Geri

   

 

 

 

İleri

 

10- Bâb

 (Bu, geçen bâbdan bir fasıl gibidir.)

4033 - 34.......Bize Abdurrahmân ibnu'l-Gasîl, Hamza ibnu Ebî Useyd ile ez-Zubeyr ibnu'l-Munzir ibn Ebî Useyd'den tahdîs etti ki, Ebû Useyd Mâlik ibnu'r-Rabîa şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Bedir günü bize: ''Düşmanlar size yaklaştıkları, yânı size kalabalık geldikleri zaman onlara ok atınız da (uzaktalarken atmayıp) oklarınızı kendi yanlarınızda alıkoyunuz” buyurdu.

4035 Ebû İshâk şöyle demiştir: Ben el-Berâ ibn Âzib (radıyallahü anh)'den işittim, şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Uhud günü okçuların başına Abdullah ibn Cubeyr'i kumandan yaptı. Müşrikler bizden yetmiş kişiye isabet kaydettiler. Peygamber ve sahâbîleri ise Bedir günü müşriklerden yüzkırk kişiye musîbet getirdiler ki, onlardan yetmiş kişiyi esîr aldılar, yetmiş kişiyi de öldürdüler. Ebû Sufyân Sahr ibn Harb:

— Bu, Bedir gününe karşılık olan bir gündür, harb nevbet iledir (yani kâh onlar bize, kâh biz onlara galebe ederiz), demiştir.

4036 Ebû Mûsâ (radıyallahü anh)'dan (o şöyle demiştir): Zannediyorum ki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "O takdirde hayır, Uhud gününden sonra Allah'ın getirdiği hayırdan ve keza Bedir gününden sonra Allah'ın bize verdiği doğruluğun sevabıdır" buyurdu.

4037 Abdurrahmân ibn Avf (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Bedir (harbi) günü harb saffında idim. Dönüp baktım ki, sağımda ve solumda yaşları küçük iki genç duruyor. Ben onların durumlarından emîn olmamış gibiydim. Derken onlardan biri kendi arkadaşının haberi olmadan bana gizlice:

— Ey amca! Bana Ebû Cehl'i göster, dedi.

Ben de ona:

— Ey kardeşim oğlu, sen Ebû Cehl'i ne yapacaksın? dedim.

Oda:

— Ben Allah'a ahd verdim: Eğer onu görürsem öldüreceğim yahut da onun önünde öleceğim, dedi.

Diğer genç de, yine arkadaşından gizli olarak, bana birincisinin söylediği gibi söyledi.

Abdurrahmân dedi ki: Böyle (tecrübesiz) iki genç kişi arasında bulunmam, yani onların durumları beni sevindirmedi. Ben o iki gence Ebû Cehl'i işaret edip gösterdim. Onlar derhâl iki doğan kuşu gibi Ebû Cehl'in üzerine hücum ettiler, nihayet onu kılıçlarıyle vurup öldürdüler. Bu iki genç, Afra kadının oğulları Muâz ve Muavviz idiler.

4038 Bize İbn Şihâb haber verip şöyle dedi: Bana Zuhre oğulları'nın yemînli dostu olan Omer ibnu Useyd ibn Câriye es-Sakafî haber verdi. Bu zât aynı zamanda Ebû Hureyre'nin arkadaşlarından idi. Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) on kişilik bir keşif birliği hazırladı da bunların başına Omer ibnu'l-Hattâb'ın oğlu Âsım'ın (ana tarafından) dedesi olan Âsim ibn Sabit el-Ensârî'yi kumandan yaparak gönderdi. Bu birlik, Mekke ile Usfân arasında Hedece mevkiine vardıkları zaman bunlar, Huzeyl kabilesinden Lıhyân oğulları denilen bir obaya zikrolunup haber verildiler. O kabile halkı yüze yakın atıcı kişi ile bunları yakalamak için yürüdüler. Onların ayak izleri ardına düştüler. Nihayet keşif birliğinin konaklayıp da hurma yemiş oldukları yerlerini buldular. Ve:

— İşte bu Yesrib hurmasıdır, dediler.

Yine keşif birliğinin izleri ardından gittiler. Keşif kumandanı Âsim ve arkadaşları onların geldiğini hissedince bir yere girip sığındılar. Ta'kîbçi Lıhyân oğulları onları çepçevre kuşattılar da onlara:

— Aşağıya inin, ellerinizi bize verin (yânı bize boyun eğin); sizden hiçbir kimseyi öldürmeyeceğimize dâir size ahd ve mîsâk veriyoruz! Dediler.

