28Hem onlara haber ver kî,su deve ile aralarında taksim edilmiştir. Buna göre (su) bir gün onlara, bir gün deveye.Her su nöbetinde sudaki her payda (sâhibi)hazır bulunmuş olsun o kavim kendi günlerinde, deve de kendi gününde suya gelecek “ (dedik). 29Bir müddet böyle devam ettiler. Sonra bıktılar ve deveyi öldürmeye karar verdiler.Nihayet onu öldürmesi için kudar namındakiarkadaşlarını çağırdılar. O da kılıcınıalarak onunla deveyi kesti, onların görüşüne uyarak deveyi kesti. 30Ama bak azâbım ve tehditlerim nasıl oldu? Başlarına gelmeden önce onları azâb ile uyarmam nasıl oldu? yerinde oldu. 31 Bunu Allahü teâlâ meâlen şöyle açıkladı. “ Biz onların üzerine bir sayha (kuvvetli ses) gönderdik. Neticede kuru ot ve ağıl çırpısı gibi oluverdiler. “muhtezir ”, davarlarını kurt ve yırtıcı hayvanlardan korumak maksadıyla, kuru ağaç ve dikenlerden ağıl yapan kimseye denir. Bu ağaç ve dikenlerden yere dökülüp ayakların ufaladığı şeylere de ” haşim ” denir. 32Yemin olsun! Biz Kur’ân’ı düşünmek için kolaylaştırdık. Ama düşünen var mı? 33 Lût kavmi uyarıları Lût'un lisanı üzere kendilerini uyaran emirleri yalan saydılar. 34 Biz onların üzerine taşlar yağdıran bir rüzgâr gönderdik de helâk oldular. Hasib, bir tanesi avucu dolduracak kadar olmayan ufak taş demektir. Yalnız Lût ailesini bunlar da iki kızı olup kendisi ile birlikte seherlerden bir seher vakti belirli olmayan bir günün sabah vaktikurtardık. Âyet-i kerîme’de geçen “seher “kelimesinden belirli bir gün kastedilmiş olsaydı o zaman gayr-i munsarıf olurdu. Çünkü marife ve es-seher'den ma'dul'dur. Zira bu kelimenin marifelikteki durumu el takısı ile kullanılmasıdır. Bu çakıl taşlarının Lût ailesi üzerine gönderilip gönderilmediği konusunda iki ayrı görüş vardır. Birinci görüşe göre istisna muttasıl, ikinci görüşe göre de her ne kadar aynı cinsten de olsalar ibaredeki cevazdan dolayı munkatı olarak ifade edilmiştir. 35 Tarafımızdanbir nimet olarak bir ihsan ve ikram olarak!İşte biz mü'min olduğu hâlde nimetlerimizeşükredenleri veya Allah'a ve Resûlüne îman edip de onlara itâat edenleri biz böyle bu şekil bir mükâfatlamükâfatlandırırız. Âyet-i kerîme’de geçen “ Ni'met” kelimesi mef’ûl'u mutlaktır. 36 Yemin olsun! Lût onları şiddetli azâbımızla kendilerini yakalayacağımızla da uyarmıştı, korkutmuştu. Fakat O’nun ihtarını cidal ile karşılayıp yalanladılar. 37 Ve and olsun! Onlar misafirlerine kötülük yapmayakastetmişlerdi. kendileriyle, misafirler suretinde gelen kavmin arasını serbest bırakmasını istediler ki, gelenlere o pis işi işleyecekler. Misafir suretinde gelenler ise meleklerdi.Biz de onların gözlerini silme kör ediverdik ve Cibrîl kanismiyle gözlerine bir silme vurmak suretiyle gözlerini çukursuz bir şekilde yüzün geri kalan kısmı gibi yapıverdik. Onlara “İşteazâbımı ve tehditlerimi ihtarımı ve tehdidimi netice ve sonucunu tadın“ dedik. 38Yemin olsun!Belirli olmayan bir günün bir sabah vakti onları âhiret azâbına bitişik devamlı bir azâb bastırıverdi. 39 “İşte tadın benim azâbımı ve tehditlerimin âkıbetini. “ 40Yemin olsun ki, biz Kur’ân’ı düşünmek için kolaylaştırmışızdır. Ama düşünen mi var? 41 Yemin olsun! Fir'avun hanedanına kendisiyle birlikte kavmine de Mûsa ve Harun'un lisani üzere ihtar vetehditler geldi. Ama ne yazık îman etmediler. 42Doğrusuonlar, bütün mu'cizelerimizi Mûsa'ya verilen dokuz mu'cizeyi yalanladılar. Biz de onları kendisini hiç bir şeyin acze düşüremeyeceği çok kuvvetli ve kudretli bir zatın yakalayışıyla azâb ileyakalayıverdik. 43Ey Kureyş!Sizin kâfirleriniz tâ Nûh kavminden başlayıp Fir’avun'a kadar süregelen bütün bunlardan daha mı hayırlıdır da bu sebeple azap olunmayacaklar? Ey Kureyş kâfirleriyoksa sizin için (ilâhi)kitaplarda azâbdan kurtulduğunuza dairbir berâet mi var? 44 Yoksa onlarKureyş kâfirleri, “Biz Muhammed'denintikam almaya muktedir bir cemâatiz topluluğuz “mi diyorlar? 45 Ebû Cehil Bedir gününde, “Biz intikam almaya muktedir bir cemâatiz “ deyince şu âyet indi:Yakında o ordu bozulacak ve arkalarını dönüp kaçacaklar. Nitekim Bedir'de bozguna uğrayıp Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara karşı muzaffer oldu. 46 Daha doğrusu onların asıl vaad olundukları azapvakti Kıyâmettir. Kıyâmet Kıyâmetin azâbı dünya azâbından daha belâlı, daha şiddetliacıdır. 47Muhakkak ki, mücrimler dünyada öldürülmeleri suretiyle helâk ve âhirette şiddetli bir şekilde tutuşturulmuş kızıştırılmış ateş içindedirler. 48 O gün onlar, âhirette yüzleri üstü ateşte sürünecekler. Kendilerine, “ Tadın bakalım cehennemin size dokunuşunu“ denilir. 49 Gerçekten biz, bir takdir ile yaratmışızdır. Âyet-i kerîme’de geçen “ külleşey'in“ mukadder bir fiil ile mansûbdur-ki, onu da “ heleknâ“ fiili açıklamaktadır. Ayrıca “Bi-kader “ câr-mecrûr'u kûl'den hâl'dir. her şeyi takdir edilmiş olarak yarattık. Âyet-i kerîme’de geçen “ külle “ Bir kırâatta mübteda olarak ref ile okunmuştur. Haberi ise ” heleknahu“ dur. |