NÛR SÛRESİ
Medine devrinde nazil olmuştur,
64 âyettir.
Kurtubî: ”Bu sûrenin gayesi, iffet ve örtünme
hükümlerini ortaya koymaktır" demiştir. Yine bu sûreyle ilgili olarak
Hazret-i Ömer,
Kûfe'ye: ”Kadınlarınıza Nur sûresi'ni öğretin" diye bir mesaj göndermiştir.
1
Bu,
Cebrail vasıtasiyle ilâhi âlemden
indirdiğimiz ve içindeki hükümleri kesin olarak
farz
kıldığımız bir sûredir. Belki düşünüp öğüt alırsınız, gereğini yerine
getirirsiniz
diye
onda apaçık âyetler indirdik.
Âyet-i kerimedeki ”indirdik"
sözüyle ”sûre" kelimesinin niteliği belirtilmiş olduğu gibi, yine ”sûre"
kelimesinin nekre (belirsiz) olarak gelmesiyle
de bizzat yüceliği vurgulanmıştır.
2
Zina
eden kadın ve zina eden erkekten her birine... Buradaki ifadeyle,
zikredilen açık âyetlerin ayrıntılarına ve hükümlerinin açıklanmasına
geçilmiştir. Zina, şer'î bir ak id, yani nikâh olmadan, cinsi ilişki kurmaktır.
Zinaya boyun eğen kadına ”zâniye", zina yapan erkeğe de ”zâni" denir. Âyette
”zâniye", ”zâni"den önce geçmiştir. Çünkü zina fiilinde asıl itici güç rolünü
oynayan kadındır. Nitekim kadın, erkeğe zina etme fırsatı tanımazsa zina fiili
tahakkuk etmez.
Yüz
değnek vurun. Burada ”değnek vurmak" anlamına gelen ”celd", aslında cilde
vurmak demektir. Nitekim, ”karnına vurdu" sözünde ise karın anlamındaki ”batn"
kelimesinden türetilmiş olan ”betane" kelimesi, sırtına vurdu anlamında da
”zahara" kullanılır. Âyet-i kerimedeki, yüz değnek vurma cezası, önceleri evli
ve bekârlar için genel iken, daha sonra bu hüküm, evli olanlar için kaldırılmış
ve yerine ”recm" cezası getirilmiştir. Nitekim
Hazret-i Peygamber’in Maiz ve başka birini recmetmiş olması, evliler
için bu hükmün kaldırılmış olması konusunda bizim için yeterli delildir. Aynı
zamanda. Maiz’in recm edilmesi olayı, hadis-i şerifle Kur'an âyetinin neshine bir örnektir.
Öyleyse, eğer zina suçu işleyen evli biriyse reemedilir; bekârsa yüz değnek
vurulur.
Ebû
Hanife'ye göre, evli olanın recmedilebilmesi için şu altı şart
gerekmektedir: Müslüman olmak, hür olmak, akıllı olmak, erginlik çağına gelmek,
evli olmak, bizzat cinsî ilişkide bulunmak... Bu şartlardan biri eksik olursa
recm cezası uygulanmaz.
Allah'a
ve âhiret gününe inanıyorsanız, Allah'ın dininde, O'na itaatte ve cezayı
uygulamada
o
ikisine acıma duygusu sakın sizi kaplamasın! Burada acımak, ya da
merhamet göstermek anlamındaki ”re'fe" kelimesinin belirsiz olarak gelmesi azlık
ifade etmesi içindir. Yani, az da olsa, o kişiye acıma duygusu içine girmeyin.
Aksi halde cezalarını hafifletme yoluna gidersiniz. Çünkü dövülen şahıs
yalvarır, yardım diler ve kendine acındırmaya çalışır; hatta bayılabilir de. Bu
manzara karşısında icra makamı veya cezayı uygulayan kişi, ona acıyarak Allah'ın
hükmünü yerine getirmede ve tam yüz sopa atmada gevşeklik gösterebilir. Yani,
sayıda eksiltme yapması yanında vurmayı da hafifletebilir. Oysa Yüce Allah,
insan karakterinde mevcut olan acıma ve merhamet duygusuna büyük önem vermekle
birlikte, bu fiili işleyenler için bunu nehyetmiştir. İnsan normal durumlarda
şüphesiz merhametli olmalıdır. Ancak burada Yüce Allah'ın nehyettiği acıma,
O'nun hükmünü yerine getirmeye engel olan ve dinî hükümleri ortadan kaldırmaya
şevkeden acıma duygusudur. ”Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsanız" ifadesi,
itici güc olmakta. Allah ve O'nun dini konusundaki hükümlere bağlılığı
kamçılamaktadır. Çünkü Allah'a ve İslâm'a inanmak, Allah'a kulluk etmekte
ciddiyeti gerektirir.