Âsim kendi arkadaşlarına hitaben:

— Ey arkadaşlar! Bana gelince ben kâfirin zimmetine (yani ahdine) inmem! Dedikten sonra:

— Yâ Allah! Peygamberine bizden haber ver! Dedi.

Bu esnada kâfirler müslümânlara ok attılar ve Âsım'ı şehîd ettiler. Arkadaşlarımdan üç kişi: Hubeyb ibn Adiyy, Zeyd ibnu'd-Desine ve başka bir adam, onların, verdiği ahd ve mîsâk üzerine inip teslîm oldular. Düşmanlar onları yakalayınca yaylarının kirişlerini çözdüler de bunlarla onları bağladılar.

Keşif birliğinden olan üçüncü adam:

— Bu ilk zulümdür. Vallahi ben sizlerle yolculuk etmem. Benim için şu öldürülen şehîdlere uymak vardır! Deyip gitmemekte diretti.

Onlar onu sürüklediler ve Mekke'ye götürmek için çabalayıp dürtüştüler. O da onlarla beraber olmamakta diretti (onu da öldürdüler).

Hubeyb ile Zeyd ibnu'd-Desine Mekke'ye götürüldüler ve nihayet Bedir vak'asından sonra onları sattılar. Hubeyb'i el-Hâris ibn Âmir ibn Nevfel oğulları satın aldı. Hubeyb Bedir günü el-Hâris ibn Âmir'i öldürmüş idi. Hubeyb onların yanında esîr olarak (haram ayları geçinceye kadar) bir süre kaldı. Nihayet onu öldürmeye karar verip birleştiklerinde Hubeyb, etek ve koltuk altı kıllarını gidermek için el-Hâris'in kızlarının birinden bir ustura ariyet istedi. Kadın ona usturayı ariyet verdi. Bu arada kadın farkında değilken, onun bir oğlu Hubeyb'in yanına gitti. Kadın oğlunu, Hubeyb'in elinde ustura olduğu hâlde, Hubeyb'in kucağında oturmuş vaziyette buldu. Kadın:

— Hubeyb onu ustura ile öldürecek diye çok korktum, demiştir.

Hubeyb kadının bu hâlini anladı da:

— Çocuğu öldüreceğimden mi korkuyorsun? Ben bunu yapacak değilim, dedi.

Kadın:

— Vallahi ben asla Hubeyb'den daha hayırlı bir esîr görmedim. Vallahi bir gün ben onu, kendisi demirle bağlı olduğu hâlde elinde bir üzüm salkımı tutarak yerken görmüşümdür. O zaman Mekke'de bu meyveden hiç yoktu, demiştir.

Kadın:

— Bu muhakkak Allah'ın Hubeyb'e ihsan ettiği bir rızıktır, der idi.

Nihayet Hubeyb'i Hıll’de öldürmek için Harem'den çıkardıklarında, Hubeyb onlara:

— Beni bırakın da iki rek'at namaz kılayım, dedi.

Onlar kendisini serbest bıraktılar. O da (Ten'îm mescidinin yerinde) iki rek'at namaz kıldı. Akabinde:

— Vallahi eğer bende ölümden bir korku olduğunu sanmasaydınız, elbette daha uzun namaz kılardım, demiştir.

Bundan sonra Hubeyb:

Allâhumme ahsihim adeden

Vaktu'l-hum bededen

Ve lâ tubkı minhum ahaden

 (= Yâ Allah, onların hepsini say, Onları dağınık dağınık öldür, Onlardan hiçbirini diri bırakma) diye dua etti. Bundan sonra da şu beyitleri söyleyerek inşâd etti:

Fe lestu ubâlî hîne uktelu müslimen Alâ eyyi cenbin kâne lillâhi masra'î Ve zâlike fî Zâti'l-İlâhi ve in yeşe' Yubârik alâ evsâli şılvım mumezzai.

 (= Ben müslümân olarak öldürülürken buna aldırmam. Çünkü ölümüm hangi yerde olsa Allah içindir. Bu ölüm Allah'ın Zâtı (O'nun rızâsını arama) yolundadır. Eğer o isterse parça parça edilmiş cesedin eklemleri üzerine bereketler ihsan eder!).

Bundan sonra Ebû Sırvaa Ukbe ibnu’l-Hâris, Hubeyb'e doğru kalktı ve onu öldürdü. İşte böylece Hubeyb, habsedilerek öldürülecek her müslümân için iki rek'at namaz kılma sünnetini ilk koyan kimse oldu.

Bu on kişilik keşif birliği bu musîbete uğradıkları gün onların haberini Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendi sahâbîlerine haber vermiştir.

