Geri

   

 

 

 

İleri

 

46- Şâm Toprağından Olan Mûte Gazvesi Bâbı

4305 Saîd ibn Ebî Hilâl şöyle demiştir: Ve bana Nâfi' haber verdi; ona da İbn Omer, Mûte günü Ca'fer'i öldürülmüş hâlde gördüğünü bildirip, şöyle haber vermiştir: Ben Ca'fer'in vücûdunda süngü ve kılıç darbesi olarak elli yara saydım. Bu elli yaradan hiçbirisi arkasında değildi.

4306 Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mûte gazvesinde Zeyd ibn Hârise'yi kumandan ta'yîn etti de:

— "Eğer Zeyd öldürülürse Ca'fer komutandır. Ca'fer de öldürülürse Abdullah ibn Revaha komutandır" buyurdu.

Abdullah ibn Omer: Bu gazvede ben de mücâhidler içinde bulundum. Biz Ca'fer ibn Ebî Tâlib'i (şehîd edildikten sonra) aradık da, onu şehîdler arasında bulduk. Onun bedeninde doksan küsur süngü ve ok yarası tesbît ettik.

4307  Bize Hammâd ibn Zeyd, Eyyûb'dan; o da Humeyd ibn Hilâl'den; o da Enes (radıyallahü anh)'ten şöyle tahdîs etti: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Zeyd'in, Ca'fer'in ve Abdullah ibn Revâha'nın şehîd edildiklerim, insanlara onların haberleri gelmeden önce bildirdi. Peygamber:

— "Zeyd sancağı eline aldı, vuruldu. Sonra Ca'fer aldı, o da vurulup şehîd oldu. Sonra bayrağı İbnu Revâha aldı, o da vurulup şehîd oldu" buyurdu.

Peygamber bunları bildirirken iki gözü yaş döküyordu. Sonra Peygamber:

— "Nihayet sancağı Allah'ın kılıçlarından bir kılıç (olan Hâlid ibn Velîd) aldı; neticede Allah mücâhidlere fethi müyesser kıldı" buyurdu.

4308  Ben Yahya ibn Saîd el-Ensârî'den işittim, o şöyle dedi: Bana Abdurrahmân ibn Saîd'in kızı Amre haber verip şöyle dedi: Ben Âişe (r.anha)'den işittim, şöyle diyordu: Zeyd ibnu Hârise'nin Ca'fer ibn Ebî Tâlib'in ve Abdullah ibn Revâha'nın öldürüldükleri haberi geldiği zaman Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) mescidde oturdu, kendisinde hüzün ve keder biliniyordu.

Âişe devamla dedi ki: Ben de kapının Rasûlüllah'ın görüleceği bir aralığından kendisine bakıyordum. Bu sırada Rasûlüllah'a birisi geldi ve:

— Ey Rasûlallah! Ca'fer'in kadınları... dedi ve onların ağlamalarını zikretti.

Rasûlüllah da o kimseye, kadınları çığlıkla ağlamaktan nehyetmesini emretti.

Râvî dedi ki: O adam gitti, sonra ikinci defa geldi ve:

— Ben kadınları nehyettîm, dedi de, onların kendisine itaat etmediklerini zikretti.

Râvî dedi ki: Rasûlüllah yine kadınları men' edin diye buyurdu. O zât yine gitti, sonra geldi de:

— Vallah kadınlar bize galebe ettiler, dedi. Âişe: Rasûlüllah o adama:

— "Bu kadınların ağızlarına toprak saç!" buyurdu. Âişe dedi ki: Ben o adama:

— Allah senin burnunu topraklasın (zelîl etsin)! Vallahi sen ne sana verdiği emri yerine getirdin, ne de Rasûlüllah'ı bulunduğu meşakkati ve hüznü içinde kendi hâline bıraktın! Diye çıkıştım.

3409 Âmir eş-Şa'bî şöyle demiştir: Abdullah ibn Omer, Cafer'in oğlu Abdullah'a rastlayıp selâm verdiği zaman:

— Selâm sana ey iki kanatlının oğlu! Derdi.

3410 Ebû Hazım şöyle demiştir: Ben Hâlid ibnu'l-Velîd'den işittim, şöyle diyordu: Yemîn ederim ki, Mûte harbi gününde elimde dokuz kılıç kırıldı. Yalnız elimde Yemen'e mensûb ağzı enli Bir kılıç kırılmayıp dayandı.

4311 Hâlid ibnu'l-Velîd'den işittim, o şöyle diyordu: Yemîn ederim ki, Mûte gazvesi gününde elimde dokuz kılıç kırıldı ve elimde yalnız Yemen'e mensûb ağzı enli bir kılıç dayandı.

4312 en-Nu'mân ibn Beşîr (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Abdullah ibnu Revâha bir hastalığı sırasında bayıldı da kızkardeşi ve en-Nu'mân ibn Beşîr'in anası olan Amre, onu öldü sanarak: "Vah benim dağım dayanağım! Vah şuyum, vah buyum!" diye, İbn Revâha'nın birtakım vasıflarını sayarak ağlamaya başladı. İbn Revâha o baygınlıktan ayrıldığı zaman kızkardeşi Amre'ye:

— Sen benim hakkımda birşey söyledikçe (bir melek tarafından) bana: Sen böyle misin? Denildi, dedi (de ağlamasını nehyetti).

4313 en-Nu'mân ibn Beşîr (radıyallahü anh): Abdullah ibn Revâha bayıldı, deyip geçen hadîsi söyledi. Bunda şunu ziyâde etti: Abdullah ibn Revâha (Mûte gazvesinde) öldüğü zaman kızkardeşi Amre ona ağlamadı.