Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Yeni Pencere

Geri

 

SAYFA :

513

 

048 - FETİH SÛRESİ

 

CÜZ :

26

 

İleri

Sayfayı Yeni Pencerede Aç

 

 

 

 

 

 

 

 

 

24

O sizi onlara karşı muzaffer kıldıktan sonra, Mekke'nin göbeğinde onların elini sizden, sizin ellerinizi de onlardan çekendir.Allah yaptıklarınızı görendir.

“Onların ellerini...” Mekke halkının ellerini... “sizin ellerinizi- de onlardan...”Mekke halkından şunu kastediyor: “Onlara karşı size ihsan ettiği zafer ve galebeden sonra onlarla sizin aranızda karşılıklı el çekmeye ve karşılıklı savaşmamaya hükmetmiştir. Bu fetih günüdür.”

Ebû Hanîfe(radıyallahü anh) Mekke'nin sulh ile değil savaşla fethedildiğine bununla delil getirmiştir. Denildi ki bu Hûdeybiye Gazvesi'ndeydi. Nitekim rivâyete göre İkrime b. Ebû Cehil beşyüz kişiyle birlikte Mekke'den çıkmış Resûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) de onu hezimete uğratan kişiyi göndermiştir. O da onu Mekke'nin binaları içine girdirmişti.İbni Abbâs (radıyallahü anh) dan şöyle nakledilmiştir:

Allah Müslümanları onlara taşlarla galip kıldı da onları evlere girdirdiler.”

“Mekkenin göbeğinde...” yani Mekke'de ya da Hûdeybiye'de çünkü onun bir kısmı Hareme dâhildir.

“....sizi onlara karşı muzaffer kıldıktan sonra...” yani sizi onlar üzerine kâdir ve musallat kıldıktan sonra.Ebû Amr'a göre (.......) şeklinde (.......) iledir.

25

Onlar, inkâr edenler, sizin Mescid-i Harâm'a ziyaretinizi ve bekletilen kurbanların yerlerine ulaşmasını menedenlerdir. Eğer Mekke de kendilerini henüz tanımadığınız mü'min erkeklerle mü'min kadınları bilmeyerek ezmek suretiyle, bir vebalin altında kalmanız ihtimali olmasaydı,Allah savaşı önlemezdi. Dilediklerine rahmet etmek için Allah böyle yapmıştır. Eğer onlar birbirinden ayrılmış olsalardı ebette onlardan inkâr edenleri elemli bir azâba çarptırırdık.

Hedy: Kâ'beye sevkedilen şey demektir. (.......) kelimesini(.......) deki (.......) üzerine atfen naspetmiştir.

Yani,“Onlar hedyi de menedenlerdir.” demektir.

“Bekletilen...”hapsedilen. Burada(.......) hâldir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yetmiş deve sevketmişti.

“....yerlerine...” kesilmesi orada helâl olan yani orada vâcib olan demektir. Bu muhsarın(ahkonamn) kurban yerinin Harem bölgesi olduğuna delildir. Bununla kastolunan da bilinen yerdir ki o da Mina'dır.

“Eğer mü'min kâdirılar ve mü'min erkekler olmasaydı...”

Yani Mekke de olmasaydı. “tanımadığınız...” sözü erkekler ve kadınların tamamı için sıfattır. (.......),'onlardan'ya da (.......) deki mensûb zamîrden bedeli istimaldir. “Vebal” günah ve şiddet.

(.......) çirkin gördüğü ve kendisine ağır gelen bir şey kendisine isabet ettiğinde kullanılan “onu kâbus gibi bastı, başına bir iş geldi”manasındaki (.......) fiilindendir.(.......) veznindenddir. O“kendisine ağır gelen şey” de onu hata yollu öldürdüğünde verilen kefaret ve müşriklerin “onlar dindaşlarına -ayırmaksızın- hile yaptıklarını yaptılar” şeklindeki dedikodusudur. Günah ise kusur işlendiğindedir.

(.......) sözü (.......) taallûk etmektedir.

Yani“onları bilmeyerek ezmek suretiyle” demektir.

(.......) cima etmek ve yok etmekten kinayedir. Mana: “Mekke'de müşriklerle karışık, onlardan ayrılması mümkün olmayan Müslüman bir topluluğun olduğu şeklindedir.”

Denildi ki:“Eğer müşrikler arasında yaşayan inanmış insanları bilmeksizin helâk etmeniz, onların helakıyle istenmeyen ve külfet getiren meşakkatin size dokunmasının çirkinliği olmasaydı, sizin ellerinizi onlardan çekmezdi.”