Kureyş'ten birtakım insanlar, birlik kumandanı Âsım'ın öldürüldüğü konuşulduğu zaman, ondan tanımaya yarayacak birşey getirmeleri için Âsım'ın cesedinin yanına insan gönderdiler. Âsim, Bedir günü onların büyüklerinden birini (Ukbe ibn Ebî Muayt'i) öldürmüştü. Allah Âsım'ı korumak için bal ansı veya eşek arısından gölgeleyici bulut gibi bir sürü gönderdi de, Kureyş'in elçilerinden onu korudu ve onlar Âsım'dan birşey kesip almaya muktedir olamadılar.

Ve Ka'b ibn Mâlik (yakında Tebûk gazvesi hakkında gelecek olan uzun hadîsinde) bana Murâre ibnu'r-Rabî' el-Umerî ile Hilâl ibn Umeyye el-Vâkıfî'nin Bedir harbinde hazır bulunmuş iki iyi adam olduklarını söylediler, demiştir.

4039 Bize Leys, Yahya ibn Saîd'den; o da Nâfi'den tahdîs etti ki, ibn Omer (radıyallahü anh) 'e (cennetle müjdeli on kişiden biri olan) Saîd ibn Zeyd ibn Amr ibn Nufeyl (in bir cumua günü hasta olduğu) zikredildi. Bu Saîd (başka bir vazifede olduğu için Bedir'de hazır bulunamamış, fakat Bedir'de bulunanlarla beraber pay alıp) Bedrî olmuş idi. Saîd, bir cumua günü hastalandı, ibn Omer, gündüz yükselip cumua saati yaklaştıktan sonra hemen bineğine binip Saîd'in yanına hasta ziyaretine gitmiş ve cumuayı terketmiştir.

4040- Ve İmâm el-Leys ibn Sa'd şöyle dedi: Bana Yûnus ibn Yezîd tahdîs etti ki, ibn Şihâb şöyle demiştir: Bana Ubeydullah ibn Abdülah ibn Mes'ûd tahdîs etti ki, Ubeydullah'ın babası Abdullah ibn Utbe, Omer ibn Abdillah ibn Erkam ez-Zuhrî'ye şöyle bir mektûb yazıp, ona Subey'a bintu'l-Hâris el-Eslemiyye'nin yanına gitmesini, kendisinden hadîsini ve gebeliği hakkında fetva istediği vakit Rasûlüllah'ın ona söylemiş olduğu sözü sormasını emretti. Bunun üzerine Omer ibn Abdillah, Subey'a'nın yanına varıp sorduktan sonra, Abdullah ibn Utbe'ye cevâb haberi olarak şöyle yazdı:

"Subey'a ona Rasûlüllah’ın Bedir'de hazır bulunmuş sahâbîlerinden Sa'd ibn Havle'nin nikâhı altında bulunduğunu, bu zâtın Âmir ibn Lueyy oğulları soyundan olduğunu, kendisi gebe iken kocasının Veda Haccı'nda vefat ettiğini, kocasının vefatından dört ay geçmeden evvel doğurduğunu ve nifâsından kalktığında isteyenleri için (isteyenlerine görünmek için) süslendiğini, bu sırada Abdu'd-Dâr oğulları'ndan bir zât olan Ebu's-Senâbil ibnu Ba'kek'in, Subey'a'nın yanına gelip kendisini süslenmiş görerek: Ne o? Seni isteyenler için süslenmiş görüyorum. Zannederim ki nikâh arzu ediyorsun. Hiç şübhesiz sen vallahi üzerinden dört ay on gün geçmedikçe evlenemezsin! Dediğini" haber verdikten sonra, dedi ki:

— "Ebu's-Senâbil bunları bana söyleyince, o akşam elbisemi giyinip Rasûlüllah'a gittim ve durumumu kendisinden sordum. Rasûllah (sallallahü aleyhi ve sellem) çocuğumu doğurduğum zaman evlenmeye halâl olduğuma bana fetva verdi ve bana istersem evlenebileceğimi emretti". (el-Buhârî'nin şeyhi) Esbağ ibnu’l-Ferec el-Mısrî, Abdullah ibn Vehb'den; o da Yûnus ibn Yezîd'den senediyle bu hadîsi rivayet etmekte el-Leys'e mutâbaat etmiştir.

4041- Ve el-Leys şöyle dedi: Bana Yûnus ibn Yezîd, İbn Şihâb'dan tahdîs etti. İbn Şihâb: Biz ona sorduk, dedikten sonra şöyle söylemiştir: Bana Âmir ibn Lueyy oğulları'nın âzâdlısı olan Muhammed ibn Abdirrahmân ibn Sevbân haber verdi ki, Muhammed ibn Iyâs ibni'l-Bukeyr, babası Iyâs'ın Bedir'de hazır bulunduğunu ona haber vermiştir.