TAHRÎM SÛRESİ1Ey Peygamber! Eşlerinin rızasını gözeterek Allah'ın sana helâl kıldığı şeyi niçin kendine haram ediyorsun? Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir. Rivâyet edildiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Âişe(rha) nın nöbetinde Mariye ile baş başa kalmıştı. Hafsa (radıyallahü anh) bunu öğrenince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: - “Bunu gizle ve bil ki ben artık Mariye'yi kendime haram kddım. Ve seni müjdeliyorum ki Ebû Bekir ve Ömer benden sonra ümmetimin idaresini ellerine alacaklar.” Hafsa bunu Âişe'ye (rhma) söyledi. Onlar birbirleriyle samimi arkadaştılar. Denildi ki: “OnunlaHafsa'nın nöbet gününde baş başa kalmıştı.Bu sebeple onun gönlünü bununla almış ve ondan bunu gizlemesini istemişti. Ancak o bunu gizlememişti. Bunun üzerinePeygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onu boşamış ve kâdirılarından ayrılmıştı. Tam yirmi dokuz gün Mariye'nin evinde kalmıştı. Daha sonraCebrâîl (aleyhisselâm) inmiş ve ona: -'Ona dön. Zira o çok çok oruç tutan ve çok çok namaz kıları biridir. Ve o senin cennetteki eşlerindendir.'demişti.” Yine rivâyet edildiğine göreResûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Zeynep binti Cahş'ın(rha) hücresinde bal şerbeti içmişti.Âişe ve Hafsa(rhma) (birbirleriyle gizlice) anlaşmışlar ve Peygamber(aleyhisselâm) a: - Biz senden megafir kokusu alıyoruz, demişlerdi. Resûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) çirkin koku ile kokmayı çirkin görüyordu. Bu sebeple bah kendisine haram kıldı. Âyetin manası: “Allah'ın, sana helâl küdığı cariyeyi ya da balı niçin kendine haram kılıyorsun?” şeklindedir. “Eşlerinin rızasını gözeterek” sözü, “haram kılıyorsun” sözünün tefsiridir. Ya da hâldir. Ya da başlarıgıç cümlesidir. Bu, onun (sallallahü aleyhi ve sellem) bir zellesiydi. Çünkü hiç kimse için Allah'ın(celle celâlühü) helâl kıldığı bir şeyi haram kılma salahiyeti yoktur. “Allah çok bağışlayandır.” İşlediğin zelleyi bağışlamıştır, “çok çok merhamet sâhibidir.” Sana merhamet etmiştir. Onunla seni muaheze etmemiştir. 2Allah, yeminlerinizi çözmenizi size meşru kılmıştır. Allah sizin yardımcınızdır. O, bilen, her şeyi hikmetle idare edendir. Allah(celle celâlühü), size yeminlerinizi kendisiyle çözeceğiniz şeyi takdir etmiştir. O da kefarettir. Ya da onların kefaretle çözülmesini sizin için meşru kılmıştır. Ya da Allah(celle celâlühü) yeminlerinizde istisna etmenizi size meşru kılmıştır, demektir. Bu senin “Faları, yeminimi istisna (veya şartta) helâl kıldı,” sözündendir. Bu yemin bozulmasın diye yeminin sonunda “İnşallah / Eğer Allah dilerse” demesidir. Bize göre helali haram kılma(helâl bir şeyi nefsine haram kılmak) da yemindir. Resûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem), Mariye'nin haram kılınması hususunda bir köle azad etmiştir. Hasen'dan şöyle nakledilmiştir: “Resûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) kefaret vermemiştir. Çünkü onun gelmiş geçmiş (bütün) günahları bağışlanmıştır. Bu ise, ancak mü'minlere talimdir.” “Allah sizin yardımcınızdır.” sizin efendinizdir, işlerinizi üstlenendir. Denildi ki: (.......) ün manası; O, size kendi nefsinizden daha yalandır. Dolayısıyla da onun nasihati sizin için sizin (birbirinize karşı yaptığınız) nasihatinizden daha faydalıdır. “O, bilendir...”sizin faydanıza olan şeyleri bilendir. Dolayısıyla da size onları meşru kılmaktadır. “Her şeyi hikmetle idare edendir” helâl ve haram kıldığı hususlarda hikmet sâhibidir. 