Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Yeni Pencere

Geri

 

SAYFA :

512

 

048 - FETİH SÛRESİ

 

CÜZ :

26

 

İleri

Sayfayı Yeni Pencerede Aç

 

 

 

 

 

 

 

 

 

16

"Bedevilerden seferden geri kalmış olanlara de ki: "Siz yakında çetin kuvvet sahibi bir kavme karşı savaşmaya çağırılacaksınız. Onlarla ya hep savaşacaksınız, yahut müslüman olacaklar." Artık eğer emre itaat ederseniz, Allah, da, size güzel bir mükâfat verir; ama eğer önceden yüz çevirdiğiniz gibi yine yüz çevirirseniz, size dayanılmaz bir azapla azap eder."

A- "Bedevilerden seferden geri kalmış olanlara de ki: "Sız yakında çetin kuvvet sahibi bir kavme karşı savaşmaya çağırılacaksınız. Onlarla ya hep savaşacaksınız, yahut müslüman olacaklar."

Bu kavim, (yalancı peygamber) Müseylemetül Kezzab'ın kavmi Hanife oğullarıdır; yahut Resûlüllah'ın vefatından sonra islam'dan dönen diğer kavimlerdir veyahut müşriklerdir.

Yani siz yakında çetin savaşçılar olan bir kavimle savaşmaya çağırılacaksınız. O kavim, ya müslüman olacaklar, yahut siz, onların şerrini bertaraf edinceye kadar onlarla savaşmaya devam edeceksiniz.

Diğer kavimler ise, müslüman olmalarıyla savaş sona erdiği gibi, cizye vermeyi kabul etmeleriyle de, onlarla yapılan savaş, sona erdirilir.

Bu âyet, Hazret-i Ebû Bekir'in imametine (halifeliğine) delildir. Çünkü bu çağrı, yalnız Hazret-i Ebû Bekir (radıyallahü anh) tarafından yapılmıştır. Ancak eğer bu kavım, Sakîf ve Hevâzin kabileleri olarak kabul edikrse, o takdirde onun hilafetine delil olmaz. Çünkü onlarla yapılan savaş, Peygamberimizin hayatında olmuştu. Buna göre de, anılan seferden geri kalanların Peygamberimizle beraber sefere çıkmaları yasağı, Hayber gazasına mahsus olur. Muhyi's Sünneh de böyle demiştir.

Diğer bir görüşe göre ise, anılan çetin kavim, Farslar ve Kumlardır. Bu görüşe göre, müslüman olmaları, teslimiyet gösterip boyun, eğmeleridir. Zîrâ Rumlar, Hıristiyandır ve Farslar da Mecûsîdir ve bunlardan cizye kabul edilmektedir.

B- "Artık eğer emre itaat ederseniz, Allah da, size güzel bir mükâfat verir; ama eğer önceden yüz çevirdiğiniz gibi yine yüz çevirirseniz, size dayanılmaz bir azapla azap eder."

Bu güzel mükâfat, dünyada ganimet, âhirette de Cennettir. Yüz çevirdikleri takdirde cürümleri katlandığı için elim azaba müstahak olurlar.

17

"Savaştan geri kalmada köre vebal yoktur; topala da vebal yoktur; hastaya da vebal yoktur. Kim Allah'a ve Resulüne itaat ederse, Allah, onu, altından ırmaklar akan Cennetlere koyacaktır; kim de yüz çevirirse, onu dayanılmaz bir azaba uğratacaktır."

Zîrâ bunların geçerli özürleri vardır. Çünkü mükellefiyetler, kişinin gücüne göre olur.

Bu sınıflardan, savaşa katılmak yükümlülüğünün kaldırılması, bu gibi meşru mazerederin mutlaka gözetilmesini ve malullerin ruhsatının genişletilmesinin zorunluluğunu açıkça bildirmektedir.

18

Bak. Âyet 19.

19

"Ey Peygamberim! Yemin olsun ki, o ağacın altında sana biat ederlerken Allah, o mü’minlerden razı olmuştur. Kalplerindeki samimiyeti de bilmiştir de, kendilerine huzur ve güven indirmiş; onları pek yakın bir fetihle ödüllendirmiş ve alacakları birçok ganimet ile mükafatlandırmıştır. Zaten Allah her zaman azizdir, hakimdir."

A- "Ey Peygamberim! Yemin olsun ki, o ağacın altında sana biat ederlerken Allah, o mü’minlerden razı olmuştur."

İşte bu âyetteki ifâdeden dolayı o biate, "Bey'atu'r Rızvan / Rıza Biati" denilmiştir.

Rivâyet olunuyor ki, Peygamberimiz, Hudeybiye denilen yere inince, Hıraş b. Ümeyye el-Huzaî adındaki sahabîyi elçi olarak Mekke halkına gönderdi. Mekke'liler, onu öldürmek istediler; fakat Ehabişe {Mekke'nin aşağısında bulunan Hubşî dağının yanında oturan ve Kureyş, Kinane ve Huzaa kabilelerinden olan birtakım insanların kendi aralarında antlaşıp oluşturdukları topluluk) onu korudular. Hıraş (radıyallahü anh) geri dönünce, Peygamberimiz, Hazret-i Osman b. Affan'ı (radıyallahü anh) elçi olarak gönderdi. Hazret-i Osman., onlara, Peygamberimizin savaşmak için gelmediğini, sadece Beytullah'ı ziyaret için, onun kutsiyetini tazim için geldiğini onlara bildirdi. Onlar da, Hazret-i Osman'ı saygıyla karşıladılar ve kendisine: "İstersen, sen Beytullah'ı tavaf edebilirsin" dediler. Hazret-i Osman: "Hayır! Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) tavaf etmeden önce ben tavaf etmem" dedi. Hazret-i Osman, orada alıkonuldu. Bunun üzerine Hazret-i Osman'ı öldürdükleri haberi yayıldı. Bu kötü haber, Peygamberimize de ulaşınca: "Biz, onlarla savaşmadan buradan ayrılmayacağız!" buyurdu ve insanları biate çağırdı. Mü’minler, bir ağacın altında Peygamberimize biat ettiler. Bu ağaç, Semüre (mugaylan) ağacı veya Sidir (Trabzon Hurması türünden bir) ağaç idi. Bütün mü’minler, Kureyş'e karşı savaşacaklarına ve kaçmayacaklarına dâir söz verdüer.

