Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Yeni Pencere

Geri

 

SAYFA :

596

 

093 - DUHÂ SÛRESİ

 

CÜZ :

30

 

İleri

Sayfayı Yeni Pencerede Aç

 

 

 

 

 

 

 

 

 

4

Elbette âhiret senin için dünyadan hayırlıdır.

Yani;Allah'ın âhirette senin için hazırladığı Makam-ı Mahmud, etrafında toplarııları havuz ve vadolunmuş hayır senin için, dünyada hoşuna giden şeylerden daha hayırlıdır. Denildi ki:

“Bunun, kendisinden öncesine bağlanması şu şekildedir: Terketmenin ve darılmanın olumsuzlanmasının zımnında, Allah'ın(celle celâlühü) habibi olduğun hâlde Allah(celle celâlühü) sana vahyetmek suretiyle seninle irtibata devam edecektir', manası olduğundan -ki bundan büyük bir üstünlük de göremezsin- ona onun ahretteki hâlinin, peygamberlerin önüne geçmesinden, ümmetinin diğer ümmetlere şâhitlik etmesinden ve sair şeylerden dolayı bundan daha büyük olacağını haber vermiştir.”

5

Muhakkak ki Rabbin sana verecek sen de râzı olacaksın.

Rabbin sana(âhirette) sevap, şefâat makam ve sair şeyler verecek, Sen de râzı olacaksın. Bu âyet nâzil olduğunda Resûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Öyleyse ben ümmetimden tek bir kişi bile ateşte olduğu hâlde asla râzı olmam.”

(.......) nin başına gelen lam, cümlenin manasını te'kid eden ibtida(.......) ıdır. Müpteda hazf edilmiştir. Takdiri:

(.......) şeklindedir.

yemin ederim” şeklinde okuyanların okuyuşu da böyledir. Çünkü bundaki mana da(.......) şeklindedir.Bu doğrudur, çünkü eğer o yemin lamı olsaydı müzarinin başına ancak tekid (.......) uyla gelirdi. Dolayısıyla onun ibtida (.......) olduğu taayyud etmiştir. Onun (.......) i da ancak müpteda ve haberin başına gelir. Dolayısıyla zikrettiğimiz gibi müpteda ve haber takdiri gerekmektedir. Bunu aynı şekilde Keşşaf sâhibi de zikretmiştir. Keşf adh tefsirin sâhibi de onun yemin (.......) ı olduğunu zikretmiştir.

Te'kid(.......) u getirilmemiştir. Çünkü(.......) ın (ibtida (.......) ı olmadığım) yemin (.......) ı olduğunu bildirmek için getirilir. Onun (.......) nin başına gelmesi sebebiyle ibtida (.......) ı olmadığı zaten bilindi. Çünkü ibtida (.......) ı, (.......) nin başına gelmez. Te'kit harfi((.......)) ile tehir harfi(.......) nin birlikte zikredilişi, ihsanın gecikse de mutlaka olacağım bildirmektedir. Daha sonra ancak ve ancak en güzeli ve haynn artışım beklemesi göğsünün durulmaması ve sabrının azalmaması için,Allah'ın (celle celâlühü) fazlından beklenenin geçmişe kıyas edilmesi için onun ilk hâlinden başlayarak ona olan nimetlerini saydı, şöyle buyurdu:

6

O, seni bir yetim olarak bulup barındırmadı mı?

(.......) kelimesindendir. O da; ilim/bilme manasınadır. İki mensûb, onun iki mefulüdür. Mana; “Ebeveynin öldüğünde sen yetim değil miydin?”şeklindedir.

“Seni barındırdı” yani; seni, sana bakması ve yetiştirmesi için amcan Ebû Talib'e sığındırdı ve seni ona verdi.

7

Seni (çocukluğunda) kaybolmuş bulup da yolunu doğrultmadı mı?

“Kayıp” ; nübüvvet ilkelerini, şerî'at ahkâmını ve vahiy yolu nedir bilmeyen ve onlara vakıf olmaya, demektir.

“Doğrultmadı mı?” şerî'at ve Kur'ân'ı sana bÜdirmedi mi? Denildi ki:

Ebû Talip onu götürdüğünde Şam yolunda kaybolmuştu da Allah(celle celâlühü) onu kafileye kavuşturmuştu.

