Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Yeni Pencere

Geri

 

SAYFA :

457

 

038 - SÂD SÛRESİ

 

CÜZ :

23

 

İleri

Sayfayı Yeni Pencerede Aç

 

 

 

 

 

 

 

 

 

84

Bak. Âyet 85.

85

Allah şöyle dedi: "Ben, hakkım, hakkı söylerim. Yemin olsun ki ben cehennemi seninle ve onlardan bütün sana uyanlarla dolduracağım."

Allahü teâlâ bu âyetlerde, şeytanı ve şeytana uyanlan cehenneme koyacağını ve cehennemi bunlarla dolduracağını beyan etmektedir.

86

Ey Rasûlüm, sen onlara şöyle de: "Ben sizden herhangi bir ücret istemiyorum. Ben, özenerek kendiliğinden birşey yapan kimselerden değilim.

87

Bu Kur'an, sadece âlemlere bir öğüttür.

88

Onun haberlerinin doğru olduğunu bir müddet sonra mutlaka öğreneceksiniz.

Ey Rasûlüm,: "Aramızda vahiy buna mı indirilmiş?" diyerek seninle alay eden kavminin müşriklerine de ki: "Bana inen bu Kur'andan dolayı ben sizden herhangi bir maddi menfaat beklemiyorum ve ben, zorla birşeyler ortaya koymaya çalışanlardan da değilim. Bu Kur'an ancak bütün âlemler için bir öğüt ve bir hatırlatandır. Allah bununla insanlara ve cinlere, kendisine iman edenleri kurtarıp kâfirleri helak edeceğini bildirmektedir. Ey Allah’a ortak koşan müşrikler, bu Kur’an’ın verdiği haberlerin gerçek olduğunu belli bir süre sonra mutlaka bilmiş olacaksınız.

Âyette zikredilen "Belli bir süre"den maksat, "Ölüm"dür. Kişi ölünce Kur’an’ın verdiği haberlerin gerçek olduğunu idrak edecektir.

İbn-i Zeyd'e göre buradaki "Belli bir zaman"dan maksat, kıyamettir. Kıyamet kopunca insanlar Kur’an’ın bildirdiği vaad ve tehditlerin gerçek olduğunu anlayacaklardır.

Süddî buradaki "Belli bir zaman"ı, Bedir savaşıyla yorumlamıştır. Bu izaha göre müşrikler, Bedir savaşından sonra Kur’an’ın bildirdiği haberlerin gerçek olduğunu anlamışlardır.

Taberi buradaki belli bir zamanın, herhangi bir zamanla tahsis edilmeyip genel bırakılmasının, Kur’an’ın ruhuna daha uygunluğunu söylemiş ve insanların, Kur’an’ın haberlerinin gerçek olduğunu, kişiden kişiye değişen belli zamanlarda anladıklarını beyan etmiştir. Şöyle ki, bir kısım insanlar, Kur’an’ın verdiği haberlerin gerçek olduğunu Bedir savaşından sonra anlamış diğer bir kısımları ise ölümlerinden sonra anlayacaklardır. Başka bir gurup ise kıyamet koptuktan sonra anlamış diğer bir kısımları ise ölümlerinden sonra anlayacaklardır. Başka bir gurup ise kıyamet koptuktan sonra anlayacaklardır.

ZUMER SÛRESİ

Zümer Sûresi yetmiş beş âyettir. 52, 53 Ve 54. âyetleri Medine'de diğerleri Mekke'de nazil olmuştur.

Bu Sûre-i Celile, Kur'an'ın, Allah tarafından hak olarak indirildiğini beyan ederek başlıyor.

Allahü teâlânın, gökleri ve yeri yerli yerince yarattığı, gece ile gündüzün birbirlerini bürüdükleri beyan ediliyor. İnsan olarak Hazret-i Âdem'in yaratılışı, ondan da eşinin var edilişi ve onlardan türeyip çoğalan insanoğulunun yaratılışlarındaki merhaleler beyan ediliyor. İnsanın başına bir dert gelince hemen rabbine yönelip yalvardığı, kendisine bir nimet verilince de daha önceki durumunu unutup Allah’a eşler koşmaya başladığı ifade ediliyor.

Sûre-i celilede bundan sonra Resûlüllah’a hitaben buyuruluyor ki: "Ey Rasûlüm, de ki: "Ben, dini sadece Allah’a tahsis ederek ona ibadet etmekte ve müslumanların ilki olmakla ernrolundum. Ben, rabbime karşı gelirsem şüphesiz büyük bir günün azabından korkarım." Zümer Sûresi, âyet: 11, 12, 13.

