DUHÂN SÜRESİ
İbn Merdûye'nin
bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Duhân Sûresi Mekke'de nazil oldu" demiştir.
İbn Merdûye'nin
bildirdiğine göre Abdullah b. ez-Zübeyr: "Duhân Sûresi Mekke'de nazil oldu"
demiştir.
Tirmizî
ve Beyhakî'nin Şuabu'l-îmân'da Ebû
Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah
(sallallahü aleyhi ve sellem): "Gece vakti Duhân
Sûresi'ni okuyan kişiye sabaha kadar yetmiş bin melek bağışlanma diler"
buyurmuştur.
Tirmizî,
Muhammed b. Nasr,
İbn Merdûye ve Beyhakî'nin Ebû
Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah
(sallallahü aleyhi ve sellem): "Cuma gecesi
Duhân Sûresi'ni okuyan kişi sabaha bağışlanmış bir şekilde kalkar" buyurmuştur.
İbnu'd-Durays
ve Beyhakî'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine
göre Resûlullah
(sallallahü aleyhi ve sellem): "Cuma gecesi Duhân ile Yâsîn sûrelerini
okuyan kişi sabaha bağışlanmış bir şekilde kalkar" buyurmuştur.
Taberânî
ve İbn Merdûye'nin Ebû Hureyre'den
bildirdiğine göre Resûlullah
(sallallahü aleyhi ve sellem): "Cuma gecesi veya
gününde Duhân Sûresi'ni okuyan kişiye Yüce Allah Cennette bir ev inşa eder"
buyurmuştur.
İbnu'd-Durays'ın
Hasan(-ı Basrî)'den bildirdiğine göre Peygamberimiz
(sallallahü aleyhi ve sellem) : "Gece vakitleri Duhân Sûresi'ni okuyan
kişinin geçmiş günahları bağışlanır" buyurmuştur.
Dârimî
ve Muhammed b. Nasr'ın bildirdiğine göre Ebû
Râfi': "Cuma gecesi Duhân Sûresi'ni okuyan kişi sabaha bağışlanmış bir şekilde
kalkar ve hurilerden kendisine eşler verilir" demiştir.
Dârimî,
Abdullah b. İsa'dan bildirir: "Bana bildirilene göre Cuma gecesi inanarak ve
içindekileri tasdik ederek Duhân Sûresi'ni okuyan kişi, sabaha bağışlanmış bir
şekilde kalkar."
Bezzâr,
Zeyd b. Hârise'den bildirir: Resûlullah
(sallallahü aleyhi ve sellem), İbnu's- Sayyâd'a:
"İçimden geçirdiğim bir şey var, onu bilebilir misin?" diye sordu. Allah Resûlü
(sallallahü aleyhi ve sellem) de içinden Duhân
Sûresi'ni geçirmişti. İbnu's- Sayyâd: "Duh" deyince, Allah Resûlü
(sallallahü aleyhi ve sellem): "Yok ol emi!
Allah'ın dilediğinden başka bir şey olacak değildir!" karşılığını verdi ve
oradan ayrıldı.
Taberânî,
Esved b. Yezîd ile Alkame'den bildirir: Adamın biri Abdullah b. Mes'ûd'a geldi
ve: "Bir rekatta Mufassal sûreleri okudum" dedi. Abdullah da ona şu karşılığı
verdi: "Bilakis okumadın! Şiir geveler gibi hızlıca, yuvarlayarak ve gelişi
güzel mırıldandın! Oysa Resûlullah
(sallallahü aleyhi ve sellem) mânâ olarak
birbirine benzeyen sûreleri (Nezâir) bir rekatta okurdu." Daha sonra Abdullah bu
şekilde her bir rekatta iki tane olmak üzere on rekatta okunması gereken yirmi
sûre adını verdi. Son verdiği sûre adları da Tekvîr ile Duhân sûreleri oldu.
Taberânî,
İbn Mes'ûd'dan bildirir: "Resûlullah'ın
(sallallahü aleyhi ve sellem) namazlarında
(ikili olarak) okuduğu Nezâir denilen (mânâ olarak birbirine benzeyen) sûreleri
öğrendim. Bunlar, Zâriyât ile Tûr sûreleri, Necm ile Kamer sûreleri, Rahmân ile
Vâkı'a sûreleri, Nûn ile Hâkka sûreleri, Müzzemmil ile Kıyâme sûreleri, İnşân
ile Mürselât sûreleri, Nebe' ile Nâzi'ât sûreleri, Abese ile Mutaffifîn sûreleri
ve Tekvîr ile Duhân sûreleridir."
Taberânî,
İbn Mes'ûd'dan bildirir: "Resûlullah'ın
(sallallahü aleyhi ve sellem) namazlarda okuduğu
sûreleri biliyorum. Bunlar Mufassal sûrelerden on sekiz, Âl-i Hâmîm (Hâmîm ile
başlayan) sûrelerinden de iki tanedir."
İbn
Ebî Ömer Müsned'de İbn Mes'ûd'dan bildirir: "Resûlullah
(sallallahü aleyhi ve sellem) akşam namazında
içinde dumanın zikredildiği Duhân Sûresi'ni okudu."
1
Bkz.
Ayet:4
2
Bkz.
Ayet:4
3
Bkz.
Ayet:4
4
"Hâ Mîm. Apaçık olan Kitab'a andolsun ki, biz onu mübarek bir gecede indirdik.
Doğrusu biz insanları uyarmaktayız. Her hikmetli işe o gecede hükmedilir."
İbn Merdûye'nin
bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Biz onu mübarek bir gecede indirdik..." âyetini
açıklarken: "Kur'ân Kadir gecesinde (dünya semasına) indirildi. Daha sonra
Cebrâil insanların ihtiyaçlarına göre parça parça Allah Resûlü'ne indirdi"
demiştir.
Abdurrezzâk,
Abd b. Humeyd ve
İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde: "Biz onu mübarek bir gecede
indirdik..." âyetini açıklarken: "Bu gece Kadir gecesidir" demiştir.
