Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Yeni Pencere

Geri

 

SAYFA :

510

 

048 - FETİH SÛRESİ

 

CÜZ :

26

 

İleri

Sayfayı Yeni Pencerede Aç

 

 

 

 

 

 

 

 

 

FETİH SÛRESİ

Fetih sûresi, yirmi dokuz âyettir ve Medine'de nazil olmuştur.

Bu sûre-i celile, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)e müjde ile başlıyor ve buyuruluyor ki: "Ey Rasûlüm, biz sana apaçık bir fetih ihsan ettik. Felih Sûresi, Âyet: 1 Bu fetih müjdesi Resûlüllah’a, Hudeybiye musalahasını yaptıktan sonra Medine'ye dönerken veriliyor ve yapılan anlaşmanın sonunda fetih ve zaferin muhakkak olduğu beyan ediliyor.

Allahü teâlâ bu surede mü’minlere, gökten askerleriyle yardım edeceğini haber veriyor ve buyuruyor ki: "Göklerin ve yerin askerleri Allah’ındır. Felih Sûresi, Âyet: 4 Allah’ın bu askerleri, kendi yolunda çarpışan mü’min kullarına yardım edecektir.

Sûre-i celilede, mü’minler Resûlüllah’a biat etmeye çağırılıyor ve bu biatin aynı zamanda Allah’a biat demek olacağı beyan ediliyor ve buyuruluyor ki.: "Muhakkak sana biat edenler, ancak Allah’a biat etmişlerdir.. Felih Sûresi, Âyet: 10

Sûre-i celilede bundan sonra, Resûlüllah ile birlikte savaşa çıkmayan Bedevilerin durumu beyan ediliyor ve onların, zihinlerinde Allah’a karşı beslendikleri kötü zanlan ortaya çıkarılıyor.

Yine sûre-i celilede, özürleri sebebiyle savaşa katılamayanların durumu anlatılıyor ve bu özürlerinden dolayı affedildikleri haber veriliyor.

Allahü teâlâ, Hudeybiyede bir ağacın altında, sahabenin Resûlüllah’a yaptıkları biattan ve onu yapanlardan razı ıolduğunu haber vererek buyuruyor ki: "Şüphesiz Allah, o ağacın altında sana biat eden mü’minlerden razı oldu. Fetih Sûresi, Âyet: 18

Sûre-i celile, Muhammed ümmetinin üstün vasıflarını beyan ederek sona eriyor.

Surenin Fazileti

Ömer b. el-Hattab'dan şu hadis Rivâyet edilmektedir: Eşlem diyor ki:

"Resûlüllah, bir yolculuğu sırasında yürürken, geceleyin Ömer de onunla birlikte yürüyordu. Ömer b. el-Hattab ondan bir şey sordu. Resûlüllah ona cevap vermedi. Tekrar sordu Resûlüllah yine cevap vermedi. Tekrar sordu Resûlüllah yine cevap vermedi. Bunun üzerine Ömer kendi kendine şöyle dedi: "Ey Ömer, annen seni kaybetsin. Resûlüllah’a üç kere ısrar ettin o hiç birinde sana cevap vermedi." Ömer b. el-Hattab diyor ki: "Sonra devemi sürdüm insanların önüne geçtim. Hakkımda âyet ineceğinden korktum. Çok geçmedi ki bir kişinin beni çağırdığını duydum. Korktum ki hakkında bir âyet indi. sonra Resûlüllah'ın yanına vardım ve ona selam verdim. Resûlüllah bana şöyle dedi: "Bu gece bana bir Sûre indirildi. O benim için, güneşin, üzerine doğduğu her şeyden daha sevimlidir. Sonra Resûlüllah Fetih suresini okudu. Buhari, K.Tefsir el-Kur'an, Sûre: 48, bab: 1.

Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle.

1

Ey Rasûlüm, biz sana apaçık bir fetih ihsan ettik.

2

Bak. Âyet 3.

3

Allah, bu fethi sana, geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlamak, üzerine olan nimetini tamamlamak, seni dosdoğru bir yola iletmek ve seni şanlı bir zaferle muzaffer kılmak için ihsan etti.

