11- İblîs'în Sıfatı Ve Askerlerinin Beyânı BâbıMucâhid şöyle demiştir: "Ve yukzefûne ": Atılırlar; "Duhûran ": Tardedilmişler olarak; "Vâsıb "; "Dâimun " (yani devamlı) demektir. İbn Abbâs da şöyle demiştir: 'Medhûran : Tardedilmiş olarak demektir. "Merîden " denilir ki, bu, "Mütemerriden . " demektir. "Bettekehû ": "Kataahu ", yani onu kesti; "Ve'stefziz ": Hafif saydı; "Bihaylike ": "Fursânu ", yani süvariler; "Ve'r-Racilu ": "er-Raccâletu ", yani ayaklarıyla yürüyenler- piyadeler demektir. Bu sonuncunun tekili "Râcilun" dur, sâhib ve sahb, tacir ve tecr gibi; "Le-ahtenikenne ", "Le-esta'sılenne ", yani elbette kökünü kazıyacağım; "Karîn ": Şeytân demektir. 3304 Bize İsâ ibn Yûnus, Hişâm'dan; o da Bâbası Urve'den haber verdi ki, Âişe (r. anha): — Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e sihir yapıldı, demiştir. el-Leys ibn Sa'd da şöyle demiştir: Hişâm bana babasından işitip muhafaza ettiği şu hadîsi yazdı: Âişe şöyle dedi: Peygamber'e sihir yapılmıştı. Hattâ Peygamber bâzı işi işlemediği hâlde, onu işliyor hayâli verilirdi (yânı öyle sanırdı). Nihayet günün birinde tekrar tekrar duâ etti. Sonra bana: — "Bildin mi? Allah bana kendisinde şifâm olan şeyi bildirdi: Bana iki kişi (yani Cibril ve Mîkâîl) geldi. Bunlardan biri başucumda, öbürüsü ayakucumda oturdu. Ve biri öbürüsüne: Bu zâtın hastalığı nedir? diye sordu. O da: Sihir yapılmıştır, diye cevâb verdi. Bu sefer: Kim sihir yapmıştır? Diye sordu. Öbür melek: Lebîd ibnu'l-A'sam, diye cevâb verdi. Bu sihir ne ile yapılmıştır? diye sordu. O da: Bir tarak, saç ve sakal tarantısı, erkek hurmanın kurumuş çiçek kapçığı ile diye cevâb verdi. Nerede yapılmıştır? Sorusuna da: Zervân Kuyusu'nda, diye cevâb verdi". Sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) -bâzı sahâbilerle- çıkıp bu kuyuya gitti. Sonra dönüp geldi. Geldiğinde (ben) Âişe'ye: — "Kuyunun etrafındaki hurma ağacının uçları, şeytânların başları gibidir" buyurdu. Bunun üzerine ben: — Sen o sihri çıkardın mı? diye sordum. Rasûlüllah: — "Hayır çıkarmadım. Çünkü Allah bana şifâ vermiştir. Birde o sihri çıkarıp çözmekle halk arasında sihir şerrinin yayılmasından endişe ettim. Sonra (emrimle) o kuyu kapatılıp gömüldü". 3305-....Saîd ibnu’l-Müseyyeb'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Sizin biriniz (gece) uyuyunca şeytân onun başının arkasına (yani boyun köküne) üç düğüm bağlar. Her düğümü: Senin için uzun bir gece vardır- (Rahat uyu diyerek) vurur. O kimse uyanıp Allah'ı anarsa bir düğüm çözülür. Abdest alırsa bir düğüm daha çözülür. Namaz da kılarsa şeytânın düğümlerinin hepsi çözülür. Artık o (farz ve nafile sahibi) kişi düğümü çözük ve gönlü hoş ve neş'eli bir hâlde sabaha dâhil olur. Fakat zikretmez, abdest alıp namaz kılmazsa gönlü kirli ve uyuşuk bir hâlde sabaha girer". 3306 Bize Cerîr, Mansûr'dan; o da Ebû Vâilden tahdîs etti ki, Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber'in yanında, tâ sabaha kadar uyuyan bir kimse anıldı. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Bu, iki kulağına şeytân bevletmiş bir adamdır" buyurdu. Râvî: Yâhud "Kulağına" buyurdu diye şekk ile söylemiştir. 