KADİR SÛRESİ1Şüphesiz ki biz onu (Kur'anı) kâdir gecesinde indirdik. İndirilişini -başkasına değil- kendisin nispet etmek suretiyle Kur'ân'a tazim etti. Kur'ân isminin açıklamasına lüzum olmayacak şekilde zihinlerde bilindiği için ve ayrıca indirildiği vaktin kadrinin yüceltilmesi için açık isim ile değil de zamîrle zikredilmiştir. Rivâyete göre o, levhi mahfuzdan en alt göğe kâdir gecesinde toptan indirilmiştir. Daha sonraCebrâîl (aleyhisselâm) onu, Resûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) a yirmi üç yılda indirmiştir. “Leyletü'l-kadr” İn manası işlerin takdir ve kaza ediliş gecesi, demektir. Kadr; takdir manasınadır. Ya da diğer gecelere göre daha daha şerefli olduğu için bununla adlarıdırılmıştır. O da; Ramazan'ın yirmi yedinci gecesidir. Ebû Hanîfe(radıyallahü anh)’in,Âsım'dan, O'nun da Zer'den yaptığı rivâyete göre, Ubey b. Ka'b (rhm) kâdir gecesinin Ramazanın yirmi yedinci gecesi olduğuna yemin ederdi.Cumhûr da bu görüştedir. Onun gizlenme sebebi onu arayan kişinin onu bulmak için birçok geceyi ihya etmesine teşviktir.Bu, salat-ı vusta'nın, ismi azam'ın, cuma günündeki icabet saatinin, taatlarda rızasının ve masiyyetlerde gazâbının gizlenmesi gibidir. Nitekim hadisi şerifte: “Kim onu idrak ederse (.......)Allahım! Sen çok çok affedicisin. Affetmeyi seversin. Beni (de) affet'desin.” buyurmuştur. Kütüb-i Sitte 2Kâdir gecesinin (o büyük fazl-u şerefini) sana bildiren nedir? Yani; senin bilgin onun faziletinin vardığı noktaya ulaşmadı, demektir. Daha sonra şu sözüyle bunu açıkladı. 3Kâdir gecesi bin aydan hayırlıdır. İçinde kâdir gecesinin olmadığı bin aydan daha hayırlıdır. Onun faziletinin bu noktaya yükselmesinin sebebi; meleklerin ve ruhun onda inmesi, hikmet içeren her işe onda hükmedihnesidir. Bu müddetin tahsisi hususunda şöyle zikredilmiştir. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem), İsrâ'il oğullarından bir adamın Allah(celle celâlühü) yolunda bin ay silah kuşandığını zikretmişti de, inananlar buna hayran kalmışlar ve kendi amellerinin onlara yetişemeyeceğini vehmetmişlerdi. Bunun üzerine onlara, bu gazinin(gaza) müddetinden daha hayırlı bir gece verildi. 4Onda melekler ve Ruh, Rablerinin izniyle her bir iş için iner de iner. Melekler en alt göğe ya da yeryüzüne inerler. “Ruh..” Cebrâîl ya da meleklerden olan bir topluluktur. Ki onları (diğer) melekler ancak o gece görürler. Ya da rahmettir. Yani;“(onlar),Allah'ın, gelecek yıla kadar bu yıl için hükmettiği her bir isi için inerler, demektir.” (.......) in sonunda vakfe vardır. 5O (gece) tanyeri ağarıncaya kadar bir selâmettir. O, ancak selâmettir. (.......) müpteda ve haberdir. Yani;Allah (celle celâlühü) onda ancak selimiyeti ve hayn takdir etmiştir. Bela ve selâmete onun gaynnda hükmeder. Ya da mü'minlere verdikleri selâmın çokluğundan dolayı o, ancak bir selâmdır, demektir. Denildi ki: “Onlar, bu gecede karşılaştıkları kadın erkek inanan hiç kimse yok ki ona selâm vermesinler.” “Tanyeri ağarıncaya kadar” fecrin doğuş vaktine kadar. Ali ve Halefe göre(.......) şeklinde (.......) ın esresiyledir. İnkâr edenler ise selâmdan mahrum kalmışlardır. Allahu a'lem. BEYYİNE SÛRESİ1Kitap ehlinden ve müşriklerden (hakkı) tanımayanlar kendilerine apaçık delÜ gelinceye kadar(dinlerinden) ayrılacak değillerdi(mutlaka kendilerine açıklama gelecekti). “(Hakkı) tanımayanlar” Muhammed(sallallahü aleyhi ve sellem)i.