Geri

   

 

 

 

İleri

 

2- Kur'ân, Kureyş ve Arab Lisânı ile Nâzil Oldu

Bu, birçok âyetlerde "Kur'ânen Arabiyyen", "Bilisânin Arabiyyin mübînin" şeklinde sarîh olarak beyân edilmiştir

5035 Enes ibn Mâlik haber verip şöyle dedi: Usmân, Zeyd ibn Sabit, Saîd ibnu’l-Âs, Abdullah ibnu’z-Zubeyr ve Abdurrahmân ibnu'l-Hâris ibn Hişâm'a sûreleri Mushaflara nakletmelerini emretti ve o istinsah hey'etindeki son üç kişiye hitaben:

— Sizler ve Zeyd ibn Sabit, Kur'ân'ın Arabça lügatlerinden herhangi Arabça bir lügatte ihtilâf ettiğiniz zaman, o lügati Kureyş lisâniyle yazınız. Çünkü Kur'ân, Kureyş kabilesinin dili ile indirildi, dedi. Onlar da böyle yaptılar

5036 Atâ ibn Ebî Rebâh şöyle dedi: Bana Safvân ibn Ebî Ya’lâ ibn Umeyye şöyle haber verdi:

— Ya'lâ, keşki ben Rasûlüllah'ı, üzerine vahy indirildiği sırada göreydim, der dururdu.

Nihayet Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Cı'râne'de bulunduğu zaman, üzerinde bir kumaş kendisini gölgelendirmiş ve yanında da sahâbîlerinden birtakım insanlar bulunduğu sırada, güzel koku sürünmüş bir kimse yanına çıkageldi. Ve:

— Yâ Rasûlallah! Güzel koku süründükten sonra bir cübbe içinde umre için ihrama giren kimse hakkında ne dersiniz? Diye sordu.

Peygamber, bir müddet baktı. Akabinde kendisine vahy geldi. Bunun üzerine Omer, Ya'lâ'ya "Gel" diye işaret etti. Ya'lâ geldi ve başını, Peygamber'i örtmekte olan örtünün içine soktu. Peygamber'i yüzü kızarmış, uyuyan kimsenin gidip gelen nefesi gibi horulduyor vaziyette gördü. Peygamber'in hâli bir müddet böyle devam etti. Sonra Peygamber'den bu hâl sıyrıldı. Bunun üzerine Peygamber:

— "Biraz evvel umreden bana suâl soran kimse nerede?" diye sordu.

Hemen o suâli soran kimse arandı ve bulunup Peygamber'in yanına getirildi. Peygamber:

"Sendeki kokuya gelince, onu üç kerre yıka, üzerindeki cübbeye gelince, onu da çıkar, sonra haccında yapmakta olduğun fiilleri umrende de yap" buyurdu