Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Yeni Pencere

Geri

 

SAYFA :

557

 

065 - TALÂK SÛRESİ

 

CÜZ :

28

 

İleri

Sayfayı Yeni Pencerede Aç

 

 

 

 

 

 

 

 

 

TALÂK SÛRESİ

Talâk sûresi on iki âyettir ve Medine'de nazil olmuştur.

Bu sûre-i celilede, medeni hayatımızla ilgili çok önemli hususlar beyan edilmektedir. Sûre-i celilenin de adını aldığı TALÂK yani boşama meselesi ve karı koca arasındaki diğer meseleler açıklanmaktadır.

Boşamanın nasıl yapılacağı ve boşama sonunda ortaya çıkan çeşitli meselelerin nasıl çözümleneceği beyan edilmektedir ki bunlar, boşanmış kadının id-det beklemesi, boşandığı kocasından çocuğu doğacaksa iddetinin nasıl olacağı, doğuma kadar nafakasının nasıl ve kimler tarafından karşılanacağı beyan edilmektedir gibi meselelerdir ve bunların hükümleri beyan edilmektedir.

Ayrıca kocası ölen bir kadının ne kadar süre iddet bekleyeceği, âdetten kesilen kadınların iddetlerinin nasıl olacağı ve diğer hususlar açıklanmaktadır.

İman edip salih ameller işleyenlerin, karanlıklardan aydınlığa çıkacakları beyan edilmekte ve sûre-i celile, gökleri ve yeri yaratanın Allahü teâlâ olduğunu beyan eden şu âyetle sona ermektedir. "Yedi göğü ve yerden de bir o kadarını yaratan Allah’tır. Allah'ın herşeye kadir olduğunu ve ilminin herşeyi kuşattığım bilmeniz için Allah'ın emirleri, göklerle yer arasında inip dunu aktadır."

Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle.

1

“Ey Peygamber, kadınları boşamak istediğiniz zaman iddetleri içinde boşayın ve iddeti hesaplayın. Rabbiniz olan Allah’tan korkun. Apaçık bir edepsizlikte bulunmadıkça onları evlerinden çıkarmayın. Onlar da çıkmasınlar. Bunlar, Allah'ın koyduğu sınırlardır. Kim Allah'ın koyduğu sınırları aşarsa, şüphesiz ki kendine zulmetmiş olur. Bilmezsin, belki de Allah, boşanmadan sonra yeni bir durum meydana getirir.”

Âyet-i kerime’de "Kadınları iddetler içinde boşayın." ifadesi zikredilmektedir. Bu ifadeden maksat, kadınları adet halinde bulunmadıkları bir zamanda ve kendileriyle cinsi münasebette bulunmadan boşamaktır. Buna göre kadınları adet halindeyken boşamak veya adetten temizlendikten sonra kendileriyle cinsi münasebette bulunduktan sonra boşamak sünnete uygun olmayan bir boşama şeklidir.

* Abdullah b. Mes'ud, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Ömer, Mücahid, Katade, Hasan-ı Basri, İbn-i Tavus, İbn-i Şirin, İkrime, Dehhak ve diğer âlimler Âyetin bu ifadesini bu şekilde izah etmişlerdir. Bu hususta Abdullah b. Ömerden şu hadisler Rivâyet edilmiştir.

Abdullah b. Ömer, hanımı adetli iken onu boşamış, bunu da babası Ömere anlatmış, o da meseleyi Resûlüllah’a arzetmiştir. Resûlüllah buna çok kızmış ve şöyle buyurmuştur: "Onu geri alsın. Temizlenip âdet görmesi ve tekrar temizlenmesine kadar onu nikâhı altında tutsun. Şâyet onu tekrar boşama durumu söz konusu olursa onu, kendisine dokunmadan ve temiz olarak boşasin. İşte Allah'ın emrettiği iddet budur." Buhari, K. Tefsir el-Kur'an Sûre 65, bab: 1

