12Orada suylaakan bir kaynak, kaynaklarvar! 13Orada; yapısı, kadri ve bulunduğu yer itibariyle yüksek tahtlar..... 14Pınarların kıyılarınakonulmuş içmeye hazır kaseler, kulpsuz kadehler, 15Sıra sıra edilmiş, birbirinin yanı sıra dizilmiş yaslanmaya hazır yastıklar..... 16Ve serilmişpüsküllühalılar vardır. 17Onlar, Mekke kâfirleri, ibret nazarıyla deveye bakmazlar mı, o nasıl yaratılmış? 18O göğe baksalar ya! Nasıl yükseltilmiş? 19O dağlara baksalar ya! Nasıl dikilmiş? 20O yere baksalar ya! Nasıl yayılmış. Döşenmiş de, bununla Allahü teâlâ'nın kudretine ve vahdaniyyetine delil bulsalar ya! Öncelikle deve zikredildi. Çünkü Araplar deve ile daha çok haşır neşir oluyorlardı. 21Sen onlara, Allahü teâlâ'nın nimetlerini ve birliğinin delillerini bol bol hatırlat! Sen ancak bir hatırlatıcısın. 22Sen onlar üzerine zor kullanıcı musallat kılınmış (bir zorba) değilsin. Bu, cihad ile emr olunmadan önce idi. Âyet-i kerîme’de geçen “ müseytir” lâfzı; bir kırâatte sin yerine sad ile okunmuştur. 23Ancak lâkinkim imandan yüz çevirir ve Kur’ân’ı inkâr eder ise, 24Allah onu enbüyük azâba, âhiret azâbına uğratır. En küçük azap ise öldürülmek ve esir edilmek suretiyle uğratıldıkları dünya azâbıdır. 25Muhakkak onlarınöldükten sonradönüşleri ancak bizedir. 26Sonra onların hesapları da, cezalandırılmaları da bize aittir. Biz asla onların yakasını bırakacak değiliz. 89 - FECR SÛRESİRahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle başlarım. 1Sabaha her günün sabahınayemin ederim! 2Ve on geceye,Zilhicce'nin on gecesine, 3 “Çift ”e ve “ tek ”e de. Âyet-i kerîme’de geçen ”el-Vetr” lâfzı, vav'ın fethası ile de, kesresi ile de okunmuştur. Fetha ve kesre bu kelimede iki ayrı lugattırlar. 4Gelip geçici olarakçöktüğü demde geceye de yemin ederim! 5Nasıl bu yemindeizan, akıl sâhibi için bir yemin (değeri) var, değil mi? Kasemin cevabı hazfedilmiştir. Yani ey Mekke kâfirleri! Öldükten sonra elbette diriltileceksiniz! 6Ey Resûlüm Muhammed! Görmedin mi bilmedin mi Rabbin nasıl yaptı Âd milletine? 7O direkli uzunluİrem'e! Bunlar birinci Âd kavmidir. İçlerinden uzun olanların boyu dört yüz arşın idi. Âyet-i kerîme’de geçen “ İrem” lâfzı, atf-ı beyan yahut bedel olup alemiyyet ve tenis dolayısıyla gayr-i munsariffir. 8Ki, o beldeler içinde, onların yakalamalarında ve onların kuvvetlerinde bir misli daha yaratılmamıştı. 9Ve Vâd i'de, Vâd ilkura'da kayaları oyan ve onları kendilerine evler edinen Semûd kavmine! Âyet-i kerîme’de geçen ”es-Sahr” lâfzı, “sahratün” kelimesinin çoğuludur. 10Ve kazıklı Fir’avun'a yere dört kazık çakar ve cezalandıracağı kimseyi ellerinden ve ayaklarından o kazıklara çakardı. 11Ki, bunlar memleketlerde azgınlık etmişlerdi, zorbaca davranmışlardı. 12Böylece oralarda fesadı, adam öldürmeyi ve diğer bozgunculukları çoğaltmışlardı. 13Bunun üzerine Rabbin de onların üstüne azâbın türlüsünü döküverdi. 14Şüphesiz senin Rabbin, sürekli gözetlemektedir. Kullarına yaptıklarının karşılığını vermek için, onların yaptıklarını sürekli gözetler ve onlardan hiç bir şey O’nun gözünden kaçmaz. |