Ey Rasûlüm, şüphesiz ki biz sana, kavminin kâfirlerinden, sana karşı gelen ve sana düşmanlık besleyenlere karşı ye dinleyen ve kendisine ulaşan için apaçık olan bir hüküm verdik. Senin onlara galip gelmene ve onlara karşı muzaffer olmana karar verdik. Böylece rabbinin senin lehine vermiş olduğu ve sana fetih bahşetmesinden dolayı rabbine şükredesin, ona hamdedesin ve onu tesbih edesin ve ondan, günahlarının affını düeyesin. O da senin şükretmene ve. af dilemene karşılık Mekke'nin fethinden önce ve sonra işlediğin günahları affetsin. Seni düşmanlarına galip getirerek, ünyada şanınf yükselterek ve günahlarını affederek sana bahşettiği nimetlerini tamamlasın. Seni, dosdoğru bir yol olan İslam dinine iletsin. Ve sana, diğer düşmanlarına karşı da şanlı bir zafer versin.

Taberi, bu âyet-i kerimeleri izah ederken Nasr suresini göz önünde bulundurarak izah ettiğini söylemekte ve Resûlüllah'ın affedilme sebebinin, fetihten sonra onun Allah’tan af dilemesi ve verdiği nimetlere şükretmesi olduğunu söylemektedir.

Burada zikredilen "Fetih"ten maksat, Mekke'nin fethi olmayıp onun fethine zemin hazırlayan Hudeybiye musalahasıdır.

Resûlüllah, hicretin altıncı yılında Zilkade ayında Umre yapmak üzere Medine'den hareket edip Mekke'nin yakınlarında bulunan Hudeybiye'ye kadar gitmiştir. Resûlüllah'ın geldiğini haber alan Mekkeli müşrikler, küçük düşeceklerini ileri sürerek onun ve arkadaşlarının Kâbeyi ziyaret edip Umre yapmalarına engel olmuşlar ve Resûlüllah ile on yıllık bir banş antlaşması yapmayı teklif etmişler ve bir yıl sonra da Umre yapılmasına müsaade edeceklerini vaadetmişlerdir. Resûlüllah, dış görünüşüyle çok ağır şartlar taşıyan bu banş teklifini, gelecekte müslümanların lehine olacağı için kabul etmiş ve Hudeybiye musalahasını imzalamıştır. Böylece Umre için götürdükleri kurbanlarını Hudeybiye'de keserek anlaşma gereği geri dönmüşlerdir. İşte Hudeybiye'den Medine'ye dönerken bu Sûre nazil olmuş ve Hudeybiye anlaşmasını bir fetih olarak vasıflandırmıştır.

Bera b. Âzib (radıyallahü anh) diyor ki:

"Siz bu fethi, Mekke'nin fethi olarak mı kabul ediyorsunuz? Evet, Mekke'nin fethi bir fetihtir fakat bizler, Hudeybiye günü yapılan "Bey'at-ı Rıdvan"ı fetih kabul ediyorduk. Buhari, K.el-Megazi, bab: 35

Abdullah b. Mes'ud ve Cabir b. Abdullah da âyette zikredilen "Fetih"ten maksaın Hudeybiye musalahası olduğunu söylemişlerdir.

Âyet-i kerime’de, Allahü teâlânın, Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)in geçmiş ve gelecek günahlarını affettiği beyan edilmektedir. Buna rağmen Resûlüllah bütün ibadetlerini diğer mü’minlerden daha fazla olarak eda etmiş ve böylece rabbine şükrünü ifa etmiştir.

Muğire b. Şube diyor ki:

"Resûlüllah ayağa kalkıp namaz kılardı. Öyle ki ayaklan şişerdi. Bir gün ona denildi ki: "Allah senin geçmiş ve gelecek günahlarını affetmiştir. (Neden bu kadar çok namaz kılıyorsun?) Resûlüllah şöyle cevap vermiştir: "Ben, şükreden bir kul olmayayım mı?" Buhari, K.Tefsir el-Kur'an, Sûre: 48, bab: 2

Hazret-i Âişe (radıyallahü anhâ) diyor ki:

"Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) geceleri namaz kılardı. Öyle ki ayakları yarılırdı." Dedim ki: "Ey Allah'ın Resulü, bunu neden yapıyorsun? Allah senin geçmiş ve gelecek günahlarını affetmiştir." Resûlüllah şu cevabı verdi: "Ben, şükreden bir kul olmayı istemiyeyim mi? Buhari, K.Tefsir el-Kur'an, Sûre, 48, bab: 2

4

İmanlarına iman katmak için, mü’minlerin kalblerine huzur ve sükunet indiren O'dur. Göklerin ve yerin askerleri Allah’ındır. Allah, herşeyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Allah’a ve Resulüne iman eden mü’minlerin kalblerine sükunet ve güveni sindiren Allah’tır. Böylece daha önce iman ettikleri farzların yanında yeni farz kılınan hükümlere de iman etsinler. Böylece imanları artmış olsun.