“Dilediklerine rahmet etmek için Allah böyle yapmıştır.” Bu aralarındaki mü'minlerin korunması için, Mekke halkından el çekilmesi ve onların öldürülmesinin yasaklanması şeklinde, âyetin delalet ettiği ve kendisi için sevkedildiği şeyin sebebidir. Sanki şöyle denilmiştir:

“El çekilmesi ve sıkıntı vermenin menedilmesi, Allah'ın rahmet şemsiyesi altına sokması içindir.

Yani onlar arasındaki mü'minleri hayır ve taati artırmaya muvaffak kılmak içindir. Ya da onlar arasındaki müşriklerden isteyenlerin İslama sokulması içindir.”

“Eğer bir birinden ayrılmış olsalardı... “onlar ayrılsalardı ve mü'minler kâfirlerden ayırt edilseydi demektir.(.......) nın cevabı hazfedilmiştir.(.......) in cevabı onu karşılamaktadır. Aynı manaya geldikleri için “ayrılmış olsalardı” nın “İnanmış erkekler olmasaydı” nın tekrarı olması mümkündür. “Elbette onlardan -yani Mekke halkından- inkâr edenleri elemli bir azâba çarptırırdık. “cümlesi cevap olur. Takdiri şöyledir:

“Eğer mü'min erkekler ve mü'min kadınları basıp geçmeniz olmasaydı ve eğer onlar ayırt edilselerdi onlara kâfirlere kılıçla azap ederdik.”

26

O zaman inkâr edenler, kalplerine taassubu(câhiliyet taassubunu) yerleştirmişlerdi.Allah da elçisine ve mü'minlere sükunet ve güvenini indirdi. Onlar takva sözü üzerine durdurdu. Zaten onlar buna pek layık ve ehil kimselerdi. Allah herşeyi bilendir.

(.......) deki amil (.......) dır.“İnkâr edenler” yani Kureyş. Mana;'onlara bu vakitte azap ederek'demektir. Ya da hatırla demektir.

“İnkâr edenlerin taassubu” ile kastolunan kibirlenmeleri ve Müslüman olmaktan kaçınmalarıdır. Mü'min'lerin üzerine sekinet ve güveni indirmesinden kastolunan da saygılı ve yumuşak davranmalarıdır.

Rivâyete göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hûdeybiye'ye indiğinde, Kureyş, Süheyl b. Amr, Huveytib b. Abdul-Uzza ve Mikrez b. Hafs'ı,Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bu yıl geri dönmesini, gelecek yıl onun için üç günlüğüne boşaltacağını ve o zaman bu ziyareti gerçekleştirebileceğini söylemek üzere göndermişti. Aralarında anlaşma metnini yazdılar. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Hazret-i Ali'ye (radıyallahü anh):

- “Bismillahirrahmânirrahîm yaz” dedi. Süheyl b. Amr ve arkadaşları buna karşı:

- “Bunu bilmiyoruz. Fakat bismikellahumme (Allahım senin adırıla başlarını) şeklinde yaz.” dediler. Daha sonra Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) :

- “Yaz. BuAllah'ın Rasûlü'nün Mekke halkı ile yaptığı antlaşmadır. “dedi. Onlar:

- “Eğer seninAllah'ın Rasûlü olduğuna inansaydık Beytullahı ziyaretten seni menetmez ve seninle savaşmazdık. Ancak şöyle yaz,“Bu Abdullah oğlu Muhammed'in Mekke halkıyla yaptığı antlaşmadır'“dediler. Bunun üzerineAllah (celle celâlühü), Peygamber'i(sallallahü aleyhi ve sellem) üzerine sekineti indirdi de onlar ona karşı saygılı ve yumuşak davrandılar.

“Onları takva sözü üzerinde durdurdu.” Cumhûr onun kelime-i şehadet olduğu görüşündedir. Denildi ki:

“O'bismillahirrahmânirrahîmdir'onun takvaya nisbet edilmesi şirkten dolayısıyla da cehennemden korunma sebebi ve o korunmanın aslı olması itibariyledir.” Yine Denildi ki:

“Onları takva sahiplerinin sözü üzerinde durdurdu.” şeklindedir. Mü'minler diğerlerine göre buna daha layık ve Allah'ın onları ehil kılması sebebiyle daha ehil kimselerdi.

Allah herşeyi bilendir.” dolayısıyla işleri faydası üzere icra eder.

27

Andolsun ki Allah, elçisinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse siz güven içinde başlarınızı traş etmiş ve kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Harâm'a gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinizi bilir. İşte bundan önce size yakın bir fetih verdi.