Abd b. Humeyd,
Ebu'l-Celd'den bildirir: "Hazret-iİbrâhim'in sahifeleri Ramazan ayının ilk
gününde, Tevrat Ramazan ayının altıncı gününde, Zebûr Ramazan aynın on ikinci
gününde, İncil Ramazan ayının on sekizinci gününde indirildi. Kur'ân da Ramazan
ayının yirmi dördüncü gününde indirildi."
Saîd b. Mansûr'un
bildirdiğine göre İbrâhim en-Nehaî: "Biz onu mübarek bir gecede indirdik..."
âyetini açıklarken şöyle demiştir. "Kur'ân bir bütün olarak önce Cebrail'e (bu
gecede) indirildi. Daha sonra Cebrâil duruma göre onu
Hazret-i Peygamber'e
(sallallahü aleyhi ve sellem) aktarmaya
başladı."
Saîd b. Mansûr,
Saîd b. Cübeyr'den bildirir: "Kur'ân bütün olarak Kadir gecesinde
Ümmü'l-Kitâb'tan dünya semasına indirildi. Daha sonra da yıllar süren bir zaman
dilimi içinde parça parça Hazret-i Peygamber'e
(sallallahü aleyhi ve sellem) indirildi."
Muhammed b. Nasr,
İbnu'l-Münzir ve
İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Her hikmetli işe o gecede
hükmedilir" âyetini açıklarken şöyle demiştir: "Kadir gecelerinde
Ümmü'l-Kitâb'dan o yılda rızık, ölüm, hayat ve yağmurla ilgili durumlar hükme
bağlanıp yazılır. Hatta: "Filan kişi haccedecek, falan kişi haccedecek" diye o
yıl hacca gidecekler de yazılır.
İbn Ebî Hâtim'in
bildirdiğine göre İbn Ömer: "Her hikmetli işe o gecede hükmedilir" âyetini
açıklarken şöyle demiştir: "Kadir gecelerinde mutluluk ve bedbahtlık dışında
diğer yılın Kadir gecesine kadar olacak tüm şeylerin hükmü verilir. Ancak
mutluluk (cennetlik) ile bedbahtlık (cehennemlik) Allah'ın katındaki kitapta
yazılıdır ve değişmezler."
İbn Ebî Hâtim'in
Atâ el-Horasânî vasıtasıyla bildirdiğine göre İkrime: "Her hikmetli işe o gecede
hükmedilir" âyetini açıklarken: "Kadir gecesinde olması takdir edilen her türlü
şey hükme bağlanır" demiştir.
İbn Ebî Şeybe,
Muhammed b. Nasr ve
İbnu'l-Münzir'in Muhammed b. Sûka vasıtasıyla
bildirdiğine göre İkrime: "Kadir gecesinde o yıl hacca gidecek kişilerin
isimleri, babalarının isimleri de zikredilerek kayda geçer. Bu gecede
haccedeceği yazılanlardan hiç kimse de o yıl haçtan geri durmaz" dedi ve: "Her
hikmetli işe o gecede hükmedilir" âyetini okudu.
Saîd b. Mansûr,
Abd b. Humeyd,
İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in
bildirdiğine göre Mücâhid'e, "Hâ Mîm. Apaçık olan Kitab'a andolsun ki, biz onu
mübarek bir gecede indirdik. Doğrusu biz insanları uyarmaktayız. Her hikmetli
işe o gecede hükmedilir" âyetleri sorulunca şöyle dedi: "Kadir gecelerinde o
yıla yönelik rızık ve bela gibi durumlar hükme bağlanır. Bu gecede bu şekilde
hükme bağlanan şeyleri de yıl içinde Yüce Allah dilerse gerçekleştirir, dilerse
de gerçekleştirmez. Ancak mutluluk (cennetlik) ve bedbahtlığa (cehennemliğe)
yönelik durumlar sabittir ve değişmezler."
Abd b. Humeyd
ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Mücâhid:
"Her hikmetli işe o gecede hükmedilir" âyetini açıklarken şöyle demiştir: "Bu
geceden kasıt Kadir gecesidir. Ölüm ve hayat dışında o yılda rızıklar,
musibetler ile ilgili hususların tümü hükme bağlanır."
Abd b. Humeyd,
Muhammed b. Nasr ve
İbn Cerîr, Rabîa b. Gülsüm'den bildirir:
Hasan'ın yanındayken adamın biri ona: "Ey Ebû Saîd! Kadir gecesi Ramazan ayının
tümünde midir?" diye sordu. Hasan şu cevabı verdi: "Evet, vallahi bu gece
Ramazan ayının her gecesidir. Bu gecede de her türlü iş hükme bağlanır. Yüce
Allah bu gecede diğer bir yıla kadar amel, ecel ve rızıklar yönünde hükümlerini
verir."
İbn Cerîr,
Ğufre'nin azatlısı Ömer'den bildirir: "Denilir ki Kadir gecesinde, diğer yılın
Kadir gecesine kadar öleceklerin isimleri ölüm meleğine verilir. Zira Yüce
Allah: "Biz onu mübarek bir gecede indirdik. Doğrusu biz insanları uyarmaktayız.
Her hikmetli işe o gecede hükmedilir" buyurur. Bundan dolayıdır ki kişi bazen
evlenir, ağaç diker; ama ismi o yıl ölecekler arasındadır."
İbn Cerîr,
Hilâl b. Yesâf'dan bildirir: "Ramazan ayında hükümlerin verilmesini, işlerin
tayin edilmesini bekleyin, denilirdi."
İbn Cerîr'in
bildirdiğine göre Katâde: "Biz onu mübarek bir gecede indirdik..." âyetini
açıklarken: "Bu geceden kasıt Kadir gecesidir" demiştir.
Abd b. Humeyd,
İbn Cerîr,
İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim,
Hâkim ve Beyhakî
Şuabu'l-îman'da İbn Abbâs'tan bildirir: "Birinin çarşıda dolaştığını görürsün;
oysa ismi o yıl içinde öleceklerin arasına düşmüştür. Yüce Allah: "Hâ Mîm.
Apaçık olan Kitab'a andolsun ki, biz onu mübarek bir gecede indirdik. Doğrusu
biz insanları uyarmaktayız. Her hikmetli işe o gecede hükmedilir" buyurur.
Burada bahsedilen gece de Kadir gecesidir. Bu gecede diğer yılın Kadir gecesine
kadar gerçekleşecek olan ölüm, hayat, rızık gibi bütün dünya işleri belirlenip
hükme bağlanır."
