26 -ŞUARÂ' SÛRESİRahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle 1Tâ, Sîn, Mîm. Bu harflerden muradın ne olduğunu en iyi Allahü teâlâ bilir. 2Bunlar bu âyetler açıklayıcı Hakkı, batıldan ayırıp ortaya koyan kitabın, Kur’ân’ın âyetleridir. Âyet-i kerîme’de geçen : “Ayâtü “ile ” el-Kitâbi “ arasındaki izafet, “min“ mânâsındadır. 3Onlar Mekkeliler îman etmeyecekler diye sen Ey Resûlüm Muhammed, adetâ kendine kıyacaksın üzüntünden kendini katledeceksin. Buradaki “ Lealle ” lâfzi “ işfak “ (acımak) içindir. Yani, “ Bu üzüntüyü hafifletmek suretiyle kendine acı. “ 4Biz dilersek, onların üzerine gökten âyet indiririz de, ona boyunları eğile kalır ve o zaman hemen îman ederler. Âyet-i kerîme’de geçen “ zallet” lâfzı, muzari mânâsında olup cümle, “ Tezallü tedûmü “ Takdirindedir. Ayrıca “ A'nak” kelimesi, haddi zatında sahiplerinin sıfatı olan“ hûd'u “ (teslim olmak) ile sıfatlanınca, onun sıfatı da akıl sahiplerine mahsus olan siga ile cemilendi. 5Kendilerine Rahmân'dan yeni bir zikir: Kur’ân (âyeti) gelmeye dursun. İlle ondan yüz çevirirler. Âyet-i kerîme’de geçen “ muhdesin” lâfzı, sıfat-ı kâşifedir. 6Evet Kur’ân’ı yalanladılar. Ama onlara yakında o alay ettikleri şeyin haberleri, sonuçlan gelecektir. 7Onlar yeryüzüne bakmadılar mı? Nazar etmediler mi? Biz orada her iyi çiftten, güzel çeşitten nice bitkiler yetiştirmişiz. Âyet-i kerîme’de geçen “ kem” lâfzı, haberiyye olup” kesiren“ mânâsındadır. 8Şüphesiz bunda bir âyet: Allahü teâlâ'nın kudretinin kemalini gösteren alâmet vardır. Ama Allah'ın ezelî ilmindeonların çoğu îman edecek değildirler. Sibeveyh, âyet-i kerîme’de geçen “ kane ” lâfzının zâide olduğunu söylemiştir. 9Muhakkak senin Rabbin yegâne güçlü kâfirlerden intikam alan izzet sâhibi ve mü'minlere çok mehametlidir. 10Ey Resûlüm Muhammed! Kavmine bahset;Hani, Mûsa ateşi ve ağacı gördüğü gece, Rabbin Mûsa'ya “O zâlimler topluluğuna peygamber olarak gidiver. 11Kendisiyle birlikte Fir’avun'un kavmine..... Onlar ki, Allah'a küfretmekle kendi kendilerine, köleler gibi çalıştırmakla da İsrâîl oğullarına zulmetmişlerdir. Allah'tan O'na itâat etmek suretiyle hâlâ korkup, O'nu tevhidde bulunmayacaklar mı? diye nida etmişti. Âyet-i kerîme’de geçen ”ela” lâfzındaki hemze, isfifham-ı inkâri mânâsındadır. 12Mûsa şöyle dedi: “ ey Rabbim! Doğrusu korkarım, beni tekzip ederler. 13Benim de onların beni tekzip etmelerinden göğsüm daralır. Dilim ondaki pelteklik sebebiyle risaleti eda ederken açılmaz. Onun için kardeşim Harun’a da benimle birlikte peygamberlik ver! 14Hem onların kendilerinden bir Kıpti'yi öldürdüğüm için bana isnat ettikleri bir suçları var. Ondan dolayı korkarım, bu suç sebebiyle beni öldürürler. “ 15Allahü teâlâ buyurdu ki: “ hayır! Yani seni öldüremezler,ikiniz de, sen ve kardeşin -şu hâlde burada muhatab, gaibe tağlib edilmiştir- hemen mu'cizelerimizle gidin! Muhakkak biz, sizinle beraberiz. Sizin söyleyeceklerinizi de, size söylenecekleri de işitiyoruz. “ Burada Hazret-i Mûsa ile Hazret-i Harun (aleyhisselâm) cemâat yerine konularak hitaba mazhar olmuşlardır. 16HaydiFir’avun'a gidin de, deyin ki: “Biz her birimiz âlemlerin Rabbinin sana gönderdiği resûlüyüz! 17İsrâîl oğullarını bizimle beraber Şam'a göndereceksin“ 18Hazret-i Mûsa ile Hazret-i Harun, Fir’avun'a varıp aldıkları bu emr-i ilâhiyi ona ilettiler. “ fir’avun Hazret-i Mûsa'ya: “Biz seni yeni doğmuş, sütten kesildikten sonra yeni doğmuş sayılabilecek kadar küçük bir çocuk iken aramızda, evlerimizde büyütmedik mi? Sen ömründen hayli seneler, otuz sene bizim aramızda kalmadın mı? (Bu zaman zarfında) Mûsa (aleyhisselâm),Fir’avun'un giydiklerinden giyer, onun bineklerine biner ve onun oğlu diye anılırdı. 19O yaptığın işi de yaptın -Kastedilen iş, Kıpti'yi öldürmesidir- o hâlde sen nankörlerdensin, seni yetiştirmek ve zor işlerde çalıştırmamak suretiyle sana olan nimetimi inkâr edenlerdensin“dedi. |