3307 Kurayb'den; o da Ibnu Abbâs (radıyallahü anh)'tan tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Dikkat, şübhesiz sizden biriniz eşine (cinsî ilişki için) geldiği zaman: Bismillâhi, Allâhumme cennibna'ş-şeytâne ve cennibi’ş-şeytâne mâ razaktenâ (Allah'ın adiyle, Allahım bizi şeytândan uzaklaştır, şeytânı da bize ihsan ettiğin çocuktan uzak kıl) derse, sonra karıkoca bu yaklaşmadan bir çocukla rızıklandırılırsa, o çocuğa şeytân zarar vermez". 3308 İbn Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Güneşin hâcibi (yânı ışığı) göründüğü vakit, güneş iyice meydana çıkıncaya kadar namazı bırakınız. Güneşin hâcibi battığı zaman da tâ kayboluncaya kadar namazı yine bırakınız. 3309- Kılacağınız namazınız için güneşin ne doğma zamanı, ne de batma zamanını tercih ediniz. Çünkü o bir şeytânın -yahut şeytânın- iki boynuzu arasından çıkar". Râvî Abdetu'bnu Süleyman: Ben Hişâm'ın bunlardan hangisini (yânı tenvinli ve eliflâmlıdan hangisini) söylediğini bilmiyorum, demiştir. 3310 Bize Yûnus, Humeyd ibn Hilâl’den; o da Ebû Salih'ten tahdîs etti ki, Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Sizin biriniz namaz kılarken önünden birşey geçeceği zaman onu men'etsin. O dinlemezse yine onu men'etsin. O yine dayatırsa onunla mücadele etsin. Çünkü o, ancak bir şeytândır". 3311-Ve Usmân ibnu'l-Heysem şöyle dedi: Bize Avf el-A'râbî, Muhammed ibn Sîrîn'den tahdîs etti ki, Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beni ramazân zekâtını korumaya tevkil etmişti. (Bir gece) bana birisi geldi ve sadaka hurmasından avuçlamaya başladı. Ben onu yakaladım ve seni elbette Rasûlüllah'a götüreceğim, dedim. Ebû Hureyre hadîsin tamâmını zikretti. Sonunda o zât bana: Yatağına girdiğinde Âyete’l-Kursî'yi (el-Bakara: 256) oku. (Sabaha kadar) üzerinde Allah tarafından vazîfeli bir muhafız bulunmakta devam eder; hiç ayrılmaz ve sana sabaha kadar hiçbir şeytân da yaklaşamaz, dedi. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "O çok yalancı olduğu hâlde, sana doğru söylemiştir. İşte o (insan suretinde) bir şeytândır" buyurdu. 3312 Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Sizden herhangi birinize şeytân gelir de: Şunu böyle kim yarattı? (Şunu) böyle kim yarattı? En sonu: Rabb'ini kim yarattı? Deyinceye kadar sorup vesvese verir. İmdi şeytânın vesvesesi Rabb'inize kadar erişince, o vesveseli kişi hemen Eûzu billahi mine'ş-şeytâni’rracîm desin ve vesveseye son versin"'. 3313 Mâlik ibn Âmir, Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den şöyle derken işittiğini tahdîs etmiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ramazân girdiğinde cennet kapıları açılır, cehennem kapıları da kapanır, bütün şeytânlar da zincire vurulur" buyurdu. 3314 Bana Saîd ibnu Cubeyr haber verip şöyle dedi: Ben İbn Abbâs'a: (Nûn el-Bekâlî: Bu Mûsâ, İsrâîloğulları'nın Musa'sı değildir; o başka bir Musa'dır, diyor) dedim. İbn Abbâs şöyle dedi: Allah düşmanı yalan söylemiştir: Bize Ubeyy ibn Ka'b tahdîs etti ki, kendisi Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'tan işitmiştir. Rasûlüllah şöyle buyuruyordu: "Mûsâ genç hizmetçisine: 'Kuşluk yemeğimizi getir', dedi. Hizmetçisi: 'Ne dersin, taşın dibinde barındığımız zaman balığı unutmuşum. Onu hatırlayıp zikretmemi şeytândan başkası unutturmadı', dedi. Mûsâ, Allah'ın emrettiği o yerin ötesine geçmedikçe yorgunluk duymamıştı...". 