Abd b. Humeyd,
Muhammed b. Nasr,
İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve
Beyhakî'nin bildirdiğine göre Ebû
Mâlik: "Her hikmetli işe o gecede hükmedilir"
âyetini açıklarken: "Bu gecede diğer yılın aynı gecesine kadar yapılacak tüm
işler belirlenip hükme bağlanır" demiştir.
Abd b. Humeyd,
Muhammed b. Nasr,
İbn Cerîr ve Beyhakî'nin bildirdiğine
göre Ebû Abdirrahman es-Sülemî: "Her hikmetli işe o gecede hükmedilir" âyetini
açıklarken: "Kadir gecesinde diğer yılın aynı gecesine kadar yapılacak tüm işler
tayin edilip hükme bağlanır" demiştir.
Beyhakî'nin
bildirdiğine göre Ebu'l-Cevzâ: "Her hikmetli işe o gecede hükmedilir" âyetini
açıklarken şöyle demiştir: "Bu geceden kasıt, Kadir gecesidir. Bu gecede
insanların amellerine yönelik bir yıllık büyük divan getirilir ve Yüce Allah
dilediği kişinin günahlarını bağışlar. "Rabbinden bir rahmet olarak..."
buyurulduğunu işitmez misin?"
Abdurrezzâk,
Abd b. Humeyd, İbn Nasr,
İbn Cerîr ve
Beyhakî'nin bildirdiğine göre Katâde: "Her hikmetli işe o gecede
hükmedilir" âyetini açıklarken: "Bu gecede diğer yılın aynı gecesine kadar
yapılacak tüm işler belirlenip hükme bağlanır" demiştir. Başka bir lafızda: "Bu
gecede diğer yılın aynı gecesine kadar olacak şeyler tayin edilir" şeklindedir.
Abd b. Humeyd,
İbn Nasr ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre Ebû
Nadra: "Her hikmetli işe o gecede hükmedilir" âyetini açıklarken şöyle demiştir:
"Kadir gecesinden diğer yılın aynı gecesine kadar hayır, şer, rızık, ecel,
sıkıntı, rahatlık ve geçim ile ilgili hususlar tayin edilip hükme bağlanır."
İbn Cerîr,
İbnu'l-Münzir ve
İbn Ebî Hâtim'in Muhammed b. Sûka vasıtasıyla bildirdiğine göre İkrime:
"Her hikmetli işe o gecede hükmedilir" âyetini açıklarken şöyle demiştir: "Şaban
ayının onbeşinci gecesinden diğer yılın aynı gecesine kadar olacak şeyler tayin
edilir. Bu gecede diğer yılın aynı gecesine kadar hayatta kalacaklar, ölecekler,
hacca gidecekler belirlenir. Bunlarda da ne bir eksilme, ne de bir artma olur."
İbn
Zencûye ve Deylemî'nin Ebû Hureyre'den
bildirdiğine göre Resûlullah
(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
"Her yıl Şaban ayından diğer yılın Şaban ayına kadar eceller tayin edilir.
Bundan dolayı bazen kişi evlenir ve çocuğu olur, ancak ismi o yıl ölecekler
arasında yazılıdır."
İbn
Ebi'd-Dünya Zikru'l-Mevt'te ve İbn Cerîr'in
Osmân b. Muğîre el- Ahnes'ten bildirdiğine göre
Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)
şöyle buyurmuştur:
"Her
yıl Şaban ayından diğer yılın Şaban ayına kadar eceller tayin edilir. Bundan
dolayı bazen kişi evlenir ve çocuğu olur, ancak ismi o yıl ölecekler arasında
çıkmıştır. "
İbn Ebî Şeybe,
Atâ b. Yesâr'dan bildirir: "Resûlullah'ın
(sallallahü aleyhi ve sellem) diğer aylara
nazaran en fazla oruç tuttuğu ay Şaban ayıdır. Zira o yıl öleceklerin isimleri
bu ayda belirlenir."
İbnu'l-Münzir
ve İbn Asâkir, Hazret-i Âişe'den bildirir: "Resûlullah'ın
(sallallahü aleyhi ve sellem) diğer aylara
nazaran en fazla oruç tuttuğu ay Şaban ayıdır. Zira bu ayda o yıl içinde
öleceklerin isimleri yazılır. Bundan dolayı kişi, yeni evlenir, ancak ismi o yıl
içinde ölecekler arasındadır. Kişi hacceder, ancak ismi o yıl içinde öleceklerin
arasında yazılıdır."
Ebû Ya'lâ,
Hazret-i Âişe'den bildirir: Resûlullah
(sallallahü aleyhi ve sellem), Şaban ayının
tümünü oruçlu geçirirdi. Bunun sebebini kendisine sorduğumda: "Yüce Allah bu
ayda o yılda ölecek olanların adlarını yazar. Ben de ecelim geldiğinde oruçlu
olmayı isterim" karşılığını verdi.
Dîneverî'nin
el-Mücâlese'de Râşid b. Sa'd'dan bildirdiğine göre Peygamberimiz
(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
"Şaban ayının onbeşinci gecesinde Yüce Allah o yıl içinde ruhunun alınmasını
dilediği kişilerin isimlerini ölüm meleğine vahyeder."
İbn Cerîr
ve Beyhakî Şuabu'l-îman'da Zührî vasıtasıyla
Osmân b. Muhammed b. Muğîre b. el-Ahnes'ten bildirir:
Resûlullah
(sallallahü aleyhi ve sellem): "Şaban ayında diğer yılın Şaban ayına
kadar öleceklerin ecelleri tayin edilip belirlenir" buyurdu." Zührî der ki: Yine
Osmân b. Muhammed b. Muğîre'nin bana bildirdiğine göre
Resûlullah
(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Güneşi doğan her bir
gün mutlaka: «Elinden hayır yapmak gelen kişi bundan geri durmasın ve yapsın!