3Peygamber, eşlerinden birine gizlice bir söz söylemişti. Fakat eşî o sözü başkalanna haber veripAllah da bunu Peygamberine açıklayınca, peygamber bir kısmım bildirmiş, bir kısmından da vazgeçmişti. Peygamber bunu ona haber verince, eşi: “Bunu sana kim söyledi?” dedi. Peygamber: “Bilen, her şeyden haberi olan Allah bana söyledi.” dedi. “Eşlerden birine” Hafsa'yi(rha) kastediyor. “... gizlice bir söz söylemişti. “Mariye ile ilgili veEbû Bekir ve Ömer'in (rhma) imâmetiyle ilgili sözü. “Fakat (eşi) o sözü başkalanna haber verip Allah da bunu Peygambere açıklayınca... “Hafsa bunu Âişe (rhma) ya ifşa edip (Allah (celle celâlühü) da) Peygamber'ine(sallallahü aleyhi ve sellem)Cebrâîl (aleyhisselâm) diliyle onun, bu sözü ifşa ettiğini bildirince.“... Peygamber bir kısmını bildirmiş, bir kısmından da vazgeçmişti. “son sözün bir kısmını bildirmiş bir kısmını da kerem ederek bildirmemişti. Sufyan şöyle demiştir: “Bildiği hâlde bilmezlikten gelmek kerem sahiplerinin özelliklerinden olmaya devam etmektedir.” Ali'ye göre(.......) şeklindedir, şeddesizdir. Yani; buna karşı cezâlarıdırdı, demektir. Bu senin kötülük işleyen kişiye: “Bunu sana bildireceğim” dediğin sözdendir. Denildi ki: “Bildinlen, imâmetle ilgili sözdür. Bildirilmeyen ise Mariye ile ilgili sözdür.” Rivâyete görePeygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: “Seni hak ile gönderen Allah'a andolsun ki onun (Âişe'nin) babasına Allah Teala'nın bahsetmiş olduğu ihsana ferahımdan kendimi zapt edemedim.” demişti. “Peygamber bunu ona haber verince eşi; Bunu sana kim söyledi? dedi.” Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem),Hafsa'ya, Âişe'ye(rhma) ifşa ettiği sırn haber verinceHafsa (rha),Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e “Bunu sana kim söyledi?” dedi. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) da: “Bütün sırları bilen ve gönüllerdeki her şeyden haberi olan Allah bana söyledi” buyurdu. 4Eğer ikiniz de Allah'a tevbe ederseniz, kaymış olan kalpleriniz düzelmiş olur. Ve eğerpeygambere karşı birbirinize arka verirseniz, şüphesiz ki onun dostu ve yardımcısı Allah,Cebrâîl ve mü'minlerin sâlihleridir. Bunların ardından melekler de ona yardımcıdır. “Eğer ikiniz deAllah'a tevbe ederseniz...” sözü, azarlanmaları daha şiddetli olsun diye Âişe ve Hafsa'ya (rhma) iltifat yoluyla hitaptır. Şartın cevabı hazfedilmiş tir. Takdiri;“Eğer Allah'a tevbe ederseniz ki o da vaciptir” şeklindedir. Hazfedilen cümleye“hakikaten kalpleriniz kaymıştır.” Cümlesi delalet etmektedir. Yani; hakikaten kalpleriniz sevdiğini sevme, sevmediğini de sevmeme hususundapeygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e karşı olması gerekli iyi geçinmeden meyletmiştir. “Ve eğer peygambere karşı birbirinize arka verirseniz.” Eğer kıskançlık etmek, onun sırrını yaymak ve onun hoşlanmayacağı ifratlara düşmek gibi suretlerle birbirinize yardımcı olursanız şüphesiz ki onun dostu ve onun yardımcısıAllah'tır (celle celâlühü). Kûfe kırâat ekolüne göre(.......) kelimesi şeddesizdir.(.......) o'kelimesinin ziyadesi onun bu işi bizzat üstlendiğini bildirmektedir. “Cebrâîl”yine onun dostuCebrâîl (aleyhisselâm) dir. “ve sâlih Müslümanlardır.”mü'minlerden sâlih ameller işleyenlerdir. Yani; Îman eden ve sâlih amel işleyen herkestir. “(Sâlih Müslümanlardan maksat;) nifaktan uzak olanlardır” , denildi. “Sahâbedir”denildi. Denildi ki: “Bu, kendisiyle çoğul kastedilen tekil bir kelimedir. Senin cinsi kastederek'Bunu Sâlih bir insan yapmaz'sözünde olduğu gibi.” Yine denildi ki: Bunun aslı(.......) dir. Ancak (.......) lâfza uygun olarak yazıdan düşürülmüştür. “Bunların ardından melekler de onun yardımcısıdır.” Allah'ın(celle celâlühü), Cebrâîl'in (aleyhisselâm) ve sâlih mü'minlerin yardımından sonra çok sayıda olan melekler de ona yardımcıdırlar. Bunların yardımına mazhar olan kişiye karşı iki kadının birbirine yardım etmesinin ne hükmü olabilir ki? Meleklerin arka çıkması,Allah'ın (celle celâlühü) yardımı cümlesinden olduğundan onların yardımım ve arka çıkmasını zikretmesi tazim içindir. 