13Ey insanlar!Sözünüzü ister gizli tutun, ister açığa vurun.Şüphe yok ki, Allahü teâlâ sineleri, sinelerde var olanlarıbilmektedir de telaffuz ettiklerinizi nasıl bilmez? Bu âyetin nüzul sebebi; müşriklerin birbirlerine, “sözünüzü gizli tutun ki, Muhammed'in ilâhı sizi duymasın“ demeleridir. 14 Hiç O gizli tuttuklarınızıYaratan bilmez mi, hiç O’nun bunu bilmesi yok olabilir mi? Hâlbuki O, ilmindelatiftir ve onlardan her şeyden haberdardır. Elbette ki, Hayır! 15 O ki, sizin için yeri uysal, üzerinde yürümek için kolay kıldı. O hâlde haydi onun omuzlarında, taraflarında yürüyün de sizin için yaratılmış olan Allah'ın rızkından yiyin! Fakat sonunda yaptıklarınızın karşılığını görmek için kabirlerdendiriliş O'na doğrudur. 16 Sulta ve kudretigökte olanın; sizi yere geçirmesinden emin mi oldunuz? Bir de bakarsın ki, yer çalkalanıp duruyor, sizinle birlikte sallanıp tepenize çıkıyor. Âyet-i kerîme'de geçen ”e-emintüm” lâfzı; İki hemzenin tahkiki, ikincisin teshili, ikincisi ile diğeri arasında (üçüncü) bir Elifin daha getirilmesi, bunun terki ve ikinci hemzenin elife ibdâli vecihlerinde okunmuştur. Âyet-i kerîme'de geçen ”en yahsife ” lâfzı, “men ”den bedeldir. 17 Yoksa (hakimiyet ve kudreti) gökte olanın, üzerinize taş yağdıran, sizlere taşları savuran bir rüzgâr göndermesinden emniyette mi oldunuz? Benim uyarım, azâb ile korkutuşumnasıl olurmuş, onun gerçek olduğunuilerde azâbı karşınızda görüncebileceksiniz! Âyette geçen “ En yürsile ” lâfzı, “men“ den bedeldir. 18 Yemin olsun! Onlardan evvelki ümmetler de yalanlamışlardı.Ama bak, benim onlara karşı kendilerini helâk ederken yalanlamalarım inkârım nasılmış? Şüphesiz O, haktır. 19 Onlar üzerlerinde, havadagezen, kanatlarını yayan ve gerdikten sonra kanatlarını toplayan kuşları görmediler mi, (onlara) bakmadılar mı? Kanatlarını açıp kapama halinde yere çakılmaktanonları kudretiyle tutan,ancak Rahmân'dır. Şüphesiz O, her şeyi görendir. Onlar, kuşların havada durmalarından; kendilerine, yukarıda zikredilen ve daha başka azap türlerini uygulayabilme kudretimizin varlığı sonucuna varmadılar mı? Âyet-i kerîme'de yer atan“Ve yakbizne ” lâfzı, “Ve kâbizâtin”Tevilindedir. 20Rahmân olan Allah'ın dışında, O'ndan başka şu size yardım edecek askerleriniz O’nun azâbını sizden bertaraf edecek yardımcılarınız hani, kimlerdir? Sizin yardımcılarınız yoktur. kâfirler ancak bir aldanış içindedirler, kendilerine azap inmeyecekmiş diye, şeytan onları aldatmıştır. Âyet-i kerîme'de geçen “ men” lâfzı mübteda, “ haza “ haber, “ ellezi “ “ hâza “ dan bedel, “ hüve cündün leküm“ “ elllezi “ nin sılası, “yenşürüküm“ cümlesi de “ cündün” un sıfatıdır. 21 Yahut Rahmânrızkını, yağmurunu sizdenkeserse size kim rızık verir? O'ndan başka size rızık verecek yoktur. Hayır! Onlar bir azgınlık, büyüklükve kaçış, haktan uzaklaşmaiçinde direnip durmaktadırlar. Âyette geçen şartın cevabı mahzûf olup, mâ-kabli ona delâlet etmektedir. Takdiri, “femen Yerzukuküm“ şeklindedir. 22 Şimdi yüzüstü kapanarak, düşmüş bir vaziyette yürüyen mi daha doğrudur, yoksa dosdoğru bir yolda düpedüz, dimdik bir vaziyette yürüyen mi daha doğrudur? Buradaki örnek mü'min ile kâfirin hallerini beyan etmektedir. Hangileri hak ve hidâyet üzeredir? Âyet-i kerîme'de geçen ikinci “ men“ in haberi mahzûf olup birinci “ men'in haberi ona delâlet etmektedir. 23 De ki: “sizi yoktan var eden, sizi yaratan, size kulak, gözler ve kalpler veren O'dur. Ne az şükrediyorsunuz!“ Âyet-i kerîme'de geçen “ ma “zâide olup cümle, istinâfiye olup müşriklerin bunca nimetlere gerçekten de pek az şükrettiklerini haber vermektedir. 24 De ki: “O, yeryüzünde sizi yaratandır ve nihâyet yaptıklarınızın hesabını vermek için hep O'na toplanacaksınız. “ 25 Onlar mü'minlere, “ eğer bu konudadoğru söylüyorsanız bu vaad, toplanacağımıza ilişkin vaad ne zaman? ” diyorlar. 26 De ki: “Onun ne zaman geleceğine ilişkin ilim, ancak Allah'ın ındindedir. Ben, sadece apaçık bir uyarıcıyım, uyarısı açık bir kimseyim. “ |