Ey Rasûlüm, böylece biz sana, emrimizle bir ruh
(insanlar için bir hayat olan Kur’an’ı) variyettik. Sen önceleri, kitap nedir,
iman nedir bilmezdir. Fakat biz onu bir nur kıldık. Kullarımızdan dilediğimizi
onunla hidâyete erdiririz. Şüphesiz ki sen, dosdoğru bir yolu gösteriyorsun.
O yol, göklerin ve yerin sahibi olan Allarım yoludur.
İyi bilin ki bütün işler Allah’a döner.
Âyet-i kerime’de,
Resûlüllah’a gönderildiği beyan edilen "Ruh" tan maksat
Hasan-ı Basrî'ye göre "Rahmet",
Süddî'ye göre ise "Vahiy"dir. Diğer bazı
âlimlere göre "Kur'an",
bazılarına göre de "Cebrâil"dir.
Mealde "Kur'an"dır diyen görüş tercih edilmiştir.
Zuhruf Sûresi, seksen dokuz âeyttir. 54. âyeti Medine'de, diğerleri Mekke'de
nâzıl olmuştur. Bu Sûre-i celile: "Apaçık kitaba yemin olsun ki, şüphesiz biz
onu, düşünüp anlayasınız diye Arapça bir Kur'an olarak indirdik. Şüphesiz ki o,
nezdimizdeki ana kitapta mevcuttur. Çok yücedir, hüküm ve hikmetlerle doludur.
Zuhruf Sûresi, âyet: 1-4. âyetleriyle
başlamakta ve devamla, haddi aşan bir kavmin karşı çıkmasıyla Kur’an’ı kerimin
vahyinin durdurulamayacağı beyan edilmektedir.
Peygamber efendimiz
Hazret-i Muhammed
(sallallahü aleyhi ve sellem)den önce de
peygamberler gönderildiği ve hak yoldan çıkmış sapıkların, onlarla da alay
ettikleri, şimdi Kur’an’la alay edenlerden daha kuvvetli olan kâfirlerin,
alayları sebebiyle helak edildikleri beyan edilmektedir.
Sûre-i ceülede bundan sonra da şu hususlar beyan edilmektedir: Allah, yeryüzünü
sizin için bir beşik yaptı, size orada yollar var etti. Gökten suyu belli bir
ölçüde indirdi ve onunla ölü bir ülkeye hayat verdi. O, var ettiği mahlukatı,
erkekli dişili yarattı..
Allah’a eş koşan müşriklerin, Allah’a çocuk isnad ettikleri, bu çocuklardan ktz
olanların Allah'ın, erkek olanlarının da kendilerinin olduğunu iddia ettikleri
beyan ediliyor ve kız çocuklarının doğduğu, kendilerine haber verilince
öfkelendikleri beyan ediliyor.
Daha önce hangi ülkeye bir peygamber gönderildiyse o ülkenin varlıklı şımarık
ileri gelenlerinin, peygamberlere karşı çıktıkları ve peygamberlerin tebliğ
ettikleri esasları inkâr ettikleri ve sonunda da Allah'ın cezasına çarpıldıkları
haber veriliyor.
Hazret-i İbrahimin, babasını ve kavmini, tapmakta oldukları putları bırakarak
bir tek Allah’a ibadet etmeye davet ettiği beyan ediliyor.
Müşriklerin, peygamberliğin Hazret-i Muhammed'e
değil de iki şehirin birinde bulunan bir büyük adama inmesini istediklerini,
insanların tek bir ümmet halinde bulunmadığı, onlara dünyanın geçici
nimetlerinin verildiği, Allah’ı anmaktan yüzçevirene, şeytanın musallat
edileceği beyan edildikten sonra, Peygamberimiz
Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve
sellem)e buyuruluyorki: "Ey Rasûlüm, sen, sana vahyolunana sımsıkı sanl.
Muhakkak ki sen, dosdoğru bir yol üzerindesin. Şüphesiz ki bu Kur'an, sana ve
ümmetine bir öğüttür. Yakında hesaba çekileceksiniz.
Zuhruf Sûresi, âyet: 43-44.
Sûre-i celilede bundan sonra, Hazret-i Mûsa'nın,
Firavun ve kavmine peygamber olarak gönderildiği fakat onların,- başlangıçta
Hazret-i Muas'nın mucizelerine güldükleri, ama başlarına çeşitli belalar gelince
de Hazret-i Mûsa'ya yalvararak, rabbinden, bu
belaları kaldırmasını talep etmesini istedikleri fakat azap kaldırılınca yine
sözlerinden döndükleri, sonunda da ceza olarak suda boğulmak suretiyle helak
edildikleri beyan ediliyor.
Bundan sonra Hazret-i İsa'nın kıssasına da kısaca temas ediliyor ve Hazret-i
İsa'nın, kendisine peygamberlik verilen bir kuldan başka birşey olmadığı ve
dolayısıyla Hıristiyanların iddia ettikleri gibi tanrının oğlu olamayacağı beyan
ediliyor.
Sûre-i celilede bundan sonra, kıyametin ansızın geleceği haber veriliyor ve
âhiret gününde müttakilere verilecek nimetler beyan ediliyor. Suçluların ise
cehennem azabında ebedi olarak kalacakları ve azaplarının hiçbir zaman
hafiflemeyeceği ve bu halleriyle onların, kendi kendilerine zulmetmiş oldukları
haber veriliyor.
Sûre-i celilede bundan sonra daha birçok hususa temas ediliyor ve şu
âyet-i kerime ile sona eriyor: "Ey Rasûlüm,
sen onların kusurlarına bakma. "Selam" de. Yakında bileceklerdir.