*Abdullah b. Abbas diyor ki: "Burada mü’minlerin kalbine indirildiği beyan edilen sükunetten maksat, Allah'ın rahmetidir. "İmanlarına iman katmak, "tan maksat ise şudur: Allah (celle celalühü) peygamberi Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)i Allah’tan başka hiçbir ilâh olmadığına şahadet getirme emriyle gönderdi. Mü’minler bunu kabul edince namaz farz kılındı. Ona da iman ettiler. Sonra buna ilaveten oruç farz kılındı ona da iman ettiler. Daha sonra buna ilave olarak zekât farz kılındı ona da iman ettiler. Daha sonra buna ilaveten Hac farz kılındı ona da iman ettiler. Sonra Allah onların dinlerini tamamladı ve buyurdu ki: "Bugün dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve din olarak size İslamı seçtim.. Mâicie Sûresi, âyet: 3

İşte Abdullah b. Abbas, mü’minlerin imanlarının artmasını bu şekilde izah etmiştir. Allahü teâlâ, âyet-i kerime’de, göklerin ve yerin askerlerinin kendisine ait olduğunu beyan etmektedir. Böylece Hudeybiye sulhünden sonra kalblerine sükunet indirilen mü’minlerin maneviyatlarını yükseltmektedir. Zira Allahü teâlâ tek bir melekle, kâfirlerin tümünü yok ettirebilir.

5

Allah, bu fethi sana, îman eden erkeklerle kadınları, içinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar akan cennetlere koymak ve yaptıkları kötülükleri silmek için ihsan etti. İşte bu, Allah nezdinde büyük bir kurtuluştur.

Ey Rasûlüm, Allah sana apaçık bir zafer ihsan etti ki sen rabbine, bu zafere karşılık şükredesin ve ona hamdedesin. O da senin bu şükür ve hamdine karşılık geçmiş ve gelecek günahlarını affetmiş olsun. Yine Allah sana bu apaçık fethi ihsan etti ki, mü’min erkek ve kadınlar, rablerinin kendilerine lütfettiği bu fethe ve müşriklere galip gelmeye karşılık rablerine şükredip hamdetsinler. Rableri de onları altından ırmaklar akan ve içinde ebedi kalacakları cennetlere koysun. Salih amellerine karşılık kötü amellerini affetsin. İşte Allah'ın mü’minlere vaadettiği bu nimetlere erişmek, Allah katında en büyük kurtuluştur.

*Bu âyet-i kerime’nin nüzul sebebi hakkında Enes b. Mâlik'ten şunlar Rivâyet edilmektedir. Enes diyor ki: "Şüphesiz ki biz sana apaçık bir fetih verdik." âyetindeki fetihten maksat, Hudeybiye musalahasıdır. Bu âyet inince Resûlüllah'ın sahabileri kendisine şöyle dediler: "Fethin sana ihsan edilmesi ve geçmiş ve gelecek günahlarının bağışlanması sana mübarek olsun. Ya bizim için ne var?" Bunun üzerine Allahü teâlâ: "Allah bu fethi sana, iman eden erkeklerle kadınları içinde ebedi kalacakları, altından rımaklar akan cennetlere koymak ve yaptıkları kötülükleri silmek için ihsan etti." âyetini indirdi.

6

Ayrıca Allah bu fethi sana, Allah hakkında kötü zanda bulunan münafık erkeklerle müşrik kadınları azaba uğratmak için ihsan etti. Onların, mü’minler hakkında temenni ettikleri kötülükler kendi başlarına gelsin. Allah, onlara gazap etmiş, lanetlemiş ve onlara cehennemi hazırlamıştır. O ne kötü varılacak bir yerdir.