Mü'minlerden bir grup da onlara uygulanan cezaya şahit olsun.
Mü'minlerin, söz konusu cezanın
uygulanması anında hazır bulunmaları; suçlunun, toplumun iyi insanlarından daha
çok utanması, dolayısıyle cezayı daha fazla hissetmesi amaçlanmıştır.
Ayette geçen ”şuhûd" orada
bulunmak, ”azap" da şiddetli acıtmak demektir. Azap olarak zikredilmesi bunun
bir ceza olduğunun delilidir. Aynı zamanda ”nekâl"
(ibret veren ceza) olarak zikredilmesi, tekrar aynı fiili işlemeye
dönmekten men edici bir ceza olduğu içindir.
Erkeğe değnek vurulurken, ayağa
kaldırılır, belden aşağısını örten kısmı hariç olmak üzere, elbisesi çıkartılır;
başı, yüzü ve avret mahalleri dışında vücudunun her tarafına ceza uygulanır.
Kadına ise, oturarak, sadece dış örtüsü, mantosu vs. çıkartılır ve öylece
uygulanır. Öte yandan, birine hem sopa ve hem de recin cezası verilmediği gibi,
siyasî bir amaç dışında, sopa ve sürgün cezası da birlikte verilemez.
Diğer taraftan zina eden hasta
evli kimse de recmedilir, ancak cezası iyileşinceye kadar ertelenir. Zina eden
hamile kadın da doğum yaptıktan ve nifas müddeti bittikten sonra recmedilir.
Köleye ise, hür insana uygulanan cezanın yarısı uygulanır. Bu cezayı efendisi,
otorite sahibinin izni olmadan uygulayamaz. Şafiflere göre ise izin olmadan da
uygulayabilir. Hadis-i şerifte şöyle
buyrulmuştur: ”Bir yerde had cezasının yerine getirilmesi, o yerin halkı için
kırk günlük yağmurdan daha hayırlıdır."
Şüphesiz zina, haram ve
dolayısiyle büyük bir günahtır. Huzeyfe'nin naklettiğine göre
Rasûlüllah
(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: ”Ey insanlar! Zinadan
sakının. Çünkü zinada altı kötülük vardır. Bunlardan üçü dünyada, üçü de
âhirettedir. Dünyadaki kötülükleri: Zina, insanın değerini yok eder,
fakirleştirir ve ömrü kısaltır. Ahirete yönelik olanları ise, Allah'ın gazabı,
kötü hesap ve cehenem azabıdır. ”
3
Zina
eden erkek, ancak zina eden, ya da müşrik olan bir kadınla evlenebilir; zina
eden kadın da ancak zina eden, ya da müşrik olan bir erkekle evlenebilir.
Kur'ân'da nikâh, cinsî ilişki kurmak değil, evlenmek anlamında alınmıştır.
Nitekim Râgıb İsfahânî şöyle demiştir: ”Nikâh, aslında akit, evlilik demektir;
sonra dolaylı olarak ondan cinsî ilişki kastedilmiştir. Bunun tersi ise, yani
nikâhın öncelikle cinsî ilişki anlamına gelip sonra da dolaylı olarak ondan
evliliğin anlaşılması mümkün değildir." Çünkü cinsî ilişkinin anlatılması çirkin
görüldüğü için, bu anlamdaki kelimeler hep kinayedir. Âyetteki hüküm, bu genel
alışkanlığa göre konulan bir hükümdür. Bu hükmün amacı, mü'minleri zina
yapanlarla evlenmekten alıkoymaktır.
Genelde zinaya meyleden kişi,
dindar hanımlarla evlenme yerine, kendisi gibi günahkâr veya müşrik bir kadınla
evlenmeyi tercih eder. Bunun yanında dindar erkekler de fahişe kadınla evlenmek
istemezler ve ondan nefret ederler. Onunla ancak, kendisi gibi günahkâr veya
müşrik bir erkek evlenmeyi arzu eder. Çünkü benzeşme, uyuşmanın ve bir arada
bulunmanın sebebi sayılır.