“... kitap ehli...” Yani; Yahûdî ve Hıristiyanlar (.......) kelimesi, taife, bölük demektir. Yani; ona âit insanlar demektir. Ehli İslam da, onu (İslam'ı) din edinen kişilerdir. “... müşriklerden...” putperestlerden. “... ayrılacak değillerdi...” küfürden aynlacak değillerdi. Küfürden sözü hazfedilmiştir. Çünkü (.......) nin sılası buna delalet etmektedir. “Kendilerine apaçık delil gelinceye kadar” Beyyine, açık delil demektir. Kastolunan; Muhammed(sallallahü aleyhi ve sellem) dir. Şöyle diyor: “Muhammed(sallallahü aleyhi ve sellem) gönderilinceye kadar küfürlerini terk etmediler. O gönderilince de bir kısmı Müslüman oldu, bir kısmı da küfrü üzere kaldı.” 2( Yani)Allah tarafından gönderilen ve tertemiz sahifeler okuyan bir elçi. Yani;Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem). Bu,(.......) den bedeldir. “Okuyan” , onlara okuyan,“Sahifeler” , kağıt yapraklar,“tertemiz” , batıldan arınmış. 3O sahifelerde doğru, değerli kitaplar vardır. O sahifelerde hakkı ve adaleti içeren dosdoğru yazılı kitaplar vardır. 4Böyle iken kendilerine kitap verilmiş olanlar, ancak kendilerine delil geldikten sonra ayrılığa düştüler. Dolayısıyla onlardan bir kısmı, haddi aştıklarından ve haset ettiklerinden dolayı, onunpeygamberliğini inkâr etti, bir kısmı da îman etti. Önce ehli kitap ile müşrikleri birlikte zikretti. Daha sonra ehli kitabı tek olarak zikretti. Çünkü onlar, kitaplarında bulunduğu için onun hakkında bilgi sâhibi idiler. Onlar, ondan ayrılmakla nitelendirilince kitapsız olanlar da bu niteliğe büründürülmüş oldular. 5Hâlbuki onlar Allah, onun dininde ihlâs (ve samimiyet) Erbâbı ve muvahhidler olarak, ibâdet etmelerinden, namazı dosdoğru kılmalarından, zekâtı vermelerinden başkasıyla emrolunmamışlardır. En doğru din de hu idi. “Emrolunmamışlardı” şunu kastediyor: Tevrât'ta ve İncîl'de (bunlardan başkasıyla) emrolunmamışlardı. “Muvahhidler olarak” Bütünpeygamberlere îman edenler ve bâtıl dinlerden sapanlar olarak. “Doğru din de bu idi.” Yani; sabit ve payidar kalacak olan milletin dini budur, demektir. 6Kitaplılardan olsun, müşriklerden olsun(bütün o) küfredenler cehennem ateşindedirler. Onun içinde ebedî kalıcıdırlar. Yaratılanların en kötüsü de onların kendileridir. 7Îman edip de sâlih amellerde bulunanlar(a gelince) hiç şüphe yok ki bunlar da yaratılanların en hayırhsıdırlar. Nafî'ye göre her iki(.......) kelimesi de (.......) şeklindedir. Diğerlerine göre ise hafifletilmiş şekli üzere(.......) sizdir. (.......) ve (.......) kelimeleri hafifletilmiş şekli üzere kuUanımları devam eden ve asılları terk edilen kelimelerdendir. 8Onların, Rableri nezdinde mükâfatı altlarından ırmaklar akan Âdn cennetleridir, (Hepsi de) içlerinde ebedî, daimi kalıcıdırlar. Allah bunlardan râzı olmuştur. Bunlar da ondan hoşnud olmuşlardır. İşte hu(saadet) Rabbin(in azâbın)dan korkanlara mahsustur. (.......) ikamet, demektir. “Allah bunlardan râzı olmuştur. -Amellerini kabul etmek suretiyle— Bunlar da O'ndan hoşnud olmuşlardır. -Sevabı cihetinden.- işte bu...” Yani nza “yaratılanların en hayırlısıdırlar” sözü, inanan insanların meleklerden üstün olduğuna delalet etmektedir. Çünkü beriyye; bütün mahlûkat demektir. (.......) kelimesi “Allah(celle celâlühü) mahlûkatı yarattı” fiilinden türetilmiştir. Toprak manasına olan(.......) kelimesinden türetildiğini söyleyenler de olmuştur. Eğer böyle olsaydı Zeccâc’ın da dediği gibi (.......) şeklinde(.......) li okumazlardı.Allahu a'lem. |