Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Yeni Pencere

Geri

 

SAYFA :

349

 

024 - NÛR SÛRESİ

 

CÜZ :

18

 

İleri

Sayfayı Yeni Pencerede Aç

 

 

 

 

 

 

 

 

 

NÛR SÛRESİ

Medine devrinde nazil olmuştur, 64 âyettir.

Kurtubî: ”Bu sûrenin gayesi, iffet ve örtünme hükümlerini ortaya koymaktır" demiştir. Yine bu sûreyle ilgili olarak Hazret-i Ömer, Kûfe'ye: ”Kadınlarınıza Nur sûresi'ni öğretin" diye bir mesaj göndermiştir.

1

Bu, Cebrail vasıtasiyle ilâhi âlemden

indirdiğimiz ve içindeki hükümleri kesin olarak

farz kıldığımız bir sûredir. Belki düşünüp öğüt alırsınız, gereğini yerine getirirsiniz

diye onda apaçık âyetler indirdik.

Âyet-i kerimedeki ”indirdik" sözüyle ”sûre" kelimesinin niteliği belirtilmiş olduğu gibi, yine ”sûre" kelimesinin nekre (belirsiz) olarak gelmesiyle de bizzat yüceliği vurgulanmıştır.

2

Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine... Buradaki ifadeyle, zikredilen açık âyetlerin ayrıntılarına ve hükümlerinin açıklanmasına geçilmiştir. Zina, şer'î bir ak id, yani nikâh olmadan, cinsi ilişki kurmaktır. Zinaya boyun eğen kadına ”zâniye", zina yapan erkeğe de ”zâni" denir. Âyette ”zâniye", ”zâni"den önce geçmiştir. Çünkü zina fiilinde asıl itici güç rolünü oynayan kadındır. Nitekim kadın, erkeğe zina etme fırsatı tanımazsa zina fiili tahakkuk etmez.

Yüz değnek vurun. Burada ”değnek vurmak" anlamına gelen ”celd", aslında cilde vurmak demektir. Nitekim, ”karnına vurdu" sözünde ise karın anlamındaki ”batn" kelimesinden türetilmiş olan ”betane" kelimesi, sırtına vurdu anlamında da ”zahara" kullanılır. Âyet-i kerimedeki, yüz değnek vurma cezası, önceleri evli ve bekârlar için genel iken, daha sonra bu hüküm, evli olanlar için kaldırılmış ve yerine ”recm" cezası getirilmiştir. Nitekim Hazret-i Peygamber’in Maiz ve başka birini recmetmiş olması, evliler için bu hükmün kaldırılmış olması konusunda bizim için yeterli delildir. Aynı zamanda. Maiz’in recm edilmesi olayı, hadis-i şerifle Kur'an âyetinin neshine bir örnektir. Öyleyse, eğer zina suçu işleyen evli biriyse reemedilir; bekârsa yüz değnek vurulur.

Ebû Hanife'ye göre, evli olanın recmedilebilmesi için şu altı şart gerekmektedir: Müslüman olmak, hür olmak, akıllı olmak, erginlik çağına gelmek, evli olmak, bizzat cinsî ilişkide bulunmak... Bu şartlardan biri eksik olursa recm cezası uygulanmaz.

Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsanız, Allah'ın dininde, O'na itaatte ve cezayı uygulamada

o ikisine acıma duygusu sakın sizi kaplamasın! Burada acımak, ya da merhamet göstermek anlamındaki ”re'fe" kelimesinin belirsiz olarak gelmesi azlık ifade etmesi içindir. Yani, az da olsa, o kişiye acıma duygusu içine girmeyin. Aksi halde cezalarını hafifletme yoluna gidersiniz. Çünkü dövülen şahıs yalvarır, yardım diler ve kendine acındırmaya çalışır; hatta bayılabilir de. Bu manzara karşısında icra makamı veya cezayı uygulayan kişi, ona acıyarak Allah'ın hükmünü yerine getirmede ve tam yüz sopa atmada gevşeklik gösterebilir. Yani, sayıda eksiltme yapması yanında vurmayı da hafifletebilir. Oysa Yüce Allah, insan karakterinde mevcut olan acıma ve merhamet duygusuna büyük önem vermekle birlikte, bu fiili işleyenler için bunu nehyetmiştir. İnsan normal durumlarda şüphesiz merhametli olmalıdır. Ancak burada Yüce Allah'ın nehyettiği acıma, O'nun hükmünü yerine getirmeye engel olan ve dinî hükümleri ortadan kaldırmaya şevkeden acıma duygusudur. ”Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsanız" ifadesi, itici güc olmakta. Allah ve O'nun dini konusundaki hükümlere bağlılığı kamçılamaktadır. Çünkü Allah'a ve İslâm'a inanmak, Allah'a kulluk etmekte ciddiyeti gerektirir.