3315 Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı şu hâlde gördüm: Doğu tarafına işaret ederek: "İyi biliniz ki, fitne buradadır, fitne buradadır. Şeytânın boynuzunun doğacağı yerdedir" buyurdu. 3316 Bana Atâ ibn Rebâh, Câbir (radıyallahü anh)'den haber verdi ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: " (Güneş batıp) gece karanlığı geldiği yahut gecenin bir kısmı hâsıl olduğu zaman çocuklarınızı (dışarı çıkmaktan) men ediniz. Çünkü şeytânlar o sırada dağılırlar (faaliyete geçerler). Yatsıdan bir saat geçince de (dışarıdaki) çocuklarınızı (evinize) koyunuz. Ey mü'min, o zaman Allah'ın ismini an. Bismillâhirrahmânirrahîm diyerek kapını kapat. Besmele ile kandilini söndür. Su kırbanın ağzını Besmele ile bağla. Yine Besmele ile kap kapağını kapat, ört; velev ki o kap üzerine enine (tahta parçası gibi) birşey korsun!". 3317 Bize Ma'mer, ez-Zuhrî den; o da Alî ibn Hüseyin'den haber verdi ki, Safiyye ibnetu Huyeyy (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) mescidde i'tikâf yapıyordu. Ben geceleyin O'na ziyaret etmek üzere geldim. Bir süre O'nunla konuştuktan sonra kalktım ve geri döndüm. Rasûlüllah da beni geçirmek için benimle beraber kalktı. Safiyye'nin meskeni Usâme ibn Zeyd'in yurdunda idi. Bu sırada Ensâr'dan iki kimse oradan geçti. Bunlar Peygamber'i (bir kadınla) görünce çabuk davrandılar. Peygamber: — "Acele etmeyiniz, durunuz! Yanımdaki kadın Safiyye bintu Huyeyy'dir" buyurdu. O iki Ensârî de: — Subhânallahi yâ Rasûlallah! Biz Allah'ı tesbîh ve tenzih ederiz, dediler. Rasûlüllah: — "Şübhesiz ki, şeytân insan bedeninde kanın akışı gibi akar. Ben sizin temiz gönüllerinize şeytânın bir kötülük - yahut: şübheye düşürecek birşey- atmasından endîşe ettim" buyurdu. 3318 Süleyman ibn Surad şöyle demiştir: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in beraberinde oturmakta idim. O sırada iki kişi sövüştüler. Bunlardan birinin yüzü (öfkeden) kızarmış ve şah damarları şişmişti1. Bunun üzerine Peygamber: "Ben bir kelime bilirim ki, eğer şu kişi o kelimeyi söylese, kendisinde bulunan öfke hâli muhakkak gider. O kimse Eüzu billahi mine'ş-şeytânir-racîm (Ben taşlanmış olan şeytândan Allah'a sığınırım) dese, kendisinde bulunan bu öfkeli hâl gider" buyurdu. Orada bulunan sahâbîler o kişiye: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) "Şeytândan Allah'a sığın!" buyurdu, dediler. O da: Bende delilik mi var? diye i'tirâz etti. 3319 İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Eğer sizden biriniz eşine (cinsî münâsebet için) geldiğinde Allâhumme cennibniş-şeytâne ve cennibi'ş-şeytâne mâ razaktenî{ = Allahım, beni şeytândan uzaklaştır, şeytânı da bize ihsan ettiğin çocuktan uzak kıl)! Derse, şayet bu karı-koca arasında bir çocuk olursa o çocuğa şeytân zarar veremez ve şeytân ona musallat kılınmaz". Râvî Şu'be ibnu'l-Haccâc dedi ki: Ve bize el-A'meş Süleyman, Salim ibn Ebi’l-Ca'd'den; o da Kurayb'den; o da İbn Abbâs'tan olmak üzere bu hadîsin benzerini tahdîs etti. 3320 Bize Şu'be, Muhammed ibn Ziyâd'dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir namaz kıldı da, sonra şöyle buyurmuştur: "Şübhesiz şeytân bana göründü de namazı bozdurmak için üzerime hücum etti. Allah beni gâlib getirip ona istediğimi yapmaya fırsat verdi." Râvî böylece hadîsin tamâmını zikretti. 