Ancak kişi, hanımını iddetli iken boşayacak olursa bu da geçirlidir. Fakat sünnete uygun birboşama şekli değildir. Enes b. Şirin diyor ki:

"Ben Abdullah b. Ömerden işittim. O, hanımını hayızh iken boşamış, babası Ömer, meseleyi Resûlüllah’a anlatmış Resûlüllah da ona "Hanımını geri alsın." demiştir. Ben Abdullah b. Ömere dedim ki: "Bu, boşama sayılır mı?" O da şu cevabı verdi. "Ya hangisi sayılır? Şâyet boşayan kişi, kadını tekrar geri almaktan âciz kalsa veya ahmakça davransa boşama hükmü düşecek midir?" Buhari, K. et-Talâk, bab: 2 / Müslim, K. el-Talâk, bab: 9-10-11, Hadis no: 1471

Said b. Cübeyr de Abdulah b. Ömer'in şöyle dediğini rivâyet ediyor:

"Bu benim için bir talâk sayılmıştır." Buhari, K.el-Talâk, bab: 2 Cüz: 28, Sûre: 65

Fıkıh âlimleri bu âyeti delil göstererek boşamayı üç kısma ayırmışlardır.

a-) Sünnet olan boşama: Bu boşama, yukarıda beyan edildiği gibi kadın âdetinden temizlenmişken ve kendisiyle cinsi münasebette bulunmadan boşamak veya hamileliği açıkça ortaya çıktıktan sonra boşamaktır.

b-) Bid'at olan boşama: Bu boşama, kadın adetli iken boşamak veya âdetten temizlendiği halde kendisiyle cinsi münasebette bulunduktan sonra boşamaktır.

c-) Mubah olan boşama: Bu boşama da akıl baliğ olmamış çocuğun, âdetten kesilmiş olan kadının ve henüz kendileriyle zifafa girilmemiş kadınların boşanmasıdtr. Bunların boşanması için belli bir zaman söz konusu değildir.

Âyet-i kerime’de: "İddeti hesaplayın." buyurulmaktadır. Bundan maksat, kadınların boşanma olayında beklemek zorunda oldukları müddetlerin hesabını iyi yapmaktır. Zira bu süreden daha kısa bir zamanda boşandıklarını kabul ederek başkalarıyla evlenmeleri kadınlara helal değildir. Çünkü eski kocalarından hamile olmaları muhtemeldir. Keza belirtilen bu süreyi uzatmak da kadınların evlenmelerini erteleyeceğinden onlara zarar verir. Bu sebeple caiz değildir.

Âyetin devamında "Apaçık bir edepsizlikte bulunmadıkça onları evlerinden çıkarmayın. Onlar da çıkmasmlar." buyurulmaktadır. Bunun manası şudur: "Boşanan kadın iddet süresi içinde bir edepsizlik yapmadıkça boşayan kocanın onun nafakasından ve meskeninden sorumludur. Koca bu karısını boşamadan evvelki evinden çıkaramaz ve onun nafakasını vermekle yükümlüdür. Kadın da eski kocasından ilişkisi kesilmediği için onun izni olmadan evden dışarı çıkamaz.

Âyette, boşanan kadınların, iddet beklerken kocalarının tahsis ettikleri evlerinden çıkarılamayacakları, kendileri de o evlerden çıkmayacakları zikredilirken: "Onlar apaçık bir edepsizlikte bulunmadıkça" ifadesi geçmektedir. Bundan maksadın ne olduğu çeşitli şekillerde izah edilmiştir.

Katade, Hasan-ı Basri, Şa'bi, İbn-i Zeyd vb. âlimlere göre buradaki "Edepsizlik" ifadesinden maksat, zinadır. Bu izaha göre boşanmakta olan kadın, kendisine tahsis edilen evden çıkarılamaz ve çıkamaz. Ancak zina etmesi halinde kendisine zina cezası tatbik edilmek üzere evden çıkarılabilir.