“Andolsun kiAllah elçisinin rüyasını doğru çıkardı.”

Yani rüyası hususunda doğruladı yalanlamadı. Allah(celle celâlühü) yalan atmaktan beridir.

Allah elçisinin rüyasını doğru çıkardı” sözü (.......) şeklinde idi. Harfi cer hazfedildi ve mefûl fiile bitiştirildi.Bu aynı:

Allah'a verdiği sözde duran...” Ahzâb,23.

âyetinde olduğu gibi. Rivâyet edildiğine göre, Resûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) Hûdeybiye seferine çıkmadan önce bir rüya görmüştü. Rüyada kendisi ve ashâbı emin bir şekilde, Mekke'ye girmişler bir kısmı başlarını traş etmiş, bir kısmı da saçlarını kısaltmışlardı. Resûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) rüyayı ashâbına anlattı onlar da sevindiler ve içinde bulundukları yıl oraya gireceklerini zannettiler ve:

- Resûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)’in rüyası gerçektir.” dediler. Rüyanın gerçekleşmesi gecikince Abdullah b. Ubey ve diğerleri:

- “Vallahi ne traş olduk, ne saçımızdan aldık, ne de Mescid-i Harâm'ı gördük.” dediler. Bunun üzerine bu âyet indi.

(.......) kelimesi (.......) ye taallûk etmektedir.

Yani“Onu gördüğünde ve o gördüğünün büyük hikmetler içeren gerçek bir rüya olduğunda onu doğruladı.” demektir.Bu (büyük hikmetler) de ondaki imtihan ve gerçek mü'minler ile kalbinde hastalık bulunan kişilerin arasının ayrılmasıdır. (.......) nin yemin olması da mümkündür. Ya batılın zıddı olan hak ile yemindir. Ya daAllah'ın isimlerinden olan hakk ile yemindir. Bunun (yeminin) de cevabı “elbette mescidi harama gireceksiniz” cümlesidir. İlk tefsire göre bu hazfedilmiş bir yeminin cevâbıdır.

Allah dilerse...” sözü Rasûlü'n ashâbına dediği ve anlattığı, senin Allah'u Teâiâ tarafından hikâyesidir. Ya da bunun benzerini işlerindeAllah'ın (celle celâlühü) edebiyle edeplenerek ve onun sünnetine uyarak söylemeleri için kullarına talimdir. Burada (.......) hâldir. Şart cümlesi Allah dilerse” cümlesi mutarıza cümlesidir. (.......) deki zamîrden hâldir.

“....başlarınızı traş etmiş...” yani bütün saçlarınızı kesmiş'kısaltmış'. Allah sizin bilmediğinizi bilir.”

Yani Mekke'nin fethinin gelecek yıla geciktirilmesindeki hikmeti bilir.

“....bundan önce...” Mekke fethinden önce size yakın bir fetih verdi. O da vadedilen fetih gerçekleşinceye kadar mü'minlerin kalplerinin mutmain olup huzura kavuşması için Hayber'in fethidir.

28

Bütün dinlerden üstün kılmak üzerepeygamberini hidâyet ve hak din ile gönderen O'dur. Şâhit olarak Allah yeter.

“Hidayet ve hak din ile...” tevhid ve İslam ile. “bütün dinlerden üstün kılmak üzere” yani onu dinin bütün türleri üzerine galip kılmak için demektir. Şirk koşanların ve ehli kitabın mensup olduğu çeşitli dinleri kastediyor. Nitekim noksan sıfatlardan tenzih ederizAllah Teâlâ bunu gerçekleştirmiştir. Zira sen hiçbir din görmezsin ki İslam'ın izzeti ve galibiyeti onun üzerinde olmasın.

Denildi ki:“Bu Îsa(aleyhisselâm)’in inişinden sonra yeryüzünde hiçbir kâfirin kalmamasıdır.” yine denildi ki:

“Bu İslam'ın delil ve mu'cizelerle galip gelmesidir.”

Vaadinin gerçekleşeceğine dair “şâhit olarak Allah yeter.”

Hasen'dan şöyle nakledilmiştir: “O dinini galip kılacağına dair zâtına şâhitlik etmiştir.” takdiri ona şâhit olarak Allah (celle celâlühü) yeter, şeklindedir. Burada (.......) temyiz ya da hâldir.

 

 

 

 

Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Aynı Pencere

Geri

 

(T :  M : 1310  H : 710)

 

NESEFÎ / MEDÂRİK TEFSÎRİ - (TÜRKÇE)

 

HANEFÎ

 

İleri

Sayfayı Büyüterek Aynı Pencerede Aç