3321 Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Namaza nida edildiği vakit şeytân yüzgeri edip yellene yellene kaçar. Nida bitirilince yine gelir. Namaz için tasvîb (yani ikaamet) edilince yine evvelki gibi yüzgeri edip kaçar. İkaamet de bitirilince yine gelip insan ile kalbi arasına sokulur ve: Fulân şeyi hatırla, fulân şeyi hatırla! Der. Nihayet insan üç rek'at mı, yahut dört rek'at mı kıldığını bilemez. İnsan üç mü yahut dört rek'at mı kıldığını bilemezse iki yanılma secdesi yapar". 3322 Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Şeytân, her Âdem çocuğunu, doğurulurken parmağı ile yan tarafından dürter, bundan Meryem oğlu İsâ müstesnadır. Şeytân onu dürtmeye gitti ve hicâbda (yani ceninin içinde bulunduğu döl yatağında) dürttü". 3323 Alkame şöyle demiştir: Ben Şam'a geldim. (Burada kim var? dedim.) Ebu'd-Derdâ var, dediler. (Yanına geldikten sonra) Ebu'd-Derdâ: Peygamber'inin dili yani duası üzerine Allah'ın şeytândan kurtardığı kimse, yani Ammâr (Irak'ta) içinizde mi? Dedi. Bize Şu'be, Mugîre'den şöyle tahdîs etti:... Ve Ammâr'ı kasdederek "Peygamber'inin dilî ile Allah'ın kurtardığı kimse" dedi. 3324-Râvî dedi ki: Ve el-Leys ibn Sa'd da şöyle dedi: Bana Hâlid ibn Yezîd, Saîd ibn Ebî Hilâl'den tahdîs etti ki, ona da Urve, Âişe (r.anha)'den şöyle haber vermiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Melekler el-Anân içinde Arz'da olacak işi konuşurlar -el-Anân, buluttur-. Meleklerin konuştuğu o kelimeyi şeytânlar işitir de akabinde onu, sürahinin boşaltılacak kabın ağzına tatbik edildiği gibi kâhin kulağının içine boşaltırlar. Onlar da o bir kelimenin beraberinde yüz tane yalan arttırırlar". 3325 Keysân'dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Esnemek şeytândandır. Sizden biriniz esneyeceği zaman gücü yettiği kadar onu karşılayıp reddetsin. Çünkü sizin biriniz (esnerken aşırı giderek) hâaa deyince, şeytân güler". 3326 Bize Hişâm, Bâbası Urve'den haber verdi ki, Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Uhud harbi günü olunca müşrikler (in cebhesi) bozuldu. Bu sırada İblîs: — Ey Allah'ın kulları! Sizden geri kalmış olup arkanızda bulunan kimselerden sakının (yahut onları öldürün)! Diye haykırdı. Bu bağırma üzerine müslümânların önde bulunanları arkalarına döndüler (de onları müşrikler sanarak) ön taife ile arka taife birbirleriyle vuruştular. Bu vuruşma sırasında Huzeyfe ilerisine doğru baktı ve birden babası el-Yemân'ı gördü. Hemen: — Ey Allah'ın kullan! (Âmân ne yapıyorsunuz?) babamdır, babamdır! diye bağırdı. Fakat Allah'a yemîn olsun onlar Yemân'dan vazgeçmediler ve nihayet onu öldürdüler. Huzeyfe bu hatâen öldürmeye karşı: — Sizi Allah mağfiret etsin. O, merhamet edenlerin en merhametlisidir" (Yûsuf: 92) demekle yetindi. Urvetu'bnu'z-Zubeyr: Artık Huzeyfe'de tâ Allah'a kavuşuncaya kadar babasının ölümünden dolayı bir hayır bakıyyesi var olmakta devam etti (yahut o, babasının kaatili için duâ ve istiğfara devam edip durdu), demiştir. 