Abdullah b. Abbas'tan nakledilen diğer bir görüşe göre ise buradaki "Edepsizlikken maksat, kadının herhangi bir günah işlemesidir. Günahkâr olan bir kadın böyle bir evde kalma hakkını kaybeder.

Katade'ye göre ise burada zikredilen "Edepsizlik"ten maksat, kadının, kocasına karşı geçimsiz olması ve bu geçimsizliği yüzünden kocası tarafından bo-şanmasıdır. Böyle bir kadınln, iddet bekleme sırasında boşamada bulunan kocanın kendisine ev tahsisi hakkından makrum olur.

Süddi ve Abdullah b. Ömer'den nakledilen başka bir görüşe göre ise buradaki "Edepsizlikken maksat, kadının iddet beklediği evden izinsiz çıkmasıdır. Bu takdirde kadın o evde kalma hakkını kaybeder.

Taberi, âyette zikredilen "Edepsizlik"in, kadının işlediği her türlü günahı içine aldığını, bu itibarla zina etmesinde de hırsızlık yapmasında da, kocasının akrabalarına kötü davranmasında da, iddet beklediği evden izinsiz çıkmasında da bu edepsizliği işlemiş olacağını bu itibarla o evde oturma hakkını kaybedeceğini söylemiştir.

Âyet-i kerime’nin sonunda "Bilemezsin belki de Allah, boşanmadan sonra yeni bir durum meydana getirir." buyurulmaktadır. Bundan maksat, karisini üç talâk ile boşamayan kocanın, karısı iddet beklerken onu tekrar geri almasıdır. îş-te boşanmadan sonra meydana çıkacak olan yeni durum budur. Katade, Dehhak, Süddi, İbn-i Zeyd ve Süfyan es-Sevri âyetin bu kısmını bu şekilde izah etmişlerdir.

Bir kısım âlimler bu âyete dayanarak üç talâkla boşanmış olan kadının ve kocası ölmüş olan kadının iddet süresince mesken ve nafaka hakkı olmayacağını söylemişlerdir. Zira Allah'ın bunlar için kocaları bakımından yeni bir durum ortaya çıkarmayacağı muhakkaktır. Bu mesele ilerde gelecek olan âyetlerde daha geniş olarak anlatılacaktır.

2

“Boşanan kadınlar iddetlerinin sonuna varınca onları güzelce nikahınız altında tutun veya onlardan güzellikle ayrılın. İçinizden adalet sahibi iki kişiyi, yaptıklarınıza şahit tutun. Şahitliği de Allah için yapın. Allah’a ve âhiret gününe iman edenlere bununla öğüt verilir. Kim Allah’tan korkarsa Allah ona bir kurtuluş yolu gösterir.”

Boşanan kadınlar iddet beklerken sürelerinin bitme anına yaklaşınca Allah’ın size vacip kıldığı nafaka, barınma, elbise ve hoş sohbette bulunma gibi haklarını onlara vererek onları tekrar nikâhınız altında tutun. Şahitlerden sorulduğunda şahitliği doğru olarak yapsınlar, İşte size emrettiğimiz, boşanma ile ilgili bu hükümler, Allah’a ve âhiret gününe iman edenler için bir öğüttür. Kim Allah’tan korkacak olursa Allah onun için bir çıkar yol gösterir.

*Süddi diyor ki: "Bu âyetin hükmü, bir veya iki talâkla boşanmış kadınlar için söz konusudur. Karısını bu şekilde boşamiş olamkoca onu iyilikle tutmakta veya boşamakta serbesttir.

Dehhak diyor ki: "Kadının iddeti bitmeden önce kocanın ona iyilikle dönmesi, onu tekrar kabul etmesi ve onunla hoş sohbette bulunmasıdır. İyilikle ayrılmasından maksat ise, kadını iddeti bitinceye kadar bekletmesi, iddeti bittikten sonra, mehirinden geri kalan bir şey varsa onu ödemesi, bir de maddi imkânına göre boşanma bedeli "Mut'a" vermesidir."

