Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Yeni Pencere

Geri

 

SAYFA :

596

 

093 - DUHÂ SÛRESİ

 

CÜZ :

30

 

İleri

Sayfayı Yeni Pencerede Aç

 

 

 

 

 

 

 

 

 

4

Şüphesiz ki âhiret, senin için dünyadan daha hayırlıdır.

Ey Rasûlüm, şüphesiz ki rabbinin sana çeşitli nimetler hazırladığı âhiret, geçici dünya hayatından senin için daha hayırlıdır. O halde dünyada elde edemediğin şeylere üzülme.

5

Rabbin elbette sana verecek sen de ondan razı olacaksın.

Ahirette Resûlüllah’a verileceği vaadedilen şeyin ne olduğu hakkında müfessirler iki görüş zikretmişlerdir.

Abdullah b. Abbas'ın bu hususta şunları söylediği rivâyet edilmektedir: "Resûlüllah’a, vefatından sonra ümmetinin fethedeceği yerler ve hazineler gösterildi. Resûlüllah bundan dolayı sevindi. Bunun üzerine Allahü teâlâ: "Rabbin elbette ki sana da verecek sen de ondan razı olacaksın." âyetini indirdi ve ona cennette bin köşk verdi. Her köşkün içinde gereken eşler ve hizmetçiler bulunmaktadır. Süddi'nin Abdullah b. Abbas'tan naklettiği başka bir Rivâyete göre Abdullah b. Abbas şöyle demiştir: "Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)i âhirette razı edecek şeylerin biri de ehl-i Beytinden herhangi birinin cehenneme girmemesidir.

6

O, seni bir yetim olarak bulup barındırmadı mı?

7

Seni şaşırmış bulup doğru yola iletmedi mi?

8

Seni fakir bulup zenginleştirmedi mi?

Ey Rasûlüm, rabbin seni yetim bir kimse olarak bulup barındırmadı mı? Seni, bugünkü halinin dışında bulup sana doğru yolu göstermedi mi? Seni fakir bulup maddeten ve manen zenginleştinnedi mi?

Allahü teâlâ bu âyet-i kerimelerde Resûlüllah’ın Peygamberliğinden önceki hayatında ona yaptığı yardımlarını ve peygamberlik vererek onu hidâyete erdirdiğini beyan etmektedir.

Âyette geçen ve "Şaşırmış" diye tercüme edilen "Dâllen" kelimesi, Süddi tarafından "Kavminin bulunduğu durumda olmak" şeklinde izah edilmiştir. Buna göre âyetin manası şöyledir: "Seni kırk yıl kavminin durumunda bulup sana doğru yolu gösterrmedi mi?"

Diğer bazı müfessirler ise bu ifadeyi "sapık bir kavmin içinde bulunan" şeklinde izah etmişlerdir. Buna göre de âyetin manası şöyledir: "Seni sapık bir kavmin içinde bulup sana doğru yolu göstermedi mi?"

9

O halde sakın yetimi ezme,

10

Dilenciyi de azarlama.

11

Rabbinin nimetine gelince, onu çokça an.

Ey Rasûlüm, o halde sen, senin gibi yetim olanlara zulmetme. Onları zayıf görerek haklarını yeme. Onları tahkir etme. Dilenciyi de azarlama ve boş çevirme. Onu yedir ve ihtiyacını karşıla. Rabbinin sana verdiği nimeti de anlat.

Mücahid burada zikredilen nimetin peygamberlik olduğunu söylemiştir. Ebû Nadıra da Allah'ın verdiği nimetleri insanlara anlatmanın, nimetlere karşı şükretmekten sayıldığını söylemiştir.

Numan b. Beşir, Allah'ın vermiş olduğu nimetlere karşılık şükranda bulunma hususunda Resûlüllah’ın, minber üstünde şöyle buyurduğunu Rivâyet etmiştir:

"Kim aza teşekkür etmezse çoka da teşekkür etmez. Kim insanlara teşekkür etmezse Allah da şükretmez. Allah'ın nimetlerini anlatmak şükürdür. Onları anlatmayı terketmek ise nankörlüktür. Cemaat halinde olmak rahmet, ayrılık ise azaptır." Ahmed b. Hanbel, Müsned, C.4, S.278

Cabir b. Abdullah da, Resûlüllah’ın bu hususta şöyle buyurduğunu Rivâyet ediyor:

"Kime bir şey verilir de o da onun karşılığında vereceği bir şey bulursa onu versin. Bulamazsa onu övsün. Kim onu bu nimetle övecek olursa ona teşekkür etmiş olur. Kim de onu gizleyecek olursa, nankörlük etmiş olur. Ebû Davud, K.el-Edeb, bab: 12,Hadis no: 4813

İNŞİRAH SÛRESİ

İnşirah sûresi sekiz âyettir ve Mekke'de nazil olmuştur.

Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle.

1

Ey Rasûlüm, biz senin göğsünü açmadık mı?

Bu âyet-i kerime iki şekilde izah edilmiştir: Birinci izah şekli şöyledir: "Ey Rasûlüm, biz senin kalbini hidâyete, Allah’a imana ve hakkı öğrenmeye açmadık mı?" Diğer bir izah şekli ise şöyledir: Ey Rasûlüm, biz senin göğsünü yararak kalbini yıkamadık mı?"

Malik b. Sa'saa diyor ki: "Resûlüllah şöyle buyurdu:

"Ben Kabe'de uyku ile uyanıklık arasımla bir halde iken birinin şöyle dediğini duydum: "O, üç kişinin arasında biridir. "Bana altından bir leğen getirildi. Onda zemzem suyu vardı. Birisi göğsümü, karnımın alt tarafına katlar yardı. Kalbim dışarı çıkarıldı Zemzem suyu ile yıkandı sonra yerine kondu. Sonra ona iman ve hikmet dolduruldu." Tirmizî, K.Tefsir el-Kur'an, Sûre: 94, bab: 1, Hadis no: 3346

2

Bak. Âyet 3.

3

Ağırlığı ile belini gıcırdatan yükünü atmadık mı?

Âyet-i kerime’de zikredilen "Yük"ten maksat, Mücahid, Katade ve İbn-i Zeyd'e göre "Günahlar"dır. Allahü teâlâ Resulünün; peygamberlik vermeden önceki günahlarını affederek yükünü kaldırmıştır. Dehhak'a göre ise bu yükten maksat şirktir. Allahü teâlâ Resûlüllahı şirkten kurtararak onun yükünü kaldırmıştır. Tirmizî, K.Tefsir el-Kur'an, Sûre: 94, bab: 1, Hadis no: 3346

4

Senin ismini yüceltmedik mi?

Mücahid diyor ki: "Allahü teâlâ buyurdu ki: "Ben nerede anılırsam sen de benimle birlikte anılırsın. Bu da: "Lailahe İllallah MuhammedürResûlüllah" demekle olur.

Katade diyor ki: "Allah, Resûlüllah’ın zikrini dünyada da âhirette de yüceltti. Hiçbir hutbe okuyan, şehadet getire ve namaz kılan yoktur ki: "Eşhedü en Lailahe İllallah ve Eşhedü Enne MuhammederResûlüllah" diye seslenmiş olmasın."

Ebû Said el-Hudri Resûlüllah’ın şöyle buyurduğunu Rivâyete diyor: "Cebrâil bana geldi ve "Senin de benim de rabbimiz olun Allah buyurdu ki "Ben senin ismini nasıl yüceltim?" Resûlüllah: "Allah daha iyi bilir." dedi. Cebrâil de dedi ki: "Allahü teâlâ: "Ben anıldığım zaman o da benimle beraber anılır." buyurdu. Tirmizî, K.Tefsir el-Kur'an, Sûre: 94, bab: 1, Hadis no: 3346

5

Mutlaka bir güçlükle beraber bir kolaylık vardır.

6

Evet, her güçlükle beraber elbette bir kolaylık vardır.

Ey Rasûlüm, şüphesiz ki, senin içinde bulunduğun, müşriklere karşı cihad etme zorluğu ile birlikte mutlaka zafer elde etme kolaylığı ve rahata kavuşma kolaylığı da vardır. Evet, mutlaka güçlükle beraber bir kolaylık vardır.

Hasan-ı Basri ile Katade diyorlar ki: "Bir gün Resûlüllah sevinçli ve gülümser bir halde çıkıp geldi. Sahabelere şöyle buyurdu: "Elbette ki bir zorluk iki kolaylığa galip gelemeyecektir. Elbette ki bir zorluk iki kolaylığa galip gelemeyecektir. Zira: "Mutlaka her güçlükle beraber bir kolaylık vardır. Evet her güçlükle beraber bir kolaylık vardır." buyurulmaktadır.