3327 Mesrûk şöyle demiştir: Âişe (r.anha) şöyle dedi: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e namazda kişinin iltifatından (yani başını sağa sola çevirmesinin hükmünden) sordum. Peygamber: "O herhangi birinizin namazından şeytânın kapıp kaçmakta olduğu birşeydir" buyurdu. 3328- Bize Ebu'l-Mugîre tahdîs etti: Bize el-Evzâî tahdîs edip şöyle dedi: Bana Yahya ibnu Ebî Kesîr, Abdullah ibn Ebî Katâde'den; o da Bâbası Ebû Katâde Haris ibn Rıb'î el-Ensârî'den; o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den tahdîs etti. .....Ebû Katâde şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Güzel ru'yâ Allah'tandır. Fena ru'yâ da şeytândandır. Biriniz korkacağı (yani karışık) bir ru'yâ gördüğünde hemen sol tarafına tükürüp üflesin ve o ru'yânın şerrinden Allah'a sığınsın (yânı Eûzu billahi mine'ş-şeytânir-racîm desin). Bu suretle o, ru'yâ gören kimseye zarar vermez". 3329 Ebû Salih'ten; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den haber verdi ki Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Her kim bir günde yüz kerre Lâ ilahe illellahu vahdehû lâ şerike lehu, Lehul-mülkü ve lehu'l-hamdu ve huve alâ kullîşeyin kadîr derse, o kimseye on köle âzâdlamanın sevabı verilir. Ve ona yüz hasene yazılır, yüz günâh ondan silinir. Ve bu dua o mü'mine dua ettiği gününde, o günün akşamına kadar şeytân şerrinden bir emînlik ve koruma olur. Bundan daha çok yapan kişi müstesna, hiçbir kimse onun söylediğinden daha faziletlisini getirmemiştir". 3330 Sa'd ibnu Ebî Vakkaas (radıyallahü anh) haber verip şöyle demiştir: Bir kerre Omer (radıyallahü anh) Rasûlüllah'ın huzuruna girmek için izin istedi. O sırada Rasûlüllah'ın yanında Kureyş'ten birtakım kadınlar vardı, bir kısmı yüksek sesle konuşuyor ve Rasûlüllah'tan çokça dünyalık istiyorlardı. Omer izin isteyince kadınlar hemen kalktılar ve perde arkasına koştular. Rasûlüllah, Ömer'e izin verdi. Ömer huzuruna girdiğinde Rasûlüllah gülüyordu. Ömer: — Yâ Rasûlallah! Allah senin dişini güldürsün (yânı seni devamlı mesrur eylesin), dedi. Rasûlüllah: — "Yanımda görüşen şu kadınlar senin sesini işitince hemen örtünmeye davrandılar da ona hayret ettim" buyurdu. Omer: — Yâ Rasûlallah, onların hürmetlerine ve saygılarına Sen daha haklısın, dedi. Bundan sonra da kadınlara hitâb ederek: — Ey nefislerinin düşmanları olan kadınlar! Sizler Rasûlüllah'tan korkmaz da benden mi kaçınırsınız? dedi. Kadınlar da: — Evet, sen tab'an Rasûlüllah'tan şiddetli ve katısın, dediler. Rasûlüllah: — "Nefsim elinde olan Allah'a yemîn ederim ki, şeytân sana hiç kavuşmaz: Sen bir sokağa girersen muhakkak o, senin bulunduğun sokaktan başka bir sokağa girer (kaçar)" buyurdu. 3331 İsâ ibn Talha'dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Sizin biriniz uykusundan uyanıp da abdest aldığında burnundaki nesneyi nefesiyle üç defa dışarı çıkarsın. Çünkü şeytân, uyuyanın genzinde geceler" buyurmuştur. |