Allah'ın,
göklerde ve yerde bulunan herşeyi hizmetinize verdiğini ve sizlere açık ve gizli
bol bol nimetler bahşettiğini görmez misiniz? İnsanlar içinde öyleleri vardır
ki, hiçbir ilmi, hiçbir rehberi ve aydınlatıcı bir kitabı olmadan Allah hakkında
mücadele eder durur.
Ey insanlar, Allah'ın, göklerdeki
güneş, ay, yıldızlar ve bulutlar gibi yarattıkları, yeryüzündeki hayvan, ağaç,
su, deniz gibi varlıkları sizin menfaatlarınıza tahsis ettiğini görmez misiniz?
Bütün bunları, sizin, yeme, içme, barınma ve giyinme gibi ihtiyaçlarınızı
gidermekte faydalandığınız şeyler kıldığını görmez misiniz? Yine sizler,
Allah'ın size, görünen ve görünmeyen bol bol nimetler verdiğini görmez misiniz?
Bütün bu nimetlere rağmen bir kısım insanlar vardır ki, elinde herhangi bir
bilgi olmaksızın ve bir delil bulunmaksızın ve Allah tarafından gönderilmiş
aydınlatıcı bir kitap bulunmaksızın, Allah'ın birliği ve kulluğun sadece ona
yapılacağı hususunda tartışmaya girişir.
Allahü
teâlânın, kullarına nimetleri pek çoktur. Bu nimetlerin en büyüğü
İslam nimetidir. Bu nimet mü’minlerin dillerinde kelime-i tevhid ile açık bir
şekilde görülür. Kalblerinde ise gözle görülmeyen bir şekilde yaşar.
Yine
Allahü teâlânın, peygamberler göndermesi ile kitaplar indirmesi,
gözle görülen büyük nimetlerdendir. Mü’minlerin kalbinde itikadi şüpheleri
gi-demıesi ve onların manevi hastalıklarını tedavi etmesi gözle görülmeyen
nimetlerdendir.
Onlara:
"Allah'ın indirdiğine uyun." denildiği zaman: "Hayır, biz, atalarımızı üzerinde
bulduğumuz yolu takip ederiz." derler. Ya şeytan atalarını alev alev yanan
ateşin azabına çağırmışsa.
Allah'ın birliği ve yüceliği
hakkında tartışmaya girişen o cahillere: "Ey kavim, siz, Allah'ın peygamberine
indirdiği kitaba tabi olun. Zira o kitap, haklıyı haksızdan ayırdetmekte, sapık
ile hidâyette olanı birbirinden seçmektedir." denildiği zaman onlar: "Bilakis,
biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz dinlere uyarız." derler. Şâyet şeytan,
atalarının dinlerini anlara süslü göstermek ve onları saptırıp peşine takarak
alev alev yanan cehennem azabına çağırmış olsa yine de ona mı uyacaklar? Bu ne
ahmaklıktır? Bu ne şaşkınlıktır?
Kim
iyilik yaparak yüzünü Allah’a çevirirse, muhakkak sapasağlam bir kulpa
sarılmıştır. Bütün işlerin sonu Allah’a döner.
Kim, itaat ederek iyilikte bulunur
ve ona kulluk ederek boynunu bükerse, şüphesiz ki o, kopmayacak sapasağlam bir
kulpa sarılmış olur. O da kendisini Allah'ın azabından kurtaracak olan ilahi
rızadır. Allah, kullarını, işledikleri amellere göre cezalandırır veya
mükafaatlandırır.
Ey
Rasûlüm, inkâr edenin İnkârı, sakın seni ümzesin. Kıyamet günü onların dönüşü
ancak bizedir. Onlara yaptıklarını haber vereceğiz. Şüphesiz Allah, kalblerin
özünü çok iyi bilendir.
Biz
onları, az bir zaman nimetler içinde yaşatırız. Sonra da ağır bir azaba
sürükleriz.
Ey Rasûlüm, kim, Allah’ı inkâr
edecek olursa, onun İnkârı seni üzmesin. Zira kıyamet gününde onların dönüşü
bizedir. Biz onlara, dünyada iken yapmış oldukları çirkin amelleri haber
vereceğiz ve amellerine göre onları cezalandıracağız. Şüphesiz ki Allah,
kalblerde gizlenen İnkârcılığı ve şeytana uyan kimseyi çok iyi bilendir. Biz
onlara dünyada az bir mühlet veririz. Onlar bu mühlet içinde yeyip içip
eğleneceklerdir. Sonra onları, şiddetli bir azabı tamaya mecbur edeceğiz. Bu da
cehennem azabıdır.