Bu ayetten onun hak yoldan ayrıldığını ve sapıklığa düştüğünü anlamak câiz değildir. Zira Rasûlulluh (sallallahü aleyhi ve sellem) ilk hâlinden kendisine vahyin gelişine kadar putlara ibâdet etmekten ve fısk-u fücur sahiplerinin pisliklerine bulaşmaktan korunmuştur.

8

Ve O seni bir yoksul olarak bulup zengin etmedi mi?

Seni, fakir bulup da Hatice'nin malıyla ya da ganimet (ler)den verdiği malla zengin kılmadı mı?

9

O hâlde sen de yetime güzel davran(kahretme)!

Zayıf olduğu için malını ve hakkını zorla gaspetme.

10

Sâile gelince: (Onu) da azarlayıp kovma.

Onu azarlayarak kovma. Az biraz ver ya da güzellikle gönder. Suddî'den şöyle nakledilmiştir:

“Kastolunan ilim talebesidir. O sana geldiğinde azarlayıp kovma.”

11

Bununla beraber Rabbinin nimetini (durmayıp minnetle, şükürle) söyle (anlat).

Yani;Allah'ın (celle celâlühü) sana verdiği nübüvveti anlat ki o, nimetlerin en üstünüdür. Doğru olan ise; onun, Allah'ın(celle celâlühü) ona ihsan ettiği nimetlerin tamamım kapsamasıdır. Ayrıca bunun kapsamına Kur'ân ve şerî'atin talimi de girmektedir. -Allahu a’lem-

İNŞİRÂH SÛRESİ

1

(Habibim!) Göğsünü senin için (açıp da) genişletmedik mi?

İnkâr tarzında genişletmenin yokluğu hakkında sordu. Bununla genişletmenin varlığım kastetti. Sanki şöyle denildi: “Senin için göğsünü genişlettik.”

Bu sebepten dolayı -mana dikkate alındığı için- (.......) fiili onun üzerine atfedilmiştir.

Yani; nübüvvet zorluklarına, insanları ve cinleri davete takat getirebilsin diye göğsüne, ona tevdi ettiğimiz ilimlerle ve hikmetlerle genişlettik. Ondan darliği, körlükle ve cehaletle birlikte olan zorluğu giderdik, demektir. Hasen’in şöyle dediği nakledilmiştir:

“O, gereği gibi hikmet ve ilimle doldurulmuştur.”

2

Senden yükünü de (kaldırıp) almadık mı?

Nübüvvetin ve nübüvvetin gereği olan işlerin yapılması ile ilgili yükü senden hafiflettik. Denildi ki:

“O, haddi zatında bilinmeyen bir zelledir -ki oda; iki üstün şeyden daha üstün olanı işlemeyi terktir-. Peygamberler böyle şeylerle azarlanırlar ve onun ondan kaldırılması bağışlanmasıdır.”

(.......) ağır yük, demektir.

3

(Öyle yüktü ki o) Senin belini bükmüştü.

O ona ağır gelmişti. Öyle ki onun (sırt kemiklerinin) çatırtısı ışitilmişti.

(.......): Bir şeyin, bozulurken, çözülürken, yıkılırken ya da ezilirken çıkardığı sestir.

4

Senin şamnı yükseltmedik mi?

Onun şanının yüceltilmesi; kelime-i şehadette, ezanda, kamette, hutbelerde, teşehhütte ve Kur'ân'ın birçok yerinde Allah'ın zikri ile yan yana getirilmesidir. Mesela;

Allah'a itâat ediniz ve Rasûle itâat ediniz.” Nisa, 59; Nûr, 54; Muhammed, 33.

“Kim Allah'a ve Rasûlü'ne itâat ederse. “Nisa', 13; Nûr, 52; Ahzâb, 71, Fetfa, 17.

Allah ve Rasûlü'nü hoşnud etmeleri daha uygundu.” Tevbe, 62. ayetlerinde olduğu gibi.

Yine onun,Allah'ın Rasûlu” , Allah'ın Nebisi” şeklinde adlarıdırılması, yine öncekilerin kitaplarında onun zikrinin geçmesi de (onun şanının yüceltilmesidir).

