18- Harbte öldürülen düşman askerinin eşyasını beşte bir işlemine tâbi' tutmayan kimse; "Kim bir düşman askeri öldürürse üzerindeki eşyası (beşte bire tâbi' olmaksızın) öldürene âiddir"; ve devlet başkanının seleb (yani ölü asker üzerinden alınan eşya), hakkındaki hükmü bâbı.3177 Abdurrahmân ibn Avf (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bedir harbi günü ben harb saffında durup sağıma soluma baktığım zaman Ensâr'dan yaşca taze iki genç gördüm. Bunlardan daha şiddetli ve kuvvetli olan iki kimse arasında olmamı temenni ettim. Bu iki gençten biri beni gözü ile süzdü de: — Ey amca! Ebû Cehli tanır mısın? diye sordu. Ben de: — Evet, tanırım, dedim ve: Ey kardeşim oğlu! Ebû Cehl'i ne ya pacaksın? Diye sordum. O da: — Bana haber verildi ki, o Rasûlüllah'a sövüyormuş. Hayâtım elinde olan Allah'a yemîn ederim ki, eğer onu görürsem artık benimle ondan eceli yakın olan ölünceye kadar, şahsım onun şahsından asla ayrılmayacaktır, dedi. Ben (bu gencin heyecanla söylediği) bu kat'î sözden dolayı hayret ettim. Bu iki gençten diğeri de beni gözden geçirdi de öbürünün söylediği gibi söyledi. Bu sırada gözlerim hiçbir tarafa takılmadan ben Ebû Cehl'i görmüştüm. O, Kureyş askeri içinde dolaşıp duruyordu. Ben: — Gençler! Öteye beriye telâşla giden şu şahıs, bana sormuş olduğunuz Ebû Cehl'dir, dedim. Onlar da çabucak kılıçlarına sarıldılar ve Ebû Cehl'i öldürünceye kadar kılıçlarıyla ona vurdular. Sonra dönüp Rasûlüllah'ın huzuruna geldiler ve hâdiseyi O'na haber verdiler. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): — "Ebû Cehl'i hanginiz öldürdü?" diye sordu. Bunlardan her biri: — Onu ben öldürdüm, dedi. Rasûlüllah: — "Kılıçlarınızı sildiniz mi?" diye sordu. Onlar: — Hayır, silmedik, diye cevâb verdiler. Bunun üzerine Rasûlüllah (kılıçlarına ne kadar kan bulaştığını ve ne derece derinlikte battığını anlamak için) genç gazilerin kılıçlarına baktı da (gönüllerini hoş etmek için): — "Onu her ikiniz öldürmüşsünüz; Ebû Cehl'in ele geçen eşyası (öldürücü darbeyi vurduğu için) Muâz ibn Amr ibni'l-Cemûh'a âiddir" buyurdu. Bu iki mücâhid Mûaz ibn Afra ile Muâz ibn Amr ibni'l-Cemûh idi. 3178 Ebû Katâde'nin himayesinde bulunan Ebû Muhammed'den tahdîs etti ki, Ebû Katâde (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Biz Huneyn senesi Rasûlüllah'ın maiyyetinde sefere çıktık. Düşmanla karşılaştığımız zaman müslümân ordusu için bir ilerleme ve gerileme olmuştu. Bu sırada müşriklerden birini müslümânlardan bir kimse üzerine çıkmış hâlde gördüm. Hemen o düşman tarafına dolandım, nihayet arkasından onun yanına geldim ve boynu ile kürek kemiği arasından kılıçla onu vurdum. O hemen benden tarafa döndü ve beni öyle bir kucakladı ki, bu sıkı kucaklayıştan ölüm kokusunu hissettim. Sonra ona ölüm yetişti de beni salıverdi. Müteakiben Omer ibnu'l-Hattâb'a rast geldim ve: — Bu insanlara ne oluyor? dedim. Omer: — Allah'ın işidir, dedi. Sonra insanlar (bozulmanın ardından) döndüler, Peygamber de oturdu ve: — "Her kim bir düşmanı öldürür ve öldürdüğüne dâir beyyinesi de olursa, öldürdüğü kimsenin elbise, silâh ve diğer eşyası onundur" buyurdu. Ben hemen kalktım ve: — Benim için kim şâhid olur? dedim, sonra oturdum. Sonra Rasûlüllah yine: — "Her kim bir düşmanı öldürür ve öldürdüğüne dâir beyyinesi de olursa, öldürdüğü kimsenin elbise, silâh ve diğer eşyası onundur" Ben yine ayağa kalktım ve: — Benim için kim şâhid olur? deyip, sonra oturdum. Sonra Rasûlüllah üçüncü kerre bu sözlerin benzerini söyledi. Bunun üzerine bir adam: — Yâ Rasûlallah, Ebû Katâde doğru söyledi, o öldürülen düşman askerinin eşyası benim yanımdadır. Artık hakkı olan bu şeyler yerine onu başka şeylerle benden yana razı kıl, dedi. Ebû Bekr es-Sıddîk: — Allah'a yemîn olsun bu olmaz. Peygamber, Allah ve Rasûlü yolunda mukaatele eden Allah arslanlarından bir arslanın hakkını ibtâle yanaşmaz ve onun selebini sana veremez, dedi. Bunun üzerine. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): — "Ebû Bekr doğru söyledi" buyurdu ve akabinde o ölü askerin eşyasını Ebû Katâde'ye verdi. Ebû Katâde şöyle dedi: Ben zırhı sattım ve onun bedeline mukaabil Benû Seleme yurdunda bir bustân satın aldım. İşte bu bustân İslâm'da aslına sâhib olduğum ilk maldır. |