Zira bir daha gelmeyeceğim» diye seslenir. Her gün de mutlaka semadan iki
münadiden biri: «Ey hayrın peşinden giden kişi! Gitmeye devam et!» diye
seslenir. Diğeri de: «Ey kötülüğün peşinden giden kişi! Bundan uzak dur!» diye
seslenir. Yine ilki: «Allahım! Malını infak eden kişinin infak ettiğinin yerine
yenisini ver!» derken, diğeri: «Allahım! Malını infak etmeyip elinde tutan
kişinin bu malını telef et!» der."
İbn
Ebi'd-Dünya, Atâ b. Yesâr'dan bildirir: Şaban ayının onbeşinci gecesinde ölüm
meleğine bir sahife verilir ve: "Bu sahifede ismi yazılı olanların ruhunu al!"
denilir. Bundan dolayıdır ki bazen kişi ağaç dikmiştir veya evlenmiştir veya bir
ev inşa etmiştir, ancak ismi o yıl öleceklerin arasında geçiyordur.
Hatîb
Ruvâtu Mâlik'de Hazret-i Âişe'de bildirir:
Hazret-i Peygamber'in
(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu
işittim: "Yüce Allah dört gecede hayrın kapılarını açar. Bunlardan biri Kurban
bayramı gecesidir. Diğeri Ramazan bayramı gecesidir. Diğeri Şaban ayının
onbeşinci gecesidir ki Yüce Allah bu gecede ecel, rızık gibi hususları hükme
bağlar ve o yıl hacca gidecekleri tayin edip belirler. Bir diğeri de ezan
okununcaya kadar Arafat'taki vakfe gecesidir."
Hatîb
ve İbnu'n-Neccâr, Hazret-i Âişe'den bildirir:
Resûlullah
(sallallahü aleyhi ve sellem) Şaban ayının tamamını oruç tutar, hatta
Ramazan ayıyla bileştirirdi. Şaban ayı dışında da tümünü oruçlu geçirdiği başka
bir ay olmazdı. Bir defasında ona: "Yâ
Resûlallah! En çok Şaban ayında oruç tutmayı mı seviyorsun?" dediğimde:
"Evet ey Âişe! Yıl içinde ölen her bir kişinin bu eceli mutlaka Şaban ayında
belirlenmiş ve hükme bağlanmıştır. Ben de Rabbime ibadet ederken ve salih amel
işlerken ecelimin gelmesini isterim" karşılığını verdi.
İbnu'n-Neccâr'ın lafzı: "Ey Âişe! Bu ayda
ölüm meleğine yıl içinde kimlerin canını alacağı yazılır. Ben de oruçlu iken
ölecekler arasında adamın yazılmasını isterim" şeklindedir.
İbn Mâce
ve Beyhakî'nin Şuabu'l-îman'da Ali b. Ebî
Tâlib'den bildirdiğine göre Resûlullah
(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
"Şaban ayının onbeşinci gecesine yetiştiğiniz zaman geri kalan günlerin
gecelerini ibadetle, gündüzlerini de oruçla geçirin. Bu günlerde güneş batımında
Yüce Allah dünya semasına iner ve şafak sökene kadar: «Yok mu bağışlanma
dileyen, onu bağışlayayım! Yok mu rızık isteyen, ona rızık vereyim! Yok mu şifa
dileyen, onu iyileştireyim! Yok mu bir şey isteyen, ona istediğini vereyim!»
şeklinde seslenir."'
İbn Ebî Şeybe,
Tirmizî, İbn Mâce
ve Beyhaki, Hazret-i Âişe'den bildirir: Bir
gece Resûlullah'ın
(sallallahü aleyhi ve sellem) yanımda olmadığını
fark ettim ve ona bakmaya gittim. Ararken de Bakî mezarlığında başını semaya
kaldırmış, durduğunu gördüm. "Ey Aişe! Allah ile Resûlünün sana haksızlık
yapacaklarını mı düşünmüştün?" diye sorunca, ben: "Neden öyle düşüneyim! Ama
eşlerinden birinin yanına gittiğini düşündüm" dedim. Bunun üzerine Allah Resûlü
(sallallahü aleyhi ve sellem): "Yüce Allah,
Şaban ayının onbeşinci gecesinde dünya semasına iner ve Kelb kabilesinin
koyunlarının tüyleri sayısından daha fazla kişiyi bağışlar" buyurdu.
Beyhakî'nin
Kâsım b. Muhammed b. Ebî Bekr'den, o babasından, o da erkek kardeşinden, o da
babası Ebû Bekr es-Sıddîk'ten bildirdiğine göre Peygamberimiz
(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
"Yüce Allah, Şaban ayının onbeşinci gecesinde dünya semasına iner ve müşrik veya
kalbinde kin olan kişiler dışında herkesi bağışlar. "
Beyhakî'nin
Ebû Sa'lebe el-Huşenî'den bildirdiğine göre Peygamberimiz
(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
"Şaban ayının onbeşinci gecesi geldiği zaman Yüce Allah insanlara nazar edip
müminleri bağışlar, kafirlere de mühlet verir. Kindarlara gelince, onlar bu
kinden vazgeçene kadar Allah onları kinleriyle baş başa bırakır. "
Beyhakî'nin
Muâz b. Cebel'den bildirdiğine göre Peygamberimiz
(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah, Şaban
ayının onbeşinci gecesinde insanlara nazar eder ve müşrik veya kindar olan
kişiler dışında herkesi bağışlar. "
Beyhaki,
Ebû Mûsa el-Eş'arî vasıtasıyla Peygamberimizden
(sallallahü aleyhi ve sellem) aynısını bildirir.
Beyhaki,
Hazret-i Âişe'den bildirir: Bir gece Resûlullah
(sallallahü aleyhi ve sellem) namaza durdu.
Ancak secdede o kadar uzun kaldı ki ruhunu teslim ettiğini düşündüm. Bunu
görünce yanına gittim ve ayak başparmağına dokundum. Allah Resûlü
(sallallahü aleyhi ve sellem) parmağını hareket
ettirince geri yerime döndüm. Secdeden kalkıp namazını da bitirdiği zaman: "Ey
Âişe! Peygamberin sana haksızlık edeceğini mi düşündün?" diye sordu. "Hayır! Ama
secden uzun sürünce ruhunu teslim ettiğini düşündüm" karşılığını verdim. Allah
Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Bu
gecenin hangi gece olduğunu biliyor musun?" diye sorunca, ben: "Allah ve Resûlü
daha iyi bilir" dedim. Bunun üzerine Allah Resûlü
(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Bu gece Şaban ayının
onbeşinci gecesidir. Yüce Allah, Şaban ayının onbeşinci gecesinde kullarına
nazar eder. Bağışlanma dileyenleri bağışlar, merhamet isteyenlere merhamet eder.