Âyet-i kerimelerde "Zorluk" manasına gelen ve "Kolaylık" manasına gelen kelimelri ikişer defa zikredilmişlerdir. Fakat bunlardan kelimesi eliflamh olarak zikredildiği için belirlidir. Bu itibarla her iki kelimesi de aynı şeydir. kelimesi ise nekre olarak zikredildiği için ayrı şeylerdir. Bu sebeple âyetlerin ifadesinde tek bir zorluğa karşılık iki kolaylığın bulunduğu zikredilmişir.

Abdullah b. Mes'ud diyor ki: "Zorluk bir deliğe girecek olsa kolaylık peşinden gelir, oraya girer. Zira Allahü teâlâ: "Mutlaka her güçlükle beraber bir kolaylık vardır. Evet her güçlükle beraber bir kolaylık vardır." buyurmaktadır. Tirmizî, K.Tefsir el-Kur'an, Sûre: 94, bab: 1, Hadis no: 3346

7

O halde (bir işi) bitirdin mi daha yorucu olana koş.

Abdullah b. Abbas, Mücahid, Dehhak ve Katade bu âyeti şöyle izah etmişlerdir: "Sen namazını bitirdin mi dua etmeye giriş. Ondan ihtiyacını iste."

Hasan-ı Basri ve İbn-i Zeyd ise bu âyeti şöyle izah etmişlerdir: "Sen, dünya işlerini bitirince rabbine ibadete giriş ve namaz kıl."

Taberi âyet-i kerime’nin, genel manada anlaşılmasının daha uygun olacağını söylemiş ve âyetin manasını: "Sen, seni meşgul eden dünyevi ve uhrevi işlerini bitirdikten sonra rabbine ibadete ve seni ona yaklaştıracak işleri yapmaya ve ondan ihtiyaçlarını dilemeye giriş." şeklinde izah etmiştir. Tirmizî, K.Tefsir el-Kur'an, Sûre: 94, bab: 1, Hadis no: 3346

8

Ancak rabbinden iste.

Ey Rasûlüm, sen isteyeceğin şeyi ancak rabbinden iste. Kavminin müşrikleri gibi Allah'ın dışında bir kısım putlardan isteme. Niyetin ve arzuların Allah’a olsun. Tirmizî, K.Tefsir el-Kur'an, Sûre: 94, bab: 1, Hadis no: 3346

TİN SÛRESİ

Tin sûresi sekiz âyettir ve Mekke'de nazil olmuştur.

Bera b. Azib diyor ki:

"Resûlüllah bir yolculukta bulunuyordu. Yatsı namazının rekatlarının birinde suresini okudu. Resûlüllah'tan; daha güzel sesli birini işitmedim. Buhari, K.Tefsir el-Kur'an, Sûre: 95, bab: 1 / Müslim, K.es-Salah, bab: 177, Hadis no: 464, Metin Müslim'den alınmıştır.

Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle.

1

Yemin olsun incire ve zeytine.

Âyet-i kerime’de zikredilen incir ve zeytin kelimelerinin hakîki manalarında mı yoksa mecazi manalarında mı kullanıldıkları hakkında müfessirler çeşitli izahlarda bulunmuşlardır.

Hasan-ı Basri, İkrime, Mücahid, İbrahim en-Nehai ve Kelbi'ye göre âyette zikredilen incir ve zeytin kelimeleri hakiki manalarında kullanılmışlardır. Taberi de Arapçada bu kelimelerden bu manalar anlaşıldığı için bu görüşü tercih etmiştir.

Ka'bul Ahbar, Katade, İbn-i Zeyd ve İkrime'den nakledilen başka bir görüşe göre buradaki "İncir" kelimesinden maksat "Şam Mescidi" zeytin kelimesinden maksat ise "Beytül Makdis"tir. Katade diyor ki: "Şam'ın üzerinde kurulduğu dağın adına "İncir", Beytül Makdis'in üzerine kurulduğu dağa da "Zeytin dağı" denildiği rivâyet edilmektedir.

Abdullah b. Abbastan nakledilen başka bir görüşe göre "İncir" kelimesinden maksat, Nuh (aleyhisselam)ın, Cûdî dağında yaptğı mescid, zeytin kelimesinden maksat da Beytül Makdis'tir.

2

Sina dağına.

Âyette geçen ve "Sina dağı" diye tercüme edilen "Tur-i Sînîn" ifadesi, müfessirler tarafından çeşitli şekillerde izah edilmiştir.