Mü'minlerden bir grup da onlara uygulanan cezaya şahit olsun.

Mü'minlerin, söz konusu cezanın uygulanması anında hazır bulunmaları; suçlunun, toplumun iyi insanlarından daha çok utanması, dolayısıyle cezayı daha fazla hissetmesi amaçlanmıştır.

Ayette geçen ”şuhûd" orada bulunmak, ”azap" da şiddetli acıtmak demektir. Azap olarak zikredilmesi bunun bir ceza olduğunun delilidir. Aynı zamanda ”nekâl" (ibret veren ceza) olarak zikredilmesi, tekrar aynı fiili işlemeye dönmekten men edici bir ceza olduğu içindir.

Erkeğe değnek vurulurken, ayağa kaldırılır, belden aşağısını örten kısmı hariç olmak üzere, elbisesi çıkartılır; başı, yüzü ve avret mahalleri dışında vücudunun her tarafına ceza uygulanır. Kadına ise, oturarak, sadece dış örtüsü, mantosu vs. çıkartılır ve öylece uygulanır. Öte yandan, birine hem sopa ve hem de recin cezası verilmediği gibi, siyasî bir amaç dışında, sopa ve sürgün cezası da birlikte verilemez.

Diğer taraftan zina eden hasta evli kimse de recmedilir, ancak cezası iyileşinceye kadar ertelenir. Zina eden hamile kadın da doğum yaptıktan ve nifas müddeti bittikten sonra recmedilir. Köleye ise, hür insana uygulanan cezanın yarısı uygulanır. Bu cezayı efendisi, otorite sahibinin izni olmadan uygulayamaz. Şafiflere göre ise izin olmadan da uygulayabilir. Hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur: ”Bir yerde had cezasının yerine getirilmesi, o yerin halkı için kırk günlük yağmurdan daha hayırlıdır."

Şüphesiz zina, haram ve dolayısiyle büyük bir günahtır. Huzeyfe'nin naklettiğine göre Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: ”Ey insanlar! Zinadan sakının. Çünkü zinada altı kötülük vardır. Bunlardan üçü dünyada, üçü de âhirettedir. Dünyadaki kötülükleri: Zina, insanın değerini yok eder, fakirleştirir ve ömrü kısaltır. Ahirete yönelik olanları ise, Allah'ın gazabı, kötü hesap ve cehenem azabıdır. ”

3

Zina eden erkek, ancak zina eden, ya da müşrik olan bir kadınla evlenebilir; zina eden kadın da ancak zina eden, ya da müşrik olan bir erkekle evlenebilir. Kur'ân'da nikâh, cinsî ilişki kurmak değil, evlenmek anlamında alınmıştır. Nitekim Râgıb İsfahânî şöyle demiştir: ”Nikâh, aslında akit, evlilik demektir; sonra dolaylı olarak ondan cinsî ilişki kastedilmiştir. Bunun tersi ise, yani nikâhın öncelikle cinsî ilişki anlamına gelip sonra da dolaylı olarak ondan evliliğin anlaşılması mümkün değildir." Çünkü cinsî ilişkinin anlatılması çirkin görüldüğü için, bu anlamdaki kelimeler hep kinayedir. Âyetteki hüküm, bu genel alışkanlığa göre konulan bir hükümdür. Bu hükmün amacı, mü'minleri zina yapanlarla evlenmekten alıkoymaktır.

Genelde zinaya meyleden kişi, dindar hanımlarla evlenme yerine, kendisi gibi günahkâr veya müşrik bir kadınla evlenmeyi tercih eder. Bunun yanında dindar erkekler de fahişe kadınla evlenmek istemezler ve ondan nefret ederler. Onunla ancak, kendisi gibi günahkâr veya müşrik bir erkek evlenmeyi arzu eder. Çünkü benzeşme, uyuşmanın ve bir arada bulunmanın sebebi sayılır.