Âyet-i kerime, Medine'de bulunan
fahişe kadınlarla -kazançlarından kendilerine verirler ümidiyle- evlenmek
isteyen fakir muhacirler hakkında inmiştir. Söz konusu muhacirler, bu konuda
Rasûlüllah'tan izin istediklerinde
kendilerine bu hareketin, zina edenlerin işleri ve müşriklerin özellikleri
olduğu anlatılarak bu istekten vazgeçıriimişlerdir.
Bu,
zina edenlerle evlenme işi, zinadan uzak duran iffetli
mü'minlere haram kılınmıştır.
Çünkü bu tür bir evlilikte fâsık
kimselere benzeme ve töhmet altında kalma yanında, aleyhte konuşulmasına ve
soyun kınanmasına sebep olmakta: müminlere şöyle dursun neredeyse en düşük ve en
rezil birine bile yakışmayan birtakım kötülüklere kaynak olmaktadır.
Âyetteki bu hüküm, ya nüzul
sebebine bağlı olarak belli kişilere mahsustur, ya da, ”İçinizdeki bekârları
evlendirin" (Nur: 32) âyetiyle hükmü
kaldırılmıştır. Çünkü bu hüküm, metres hayatı yaşayan kadınları da
kapsamaktadır. Nitekim İbn Abbas'a bu durum
sorulunca: ”Metres hayatıyla başlayan ilişki, sonunda evliliğe dönüşmüştür:
haram ise helâli haram kılmaz" demiştir.
4
Namuslu
kadınlara zina isnadında bulunup sonra bu isnadın doğruluğuna tanıklık
yapmak üzere
dört
şahit getiremeyenlere seksen değnek vurun... Yani, iftira edenlerin her
birine, hür olanlarına seksener ve köle olanlarına ise kırkar değnek vurun.
Çünkü, yalanlan ortaya çıkmış ve şahit getiremedikleri için suç isnadında
bulundukları anlaşılmıştır. Diğer had cezalarında olduğu gibi, bu konuda da
kadınların şahitliği geçerli değildir.
Ayette geçen ”remy" aslında taş
ve benzeri şeyi atmaktır. Burada kinaye yoluyla iffetli kimselere zina isnadında
bulunmak anlamında kullanılmıştır.
Müttehitler, namuslu hanımlara
zina isnadının suç sayılabilmesi için şu beş şartın bulunması gerektiği
konusunda birleşmişlerdir: 1- Hür olmak.
2-Erginlik çağına gelmek, 3-
Akıllı olmak, 4- Müslüman olmak,
5- Zinadan masum bulunmaktır.
Şu halde, ergenlik döneminin
başlangıcında bir sefer zina edip sonra tevbe ederek durmunu düzelten birine
zina isnat eden kişiye ceza verilmez. Zina isnat etmek ise, birinin bir hanıma,
”fahişe!" veya bir erkeğe, ”zina edenin oğlu!, piç!" gibi ifadeler
kullanmasıdır.
Ve artık
onların şahitliğini hiçbir zaman kabul etmeyin. Onlar tamamen günahkârdırlar.
Çünkü, böyle bir suçlamada bulunan kişi, sözüyle suçsuz bir insana eziyet
etmiştir. Öyle ise suçuna uygun olarak o da cezalandırılmıştır. O halde, zina
isnadında bulunanların tevbe edip durumlarını düzeltmiş olsalar bile, hiçbir
şahitliklerini hayatları boyunca asla kabul etmeyin.
5
Ancak
bundan sonra, yani işledikleri bu büyük günahın ardından
tevbe
edip durumlarım, işlerini, telafi yoluyla
düzeltenler müstesnadır. Çünkü Allah çok bağışlayıcı ve çok merhametlidir.
Bu sebeple söz konusu kişileri bu hatadan dolayı sorguya çekmez ve onları
günahkârlar sınıfına dahil etmez. Çünkü Allah'ın bağışlaması çok ve merhameti
boldur.
Allah Rasûlü, Müslümanların
kusurlarını araştıran ve sırlarını yayan kişilere karşı sert davranmış ve şöyle
buyurmuştur: ”Ey diliyle inandığını söyleyip kalben inanmayanlar topluluğu!
Müslümanların kusurlarını araştırıp durmayın! Şüphesiz Allah, Müslümanların
kusurlarını araştıranları kıyamet günü şahitler huzurunda rezil eder." Yine
Hazret-i Peygamber; ”Kim, bir Müslümanın
kusurunu örterse, Allah da onun, hem dünyada ve hern de âhirette kusurunu örter"
buyurmuştur.
