Geri

   

 

 

 

İleri

 

90- Şiirden, Recezden ve Tegannîden Caiz Olacak Nevi'lerle Bunlardan Mekruh Kılınan Nevi'ler Bâbı

Ve Yüce Allah'ın şu kavli (Bâbı): "Şâirlere gelince; onlara da sapıklar uyarlar. Onların her vadide ifrata düşegeldiklerini ve hakîkaten yapmayacakları şeyleri söyler insanlar olduklarını görmedin mi? Ancak îmân edip de iyi iyi amellerde bulunanlar, Allah'ı çok zikredenler ve zulme uğratıldıklarından sonra öçlerini alanlar böyle değildir. O zulmedenler yakında hangi inkılâb ile yıkılacaklarını bilecekler" (eş-Şuarâ: 224-227).

6215 Ubeyy ibn Ka'b (radıyallahü anh), Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın: "Şiirden bir kısmı, şübhesiz hikmettir" buyurduğunu haber vermiştir.

6216 el-Esved ibn Kays şöyle demiştir: Ben Cundeb'den işittim şöyle diyordu: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gazvede yürürken, parmağına bir taş isabet etmiş, kanamıştı. Bunun üzerine Peygamber:

— "Hel enti illâ ısbaun demîti, Ve fî sebîli'llâhi mâ lakîti”

 (= Sen ancak bir parmaksın ki kanadın, Allah yolundadır bütün de çattığın)" buyurdu.

6217 Bize Ebû Seleme, Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Şâir sınıfının söylediği en doğru söz, Lebîd'in: Ela küllü şey'in mâ hala’llâhe bâtılu (İyi bilin ki, Allah'tan başka herşey bâtıldır) kelâmıdır. Ümeyye ibnu Ebi's-Salt da (şiirlerinde) müslümân olmağa yaklaşmıştı" buyurmuştur.

6218 Seleme ibnu’l-Ekva' (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bizler Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın maiyyetinde Hayber gazasına çıkmıştık. Bir gece yürüdüğümüz sırada kaafileden bir adam Âmir ibnu'l-Ekva'a hitaben:

— Yâ Âmir! Bize kısa vezinli şiirlerinden biraz dinletsen ya! dedi.

Selemetu'bnu Ekva': Âmir, şâir bir kimse idi, dedi. Bu istek üzerine Âmir, bineğinden aşağıya indi ve kaafileyi şu beyitleri söyleyerek yürütüyordu:

Allâhumme! Levlâ ente mehtedeynâ,

Velâ tasaddaknâ velâ sedleynâ,

Fe'ğfir fidâen leke maktefeynâ,

Ve sebbiti'l-akdâme in lâkaynâ,

Ve elkıyen sekîneten aleynâ,

İnnâ izâ sîha bina eteynâ,

Ve bi's-siyâhı avvelû aleynâ.

[= Yâ Allah! Sen olmayaydın biz doğru yolu bulmaz, sadaka da vermez, namaz da kılmazdık. Hayâtımız Sen'in rızân yolunda feda olsun, İşlediğimiz günâhları mağfiret eyle! Düşmanlarla karşılaşırsak ayakları sabit kıl. Üzerimize sekînet ve metanet indir. Biz kıtale çağırıldığımız zaman hemen savaşa geliriz. O düşmanlar bizim üzerimize (yiğitlikle değil) bağırmakla hamle yapmışlardır.]

Bu şiir üzerine Rasûlüllah:

— "Şiir inşâd edip develeri yollandıran kimdir?" diye sordu. Sahâbîler:

— Âmir ibnu'l-Ekva'dır, dediler. Rasûlüllah:

— "Allah Âmir'e rahmet eylesin!" diye duâ etti. Kaafileden bir adam (Omer ibnu'l-Hattâb):

— Ey Allah'ın Peygamberi! Âmir'e cennet vâcib oldu (şehîdliği kesinleşti). Keski onunla (onun şiir ve yiğitliğiyle) bizleri bir müddet daha faydalandırsaydın! dedi.

Nihayet Hayber'e geldik ve Hayber halkını muhasara ettik. (Fakat muhasara yirmi gün sürmüştü.) Hattâ bize şiddetli bir açlık isabet etmişti. Sonra Yüce Allah müslümânlara Hayber kalelerinin fethini müyesser kıldı. Hayber'in müslümânlara açılıp fetholunduğu günün akşamı, mücâhidler yer yer birçok ateşler yakmışlardı. Rasûlüllah:

— "Bu ateşler nedir? Ne için yakıyorsunuz?" diye sordu. Sahâbîler:

— Et pişirmek için, diye cevâb verdiler. Rasûlüllah:

— "Hangi et (ne eti)?" sordu. Sahâbîler:

— Evcil eşeklerin eti! diye cevâb verdiler. Rasûlüllah:

— "O etleri dökünüz, kaplarını da kırınız!" buyurdu. Bir adam:

— Yâ Rasûlallah! Etleri döküp de kapları yıkasak olmaz mı? diye sordu.

Rasûlüllah:

— "Yâhud öyle yapınız!" buyurdu.

Hayber'de düşman kavim harb saffı bağlayınca (Âmir, Yahûdîler'in en cenkçi pehlivanı Merhab'a karşı mubâriz çıktı). Âmir'in kılıcında bir kısalık vardı. Âmir bu kısa kılıcıyla vurmak için Yahûdî'ye uzandı. Fakat kılıcının keskin yüzü dönüp Âmir'in diz kapağına isabet etti ve kendisi bu yaradan vefat etti.

 (Râvî dedi ki:) Rasûlüllah ile beraber ordu Hayber'den döndükleri sırada Rasûlüllah beni rengi değişmiş olarak gördü ve bana:

— "Senin neyin var?" diye sordu. Ben de O'na:

— Babam anam Sana feda olsun! Bâzı kimseler (amcam) Âmir'in amelinin bâtıl olduğunu söylediler! dedim.

Peygamber:

— "Bunu kim söyledi!" dedi. Ben de O'na:

— Fulân, fulân, fulân kimseler ve Useyd ibn Hudayr el-Ensârî söyledi, dedim.

Rasûlüllah:

"Bunu söyleyen, yalan söylemiştir. Âmir için muhakkak iki ecir vardır: -Rasülullah iki parmağı arasını birleştirdi-: Hiç şübhesiz o hem bir çalışkandır, hem de bir mücâhiddir. Medine'de Âmir'in benzeri bir Arab az yetişmiştir" buyurdu.

6219 Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir sefer esnasında kadınlarından bâzılarının yanına geldi. Onların beraberinde (Enes'in anası) Ümmü Suleym de vardı (Enceşe adında güzel sesli bir hizmetçi, kadınların develerini şiirler tegannî ederek sevkediyordu). Peygamber ona:

— "Yâ Enceşe! Cam şişeleri (gibi olan kadınların binek develerini) yavaş bir sürüşle sevket!" buyurdu.

Râvî Ebû Kılâbe: Peygamber Öyle bir söz konuştu ki, eğer biriniz o kelimeyi konuşsaydı sizler muhakkak o kelimeyi o şahıs üzerine ayıplardınız, demiştir. Peygamber'in sözü "Cam şişelerini sevkedişini yavaş yap"tır.