Kindar olanları ise öylece bırakır. "
Beyhaki,
Hazret-i Âişe'den bildirir: Resûlullah
(sallallahü aleyhi ve sellem) yanıma girdi.
Cübbesini çıkardı, ancak henüz yeni çıkarmışken kalkıp tekrar giydi ve çıktı.
Kendi sıramda kumalarımdan birine gittiğini düşündüğüm için beni bir kıskançlık
sardı. Bunun üzerine peşinden çıktım. Bakî' (Bakîu'l-Ğarkad) mezarlığında
kendisine yetiştiğimde mümin erkek ile kadınlara ve şehitlere bağışlanma
dilediğini gördüm. Kendi kendime: "Anam babam sana feda olsun! Sen Rabbinin
isteğinin uğraşı içindeyken ben dünyalık bir işin peşine düşmüşüm" dedim ve
aceleyle evime geri döndüm. Eve geldiğimde nefes nefese kalmıştım.
Resûlullah
(sallallahü aleyhi ve sellem) yanıma geldiğinde: "Ey Âişe! Neden nefes
nefesesin?" diye sordu. "Anam babam sana feda olsun. Yanımda geldiğinde cübbeni
çıkardın, ancak çok zaman geçmedi ki kalkıp geri giydin ve çıktın. Benim sıramda
kumalarımdan birine gittiğini düşündüğüm için beni bir kıskançlık sardı. Bunun
üzerine peşinden çıktım. Ancak Bakî' mezarlığında ne yaptığını gördüm" dedim.
Bunun üzerine Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve
sellem) şöyle buyurdu: "Ey Âişe! Allah ile Resûlünün sana haksızlık
yapacaklarını mı düşünmüştün? Oysa yanıma Cebrail geldi ve şöyle dedi: «Bu gece
Şaban ayının onbeşinci gecesidir. Yüce Allah da bu gecede Kelb kabilesinin
koyunlarının tüyleri kadar kişiyi Cehennem ateşinden azat eder. Ancak bu gecede
müşrik, kindar, akrabalık bağını koparmış, kibirli, anne babasına asi veya içki
müptelası olanların yüzüne bakmaz.»"
Daha
sonra cübbesini çıkardı ve: "Ey Âişe! Bu geceyi ibadetle geçirmeme müsaade eder
misin?" diye sordu. "Anam babam sana feda olsun, tabi ki!" karşılığını verdim.
Kalkıp namaza durdu. Ancak secdeye gittiğinde o kadar uzun bir süre durdu ki
ruhunu teslim ettiğini düşündüm. Yanına kalkıp elimle ayağının altına dokundum.
Ayağını hareket ettirince sevindim. Secdede iken de: "Cezandan affına
sığınıyorum. Öfkenden rızana sığınıyorum. Senden yine sana sığınıyorum. Şanın
pek yücedir. Seni ne kadar övmeye çalışsam da bunu yeteri kadar yapamam. Zira
sen kendini övdüğün gibisin" şeklinde dua ettiğini işittim. Sabah olunca ettiği
duayı kendisine hatırlattım. Bana: "Bu duayı öğrendin mi?" diye sorunca, ben:
"Evet!" dedim. Bunun üzerine: "Bu duayı öğren ve başkalarına da öğret. Zira bu
duayı Cebrail bana öğretti ve secdelerimde bunu tekrarlamamı söyledi" buyurdu.
Beyhaki,
Hazret-i Âişe'den bildirir: Şaban ayının onbeşinci gecesi benim sıramdı.
Resûlullah
(sallallahü aleyhi ve sellem) de yanımdaydı. Ancak gece vakti onun
yanımda olmadığını fark ettim. Diğer insanlar gibi beni de bir kıskançlık sardı
ve örtümü alıp diğer eşlerinin odalarını dolaştım. Ancak onu bulamayınca odama
geri döndüm. Döndüğümde de odada onu yere atılmış eski bir giysi gibi secde
ederken gördüm. Secdede iken: "Karartım da, hayalim de sana secdeye kapandı.
Kalbim sana iman etti. İşte ellerim ve onlarla kendime yaptığım haksızlıklarım.
Sen ki büyük olan her şeyin kendisinden istendiği büyüksün. Ey büyük olan
Alahım! Büyük günahlarımı bağışla. Yüzüm kendisini yaratanın önünde secdeye
gitti. İşitmesini de, bakışlarını da ona yöneltti" diye dua etti. Başını
secdeden kaldırdıktan sonra bir daha secdeye gitti. Secdede iken de: "Öfkenden
rızana sığınıyorum. Cezandan affına sığınıyorum. Senden yine sana sığınıyorum.
Sen ki kendini övdüğün gibisin. Ben de kardeşim Davud'un dediği gibi: «Efendim
için yüzümü toprağa sürüyorum ki efendim kendisine secde edilmesini hakediyor»
diyorum" diye dua etti.
Sonra
başını secdeden kaldırdı ve: "Allahım! Bana her türlü kötülükten arınmış, katı
ve bedbaht olmayan tertemiz bir kalp ihsan et" diye dua etti. Daha sonra gelip
yanıma çarşafın altına girdi. Benim nefes nefese kaldığımı görünce: "Ey Humeyrâ!
Neden nefes nefesesin?" diye sordu. Yaptığımı ona anlattığımda elleriyle
dizlerimi silerken: "Yazık! Şaban ayının onbeşinci gecesinde bu dizler neler
çekmiş! Yüce Allah böylesi bir gecede dünya semasına iner ve müşrik ile kindar
olanların dışında bütün kullarını bağışlar" buyurdu.
Beyhakî'nin
Osmân b. Ebi'l-Âs'tan bildirdiğine göre Peygamberimiz
(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Şaban ayının onbeşinci
gecesinde gökten bir münadi: «Yok mu bağışlanma dileyen onu bağışlayayım! Yok mu
bir şey isteyen ona istediğini vereyim!» diye seslenir. Müşrik biri ile zina
eden kadın dışında bu gecede kim bir şey isterse istediği kendisine verilir."