Katade, Hasan-ı Basri, Ka'bul Ahbar ve Abdullah b. Abbas'tan nakledilen bir görüşe göre "Tur-i Sînîn"den maksat, Allahü teâlânın, üzerinde Hazret-i Mûsa ile konuştuğu dağ ve o dağın üzerinde Hazret-i Mûsa'nın yaptığı mescittir.

İkrime, Amr b. Meymun ve Mücahid'e göre ise "Tur" kelimesinden maksat, kendisinde ot biten her dağ "Sînîn" kelimesinden maksat ise "Güzel"dir. Buna göre âyetin manası: "Bitek olan her güzel dağa yemin olsun ki." şeklindedir.

Kelbi ise "Tur-i Sînîn'in" ağaçlı dağ manasına geldiğini söylemiştir.

Mücahid ve Katade'den nakledilen başka bir görüşe göre "Tur" kelimesinden maksat, dağ, "Sînîn" kelimesinden maksat ise "Mübarek ve güzel"dir. Buna göre âyetin manası: "Mübarek ve güzel olan dağa yemin olsun ki." şeklindedir.

Taberi, "Tûr-i Sînîn" ifadesinden maksadın "Tanınan bir dağ" olduğunu söylemenin daha isabetli olacağını belirtmiştir. Yani Sina'daki Tur dağıdır.

3

Bak. Âyet 4.

4

Ve bu emniyetli şehre ki, biz insanı en güzel şekilde yarattık.

Âyette zikredilen "Emniyetli şehir"den maksat, Abdullah b. Abbas, Ka'bul Ahbar, Hasan-ı Basri, Mücahid, İkrime, Katade ve İbrahim en-Nehai'ye göre Mekke'dir.

"En güzel şekilde" diye tercüme edilen "Ahsen-i Takvim" ifadesi müfessirler tarafından çeşitli şekillerde izah edilmiştir.

Abdullah b. Abbas, İbrahim en-Nehai, Ebul Âliye, Mücahid, Katade ve Kelbi'ye göre bu ifadeden maksat: "En düzgün ve en güzel şekilde" demektir.

İkrime ve Abdullah b. Abbas'tan nakledilen diğer bir görüşe göre ise bu ifadeden maksat, insanın en güzel ve en güçlü şekli olan gençliğine eriştirilmesidir. Buna göre âyetin manası: "Şüphesiz ki biz insanı yarattık ve onu gençliğindeki en güzel şekline ve gücüne ulaştırdık." demektir.

Abdullah b. Abbas'tan nakledilen başka bir görüşe göre bu ifadeden maksat, "Biz insanı diğer hayvanlar gibi başı aşağı olarak yürümeyen, başı vücudunun üstünde olarak yürüyen bir şekilde yarattık." demektir. Taberi birinci izah şeklini tercih etmiştir.

5

Sonra da onu aşağıların en aşağısına (esfel-i safilinc) indirdik.

"Aşağıların aşağısı" diye tercüme edilen "Esfel-i Safilîn" ifadesi de müfessirler tarafından çeşitli şekillerde izah edilmiştir.

Abdullah b. Abbas, İkrime, İbrahim, en-Nehai ve Katade'den nakledilen bir görüşe göre bu ifadeden maksat, insanın çok yaşlanması halidir. Buna göre âyetin manası: "Biz insanı en güzel şekilde yarattık. Sonra da onu, ömrünün en kötü hali olan yaşlılığa döndürdük. Öyle ki daha önceki bildiklerini bilmez bir hale geldi." şeklindedir.

Ebul Âliye, Mücahid, Hasan-ı Basri ve İbn-i Zeyd'e göre bu ifadeden maksat, insanın en çirkin bir şekilde cehennem ateşine atılmasıdır.

Taberi

birinci görüşü tercih etmiş "Öldükten sonra dirilmeyi" inkâr edenlerin cehennem ateşine atılacaklarını söylemenin bir mana ifade etmeyeceğini, surenin başlangıcından itibaren, dünyadaki nimetlerden ve insanın, dünyadaki şeklinden bahsedildiğinden bu âyetin de, insanın, dünyadaki yaşlılık şekline yorumlanmasının daha doğru olacağını bildirmiştir.

 

 

 

 

Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Aynı Pencere

Geri

 

(T :  M : 922  H : 310)

 

TABERİ TEFSÎR-İ - (TÜRKÇE)

 

-

 

İleri

Sayfayı Büyüterek Aynı Pencerede Aç