Âyet-i kerime’de: "İçinizden adalet sahibi iki kişiyi, yaptıklarınıza şahit tutun." buyuruluyor. Burada ifade edilen adalet sahibinden maksat, dindarlıklarına ve emanetlere sadık olmalarına güvenilen kimselerdir. Yapılan işlerden maksat ise Süddi'ye- göre hem boşanma hem de kadım tekrar geri alma işidir. Abdullah b. Abbas da aynı şeyi söylemektedir. Buna göre hanımını bir veya iki talâkla boşayan kişi, iddeti bitmeden onu tekrar geri almak isterse veya iddetini tamamlatarak onu boşamak isterse buna dair iki kişiyi şahit tutması lazımdır.

Ata diyor ki: "Evlenmede de boşanmada da, tam olarak boşanmayan hanımı geri almakta da âdikolan iki şahit gerekir.

Âyet-i kerime’de: "Kim Allah’tan korkarsa Allah ona bir kurtuluş yolu gösterir." buyurulmaktadır. Abdullah b. Abbas'a göre Allah'ın, kuluna göstereceği bu kurtuluş yolundan maksat, Allah'ın, kulunu dünya ve âhiret sıkıntılarından kurtarmasıdır. Rebi' b. Huseyme göre ise Allah'ın, insanı dünyada iken şüpheli şeylerden kurtarması, ölüm anında da sıkıntılardan kurtarmasıdır.

Abdullah b. Mes'ud ve Mesruk'a göre ise bu kurtuluş yolundan maksat, bütün, herşeyin Allah tarafından olduğunu bilmesidir. Allah birşeyi dilerse verir dilemezse vermez.

Dehhak ve İkrime ise bu ifadeden maksadın şöyle olduğunu söylemişlerdir: Kim Allah’tan korkarak hanımını Allah'ın emrine uygun şekilde boşayacak olursa yani bütün talakları birden kullanmayacak olursa Allah o kula hanımını tekrar geri alma yolunu gösterir. Böylece bir çıkar yol bulmuş olur.

Süddi de bu ifadeden maksadın, kadım sünnete uygun olarak boşamak ve yine sünnete uygun olarak geri almak olduğunu söylemiştir.

Bu âyetin son bölümünün ve bundan sonra gelen âyetin nüzul sebebinin, Avf b. Malik el-Eşcai'nin oğlunun düşmana esir düşmesi, babasının üzülerek Resûlüllah’a şikâyetçi olması ve Resûlüllah’ın ona sabretmesini ve Allah'ın göstereceği çıkar yolu beklemesini söylemesi sonuda ise çocuğun düşmandan kurtulup yine o düşmana ait büyük bir sürü ile geri dönmesi hadisesi olduğu zikredilmiştir.

3

“Ve onu hiç ummadığı yerden rızıklandırır. Kim Allah’a tevekkül ederse Allah ona yeter. Allah, emrini mutlaka yerine getirir. Allah, herşey için bir ölçü koymuştur.”

Kim Allah’tan korkarsa Allah onu, hiç ümit etmediği ve beklemediği bir yerden rızıklandırır. Kim de Allah’a tevekkül ederek işini ona havale edecek olursa o ona yeter. Allah, emrini mutlaka yerine getirir. Kul ona ister tevekkül etsin ister etmesin. Tevekkül eden affa nail olur ve mükafaatını alır. Tevekkül etmeyen bunlardan mahrum kalır. Allah, boşanma, iddet vb. herşey için bir ölçü ve bir sınır tayin etmiştir. O sınırın bir başı ve bir sonu vardır.