5Eğer o sizi boşarsa Rabbi ona sizden daha iyi, kendiniAllah'a veren, inanan, sebatla itâat eden, tevbe eden, ibâdet eden, oruç tutan, dul ve bakire eşler verebilir. Medine kırâat imâmları veEbû Amr'a göre (.......) şeklindedir. Tef il babından olması teksir içindir. Eğer: - “Yeryüzünde mü'minlerin analarından daha hayırlı kâdirılar olmadığı hâlde onlara karşılık verilecek olanlar onlardan daha hayırlı nasıl olurlar?” dersen derim ki: - “Resûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)’e eziyet verdiklerinden dolayı Resûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) onları boşarsa onlar vasıf üzere kalmazlar ve bu vasıflara sahip olan başkalan onlardan daha hayırlı olur.” “Müslüman mü'min(kâdirılar)”Tevhidi kabul eden, ihlâs sâhibi kâdirılar. “Sebatla itâat eden (kadınlar)”itaatkâr. Kunut;Allah'a (celle celâlühü) itâat etmek, demektir. Allah'a(celle celâlühü) itâat da Rasûlü'ne(sallallahü aleyhi ve sellem) itaatle olur. “Tevbe eden(kâdirılar)”Günahlardan tevbe eden ya da Allah'a (celle celâlühü) ve Rasûlü'nün (sallallahü aleyhi ve sellem) emrine dönen kâdirılar. “İbadet eden(kâdirılar)”Allah(celle celâlühü) için ibâdet eden kadınlar. “(.......) Oruç tutan'“hicret eden ya da oruç tutan kâdirılar. Oruç tutan kişiye (.......) denildi. Çünkü'sâih'; yanında yiyeceği olmayan ve buluncaya kadar da yemeyen kişidir. Dolayısıyla iftar vakti gelinceye kadar yememesi sebebiyle oruç tutan kişi de buna benzetilmiştir. “Dul ve bakire eşle” diğer vasıflar araşma atıf harfi getirmediği hâlde “dul” ve“bakire” kelimeleri arasına atıf harfi, getirdi. Çünkü diğer sıfatların tersine bu ikisi birbirine zıt iki vasıftır. 6Ey îman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında iri gövdeli, sert tabiatlı,Allah'ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır. Ey îman edenler! Günahları terk etmek ve taat işlemek suretiyle kendinizi, nefsinize yardım ettiğiniz şeyle, kendilerine yardım etmek suretiyle de ailenizi, ateşin bir çeşidi olan, ancak insan ve taşla yanan ateşten koruyun. Diğer ateşler odunla yandığı gibi insan ve taşla yanan ateşten koruyun. “Onun başında”O işe bakan ve oradakilere azap eden. “Melekler vardır” on dokuz tane olan Zebani meleklerini ve onların yardımcılarını kastediyor. Onların yapılannda kabalık ve katılık vardır. Ya da onların sözleri kaba, işleri katı ve serttir. “Allah'ın, kendilerine emrettiğine karşı gelmeyen” Yani;Allah'ın (celle celâlühü) emrettiği şeylere, yani;“O'nun emrine karşı gelmezler” , demektir. “Emrime isyan mı ettin?” Ta-Ha, 93. âyetinde olduğu gibi. Ya da onlara emrettiği hususta O'na karşı gelmezler, demektir. (.......) sıfat olmak üzere mahallen merfûdur. (.......), bedel olmak üzere mahallen mensûbtur. “... emredildiklerini yapan...” iki cümle aynı mana da değildir. Zira birincinin manası: Onlar, O'nun emirlerini kabul ediyorlar ve o emirleri gerekli sayıyorlar, demektir.İkincinin manası ise; onlar, emredildiklerini yapıyorlar, tembellik etmiyorlar ve o hususta dikkatsizlik göstermiyorlar, demektir. 7“Ey kâfirler! Bugün özür dilemeyin. Siz ancak işlediklerinizin cezâsını çekeceksiniz” (denilir). Siz, dünyada iken işlediklerinizin cezâsını çekeceksiniz. Yani; onlar ateşe girdiklerinde bu (söz) onlara denilir. “Özür dilemeyin.” Çünkü size özür dileme (hakkı) yoktur. Ya da çünkü özür dilemeniz size hiçbir fayda vermez. |