Rivâyet olunuyor ki, mü’minler bu biatte, ölüm var, kaçmak yok! diye söz verdiler, işte o zaman Peygamberimiz, o mü’minlere: "Bugün siz, yeryüzündeki insanların en hayırlılarısınız!" buyurdu.

Bu biatte bulunan müslümanların sayısı bin beş yüz yirmi beş idi.

Diğer bir görüşe göre ise, bu sayı bin dört yüz idi.

Bir diğer görüşe göre ise, bin üç yüz idi.

B- "Kalplerindeki samimiyeti de bilmiştir de, kendilerine huzur ve güven indirmiş; onları pek yakın bir fetihle ödüllendirmiş ve alacakları birçok ganimet ile mükafatlandırmıştır. Zaten Allah her zaman azizdir, hakimdir."

Allah'ın, onlara huzur ve güven vermesi, onların kalplerine özgüven ve cesaret bahşetmesiyle olmuştur;

Diğer bir görüşe göre ise sulhu sağlamakla bunu ihsan etmiştir.

Burada yakın fetihten murat, daha önce de belirtildiği gibi, Hudeybiye'den dönüldükten hemen sonra gerçekleşen Hayber fethidir. Yine bu ganimetler de, Hayber ganimetleridir.

20

"Allah, size alacağınız daha birçok ganimetler vaat etmiştir. İşte onlardan bu ganimeti siz hemen acele vermiş ve insanların ellerini sizden çekmiştir ki, bu, mü’minler için bir hüccet olsun ve sizi dosdoğru yola iletsin."

Yani Allah, kıyamet gününe kadar, her biri için takdir edilmiş zamanda alacağınız birçok ganimetler size vaat etmiştir, işte onlardan bu Hayber ganimetini size hemen acele vermiş ve Hayber halkı ile onların müttefikleri olan Beni Esed ile Ğatafan'klarm ellerini sizden çekmiştir. Nitekim bunlar, Hayber'lilere yardıma gelmişler; fakat Allah, onların kalbine korku atmış ve gerisin geri dönmüşlerdi.

Diğer bir görüşe göre ise, Hudeybiye sulhu ile Mekke'lilerin ellerini sizden çekmiştir. Bunu, mü’minler için bir hüccet olsun, Hudeybiye'den dönerken Resûlullabin, ganimetler, Mekke fethi ve Mescid-i Haram'a girmeleriyle ilgili verdiği vaadinde doğru olduğunun emaresi olsun diye ve bu hüccede, sizi dosdoğru yola, Allah'ın lutfuna güvenmeye ve bütün yaptıklarınızda O'na tevekkül etmeye iletsin diye gerçekleştirmiştir.

21

"Henüz elde etmeye muktedir olmadığınız başka ganimetler de vardır ki, onlar Allah'ın bilgisi dahilindedir. Zaten Allah, her zaman her şeye Kadirdir."

Bu ganimetler de, Huneyn savaşında elde edilen Hevazin ganimetleridir. Âyette, henüz, ona muktedir olmadıkları belirtiliyor, çünkü küfür cephesinin geçici kudreti henüz tam olarak kırılmamıştı. Bu müjde, mücahid mü’minleri ziyadesiyle teşvik ediyordu.

Onlar Allah'ın bilgisi dahilindedir: Mü’minlerin kudretine göre o ganimetlere ulaşmanın zor olduğu belirtildikten sonra bu kelâm da, Allah'ın kudretine göre bunun pek kolay olduğunu ifâde etmektedir. Yani Allah, buna gayet muktedirdir ve sizi buna muvaffak kılacaktır.

Diğer bir görüşe göre ise, yani Allah, o ganimetleri sizin için muhafaza buyurmuş ve başkasından men' etmiştir.

22

"Eğer o kâfirler, sizinle savaşsalardı, mutlaka arkalarını dönüp kaçarlardı; sonra da bir dost ve yardımcı da bulamazlardı."

Yani eğer Mekke halkı, sizinle sulh yapmayıp savaşsalardı, mutlaka hezimete uğramış olarak arkalarını dönüp kaçarlardı; sonra da kendilerini koruyacak bir dost ve kendilerine yardım edecek bir yardımcı da bulamazlardı.

Diğer bir görüşe göre ise, eğer Hayber Yahudilerinin müttefikleri sizinle savaşsalardı... demektir.

23

"Allah'ın eskiden beri süregelen sünneti (kanunu) budur, Zaten sen Allah'ın sünnetinde bir değişiklik asla bulamayacaksın."

Yani eski ümmetlerde de her zaman peygamberlerin nihaî olarak galip gelmeleri, Allah'ın değişmez bir kanunudur.

 

 

 

 

Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Aynı Pencere

Geri

 

(T :  M : 1574  H : 982)

 

İRŞÂD, EBU'S-SUÛD TEFSÎRİ - (TÜRKÇE)

 

HANEFÎ

 

İleri

Sayfayı Büyüterek Aynı Pencerede Aç