Gerçekten zarara uğrayanların kıyamet gününde hüsrana uğrayanlar oldukları, onlara üstlerinden ve altlarından ateşler verileceği, Allah’a yönelenlere ise müjdelerin bulunduğu haber veriliyor.

Allah'ın, gökten su indirip onu yer altındaki kaynaklara kattığı, o sularla çeşitli renklerde bitkiler bitirdiği beyan ediliyor ve bütün bunlardım akıl sahiplerinin ibret alacağı açıklanıyor.

Allahü teâlânın, Kur’an’ı, insanların ondan öğüt almalım için indirdiği ve Kur’an’ın, insanlara doğruyu ve yanlışı beyan ettiği bildiriliyor.

Doğruyu tasdik eten takva sahipleri için rableri katında diledikleri herşeyin bulunduğu, Allah'ın onları bağışlayacağı ve onları, işlediklerinin en güzeliyle mükafaatlandıracağı haber veriliyor.

Sûre-i celilede bundan sonra, insanın uykudaki hali ölüm haline benzetiliyor. Uyuduktan sonra eceli gelenlerin ruhlarının bedene iade edilmeyerek öldükleri, eceli gelmeyenlerin ise uyanarak tekrar yaşamaya devam ettikleri ifade ediliyor.

Allahü teâlâ, biz kullarından, kendisinden ümit kesmememizi istiyor ve Resûlüllah’a hitaben buyuruyor ki: "Ey Rasûlüm, kullanma şöyle dediğimi söyle: "Ey, kendi aleyhine haddi aşan kullarım, Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz ki Allah, bütün günahları bağışlar. Muhakkak ki o, çok affeden ve çok merhamet edendir." Zumer Sûresi, âyet: 53

Sûre-i celilede bundan sonra kıyametin kopmasına işaret edilerek, kıyamet için Sur'a birinci defa üfürüldüğünde insanların, kabirlerinden doğrularak bakışacakları haber veriliyor ve kâfirlerin bölük bölük cehenneme, rablerinden korkan mü’minlerin ise bölük bölük cennete sevkedilecekleri beyan ediliyor ve sûre-i celile, âhiretin ahvalinden haber veren: "Meleklerin, arşın etrafını çepeçevre kuşatarak rablerini hamd ile tesbih ettiklerini görürsün. Artık varlıkların arasında adaletle hükmedilir" Âlemlerin rabbi olan Allah’a hamdolsun." denilir." Zümer Sûresi, âyet: 75. âyetiyle sona eriyor.

Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle.

1

Bu kitabin indirilmesi, her şeye galip, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah tarafındandır.

2

Şüphesiz biz sana bu Kur’an’ı hak olarak indirdik. O halde dini sadece Allah’a tahsis ederek ona ibadet et.

3

İyi bilinmelidir ki, hâlis din Allah’ındir. Allah’ı bırakıp ondan başka dost edinenler: "Biz onlara ancak, bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz." derler. Muhakkak ki Allah, aralarında ihtilaf ettikleri hususlarda hükmedecektir. Şüphesiz ki Allah, yalancı ve kâfir olan bir kimseyi hidâyete erdirmez.

Ey Rasûlüm, bu kitabın sana indirilmesi, düşmanlarını cezalandırmaya gücü yeten ve yaratıklarının sevk ve idaresinde hikmet sahibi olan Allah taraf ındandır. Bu hususta hiçbir şüphen bulunmasın.

Ey Rasûlüm, biz bu Kur’an’ı sana, hak ve adaleti emreden bir kitap olarak indirdik. Bu hak ve adaletten biri de, dinin sadece Allah’a ait olduğuna iman ederek ona kulluk etmendir. O halde sadece Allah’a kulluk et. Dinin ona ait olduğunu ortaya koy. İbadetinde ona herhangi bir şeyi ortak koşma.