Beyhaki,
Hazret-i Ali'den bildirir: Şaban ayının onbeşinci gecesinde
Resûlullah'ın
(sallallahü aleyhi ve sellem) namaza kalktığını gördüm. On dört rekat
kıldıktan sonra oturdu. Oturunca on dört defa Fatiha Sûresi'ni, on dört defa
İhlâs Sûresi'ni, on dört defa Felak Sûresi'ni, on dört defa Nâs Sûresi'ni, bir
defa Âyetu'l-Kürsî'yi ve "Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber
gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün,
müminlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir" âyetini okudu. Bu şekilde
namazını bitirince ona bu yaptıklarını sordum. Allah Resûlü
(sallallahü aleyhi ve sellem) şu karşılığı
verdi: "Bu yaptıklarımı yapan kişiye kabul görmüş yirmi hac sevabı ile yine
kabul edilmiş yirmi yıllık oruç sevabı verilir. Şayet bunu yaptığı gecenin
sabahında da oruç tutarsa biri geçen yılın, biri de gelecek yılın yerine olmak
üzere iki yıl oruç tutmuş gibi sevap alır." Beyhakî
der ki: "Uydurma bir hadise benzemekte olup münkerdir. İsnadında da durumu
meçhul olan raviler vardır."
5
Bu, (hikmetimizin
gereği olan) tarafımızdan bir iştir. Çünkü biz peygamberler göndermekteyiz.
6
Bkz.
Ayet:7
7
"Eğer kesin olarak inanıyorsanız, Rabbinden; göklerin, yerin ve bu ikisi
arasındakilerin Rabbinden bir rahmet olarak biz peygamberler göndermekteyiz. O,
hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir."
Abd b. Humeyd'in
bildirdiğine göre Âsim, "...Göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin
Rabbinden bir rahmet olarak biz peygamberler göndermekteyiz..." âyetini: (.....)
lafzıyla, (.....) ifadesini esre ile okumuştur.
8
O’ndan başka hiç bir İlâh yoktur; hem diriltir, hem öldürür. Hem sizin
Rabbinizdir, hem de evvelki atalarınızın Rabbi...
9
Fakat onlar, bir şüphe içinde oynuyorlar, (yakînen Allah’a ve
Peygambere inanmıyorlar, eğleniyorlar).
10
Bkz. Ayet:16
11
Bkz. Ayet:16
12
Bkz. Ayet:16
13
Bkz. Ayet:16
14
Bkz. Ayet:16
15
Bkz. Ayet:16
16
"Şimdi sen, göğün, açık bir duman çıkaracağı günü gözetle. Duman insanları
bürüyecektir. Bu, elem verici bir azaptır. İnsanlar, «Rabbimiz! Bu azabı bizden
kaldır, çünkü biz artık inanıyoruz» derler. Nerede onlarda öğüt almak! Oysa
kendilerine açıklayan bir peygamber gelmişti. Sonra ondan yüz çevirdiler ve:
«Bu, öğretilmiş bir delidir» dediler. Biz azabı birazcık kaldıracağız, ama siz
yine döneceksiniz. Biz o büyük şiddetle çarptığımız gün mutlaka intikamımızı
alırız."
İbn Cerîr'in
bildirdiğine göre Katâde: (.....) ifadesini: "Bekle, gözetle" şeklinde
açıklamıştır.
İbn Merdûye'nin
Ebû Ubeyde'den bildirdiğine göre İbn Mes'ûd:
"Söz konusu duman çıkıp bitmiştir" demiştir.
İbn Merdûye'nin
Ebû Ubeyde ve Ebu'l-Ahvas vasıtasıyla
bildirdiğine göre Abdullah b. Mes'ûd şöyle demiştir: "Duman'dan kasıt Mekke'de
Kureyşlilerin maruz kaldığı açlık felaketidir. Öyle ki açlıktan kişi göğü
göremez hale gelmişti."
İbn Merdûye'nin
Utbe b. Abdillah b. Utbe b. Mes'ûd vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Mes'ûd
şöyle demiştir: "Söz konusu duman çıkıp gerçekleşti. Zira bazı insanlar öyle
ağır bir kıtlık ve açlığa maruz kalmışlardı ki gökle aralarında bir duman
görmeye başlamışlardı."
İbn Merdûye'nin
Ebû Vâil vasıtasıyla bildirdiğine göre Abdullah b. Mes'ûd: "Şimdi sen, göğün,
açık bir duman çıkaracağı günü gözetle" âyetini açıklarken: "Dumandan kasıt,
Mekke'de insanların maruz kaldığı kıtlık ile açlıktır" demiştir.
Abd b. Humeyd
ve İbn Cerîr'in Ebû Vâil vasıtasıyla
bildirdiğine göre İbn Mes'ûd: "Söz konusu duman çıkıp bitmiştir" demiştir.
Abd b. Humeyd
ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre
Ebu'l-Âliye: "Söz konusu duman çıkıp bitmiştir. Şiddetli çarpma (=Batşa) da
Bedir savaşında gerçekleşti" demiştir.
Abd b. Humeyd,
Muhammed b. Şîrîn vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Mes'ûd şöyle demiştir: "Dört
şey dışında Allah ve Resûlünün bize vaad ettiği şeyler gerçekleşti. Bu dört şey
de Güneş'in batıdan doğması, Deccâl, Dabbetu'l-Arz ve Yecûc ile Mecûc'un
çıkışıdır. Zikredilen duman (duhân) olup bitmiştir ki Hazret-i Yûsuf zamanındaki
gibi bir kıtlık olarak kendini göstermişti. Ay da
Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)
zamanında ikiye bölünmüştü. Şiddetli çarpma (batşa) da Bedir savaşında
gerçekleşti."
Saîd b. Mansûr,
Ahmed, Abd b.