(.......) nin getirilmesinin faydası şudur: Kapah geçilip daha sonra açıklama yapılması tarzının daha da tesirli ve daha edebi oluşudur. Çünkü (.......) sözüyle anlaşıları açılıp genişletilen bir şeyin olduğudur. Daha sonra (.......) sözüyle kapalı olarak bilinen şeyi açıklamıştır. “senin şanını” ve “senin yükünü” sözleri de böyledir.

5

Muhakkak ki her güçlükle beraber bir kolaylık var.

Yani; müşriklerin belalarına göğüs germek gibi içinde bulunduğun şiddetle beraber seni onlara galip kılmamla onlara galip geleceğin bir kolaylık vardır. Denildi ki:

“Müşrikler,Allah'ın(celle celâlühü) Rasûlü'nü ve mü'minleri fakirlikle ayıplıyorlardı. Öyle ki o, ailesinin fakirliği sebebiyle onların İslam'da dönebileceklerini düşünmeye başladı. Bunun üzerine Allah(celle celâlühü) ona, ona ihsan ettiği üstün nimetleri zikretti.” Daha sonra şöyle buyurdu:

6

Evet, her güçlükle beraber bir kolaylık vardır.

Sanki şöyle buyurdu: Sana ihsan ettiğimizi ihsan ettik. Dolayısıyla Allah'ın(celle celâlühü) fazlından ümidi kesme. Çünkü içinde bulunduğunuz zorlukla beraber kolaylık vardır. Kolaylık zorluğa son derece yakın olduğundan (.......)(beraber) lafzıyla getirilmiştir. Bunda fazladan bir teselli vardır. Ayrıca kalplerin de güçlendirilmesi söz konusudur.Bu âyetler inince Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Bir güçlük iki kolaylığa asla galebe edemez.” Çünkü“güçlük” kelimesi ma'rife olarak tekrarlandı.Bu da bir tane demektir. Çünkü ma'rife ma'rife olarak tekrarlanırsa ikinci birincinin aynısı olur.

“Kolaylık”kelimesi ise nekra olarak tekrarlandı. Nekra, nekra olarak tekrarlandığında iseikinci birinciden başka olur. Dolayısıyla mana;“Zorlukla beraber iki kolaylık var” , şeklinde olur. Ebû Muaz şöyle demiştir:

Emirle birlikte bir köle var, emirle birlikte bir köle var'denir. Emir bir tanedir, iki köle vardır. (.......) dediğinde ise emir de bir tanedir, köle de bir tanedir. (.......) dendiğinde ise onlar iki emir ve iki köledir.” Te'vilat şerhinde de böyledir.

7

Öyleyse, (bir ibâdeti) bitirince diğerine başla.

Yani;“Halkı davetten boş kaldığında Rabbi'nin ibâdetine çalış” , demektir. İbni Abbâs(radıyallahü anh) dan şöyle nakledilmiştir:

“Namazından boşaldığında duaya sarıl, demektir.” Onun selâmdan önce mi yoksa sonra mı olduğu hususunda ihtilaf olunmuştur. Bu âyetin, kendisinden öncesiyle bağlarıtısı; ona geçmiş nimetlerini ve gelecekle ilgili vaadlerini saydığı için onu, şükre ve ibâdete sarılmaya, onda yorulmaya, ibâdetleri birbiri ardınca aralıksız olarak yapmaya ve hiçbir vaktini ibâdetsiz olarak geçirmemeye, dolayısıyla bir ibâdeti bitirince diğerine geçmeye teşvik etmektedir.

8

Ve (her işinde) ancak Rabbine yönel.

Rağbetini hususen O'na yönelt. Ancak O'nun fazlım O'na dayanarak iste.

“İnananlarAllah'a dayansınlar” (âyetinde olduğu gibi).

TÎN SÛRESİ

1

Andolsun incire, zeytine,

Bu ikisiyle yemin etmiştir. Çünkü bu ikisi yemiş veren ağaçlar arasında hayret verici olanlardır.