İyi bilinmelidir ki ibadet ve itaat sadece Allah’adır. Onun hiçbir ortağı yoktur. Böyle bir iddiada bulunmak ta kimseye yaraşmaz. Zira Allah'ın dışındaki bütün varlıklar onun mülküdür. Kendilerinin gerçek mâlikleri olan Allah’a itaattan başka bir yollan yoktur. Allah’ı bırakıp da başka şeyleri dostlar edinip onlara tapanlara gelince, onlar ilahları için şöyle derler: "Biz bunlara, bizi sadece Allah’a yaklaştırmaları ve Allah katında bize şefaatçi olmaları için tapıyoruz." Şüphesiz ki Allah, dünyada iken Allah’tan başkasını dostlar edinen bu hizipler arasında, dünyada iken kime kulluk edeceği hususundaki ihtilafları hakkında kıyamet günü hükmünü verecektir. Sadece Allah’a ibadet edenleri cennete gönderecek, onların dışındakileri ise cehenneme sevkedecektir. Şüphesiz ki Allah, kendisine karşı yalan uyduran ve "Allah çocuk edindi." şeklinde iftirada bulunan ve Allah'ın rahmetine karşı nankörlük edeni, onun rabhğını inkâr edeni, hakka ve islam dinine ve Allah’ı birlemeye muvaffak kılmaz.

*Âyette zikredilen: "Biz sana bu Kur’an’ı hak olarak indirdik." ifadesinden maksat, "Biz sana Kur’an’ı indirdik. O, hakkı ve adaleti emreder." demektir. "Dini sadece Allah’a tahsis ederek ona ibadet et." ifadesinden maksat ise, "İbadeti sadece Allah’a yap, ilahlığın sadece ona ait olduğunu bil ve yaptığın ibadetten herhangi bir şeyi ona ortak koşma." demektir.

"İyi bilinmelidir ki halis din Allah’ındır." ifadesi ise "İbadet ve itaat sadece Allah’adir, onun hiçbir ortağı yoktur." manasınadır.

Âyet-i kerime’de yine müşriklerin: "Biz, putlara ancak bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz." dedikleri beyan edilmektedir. Mücahid diyor ki "Kureyş müşriklerinin, putları için söyledikleri bu sözlerini, onlardan önceki müşrikler, meleklere, Meryernoğlu İsa'ya ve Hazret-i Üzeyir'e söylemişlerdi."

Görülüyor ki müşrikler Allah'ın varlığını inkâr etmeyip onun rızasına tam olarak erişmek için birtakım araçlara tapmaktadırlar. Mü’minlerin bu tür davranışlardan uzak olmaları ve Allah'ın birliğine gölge düşürecek davranışlardan uzak olmaları ve Allah'ın birliği inancına ters düşürecek her türlü iş ve sözden kaçınmaları gerekmektedir.

4

Eğer Allah, çocuk edinmek isteseydi yarattıklarından dilediğini seçerdi. O, (kendisine layık olmayan şeylerden) münezzehtir. O, bir ve herşeye galip olan Allah’tır.

Eser Allah çocuk edinmek isteseydi, müşriklerin zannetikleri gibi melekleri kızlar edinmek veya Hıristiyanların zannettikleri gibi İsa'yı oğul edinmek gibi belli şahısları evlat edinme ihtiyacını hissetmezdi. Yaratıklarından dilediği şeyi seçip evlat edinirdi. Halbuki Allah böyle birşeyden münezzehtir O, birdir ondan başka ilâh yoktur. O, bütün yaratıklarını kahredecek güce sahiptir. Her şey ona boyun eğmektedir ve onun gazabı karşısında korku içindedir.

5

O, gökleri ve yeri yerli yerince yarattı. O, gece ile gündüzü sarıyor. O, güneşi ve ayı emrine âmâde kıldı. Onların her biri belli bir zamana kadar hareket eder. İyi bilinmelidir ki Allah, herşeye galiptir ve çok affedendir.

Allah, gökleri ve yeri yerli yerince yaratmıştır. Gece ile gündüzü sarmaktadır, gündüz ile de geceyi sancaktadır. Bunlardan biri gelince diğeri örtülmektedir. Allah, güneşi ve ayı da kullarının hizmetine tahsis etmiştir. Güneş ve aydan her biri belli bir vadeye kadar dönmeye devam edeceklerdir. İyi bilinmelidir , ki bütün bunları yapan Allah, herşeye galiptir, kendisine karşı gelenleri şiddetle cezalandırır. Hata ve günahlarından vazgeçenler için ise çokça affedendir.

 

 

 

 

Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Aynı Pencere

Geri

 

(T :  M : 922  H : 310)

 

TABERİ TEFSÎR-İ - (TÜRKÇE)

 

-

 

İleri

Sayfayı Büyüterek Aynı Pencerede Aç