Humeyd, Firyâbî,
Buhârî, Müslim,
Tirmizî, Nesâî,
İbn Cerîr,
İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim,
Taberânî, İbn
Merdûye, Ebû Nuaym Delâil'de ve
Beyhakî Delâil'de Mesrûk'tan bildirir: Adamın
biri Abdullah'a geldi ve: "Mescid'de bir adam, "Şimdi sen, göğün, açık bir duman
çıkaracağı günü gözetle" âyetini açıklarken, kıyamet gününde çıkacak olan bu
dumanın münafıkların kulakları ile gözlerini yok edeceğini, müminleri ise
nezleye maruz bırakacağını söylüyor" dedi. Abdullah kızgın bir şekilde
yaslandığı yerden doğrulup oturdu ve şöyle dedi: "İçinizden her kim bir şey
biliyorsa, bildiğini söylesin! Ancak bir şey bilmiyorsa da: "Yüce Allah en
doğrusunu bilir" desin! Çünkü kişinin bilmediği bir konuda, "Allah bilir" demesi
yine bilgisine işarettir. Size bu duman konusunu anlatayım. Kureyşliler Allah
Resûlü'ne karşı diretip Müslüman olmaya yanaşmayınca, Peygamberimiz
(sallallahü aleyhi ve sellem): "Allahım!
Yusuf'un yedi senelik kıtlığı gibi onlara bir kıtlık ver!" diye beddua etti.
Bunun üzerine öyle bir kıtlığa maruz kaldılar ki kemik yemeye başladılar.
İçlerinden birisi semaya baktığı zaman da açlıktan dumana benzer bir şey
görüyordu. Bunun üzerine Yüce Allah: "Şimdi sen, göğün, açık bir duman
çıkaracağı günü gözetle. Duman insanları bürüyecektir. Bu, elem verici bir
azaptır" âyetlerini indirdi. Daha sonra Allah Resûlü'ne gelindi ve: "Yâ
Resûlallah! Mudarlılar için dua et de yağmur yağsın" denildi.
Resûlullah
(sallallahü aleyhi ve sellem) dua etti ve yağmur yağdı. Yüce Allah da bu
konuda: "Biz azabı birazcık kaldıracağız, ama siz yine döneceksiniz" buyurdu.
Peki, kıyamet gününde mi bu azabı kaldıracak? Ancak yağmur inip de az bir
rahatlığa kavuşunca yine eski hallerine döndüler. Bunun üzerine Yüce Allah: "Biz
o büyük şiddetle çarptığımız gün mutlaka intikamımızı alırız" âyetini indirdi.
Bedir savaşında da bu intikam alınmıştır.
Bu
şekilde âyetlerde bahsedilen duman, şiddetle çarpma (batşa) ve lizâmgerçekleşmiş
oldu."
Beyhakî
Delâil'de İbn Mes'ûd'dan bildirir: Peygamberimiz
(sallallahü aleyhi ve sellem), Kureyşlilerin kendisine sırt çevirdiğini
görünce: "Allahım! Yusuf'un yedi senelik kıtlığı gibi onlara bir kıtlık ver!"
diye beddua etti. Bunun üzerine öyle bir kıtlığa maruz kaldılar ki herşeyi yok
etti. Öyle ki açlıktan hayvan leşlerini, derilerini ve kemiklerini yemeye
başladılar. Sonrasında Ebû Süfyân ve Mekke ahalisinden bazıları Allah Resûlü'ne
geldiler ve: "Ey Muhammed! Sen ki rahmet olarak gönderildiğini söylüyorsun, oysa
kavmin kıtlıktan helak oluyor. Onlar için Allah'a dua et" dediler.
Resûlullah
(sallallahü aleyhi ve sellem) de dua edince yağmur yağmaya başladı. Ancak
yağmur yedi gün boyunca durmadan yağınca bu kez yağmurun çokluğundan şikâyet
etmeye başladılar. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve
sellem): "Allahım! Üzerimize değil çevremize yağdır!" diye dua edince
yağmur bulutu üzerlerinden çekilip çevre bölgelere yağmur yağdırmaya başladı. Bu
şekilde duman alâmeti gerçekleşti. Bu da maruz kaldıkları kıtlık ile açlıktır.
Yüce Allah kıtlık şeklinde gerçekleşen bu azap konusunda: "Biz azabı birazcık
kaldıracağız, ama siz yine döneceksiniz" buyurmuştur. Aynı şekilde lizâm (esir
düşme), şiddetle yakalama (batşa) ve Ay'ın yarılması da gerçekleşti. Müşriklerin
maruz kaldıkları bu azaplar Bedir savaşında gerçekleşti.
Abd b. Humeyd,
İbn Cerîr ve
İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid: "Şimdi sen, göğün, açık bir
duman çıkaracağı günü gözetle" âyetini açıklarken: "Duman'dan kasıt Kureyş
kafirlerinin maruz kaldığı kuraklık ile kıtlıktır" demiştir.
Abd b. Humeyd,
İbn Cerîr ve
İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde: "Duman insanları bürüyecektir.
Bu, elem verici bir azaptır. İnsanlar, "Rabbimiz! Bu azabı bizden kaldır, çünkü
biz artık inanıyoruz" derler. Nerede onlarda öğüt almak... Biz azabı birazcık
kaldıracağız, ama siz yine döneceksiniz" âyetlerini açıklarken şöyle demiştir:
"İnkar edenleri, duman şeklinde acı ve ağır olan bir azap kaplar. Onlar iman
ettiklerini söyleyerek duman şeklinde gelen bu azabın kaldırılmasını için
Allah'a yalvarırlar. Ancak tövbe etmekten pek uzaktırlar. Yüce Allah da duman
şeklinde gelen bu azabı dünyada iken onların üzerinden kaldıracağını, ancak
kıyamet gününde bu azaba geri döneceklerini ifade tmiştir."
Abd b. Humeyd,
İbn Cerîr ve
İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid: "Nerede onlarda öğüt almak!
Oysa kendilerine açıklayan bir peygamber gelmişti. Sonra ondan yüz çevirdiler
ve: "Bu, öğretilmiş bir delidir" dediler" âyetini açıklarken şöyle demiştir:
"Muhammed'den (sallallahü aleyhi ve sellem) yüz
çevirip, onun eğitilmiş bir deli olduğunu söylemişlerdir. Bundan dolayı belaya
maruz kaldıktan sonra artık alacakları öğüdün pek bir faydası olmayacaktır.