Rivâyet edildiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e bir tabak incir hediye edildi. O da ondan yedi ve ashâbına:

- “Yiyiniz. Eğer bir meyve cennetten indirilmiştir deseydim, budur, derdim. Çünkü cennetin meyveleri çekirdeksizdir. Onu yeyiniz. Çünkü o, basuru keser ve nıkris hastaliğina fayda verir.” Yine şöyle buyurmuştur:

“Zeytin ne güzel misvaktır. O mübarek ağaçtandır. Ağızı temizler ve (dişlerdeki) sarıliği giderir.” Yine şöyle buyurmuştur:

“O, benim misvağımdır ve benden önceki peygamberlerin misvağıdır.” İbni Abbâs(radıyallahü anh) dan şöyle nakledilmiştir.

“O (âyette yemin edilenler), sizin bu inciriniz ve sizin bu zeytininizdir.” Denildi ki:

“O ikisi: Şam'da o ikisinin (incir ve zeytinin) bittiği iki dağdır.”

2

Sina dağına.

Dağ olan(.......) kelimesi, bölge olan(.......) kelimesine muzaf kılınmıştır. İrabın(.......) ve (.......) ile câiz olmasında ve (.......) nin sabit kılınıp (.......) un i'rab harekeleriyle harekelenmesinin câiz olmasında (.......) kelimesinin bir benzeri (.......) kelimesidir.

3

Şu emin şehre andolsun ki.

Mekke'yi kastediyor. “Adam emin biri oldu.” kelimesindendir. Onun (şehrin) emin oluşu; onun, emin bir kişinin, kendisine emanet edilen şeyi muhafaza edişi gibi ona giren kişiyi muhafaza etmesidir. Bu şeylerle yeminin manası; Bu mübarek bölgenin şerefini beyan etmek, Peygamberler ve evliyalar diyarı olan, bu bölgede beliren hayır ve bereketi açıklamaktır.

İncir ve zeytinin bittiği yerler İbrâhîm (aleyhisselâm) ın göçtüğü veÎsa (aleyhisselâm) ın doğup büyüdüğü yerlerdir. Tûr, Mûsa(aleyhisselâm) a nida edilen yerdir. Mekke ise; âlemlere hidâyet olan evin mekânı, Peygamberimiz(sallallahü aleyhi ve sellem)’in doğduğu ve gönderildiği yerdir. Allah’ın salâtı onların tamaminin üzerine olsun.

Ya da ilk ikisi,Îsa (aleyhisselâm) a vahyin indiği yerle yemindir. ÜçüncüMûsa (aleyhisselâm) a vahyin indiği yerle, dördüncüsü de Muhammed(sallallahü aleyhi ve sellem)’e vahyin indiği yerle yemindir. Yeminin cevabı: “Biz insanı en güzel bir biçimde yarattık.” cümlesidir.

4

Biz insanı en güzel bir biçimde yarattık.

“İnsanı -insan cinsini-, en güzel bir biçimde -şekli, sureti ve azalarının düzgünlüğü itibariyle en güzel bir biçimde- yarattık.”

5

Sonra onu aşağıların aşağısına çevirdik.

Yani; daha sonra bu güzel, sağlam, düzgün yaratılış nimetine şükretmediğinde işinin sonu, onu yaratılış ve terkip yönüyle aşağı olanların en aşağısına çevirmemizdir, demektir. Şunu kastediyor:

“Suret yönüyle çirkin olanların en çirkinine çevirdik ki onlar da cehennem halkıdır.”

Ya da onu derekeler(cehennem tabakalan) ahalisinden daha aşağı ittik, kaktık, demektir. Ya da bu mükemmellikten ve güzellikten sonra onu suret ve şekil güzelliğinden nasibini almamışlardan daha sefil kıldık, demektir. Şöyle ki:

“Onun yaratılışını tersine çevirdik, ayağa dikildikten sonra beli büküldü. Siyahlıktan sonra saçı sakalı beyazladı, derisi büzüşüp buruştu, işitmesi ve görmesi zayıfladı. Hülasa her şeyi değişti. Artık yürümesi yavaşlamış, sesi zayıflamış, kuvveti azalmış ve zekâsı körelmiştir.”

 

 

 

 

Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Aynı Pencere

Geri

 

(T :  M : 1310  H : 710)

 

NESEFÎ / MEDÂRİK TEFSÎRİ - (TÜRKÇE)

 

HANEFÎ

 

İleri

Sayfayı Büyüterek Aynı Pencerede Aç