*Âyet-i kerime’de, Allah’a tevekkül eden kimse için Allah'ın yeterli olduğu, başka güçlere ihtiyaç bulunmadığı beyan edilmektedir Bu hususta Abdullah b. Abbas, Resûlüllah’ın kendisine şunları öğrettiğini rivâyet ediyor:

"Ey genç ben sana bazı şeyler öğreteceğim (bunları iyi dinle) Sen Allah’ı koru, Allah da seni korur. Sen Allah’ı koru, onu yanında bulursun. Bir şey istediğinde Allah’tan iste. Yardım istediğinde Allah’tan yardım iste. İyi bil ki bütün ümmet sana bir fayda sağlamak için bir araya gelecek olsa ancak Allah'ın senin için yazdığı kadar fayda verir yine bütün ümmet sana bir zarar vermek için bir araya gelcek ols ancak Allah'ın senin için yazdığı kadar zarar verebilir. Artık kalemler kaldırılmış, defterler kurutulmuştur, (kapatılmıştır)” Tirmizi, K. el-Kıyamet, bab: 59. Hadis no: 2516 / Ahmed b. Hanbel, Müsned, C.1, S.293

4

“Âdetten kesilen kadınlarınızın idelerinden şüphe ederseniz bilin ki onların iddeti üç aydır. Hiç âdet görmeyenler de böyledir. Hamile kadınların iddeti ise doğum yapmalarıyla tamamlanmış olur. Kim Allah’tan korkarsa Allah ona işlerinde kolaylık verir.”

*Âyet-i kerime’nin başında "Âdetten kesilen kadınların iddetlerinden şüphe ederseniz bilin ki onlarnı iddeti üç aydır." buyurulmaktadır. Buradaki "Şüphe etme" ifadesinden maksadın ne olduğu çeşitli sekilerde izah edilmiştir.

Mücahid, Zühri ve İbn-i Zeyd'den nakledilen bir görüşe göre buradaki şüphe, yaşlı kadının, âdetten tam olarak kesilip kesilmediği hususudur. Kadın, yaşlılığından dolayı âdetten kesildikten sonra tekrar onda kan görülecek olur da şüphe hasıl olursa bu kan, hastalıktan gelen bir kan kabul edilir. Böyle bir kadın üç âdet görme yerine üç ay iddet bekler. Genç yaşta âdetten kesilen kadın ise hamile olup olmadığı ortaya çıkıncaya kadar beklemek zorundadır. Onun iddeti budur.

Übey b. Ka'b'dan nakledilen diğer bir görüşe göre ise buradaki şüphe, âdetten kesilen kadının iddetinin hükmünün ne olacağı hakkındadır. Zira bu âyet gelmeden önce, akıl baliğ olmayan küçük çocukların, âdetten kesilen kadınların ve hamile olan kadınların iddetlerinin neye göre hesaplanacağı bilinmemekte idi. Âyet-i kerime geldi ve âdet görmeyen bu kadınların iddetlerinin aylarla hesap edileceğini beyan etti ve bunun üç ay olduğunu bildirdi. Taberi de bu görüşü tercih etmiştir.

Katade'ye göre ise burada hakkında şüphe edilen kadın, âdetleri düzenli olmayan kadınlar. Bir ayda bir kaç kere âdet gören veya bir kaç ayda bir âdet gören kadının iddeti üç aydır. Âdeti muntazam olmadığından iddette âdete itibar edilmez. Âyet-i kerime’de geçen "Âdetten kesilen" ifadesi bu görüşün tercihe şayan bir görüş olmadığını göstermektedir.

Âyet-i kerime’de: "Hiç âdet görmeyenler de böyledir." buyurulmaktadır. Bundan maksat, küçük yaşta evlenen ve zifafa girdikten sonra boşanan kadınlardır. Bunlar âdet görmedikleri için iddetleri aylarla ölçülür. Bu da üç aydır. Nitekim Süddi, Katade ve Dehhak bu kısmı aynı şekilde izah etmişlerdir.

Âyet-i kerime’de: "Hamile olan kadınların iddeti ise doğum yapmalanyla tamamlanmış olur." buyurulmaktadır. Bütün âlimler, hamile bir kadının boşanması halinde iddetinin doğum yapmasıyla sona ereceği hususunda ittifak etmişlerdir. Ancak hamile olan kadının kocası vefat edecek olur ise âlimlerin çoğunluğuna göre bunun iddeti de doğum yapmasıyla sona erer. Dört ay on gün beklemesi şart değildir.