Âyet-i kerime, Medine'de bulunan fahişe kadınlarla -kazançlarından kendilerine verirler ümidiyle- evlenmek isteyen fakir muhacirler hakkında inmiştir. Söz konusu muhacirler, bu konuda Rasûlüllah'tan izin istediklerinde kendilerine bu hareketin, zina edenlerin işleri ve müşriklerin özellikleri olduğu anlatılarak bu istekten vazgeçıriimişlerdir.

Bu, zina edenlerle evlenme işi, zinadan uzak duran iffetli

mü'minlere haram kılınmıştır.

Çünkü bu tür bir evlilikte fâsık kimselere benzeme ve töhmet altında kalma yanında, aleyhte konuşulmasına ve soyun kınanmasına sebep olmakta: müminlere şöyle dursun neredeyse en düşük ve en rezil birine bile yakışmayan birtakım kötülüklere kaynak olmaktadır.

Âyetteki bu hüküm, ya nüzul sebebine bağlı olarak belli kişilere mahsustur, ya da, ”İçinizdeki bekârları evlendirin" (Nur: 32) âyetiyle hükmü kaldırılmıştır. Çünkü bu hüküm, metres hayatı yaşayan kadınları da kapsamaktadır. Nitekim İbn Abbas'a bu durum sorulunca: ”Metres hayatıyla başlayan ilişki, sonunda evliliğe dönüşmüştür: haram ise helâli haram kılmaz" demiştir.

4

Namuslu kadınlara zina isnadında bulunup sonra bu isnadın doğruluğuna tanıklık yapmak üzere

dört şahit getiremeyenlere seksen değnek vurun... Yani, iftira edenlerin her birine, hür olanlarına seksener ve köle olanlarına ise kırkar değnek vurun. Çünkü, yalanlan ortaya çıkmış ve şahit getiremedikleri için suç isnadında bulundukları anlaşılmıştır. Diğer had cezalarında olduğu gibi, bu konuda da kadınların şahitliği geçerli değildir.

Ayette geçen ”remy" aslında taş ve benzeri şeyi atmaktır. Burada kinaye yoluyla iffetli kimselere zina isnadında bulunmak anlamında kullanılmıştır.

Müttehitler, namuslu hanımlara zina isnadının suç sayılabilmesi için şu beş şartın bulunması gerektiği konusunda birleşmişlerdir: 1- Hür olmak. 2-Erginlik çağına gelmek, 3- Akıllı olmak, 4- Müslüman olmak, 5- Zinadan masum bulunmaktır.

Şu halde, ergenlik döneminin başlangıcında bir sefer zina edip sonra tevbe ederek durmunu düzelten birine zina isnat eden kişiye ceza verilmez. Zina isnat etmek ise, birinin bir hanıma, ”fahişe!" veya bir erkeğe, ”zina edenin oğlu!, piç!" gibi ifadeler kullanmasıdır.

Ve artık onların şahitliğini hiçbir zaman kabul etmeyin. Onlar tamamen günahkârdırlar. Çünkü, böyle bir suçlamada bulunan kişi, sözüyle suçsuz bir insana eziyet etmiştir. Öyle ise suçuna uygun olarak o da cezalandırılmıştır. O halde, zina isnadında bulunanların tevbe edip durumlarını düzeltmiş olsalar bile, hiçbir şahitliklerini hayatları boyunca asla kabul etmeyin.

5

Ancak bundan sonra, yani işledikleri bu büyük günahın ardından

tevbe edip durumlarım, işlerini, telafi yoluyla

düzeltenler müstesnadır. Çünkü Allah çok bağışlayıcı ve çok merhametlidir. Bu sebeple söz konusu kişileri bu hatadan dolayı sorguya çekmez ve onları günahkârlar sınıfına dahil etmez. Çünkü Allah'ın bağışlaması çok ve merhameti boldur.

Allah Rasûlü, Müslümanların kusurlarını araştıran ve sırlarını yayan kişilere karşı sert davranmış ve şöyle buyurmuştur: ”Ey diliyle inandığını söyleyip kalben inanmayanlar topluluğu! Müslümanların kusurlarını araştırıp durmayın! Şüphesiz Allah, Müslümanların kusurlarını araştıranları kıyamet günü şahitler huzurunda rezil eder." Yine Hazret-i Peygamber; ”Kim, bir Müslümanın kusurunu örterse, Allah da onun, hem dünyada ve hern de âhirette kusurunu örter" buyurmuştur.