Ey Muhmammed, Allah sana apaçık bir fethi ihsan etti ki bu fetih sayesinde seni affetsin, mü’min erkek ve mü’min kadınfan cennetlere koysun. Münafık erkek ve münafık kadınlara azap etsin. Zira Allah, sana fethi ihsan ederek münafıkları ve müşrikleri susturmuş olur. Sizin mağlup olacağınız şeklindeki beklentilerini ortadan kaldırmıştır. Âhirette de onları, içinde ebedi olarak kalacakları cehenneme koyacaktır. Onları felaketler beklemektedir. Allah onlara gazap etmiş ve lanetine uğratmıştır. Onlar için cehennemi hazırlamıştır. Cehennem ne kötü varılacak bir yerdir.

Ey Rasûlüm, Allah sana apaçık bir fethi ihsan etti ki bu fetih sayesinde seni affetsin, mü’min erkek ve mü’min kadınları cennetlere koysun. Münafık erkek ve münafık kadınlara ve Allah’a karşı kötü zan besleyen müşrik erkek ve müşrik kadınlara azap etsin. Zira Allah, sana fethi ihsan ederek münafıkları ve müşrikleri susturmuş olur. Sizin mağlup olacağınız şeklindeki beklentilerini ortadan kaldırmıştır. Âhirette de onları, içinde ebedi olarak kalacakları cehenneme koyacaktır. Onları felaketler beklemektedir. Allah onlara gazap etmiş ve lanetine uğratmıştır. Onlar için cehennemi hazırlamıştır. Cehennem ne kötü varılacak bir yerdir.

7

Göklerin ve yerin askerleri ancak Allah’ındır. Allah, herşeye galiptir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Göklerin ve yerin askerleri Allah’a aittir. Allah'ın düşmanlarına karşı bunlar, hazır beklemektedirler. Allah bu askerlere, düşmanlarını helak etmeyi emrettiği zaman onun emrine itaat ederek o emri yerine getirirler. Allah herşeye galiptir. Hiçbir şey ona galip gelemez. Yaptıklarında hüküm ve hikmet sahibidir.

8

Ey Rasûlüm, biz seni, bir şahit, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik.

Ey Rasûlüm, şüphesiz ki biz seni, senin davet ettiğin şeyleri kabul ettiklerine dair ümmetine bir şahit ve onları cennetle müjdeleyen, davet ettiğin şeyleri kabul etmedikleri takdirde ise onları cehennem azabı ile uyaran bir peygamber olarak gönderdik.

Abdullah b. Amr b. el-As diyor ki:

"Kur'anda Resûlüllah’ın sıfatını belirten bu âyetin Tevrat'taki benzeri şöyledir: Ey Peygamber, şüphesiz ki biz seni bir şahit, bir müjdeci, bir uyarıcı ve okur yazarlığı olmayanlara bir sığınak olarak gönderdik. Sen benim kulum ve peygamberimsin. Seni, "Tevekkül eden" diye isilendirdim. Sen katı kalbli, kaba, çarşılarda bağırıp çağıran biri değilsin. Sen, kötülüğü kötülükle önleyen değil fakat affeden ve hoş görülü olan birisin. Allah, seninle bu çarpık ümmeti "Lailahe İllallah" diyerek düzeltmedikçe ve bu kelimeyi tevhid ile kör olan gözleri, sağır olan kulakları ve perdeli olan kalpleri açmadıkça senin ruhunu almayacaktır. Buhari, K.Tefsir el-Kur'an, Sûre: 48, bab: 3

9

Böylece ey insanlar, siz de, Allah ve Resulüne iman edesiniz, Allah'ın dinine yardımda bul imasınız, ona tazim edesiniz ve onu, layık olmadığı şeylerden sabah akşam tenzih edesiniz.

Böylece ümmetin, Allah’a ve peygamberine iman etsinler. Allah'ın dinine, onun düşmanlarına karşı savaşarak yardım etsinler. Allah’a tazim etsinler ve sabah akşam onu, layık olmadığı sıfatlardan uzaklaştirsınlar.

 

 

 

 

Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Aynı Pencere

Geri

 

(T :  M : 922  H : 310)

 

TABERİ TEFSÎR-İ - (TÜRKÇE)

 

-

 

İleri

Sayfayı Büyüterek Aynı Pencerede Aç