Bu hususta Sübey'a Bint-i Haris diyor ki:

"O, Bedir savaşına katılan Sa'd b. Havle'nin nikâhı altında imiş. Veda haccı sırasında o hamile iken kocası ölmüş, kocasının ölümünden fazla zaman geçmeden doğum yapmış. Nifasından temizlenince evlenme teklifinde bulunanlara karşı kendisini hazırlamış ve teklifte bulunanlarla görüşmeyi kabul etmiştir. Bunun üzerine Abdüddar oğullarından Ebussenabil b. Ba'kek isimli kişi Sübey'a ya şöyle demiştir: "Evlenme teklifinde bulunanlara karşı süslendiğini ve evlenmek istediğini görüyorum. Allah’a yemin olsun ki sen dört ay on gün geçmeden evlenemezsin." Sübey'a diyor ki: "O bana bunları söyleyince akşamleyin giyinip Resûlüllah’a gittim. Ondan bu meseleyi sordum. O bana, doğumu yaptıktan sonra evlenmemin helal olduğunu, uygun görürsem evlenebileceğimi bildirdi." Buhari, K. Megazi, bab: 10/ Müslim, K. el-Talâk, bnh: 56, Hadis no: 1484, Ebû Davuıl, K.ct-Talâk, bab: 47, Hadis no: 2306

Abdullah b. Mes'ud, Şa'bi, Übey b. Kâ'b, Süddi ve daha başkaları bu âyet-i kerime’yi bu şekilde izah etmişler, bu surenin Bakara suresinden daha sonra indiğini ve orada zikredilen dört ay on gün iddet beklemenin, kocası ölen ve hamile olmayan kadınlar için söz konusu olduğunu söylemişlerdir.

Hazret-i Ali ve Abdullah b. Abbas'tan nakledilen diğer bir görüşe göre ise kocası ölen hamile kadın, dört ay on günlük süre ile doğum süresinden hangisi daha uzun ise onu beklemek zorundadır. Yani kocası öldükten sonra dört ay on günden daha erken bir sürede doğum yapacak olursa dört ay on günü tamamlar. Ölümden sonra dört ay on gün içinde doğum yapmazsa doğum yapıncaya kadar bekler. Hazret-i Ali ve Abdullah b. Abbas her iki âyetle de amel etmek için böyle bir neticeye varmışlardır. Ancak hadisler bu görüşe desteklememektedir.

Taberi de iddetin doğumla tamamlanacağını söyleyen

birinci görüşü tercih etmiş ve âyetin genel ifadesinin, hem boşanan hamile kadın için, hem de kocası ölen hamile kadın için geçerli olduğunu söylemiştir.

Taberi de iddetin doğumla tamamlanacağını söyleyen

birinci görüşü tercih etmiş ve âyetin genel ifadesinin, hem boşanan hamile kadın için, hem de kocası ölen hamile kadın için geçerli olduğunu söylemiştir.

5

“Bu hükümler, Allah'ın size indirdiği birer emridir. Kim Allah’tan korkarsa Allah onun kötülüklerini örter ve mükafaatını büyütür.”

Boşamaya, tam olarak boşanmayan kadını geri almaya ve iddet beklemeye ait olan bu hükümler, Allah'ın size indirdiği emirleridir. Allah bunları size, amel etmeniz için indirmiştir. Kim Allah'ın yasaklarından kaçınıp emirlerini yerine getirerek ondan korkacak olursa Allah onun günahlarını ve kötü amellerini örter. Böyle yapmasından dolayı da ona büyük bir mükafaat verir ki o da cennettir.

 

 

 

 

Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Aynı Pencere

Geri

 

(T :  M : 922  H : 310)

 

TABERİ TEFSÎR-İ - (TÜRKÇE)

 

-

 

İleri

Sayfayı Büyüterek Aynı Pencerede Aç