Geri

   

 

 

 

İleri

 

71- Nûh Sûresi

Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle

"Siz neye ummazsınız Allah için bir vakaar? Yaratmışken O sizi tavır tavır bu tavra kadar!" (Âyet: 13-14); buradaki "Etvâran" "Şu tavır, şu tavır olarak" demektir. "Tavrını geçti" denilir ki, "Kadrini geçti" ma'nâsınadır

"Bunlar büyük büyük tuzaklar yaptılar" (Âyet: 22); buradaki "Kubbâr", "Kubâr"dan daha şiddetli ve daha beliğdir. "Cummâl" ve "Cemil" de böyledir. Çünkü şeddeli olan kelime belâgatçe şeddesizden daha şiddetlidir. "Kubbâr", "Kebîr" ma'nâsınadır. Yine hafifletmekle şeddesiz olan "Kubâran" da "Kebîr" ma'nâsınadır. Arab "Raculun hussânun ve cemmâlun" der ve yine "Racûlun husânun ve cumâlun" der. İkinci "Husânun" ve "Cumâlun" kelimeleri hafifletilmiştir, yani şeddesizdir. Şeddeliler, şeddesiz olanlardan daha beliğdirler.

"Nûh: 'Ey Rabb'im, yeryüzünde kâfirlerden yurt tutan hiçbir kimse bırakma' demişti" (Âyet: 26); buradaki "Deyyâr", "Devr" masdarından türemiştir, lâkin bunun vezni "Deverân"dan "Fey'âlun"dur. Nitekim Omer ibnu'l-Hattâb "el-Hayyu'l-Kayyâm" şeklinde okudu, bu da "Kumtu" fiilindendir

Başkası da: " (Yeryüzünde dolaşan) bir tek deyyâr bırakma" demektir, dedi

"Nûh şöyle demişti:.. Ey Rabb'im, beni, anamı, babamı, îmân etmiş olarak evime girenleri (kıyâmete kadar gelecek) erkek mü'minleri ve kadın mü'minleri Sen mağfiret eyle. Zâlimlerin helakinden başka birşeyini de artırma!" (Âyet: 28); buradaki "Tebâren", "Helâken" ma'nâsınadır, dedi (Bu ikisini söyleyen Ebû Ubeyde'dir).

Ve İbn Abbâs şöyle demiştir: "Şöyle dedim: Artık Rabb’inizden mağfiret isteyin. Çünkü çok mağfiret edicidir. (O sayede) gök üstünüze bol bol yağmur salıverir. Sizin mallarınızı, oğullarınızı da çoğaltır; size bağlar, bustânlar verir; size ırmaklar akıtır" (Âyet: 10-12); buradaki "Mıdrâran", "Yağmurların bâzısı bâzısının ardından gelir, ardarda yağar” ma'nâsınadır

"Size ne oluyor, Allah için bir vakaar ummuyorsunuz?" (Âyet: 13); buradaki "Vakaaran", "Azameten" ma'nâsınadır

1. Bâb

"Sakın taptıklarınızı bırakmayın. Hele Vedd'den, Suvâ'dan, Yegûs'tan, Yeûk'tan ve Nesr'den asla vazgeçmeyin, dediler" (Âyet: 23)

4969 İbnu Cureyc şöyle demiştir: Ve Atâ el-Hurâsânî, İbn Abbâs radıyallahü anhüma'tan olmak üzere şöyle dedi: Nûh kavmindeki vesenler, sonradan Arab kavminde oldu. Vedd putuna gelince; o, Devmetu'l-Cendel'de Kelb kabilesinin idi. Suvâ' putu, Huzeyl kabilesinin idi. Yeûs, Murad kabilesinin, sonra da Yemen'in Sebe' şehrinin yanında el-Cevf mevkiinde Gutayf oğulları'nın idi. Yeûk, Yemenli bir kabîle olan Hemdân'ın idi. Nesr de Hımyer'in Zu'l-Kelâ' hanedânının idi. Bu isimler esasen Nûh kavminden bâzı sâlih adamların isimleridir. Bu iyi kimseler vefat ettikleri zaman şeytân onların mensûb oldukları kavimlerine, bunların adlarına, hayâtlarında oturageldikleri mevki'lere birtakım putlar dikin ve onlara bu adamların isimlerini verin diye (rek onları saptırmıştır). Onlar da putları dikmişler ve bunlara o iyi kimselerin adlarını vermişledir. Bu heykellere ilk zamanlarda ibâdet edilmemiştir. Nihayet bunları dikmiş olan nesiller vefat ettikleri ve bunlarla ilgili bilgiler neshedilip unutulduğu zaman, cehaletle bunlara tapılmıştır