Sonrasında Yüce Allah bu belayı üzerlerinden kaldırmıştır."
İbn Ebî Hâtim'in
Ebû Lehîa vasıtasıyla bildirdiğine göre Abdurrahman el- E'rac: "Şimdi sen,
göğün, açık bir duman çıkaracağı günü gözetle" âyetini açıklarken: "Mekke'nin
fethi sırasında gerçekleşmiştir" demiştir.
İbn Sa'd,
Ebû Lehîa vasıtasıyla el-E'rac'tan bildirdiğine göre Ebû Hureyre şöyle demiştir:
"Mekke'nin fethi sırasında bir duman görünmüştü. "Şimdi sen, göğün, açık bir
duman çıkaracağı günü gözetle" âyetinde ifade edilen duman da budur."
Abdurrezzâk,
Abd b. Humeyd ve
İbn Ebî Hâtim, Hazret-i Ali'den bildirir: "Âyette zikredilen söz konusu
duman henüz çıkmış değildir. Bu duman müminleri nezle gibi bir şeye maruz
bırakırken kafiri şişirip parçalar."
Abd b. Humeyd,
İbn Cerîr,
İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve
Hâkim -sahîh bir isnâdla- İbn Ebî Müleyke'den
bildirir: İbn Abbâs'ın yanına girdiğimde: "Gece boyu uyuyamadım" dedi. "Neden?"
diye sorduğumda: "Gece kuyruklu yıldız göründü. Ben de âyette zikredilen
duman'ın ansızın çıkmasından korktum" dedi.
İbn Cerîr,
İbn Ömer'den bildirir: "Duman çıktığı zaman mümin nezleye tutulmuş gibi olur.
Ancak bu duman kafir ile münafığın kulaklarından içine geçer de onu kızartarak
pişmiş kelle gibi yapar."
Abd b. Humeyd
ve İbn Cerîr, Hasan(-ı Basrî)'den bildirir:
Bana ulaşana göre Resûlullah
(sallallahü aleyhi ve sellem): "Duman ortaya
çıktığı zaman kafiri şişirip kulaklarından çıkar. Mümin ise bu dumandan nezleye
tutulmuş gibi olur" buyurmuştur.
Abd b. Humeyd'in
bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî): "Duman henüz çıkmış değildir ve Allah'ın
mucizelerinden biridir" demiştir.
Abd b. Humeyd
ve İbn Cerîr'in Hasan vasıtasıyla
bildirdiğine göre Ebû Saîd el-Hudrî şöyle demiştir: "Çıkan duman tüm insanları
kuşatır. Mümin bu dumandan nezleye tutulmuş gibi olur. Kafirlerin ise içine
girip şişirir ve kulaklarından çıkmaya başlar."
İbn Cerîr,
Huzeyfe b. el-Yemân'dan bildirir: "Kıyametin ilk alâmetleri Deccâl'in çıkması,
İsa'nın yeryüzüne inmesi, Aden-i Ebyen'in diplerinden bir ateşin çıkıp insanları
mahşer yerine sürmesi, onların konakladıkları yerde bu ateşin de konaklaması ve
Duman'ın çıkmasıdır" buyurdu. "Yâ
Resûlallah! Bu duman nedir?" diye sorduğumda, Allah Resûlü
(sallallahü aleyhi ve sellem): "Şimdi sen,
göğün, açık bir duman çıkaracağı günü gözetle" âyetini okudu ve şöyle devam
etti: "Bu duman batı ile doğu arasını doldurur ve yeryüzünde gecesi ve
gündüzüyle kırk gün boyunca kalır. Mümin bu dumandan nezleye tutulmuş gibi olur.
Kafir ise bu dumandan dolayı sarhoş olur. İçine girip şişiren bu duman, kulak,
göz ve dübüründen çıkmaya başlar."
İbn Cerîr
ve Taberânî'nin -ceyyid bir isnâdla- Ebû
Mâlik el-Eş'arî'den bildirdiğine göre
Resûlullah
(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Rabbiniz üç şeyle sizi
uyarmıştır. Biri dumandır ki bu dumandan mümin nezleye tutulmuş gibi olur. Kafir
ise bu dumanla şişer ve sonunda kulaklarından çıkmaya başlar. İkincisi
Dabbetu'l-Arz, üçüncüsü de Deccâl'dir. "
İbn Ebî Hâtim'in
Ebû Saîd el-Hudrî'den bildirdiğine göre Resûlullah
(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
"Çıkan duman tüm insanları kuşatır. Mümin bu dumandan nezleye tutulmuş gibi
olur. Kafirlerin ise içine girip şişirir ve kulaklarından çıkmaya başlar. "
İbn Ebî Şeybe,
Abd b. Humeyd,
İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve
İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Mes'ûd:
"Biz o büyük şiddetle çarptığımız gün mutlaka intikamımızı alırız" âyetini
açıklarken: "Bu intikam, Bedir savaşında alınmıştır" demiştir.
İbn Cerîr
ve İbn Merdûye, İbn Abbâs'tan bu yorumun
aynısını bildirir.
Abd b. Humeyd
ve İbn Cerîr de Ubey b. Ka'b, Mücâhid, Hasan,
Ebu'l-Âliye, Saîd b. Cübeyr, Muhammed b. Şîrîn, Katâde ve Atiyye'den bu yorumun
aynısını nakleder.
Abd b. Humeyd'in
bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî): "Büyük şiddetle çarpma (batşa) günü, kıyamet
günüdür" demiştir.
İbn Ebî Şeybe,
Ebu'l-Âliye'den bildirir: "Aramızda, «Biz o büyük şiddetle çarptığımız gün
mutlaka intikamımızı alırız» âyetinde bahsedilen büyük çarpmanın Bedir savaşında
olduğunu, duman olayının da gerçekleştiğini konuşurduk."
Abd b. Humeyd
ve İbn Cerîr -sahîh bir isnâdla- İkrime
vasıtasıyla İbn Abbâs'tan bildirir: "İbn Mes'ûd, büyük çarpmanın (batşa) Bedir
savaşında gerçekleştiğini söylerdi. Oysa ben bunun kıyamet gününde olacağını
düşünüyorum."
17
Bkz.
Ayet:28
18
Bkz.
Ayet:28
|