6
Eşlerine
zina isnadında bulunup... Yani eşlerine, ”seni fahişe!", ”fahişelik
ettin" veya ”seni fahişelik ederken gördüm" demek suretiyle zina isnat edenler
var ya...
İbn
Abbas şöyle demiştir: '"Namuslu kadınlara zina isnadında bulunup sonra
dört şahit getiremeyenlere..: (Nûr: 4) âyeti
inince. Asım b. Adi el-Ensârî şöyle dedi: İçimizden biri, evine gidip hanımının
üzerinde birini görse ne olacak? Bu duruma şahitlik edecek dört kişi buluncaya
kadar adam işini bitirip gidecek; onu öldürse öldürülür. Eğer birine; 'Falancayı
şu hanımla yakaladım' derse dövülür; susarsa, öfkelenmesi gereken şeye susmuş
olacak. 'Ey Allah'ım! Sen bir çıkış yolu göster!'"
Adı geçen Âsım'ın. Uveymir adında
amcasının bir oğlu vardı. Uveymir Asım'a gelerek: ”Ben, Şerik b. Sehma'yı eşimin
üzerinde gördüm" dedi. Bunun üzerine Âsim
Hazret-i Peygamber'e gelerek: ”Ey Allah'ın Rasûlü! Daha önce dile
getirdiğim mesele ailem içerisinde ne çabuk başıma geldi" dedi.
Hazret-i Peygamber ona ne olduğunu
sorunca da: ”Amcamın oğlu Uveymir bana, hanımının üzerinde birini gördüğünü
söyledi" dedi. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber,
hepsini huzuruna çağırarak Uveymir'e hitaben: ”Eşinden, aynı zamanda amcanın
kızından dolayı Allah'tan kork, ona zina suçu isnad etme!" buyurdu. Uveymir: ”Ey
Allah'ın Rasûlü! Allah'a yemin olsun ki, Şerik’i onun üzerinde gördüm ve ben,
dört aydan beri ona yaklaşmadım. O ise başkasından hamiledir" dedi. Bu sefer
Rasûlüllah. Uveymir’in hanımına dönerek
ona: ”Allah'tan kork ve hana, yaptığını doğru olarak anlat!" buyurdu. ”Ey
Allah'ın Rasûlü! Gerçekten Uveymir, çok kıskanç bir adamdır. O, Şerik’in bana
göz diktiğini ve benimle konuştuğunu gördü ve kıskançlığı onu, böyle konuşmaya
itti" dedi. İşte bundan dolayı Allahü teâlâ
bu âyeti indirdi.
İşte bu şekilde, eşlerini zina
suçuyla suçlayıp sonra
da
kendilerinden başka olaya tanık olan
şahitleri olmayanlara gelince, onlardan her birinin geçerli
şahitliği, zina isnad etmesinde
kendisinin doğru söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah adına yemin ederek
şahitlik etmesidir.
7
Beşinci
defa da, beşinci şahitliği de
eğer
zina isnad etmesinde
yalan
söyleyenlerden ise, Allah'ın lanetinin kendi üzerine olmasını dilemesidir.
Erkek lanet okuduğu zaman eşi göz altında tutulur; suçunu itiraf ederse
recmedilir, aksi halde o da kocasına lanet okur.
8
Bak. Âyet 9.
9
Kadının
da, kocasının kendisine zina suçu yükleme konusunda
yalan
söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah adına yeminle şahitlik etmesi,
beşinci defa da, eğer kocası zina isnadında
doğru
söyleyenlerden ise Allah'ın gazabının kendi üzerinde olmasını dilemesi,
kendisinden dünyevî
cezayı
kaldırır. Burada yemin sırasında, ”gazabın kendi üzerinde olması"nın
kadın tarafında zikredilmesinin amacı, ona gözdağı vermektir. Çünkü kadınlar,
genelde laneti kullanırlar. Bu sebeple belki böyle bir pozisyonda kalblerinden
lanet okuma geçer ve ona cüret ederler.
10
Ya
Allah'ın size bol lütfü ve merhameti olmasaydı ve Allah, tevbeleri kabul eden
hüküm ve hikmet sahibi olmasaydı anlatılması güç olan bazı şeyler olurdu.
|