Geri

   

 

 

 

İleri

 

4- Peygamberin Kâtibi Bâbı

5040.......Ubeyd ibnu's-Sebbâk şöyle dedi: Zeyd ibn Sabit şöyle dedi: Ebû Bekr bana haber gönderip çağırdı da:

— Sen, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) için vahyi yazıyordun. Binâenaleyh sen Kur'ân'ın ardına düşüp gereği gibi araştır, dedi.

Bunun üzerine ben de Kur'ân’ın ardına düşüp gereği gibi araştırdım. Nihayet et-Tevbe Sûresi'nin sonundaki iki âyeti Ebû Huzeyme el-Ensârî'nin yanında buldum, onları ondan başka bir kimsenin yanında (yazılı olarak) bulamadım. O iki âyet şunlardır: "And olsun, size kendinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır ve güç gelir. Üstünüze çok düşkündür. Mü'minleri cidden esirgeyicidir, bağışlayıcıdır o. (Sana îmân etmekten) yüz çevirirlerse deki: Bana Allah yeter. O'ndan başka hiçbir ilâh yok. Ben ancak O'na güvenip dayandım. O, büyük Arşın sahibidir" (et-Tevbe: 128-129)

5041  el-Berâ şöyle dedi: "Lâ yestevi’l-kaaidûne mine’l mü'minîne vel-mucâhidüne fî-sebîli’llâhi..." (en-Nisâ: 95) âyeti nazil olduğu zaman Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

"Bana Zeyd'i çağır, levha, divit ve kürek kemiği -yahut: kürek kemiği ve divit- getirsin" buyurdu.

Sonra:

"Yaz: Lâ yestevi’l-kaaidun..." buyurdu. Peygamber'in sırtının arkasında, a'mâ olan Amr ibnu Ümmi Mektûm vardı. O:

— Yâ Rasûlallah! Ben gözleri zarara uğramış bir kimseyim, binâenaleyh bana ne emredersin? Dedi.

Akabinde bu âyetin yerinde: "Lâ yestevi’l-kaaidune mine'l-mü'minine fî sebili'ilâhi gayru uli’d-darari... " (en-Nisâ: 95) nazil oldu