Zuhruf .Sûresi, âyet: 89.
Rahman ve rahim olan Allah'ın ismiyle.
Hâ, Mim.
Mukatta'a harfleri hakkında Bakara suresinin başında gerekli açıklamalar
yapılmıştır.
Bak. Âyet 3.
3
Apaçık kitaba yemin olsun ki şüphesiz biz onu, düşünüp
anlayasınız diye Arapça bir Kur'an olarak indirdik.
Muhammed'e indirdiğimiz ve hükümleri
açık olan kitaba yemin olsun ki, biz onu Arapça bir Kur'an olarak indirdik ki
sizler onun manalarını düşünüp öğüt alasınız. Ey Rasûlüm,'i yalanlayan Kureyş
müşrikleri, şâyet biz onu, Arapça dışında bir lisanla indirecek olsaydık o zaman
da "Biz Arabız onu nasıl anlayalım?" derdiniz.
Şüphesiz ki o, nezdimizdeki ana kitapta mevcuttur. Çok
yücedir, hüküm ve hikmetlerle doludur.
Şüphesiz ki bu Kur'an, katımızdaki Levh-i Mahfuzda mevcuttur. Mertebesi
yüksektir ve hikmetlerle doludur, sağlam bir kitaptır.
Bu âyet-i celile, Kur'an-ı kerimin, aslı Levh-i Mahfuzda bulunan kitaptan
gönderildiğini, onun şanının yüce olduğunu ve onun, herhangi bir tutarsızlığı
bulunmayan sağlam bir kitap olduğunu beyan etmektedir.
Âyet-i kerime’de
zikredilen "Ana kitap" ifadesinden maksat, "Levh-i Mahfuz" veya "Allahü
teâlânın ezelî ilmi" yahut "Kur'an-ı Kerimin toplu halde bulunduğu
yer." dir.
Siz, haddi aşan bir kavimsiniz diye size uyarıyı
indirmekten vaz mı geçeceğiz?
Âyet-i kerime’de
zikredilen "Uyan"dan maksat, Abdullah b. Abbas,
Mücahid, Süddî
ve Ebû Salih'e göre "Azap"tır.
Taberi de bu görüşü tercih etmiştir. Buna
göre âyetin izahı şöyledir: Ey müşrikler, sizler Allah'ın emrini tutmayarak,
koyduğu sınırları aşan bir kavim olduğunuz halde, sizi başıboş bırakacağımızı ve
cezalandırılmayacağınızı mı zannediyorsunuz?"
Katade'ye göre ise âyette zikredilen
"Uyarı"dan maksat, "Kur'an-ı kerimdir." Buna göre âyetin izahı şöyledir: Siz,
haddi aşan bir kavimsiniz diye size Kur’an’ı indirmekten vaz mı geçeceğiz? Yani,
bir lütuf olarak Kur'an-ı Kerim indirilmiş ve böylece iman edecekler için zemin
müsait hale getirilmiştir.
Biz, daha öncekilere de nice peygamberler gönderdik.
Onlara hiçbir peygamber gelmedi ki, onu alaya almış
olmasınlar.
Biz, bunlardan daha kuvvetli olan o kâfirleri helak
etmişizdir. Nitekim öncekilere dair nice misaller geçmiştir.
Ey Rasûlüm, senden önce geçmiş olan kavimlere, kendilerini hak yola davet eden
hiçbir peygamber gelmedi ki onlar, kendilerine gönderilen o peygamberlerle alay
etmiş olmasınlar. O halde sen de kavminin, seninle alay etmesine üzülme. Zira
onlar, geçmişteki kâfir kavimlerin izlerini takibetmektedirler. Biz,
peygamberlerle alay eden o kavimlerden daha beterlerini şiddetle cezalandırmış,
ve onları helak etmişizdir. Onlar, kendilerine azabımız geldiğinde güç ve
kuvvetleriyle kendilerini kurtaramamışlardır. Nitekim seninle alay eden bu
müşrikler için ve senden önce peygamberlerini yalanlayan kavimler için, geçmiş
ümmetlere ait çeşitli misaller zikredilmiştir.
Ey Rasûlüm, seni yalanlayan bu müşrikler, geçmiş ümmetlerin başlarına gelen
felaketlerin, kendi başlarına da geleceğinden sakınsınlar.
Ey Rasûlüm, yemin olsun ki, onlara "Gökleri ve yeri
kim yarattı?" diye sorsan, elbette "Herşeye galip olan ve herşeyi bilen Allah
yarattı." diyeceklerdir.
Ey Rasûlüm, yemin olsun ki, kavminin müşriklerine "Yedi göğü ve yeri kim
yarattı?" diye soracak olsan, onlar şöyle diyeceklerdir: "Gökleri ve yeri,
herşeye galip olan ve herşeyi bilen Allah yarattı." Böylece onlar, Allah'ın
yaratıcı olduğunu kabul etmek zorunda kalacaklardır. Bununla beraber onlar,
birtakım putlan Allah’a ortak koşarlar. İşte bu, çelişkinin ve tutarsızlığın ta
kendisidir.
O, sizin için yeryüzünü bir beşik yaptı. Sizin için
orada, doğru gidesîniz diye yollar var etti.
Herşeye galip olan ve herşeyi bilen Allah, yeryüzünü sizin için adeta bir döşek
haline getirmiş ve dilediğiniz yere gidebilmeniz için size orada yollar
yaratmıştır. Rızkınızı aramanız için o yollardan gider gelirsiniz.
|