağa kalkacak (yani kıyâmet ne zaman kopacak)? diye sordu. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): — "Veyleke (Veyl sana)/ Sen kıyâmet için ne hazırladın?" diye Bedevî'ye sordu. — Ben onun için (fazla bir amel) hazırlamadım. Ancak ben Allah'ı ve Rasûlü'nü seviyorum, dedi. Rasûlüllah: — "Şübhesiz sen sevdiğinle berabersin" buyurdu. (Enes dedi ki:) Biz: — (Yâ Rasûlallah!) Bizler de böyle miyiz (âhirette sevdiklerimizle beraber miyiz)? diye sorduk. Rasûlüllah: — "Evet berabersiniz" diye tasdîk edince, biz o gün bu cevâbdan pek şiddetli bir ferah ile ferahlanıp sevindik. Bir gün Mugîre ibn Şu'be'ye âid olup benim yaşımda bulunan bir oğlan çocuğu uğradı da Peygamber: — "Eğer bu çocuğun eceli geri bırakılırsa, ihtiyarlık devri bu çocuğa erişmeden (burada hazır bulunanlar için olan) saat kopar" buyurdu. Bu hadîsi Şu'be, Katâde'den özetle söyledi. Katâde: Ben Enes'ten işittim; o da Peygamber'den, demiştir. |