Geri

   

 

 

 

İleri

 

77- el-Mürselât Sûresi

Rahman ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle

" (O kâfirlere şöyle denilecek:) Haydi o yalan diyegeldiğiniz şeye gidin. Haydi, o üç çatallının gölgesine gidin. Ki o gölgelendirici değil, alevden de korumaz. Çünkü o öyle kıvılcım atar ki, herbiri sanki bir saraydır. Herbiri sanki sarı sarı erkek develerdir. Yalan sayanların vay o gün hâline! Bu, dillerinin konuşmayacağı bir gündür. Onlara izin de verilmeyecek ki özür dilesinler" (Âyet: 29-36). Ve Mucâhid, buradaki "Cumâlât", "Hıbâl" (yani gemileri bağladıkları kalın ipler) ma'nâsınadır, demiştir

"Onlara rükû' edin (eğilin) denildiği zaman rükû' etmezler" (Âyet: 4); bu, "Namaz kılın denildiği zaman namaz kılmazlar" ma'nâsınadır, demiştir.

İbn Abbâs'a "Bu, dillerinin konuşmayacağı bir gündür" (Âyet: 35) kavli, "Rabb'imiz olan (Sen) Allah'a and ederiz ki, biz müşriklerden değildik" (el-Enâm: 22) kavli ve bir de "O gün ağızlarının üstüne mühür basarız... " (Yâsîn: 65) âyetleri soruldu (yani: Bunlar arasını birleştirmek nasıldır? Denildi). O da bu soruya: Kıyâmet günü, çok çeşitli zamanları ve mekânları olan uzun bir gündür. Bir zaman ve mekânda konuşurlar, bir zaman ve mekânda da ağızları üzerine mühür basılır (konuşmaz olurlar), diye cevâb vermiştir.

1. Bâb

4979 Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bizler Rasûlüllah'ın beraberinde idik. Kendisine "Vel-murselâti" Sûresi indirildi. Biz de hemen bu sûreyi O'nun ağzından almağa çalışıyorduk. Bu sırada bir yılan çıktı. Biz hemen onu öldürmeğe koşuştuk, fakat yılan bizleri geçti ve kovuğuna girdi. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

— "Sizler onun şerrinden korunduğunuz gibi, o da sizin şerrinizden korundu" buyurdu.

4980 Buhârî burada bu Abdullah ibn Mes'ûd hadîsinin rivayet edildiği ayrı ayrı beş senedi tam olarak vermiş, metin vermemiştir.

4981-...... el-Esved şöyle demiştir: Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle dedi: Bizler (Minâ'da) bir mağaranın içinde Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın beraberinde bulunduğumuz sırada kendisine "Vel-murselâti" Sûresi indi. Biz de hemen O'nun ağzı bu sûreyi okumakla henüz ıslak olduğu hâlde (yani inmesinin ilk vaktinde taze taze), bu sûreyi O'nun ağzından aldık. Bu sırada bir yılan çıktı. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

— "Üzerinize vâcibdir: Bu yılanı öldürünüz" buyurdu. Abdullah dedi ki: Biz yılana doğru koşuştuk, fakat yılan bizim önümüze geçti.

Abdullah dedi ki: Bunun üzerine Rasûlüllah:

— "Yılan sizin şerrinizden vikaaye olundu, nitekim sizler de onun şerrinden vikaaye olundunuz" buyurdu

2. Bâb

Yüce Allah'ın Şu Kavli: “Çünkü o ateş öyle kıvılcım atar ki, herbiri sanki bir saraydır" (Âyet: 32)

4982  Bize Abdurrahmân ibnu Abis en-Nahaî tahdîs edip şöyle dedi: Ben İbn Abbâs'tan işittim. O "İnnehâ termîbi-şererin kel-kasarı" kavlini “Ke'l-kasari" şeklinde fetha ile okuyor ve şöyle diyordu:

— Biz ağacı üç zira' kadar yahut daha az uzunlukta olarak kaldırırdık. Biz bu uzunluktaki ağacı kışın onunla ısınmak için kaldırır dikerdik de buna "el-Kasar" ismi verirdik

3. Bâb

Yüce Allah'ın Şu Kavli:

"Sanki o kıvılcımın herbiri sarı sarı erkek develerdir (Âyet: 33)

4983  Abdurrahmân ibnu Abis şöyle dedi: Ben İbn Abbâs radıyallahü anhüma'tan işittim, o "İnnehâ termî bi-şererin ke'l-kasrı" -sâd'ın sükûnu ile- kelâmı hakkında şöyle dedi:

— Biz üç zira' kadar ve bundan uzun ağaç gövdesini almaya karar verirdik de bunu kışın soğuğundan siperlenmek için kaldırır dikerdik. İşte biz bu uzunluktaki ağaca "el-Kasar" ismi verirdik. "Keennehu cumâlâtun sufrun", buradaki "Cumâlât” "Birbiri üstüne yığılıp toplanır da nihayet adamların belleri gibi olan gemilerin bağlandığı kalın iplerdir.

4. Bâb

Yüce Allah'ın Şu Kavli: "Bu, onların konuşamayacakları gündür (Âyet: 35).

4984  Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Biz Peygamber'in beraberinde (Minâ'da) bir mağara içinde bulunduğumuz sırada kendisine "VeH-murselâti" Sûresi indi. Peygamber bu sûreyi tilâvet ediyordu. O'nun ağzı bu sûreyi okumakla taptaze olduğu hâlde (yani ilk inişinde) ben de O'nun ağzından bu sûreyi almaya çalışıyordum. Ansızın bir yılanın üzerimize hücum ettiğini gördük. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

— "Yılanı öldürün" buyurdu.

Biz de onu öldürmeye davrandık. Fakat yılan gitti. Bunun üzerine Peygamber:

— "Siz yılanın şerrinden korunduğunuz gibi, o da sizin şerrinizden korundu" buyurdu.

Buhârî'nin üstadı Omer ibnu Hafs: Ben bu hadîsi babam Hafs ibn Gıyâs'tan ezberledim, bunda "Minâ'da bir mağara içinde bulunuyorduk" fıkrası vardır, demiştir