Yemin
olsun ki eğer onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan mutlaka "Allah"
derler. Sen de "Allah’a hamdolsun." de. Doğrusu onların çoğu bilmezler.
Göklerde
ve yerde bulunan herşey Allah’ındir. Şüphesiz ki Allah hiçbir şeye muhtaç
değildir, övülmeye layık olandır.
Ey Rasûlüm, yemin olsun ki
kavminden, Allah’a ortak koşanlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan
onlar muhakkak ki: "Allah yarattı." diyeceklerdir. Sen onlara de ki: "Bunları
yaratan Allah’a hamdolsun. Hiçbir şey yaratamayan ve kendileri yaratılmış olan
putlara değil yalnızca Allah’a hamdolsun. Doğrusu bu müşriklerin çoğu, kimin
övgüye layık olduğunu ve kime şükredilmesi gerektiğini bilmezler.
Göklerde ve yerde bulunan melek,
cin, insan, kendilerine tapınılan putlar ve herşeyi Allah yaratmıştır. Allah,
putlara tapan müşriklerin ve diğer bütün kullarının ibadetlerine muhtaç
değildir. Zira onlar, Allah'ın mülküdür. Onlar Allah’a muhtaçtır. Allah,
yarattıklarına verdiği nimetlerine karşı övülmeye layık olandır.
Yeryüzündeki ağaçlar kalem deniz de mürekkep olsa ve sonra yedi deniz de ona
katılsa (da yazılsa) Allah'ın kelimeleri bitmez. Şüphesizki Allah, herşeye
galiptir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Bu
âyet-i kerime’nin
nüzul sebebi hakkında Abdullah b. Abbas'dan
şu Rivâyet nakledilmiştir. "Medine'de Yahudi Hahamları
Resûlüllah’a gidip: "Ey Muhammed, size
ancak az bir ilim verilmiştir." sözüyle bizi mi kasdediyorsun yoksa kendi
kavmini mi?" diye sormuşlar Resûlüllah
da "Hepinizi" cevabını vermiştir. Bunun üzerine Hahamlar: "Sana gelen şeylerde
bize Tevratın verildiğini ve tevratta herşeyin açıklamasının bulunduğunu
okumuyor musun?" dediler. Resûlüllah:
"Tevtart, Allah'ın ilmine göze az birşeydir. Sizin yanınızda Allah'ın ilminden
size yetecek kadan bulunmaktadır." dedi. İşte bunun üzerine
Allahü teâlâ Yahudilerin sorularına bir cevap
olmak üzere Resûlüllah’a bu âyeti
indirdi ve bu buyurdu ki: "Şâyet yeryüzünde bulunan bütün ağaçlar kalem ve deniz
de mürekkep olsa bu kalem ve denizler biter de Allah'ın kelamı bitmez."
Âyet-i
kerime’de
yedi deniz bir misal olarak zikredilmiştir. Bundan, denizlerin sadece yedi tane
olduğu anlaşılmamalıdır. Nitekim başka bir âyet-i
kerime’de de: "Ey Rasûlüm, de ki:
"Eğer rabbimin sözlerini yazmak için denizler mürekkep olsa, rabbimin sözleri
bitmeden denizler biter. Bir o kadar denizi yardım olarak katsak da.
Kehf Sûresi, âyet: 109.
Sizin
yaratılmanız da, tekrar diriltilmenîz de bir tek kişinin ki gibidir. Şüphesiz
Allah, herşeyi çok iyi işitendir, çok iyi görendir.
Ey insanlar, Allah'ın, sizin
hepinizi yaratması ve ölümünüzden sonra sizi tekrar diriltmesi, herhangi bir
kişiyi yaratması ve öldükten sonra diriltmesi gibidir. Zira Allah’ın dilediği
hiçbir şey onun için imkansız değildir. O, birşeyin olmasını dilediğinde ona
sadece "Ol" der o da hemen oluverir. Şüphesiz ki Allah, müşriklerin, Allah
hakkındaki söylediklerini çok iyi işiten ve yaptıklarını çok iyi bilendir.
|