6

Eşlerine zina isnadında bulunup... Yani eşlerine, ”seni fahişe!", ”fahişelik ettin" veya ”seni fahişelik ederken gördüm" demek suretiyle zina isnat edenler var ya...

İbn Abbas şöyle demiştir: '"Namuslu kadınlara zina isnadında bulunup sonra dört şahit getiremeyenlere..: (Nûr: 4) âyeti inince. Asım b. Adi el-Ensârî şöyle dedi: İçimizden biri, evine gidip hanımının üzerinde birini görse ne olacak? Bu duruma şahitlik edecek dört kişi buluncaya kadar adam işini bitirip gidecek; onu öldürse öldürülür. Eğer birine; 'Falancayı şu hanımla yakaladım' derse dövülür; susarsa, öfkelenmesi gereken şeye susmuş olacak. 'Ey Allah'ım! Sen bir çıkış yolu göster!'"

Adı geçen Âsım'ın. Uveymir adında amcasının bir oğlu vardı. Uveymir Asım'a gelerek: ”Ben, Şerik b. Sehma'yı eşimin üzerinde gördüm" dedi. Bunun üzerine Âsim Hazret-i Peygamber'e gelerek: ”Ey Allah'ın Rasûlü! Daha önce dile getirdiğim mesele ailem içerisinde ne çabuk başıma geldi" dedi. Hazret-i Peygamber ona ne olduğunu sorunca da: ”Amcamın oğlu Uveymir bana, hanımının üzerinde birini gördüğünü söyledi" dedi. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber, hepsini huzuruna çağırarak Uveymir'e hitaben: ”Eşinden, aynı zamanda amcanın kızından dolayı Allah'tan kork, ona zina suçu isnad etme!" buyurdu. Uveymir: ”Ey Allah'ın Rasûlü! Allah'a yemin olsun ki, Şerik’i onun üzerinde gördüm ve ben, dört aydan beri ona yaklaşmadım. O ise başkasından hamiledir" dedi. Bu sefer Rasûlüllah. Uveymir’in hanımına dönerek ona: ”Allah'tan kork ve hana, yaptığını doğru olarak anlat!" buyurdu. ”Ey Allah'ın Rasûlü! Gerçekten Uveymir, çok kıskanç bir adamdır. O, Şerik’in bana göz diktiğini ve benimle konuştuğunu gördü ve kıskançlığı onu, böyle konuşmaya itti" dedi. İşte bundan dolayı Allahü teâlâ  bu âyeti indirdi.

İşte bu şekilde, eşlerini zina suçuyla suçlayıp sonra

da kendilerinden başka olaya tanık olan

şahitleri olmayanlara gelince, onlardan her birinin geçerli

şahitliği, zina isnad etmesinde

kendisinin doğru söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah adına yemin ederek şahitlik etmesidir.

7

Beşinci defa da, beşinci şahitliği de

eğer zina isnad etmesinde

yalan söyleyenlerden ise, Allah'ın lanetinin kendi üzerine olmasını dilemesidir. Erkek lanet okuduğu zaman eşi göz altında tutulur; suçunu itiraf ederse recmedilir, aksi halde o da kocasına lanet okur.

8

Bak. Âyet 9.

9

Kadının da, kocasının kendisine zina suçu yükleme konusunda

yalan söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah adına yeminle şahitlik etmesi, beşinci defa da, eğer kocası zina isnadında

doğru söyleyenlerden ise Allah'ın gazabının kendi üzerinde olmasını dilemesi, kendisinden dünyevî

cezayı kaldırır. Burada yemin sırasında, ”gazabın kendi üzerinde olması"nın kadın tarafında zikredilmesinin amacı, ona gözdağı vermektir. Çünkü kadınlar, genelde laneti kullanırlar. Bu sebeple belki böyle bir pozisyonda kalblerinden lanet okuma geçer ve ona cüret ederler.

10

Ya Allah'ın size bol lütfü ve merhameti olmasaydı ve Allah, tevbeleri kabul eden hüküm ve hikmet sahibi olmasaydı anlatılması güç olan bazı şeyler olurdu.

 

 

 

 

Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Aynı Pencere

Geri

 

(T :  M : 1725  H : 1137)

 

RÛHU'L-BEYÂN TEFSÎR-İ - (TÜRKÇE)

 

HANEFÎ

 

İleri

Sayfayı Büyüterek Aynı Pencerede Aç